Bu Blogda Ara

adalet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
adalet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Haziran 2025 Pazartesi

FETİH 3 "Cihat Bir Özgürlük Mücadelesidir"

Cihat ve Fetih: Kur’an Bağlamında Zulme Karşı Mücadele mi, Yayılmacı Bir Savaş mı?

Giriş: Cihat, Fetih ve Tartışmalı Anlamlar

Cihat ve fetih, İslam tarihinde hem en çok yanlış anlaşılan hem de en çok istismar edilen iki kavram olmuştur. Modern dünya, bu iki terimi genellikle askerî şiddetle, yayılmacılıkla ve zorla din dayatmasıyla özdeşleştirir. Oysa Kur’an’a yakından bakıldığında, bu kavramların esas anlamlarının tamamen farklı, hatta çoğu zaman bu algıların tam zıttı olduğu görülür.

Bu yazıda, Kur’an’da cihat kavramının temel boyutları ve askerî eylemlerle ilişkisi, özellikle zulme karşı özgürleştirici müdahale bağlamında ele alınacak, meşruiyet sınırları Kur’an çerçevesinde tartışılacaktır.











FETİH 2 "Kur’an’da Zalim Krallar ve Direniş"

🧭 1. Kur’an’da Zalim Krallar ve Direniş

Kur’an’da kendini melik (krallık iddiasında bulunan) olarak tanımlayan ve zulmeden yöneticilere karşı halkı özgürleştirme teması örneklerle işlenmiştir:

a. Firavun – Musa örneği:

  • Firavun kendini ilahî bir otoriteye sahip kral (melik) olarak ilan etmiştir (Bkz: Nâziât 79:24 – “Sizin en yüce rabbiniz benim”).

  • Hz. Musa, Allah’tan aldığı emirle bu zulme karşı bir hak mücadelesi başlatmıştır.

  • Bu mücadele, Kur’an’da bir kurtuluş hareketi olarak sunulur. Amaç: İsrailoğulları'nı boyunduruktan kurtarmak, yani özgürleştirmektir.

“(Musa dedi:) Ben size Rabbinizden apaçık bir delille geldim. Artık İsrailoğulları’nı benimle gönder!” (A’râf 7:105)

Bu örnekten şu çıkarım yapılabilir:
Zalim, baskıcı ve kendini ilahî otoriteyle özdeşleştiren yönetime karşı çıkmak, Kur’an’da bir tür tevhidî direniş olarak meşrudur.











29 Mayıs 2025 Perşembe

İnsana Verilen Sorumluluk, Zulmün Kaynağı ve İlahi Adalet 🌍


Gazze’de yaşanan zulüm, insanlık vicdanını derinden yaralarken; birçok kişi bu acının hesabını adeta Allah’a sorarcasına, “Neden izin veriyor?” diye sorguluyor. Oysa Kur’an, zulmün doğrudan insan eliyle işlendiğini, Allah’ın adaleti ve rahmeti gereği zulmü asla onaylamadığını açıkça bildirir. Bu bağlamda Kur’an’da şu iki temel mesaj vurgulanır:

  1. Yeryüzünde zulmü işleyen insandır.

  2. Allah insanı yeryüzünde adaletle hükmetmekle sorumlu tutmuştur.

Aşağıda bu çelişkiyi ortaya koyan, zulmün failiyle ilahi adaletin yeri arasındaki farkı açıklayan ayet temelli bir çalışma yapalım.



4 Mayıs 2025 Pazar

DİN 11 💥 Kısasın Kur'an’daki Yeri

 Kısas (intikam veya karşılık) kavramı, Kur'an'da cezaların adaletli bir şekilde uygulanmasını sağlayan önemli bir prensiptir. Kısas, bir suçun karşılığı olarak, suçlunun aynı şekilde cezalandırılması anlamına gelir. Bu kavram, özellikle Maide Suresi'nde yer alır ve cezaların, suçun doğasına uygun bir şekilde verilmesi gerektiğini vurgular.


Kısasın Kur'an’daki Yeri:


Maide Suresi, 5:45: "Ve onlara, içinde kan davası bulunan kısas hükümleri verdik: kim bir cana kıyar veya yeryüzünde bozgunculuk yaparsa, ona ancak kendisine karşı işlediği kötülüğün karşılığı verilir."



Bu ayet, kısasın temel ilkesini ortaya koyar: suçlu, işlediği suçun karşılığını, aynı şekilde almalıdır. Kısas, adaletin sağlanması ve toplumda suçların caydırıcı bir şekilde önlenmesi için önemli bir araçtır.


Kısasın Koşulları:


1. Kısas Ceza Türleri:


Kanlı Kısas (Canına kıyma durumu): Bir kişi başka birini öldürürse, suçluya karşılık olarak aynı şekilde ölüm cezası uygulanabilir. Ancak burada kurbanın ailesi suçlunun ölümüne karar verirken, affetme veya diyet (bedel) alma hakkına sahiptir.




