🧠 Modern Zihin Büyüsü: Hârût ve Mârût Kıssasının Çağdaş Yorumu
Kur’an’da Hârût ve Mârût isimleri yalnızca Bakara Suresi’nin 102. ayetinde geçer. Bu ayette sihir, şeytanî bir bilgi türü olarak nitelenir ve süreç içinde Hârût ve Mârût isimli iki meleğin, insanları imtihan eden birer uyarıcı olarak sihirle ilgili bilgi verdikleri anlatılır. Ancak bu bilgi mutlak anlamda bir öğretim değil, insanların tercihini ortaya çıkaran bir fitne unsuru (imtihan aracı) niteliğindedir. "Biz sadece bir fitneyiz, sakın inkâr etme!" diyerek önce uyarıda bulunurlar.
Kur’an’da sihir, yalnızca fiziksel büyü ya da gözbağcılığından ibaret değildir. Daha kapsamlı bir anlam dünyasında, hakikatin üstünü örten, insanı Allah’tan uzaklaştıran, algısını bozan ve bireyin bilinçli tercihini dumura uğratan her türlü bilgi ve ideolojik sistem de sihir olarak değerlendirilebilir. Bu bağlamda Hârût ve Mârût, sadece tarihsel iki melek figürü değil; hakikate erişme sürecinde insanlığın karşılaştığı etik ve bilişsel sınavların temsilidir.
Günümüzde "modern sihir" olarak tanımlanabilecek öğeler ise, bireyin algısını ve toplumsal düzeni bozan, hakikatin yerine geçen suni yapılar ve ideolojilerdir. Bunlar, medya manipülasyonları, tüketim kültürü, dogmatik ideolojiler, bireycilik vurgusu altında toplumsal bağların çözülmesi, hatta bazı dindar görünümlü yapılar aracılığıyla bireyin özgür iradesine müdahele edilmesidir. Bu yapılar, bireyi "koruma", "bilgilendirme" veya "yüelme" vaadiyle kuşatır; ama gerçekte onu Allah’la doğrudan ilişki kurmaktan uzaklaştırır.
Ayetin devamında, söz konusu sihir aracılığıyla "erkekle eşinin arasını açacak şeylerin öğrenildiği" ifade edilir. Bu ifade yalnızca ailevi bir bozulmaya değil, insanın diğer insanlarla kurduğu temel bağların bozulmasına, toplumsal yapının çözülmesine de işaret eder. Günümüzde bireyi bireye düşman eden ideolojik ve dijital yapılar da bu anlamda modern sihirdir.
Kur’an’da tekrar tekrar vurgulanan bir ilke vardır: Hakikat, yalnızca Allah’tan gelir ve ancak aklı, vicdanı ve vahyi birlikte kullananlar bu hakikate erişebilir. Hârût ve Mârût ise bu hakikate erişim yolunda, insanın sıınması gereken ikazları ve bilinçli seçim sorumluluğunu temsil eder. Sihir, yani hakikati perdeleyen her bilgi ve sistem, insanı Allah ile olan doğrudan bağından kopararak onun üzerinde psikolojik, sosyolojik ve dinî bir egemenlik kurar.
Sonuç olarak, Bakara 102. ayet, bir mitolojik anlatı değil; insanlığın her dönemde karşılaştığı hakikat ile aldatıcı bilgi arasındaki sınava dair evrensel bir temsildir. Modern sihir, bugün büyüğün kültürel, dijital, ideolojik ve dinî formlarla sürmektedir. Bu sınavdan başarıyla geçmek, ancak Hârûtlçe bir uyarıya kulak vererek ve Mârûtlçe bir bilinçle tercihte bulunmakla mümkün .