Ye, İç ve Sus: Kur’an’da Savm

 



​Ye, İç ve Sus: Kur’an’da Savm Kavramı

​Meryem Suresi 26. ayet, klasik oruç algısını sarsan bir ifadeyle karşımıza çıkar:

​“Artık ye, iç, gözün aydın olsun! Eğer beşerden biriyle karşılaşırsan de ki: ‘Ben Rahman’a bir savm adadım; bugün hiçbir insanla konuşmayacağım.’” (Meryem 19:26)


​Kur’an okuru bu ayetle karşılaştığında doğal bir duraksama yaşar: “Ye ve iç” denildikten hemen sonra “savm”dan söz edilmesi bir çelişki midir? Zira yerleşik dindarlık refleksi, savm/oruç denildiğinde akla ilk olarak açlık ve susuzluğu getirir. Oysa ayet, bu daraltılmış algıyı daha baştan boşa çıkarır.

​Savm: Mideden Önce İrade

​Arapçada ṣ-w-m (ص و م) kökü, yalnızca “yememek” değil; durmak, kendini tutmak ve bir eylemden geri durmak anlamına gelir. Rüzgârın dinmesi veya bir canlının hareketsiz kalması da bu kökle ifade edilir. Yani savm, esasen bilinçli bir frenleme hâlidir.

​Meryem 19:26, savmın ne olduğunu yoruma bırakmaz, açıkça tanımlar: “Bugün hiç kimseyle konuşmayacağım.”

​Bu durumda savm:

  • ​Açlığa değil,
  • ​Susuzluğa değil,
  • Konuşmaya ara vermeye işaret eder.

​Demek ki savm, bedensel bir mahrumiyetten önce dilsel ve iradi bir duruştur.

​“Ye ve İç” Emrinin Mesajı

​Ayetteki “ye ve iç” emri, bu özel savmın bedeni kapsamadığını vurgular. Hz. Meryem:

  1. ​Bedenini zayıflatmaya çağrılmaz.
  2. ​Kendini cezalandırmaya yönlendirilmez.
  3. ​Aksine sakinleşmeye ve hayata tutunmaya davet edilir.

​Bu, Kur’an’ın çileci dindarlık anlayışına mesafesini gösterir. Allah, Hz. Meryem’den acı çekmesini değil; sözden geri durmasını ister. Çünkü bu sahnede sorun bedende değil, toplumsal yargıdadır.

​Sözden Çekilmek: Bir Savunma Biçimi

​Hz. Meryem ağır bir iftira ve ahlâk suçlamasıyla karşı karşıyadır. İnsanî refleks; kendini savunmak, uzun açıklamalar yapmak ve tartışmaya girmektir. Ancak Kur’an bambaşka bir yol önerir: Konuşma. Savunma yapma. Sözü Allah’a bırak.

​Bu bir pasiflik değil, bilinçli bir teslimiyettir. Meryem susar; çünkü hakikatin insan kelimeleriyle değil, "İlahi Kelime" ile ortaya çıkması murat edilir.

​Susmanın Konuşturduğu Hakikat

​Nitekim Hz. Meryem sustuğunda, mucizevi bir şekilde bebek konuşmaya başlar (19:27–33). Bu sahne şu evrensel yasayı ilan eder:

İnsan sustuğunda hakikat kaybolmaz; aksine, daha gür bir sesle konuşur.


​Meryem’in savmı, hakikatin önünden çekilmesidir. Böylece savunma, beşerî dilden ilahî dile geçer.

​Bugüne Bakan Yönü

​Bu ayet, günümüz dindarlığını ve modern insanı sorgular:

  • ​Her konuda konuşma zorunluluğu,
  • ​Sürekli kendini ispat etme telaşı,
  • ​Susmayı zayıflık sanan bir ego...

​Kur’an ise şunu öğretir: Her suskunluk kayıp değildir; bazı susuşlar, en derin ibadettir. Savm burada mideyi değil, egoyu terbiye eder. Dil sustuğunda, hakikat konuşur.

Sonuç olarak; Meryem 19:26’da bir gariplik yoktur. Asıl gariplik, savmı yüzyıllar boyunca yalnızca mideye indirgemiş olmamızdır. Kur’an’da savm; aç kalmak değil, kendini tutmak ve gerektiğinde susarak Allah’a güvenmektir.

Bazen en büyük oruç, tam da "ye ve iç" denilen yerde dili tutmaktır.

UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. 

Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz

Yorumlar

Öne çıkan Makaleler

Kurana göre Sevgi ile Aşk ❤

YASAK MEYVE ? 🍎

Habibullah demek ŞİRKTİR 📣