2. Kısasta Affetme:


Kur'an, kısasta affetmenin değerli bir davranış olduğunu belirtir. Maide, 5:45’te, "Ama kim (katil) affeder veya diyet alırsa, bu onun için bir kefaret olur." denir. Yani, suçluya karşı affedici bir tutum, hem toplumda barışı sağlamaya yardımcı olur, hem de Allah katında kişinin günahlarının affedilmesine vesile olabilir.




3. Diyet (Bedel):


Eğer mağdurun ailesi, kısas cezasını uygulamaktan kaçınırsa, suçludan diyet (bedel) alabilir. Diyet, öldürülmüş kişinin ailesine ödenen bir tazminat olup, bu da adaletin sağlanmasında önemli bir rol oynar. Diyet bedeli, genellikle belirli bir miktar para ile ölçülür ve bu bedel, toplumdaki sosyal dengeyi sağlamaya yöneliktir.




4. Adalet ve Kısasın Sınırı:


Kısas, suçlunun cezalandırılmasında adaletin sağlanması adına gereklidir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta, cezaların orantılı ve adil olmasıdır. İslam’da cezalandırma, bireysel öfke ya da nefretle değil, adalet ve hakkaniyetle yapılmalıdır. El-Bakara, 2:178’te ise şu ifade yer alır: "Ey iman edenler! Kısasta sizin için hayat vardır."





Kısasın Sosyal Fonksiyonu:


Kısas, sadece cezalandırma amacı taşımakla kalmaz; aynı zamanda toplumda suçların caydırılmasında önemli bir rol oynar. Suç işleyen kişinin başına gelebilecek ceza, onun ve toplumun gelecekteki eylemlerini şekillendirir. Bu, sadece suçluyu cezalandırmak değil, aynı zamanda başkalarına suç işlemekten sakındırmaktır.


Kısasın Uygulaması:


Kısasın uygulanmasında genellikle:


Adaletli bir yargılama gerekir.


Suçun şartları ve cezanın orantılılığı göz önünde bulundurulur.


Affetme ve diyet alma gibi alternatifler, mağdurun ailesinin tercihine bağlıdır.



Sonuç:


Kısas, İslam hukukunda adaletin sağlanmasında önemli bir rol oynar ve aynı zamanda toplumsal barışın korunmasına yardımcı olur. Ancak kısasın temel amacı, öfkenin ve bireysel hesaplaşmanın önüne geçerek, adil bir şekilde cezanın verilmesini sağlamaktır. Bu da toplumda adalet ve düzenin temin edilmesi için önemlidir.


3 Mayıs 2025 Cumartesi

DAVUT KISSASI "99 Koyun ve 1 Koyun" 🐑


🐑 DAVUT'UN KISSASI: “99 KOYUN ve 1 KOYUN” — Adalet, Tevbe ve Tevhid Üzerine Derin Bir Uyarı


Kur’an’daki Davut kıssası, sadece geçmişte yaşanmış bir mahkeme hikâyesi değil; iktidarın, adaletin, insan psikolojisinin ve tevhid bilincinin iç içe geçtiği temsili bir uyarıdır. Sâd Suresi'nde geçen bu olay, “kral-peygamber” pozisyonundaki Davut’un bir adaletsizliği fark ederek tevbe etmesini konu alır. Ancak kıssanın yüzeysel değil, derin yapısal anlamına indiğimizde şu soruyla karşılaşırız:


👉 Bir kral-peygamberin hükümran olduğu bir toplumda nasıl olur da bir kişi 99 koyuna sahipken, diğeri yalnızca bir koyunla yetinir?

İşte bu soru, kıssanın kalbini oluşturur. Davut’un da bu çelişkiyi fark edip tevbe etmesi, olayın adlî bir dava değil, bir sistemin sorgulaması olduğunu gösterir.



---


1. Kıssanın Temsili Çerçevesi: Davut ve İki Hasım


Sâd Suresi 21-24. ayetlerde geçen olayda, Davut’un huzuruna çıkan iki kişi bir anlaşmazlığı dile getirir:


Biri 99 koyuna, diğeri sadece 1 koyuna sahiptir.


99 koyun sahibi, kardeşinin tek koyununu da almak istemektedir.



Davut, meseleyi dinledikten hemen sonra güçlü olanın haksız olduğuna hükmeder. Ama Kur’an, Davut’un hemen sonrasında kendi nefsini sorguladığını ve Allah’tan bağışlanma dilediğini bildirir. Bu hızlı yargının neden bir pişmanlığa dönüştüğünü yalnızca olayın zahirî (dışsal) anlamıyla açıklamak eksik olur. Bu kıssa bir davadan çok daha fazlasını anlatmaktadır: Bir yönetim sistemindeki bozulmayı ve bunun fark edilip düzeltilmesini.



---


2. Bir Peygamberin Hükümranlığında Eşitsizlik Nasıl Oluşur?


Bir kral olan Davut’un yönetiminde, birinin 99 koyuna, diğerinin ise yalnızca bir koyuna sahip olması, ilk bakışta dikkat çekici bir çelişkidir. Bu durum, şu temel soruları doğurur:


Bir peygamberin adaletle hükmettiği bir toplumda bu denli bir ekonomik uçurum nasıl oluşur?


Hatta, güçlü olanın hâlâ doymayıp zayıfın elindekini istemesi nasıl mümkün olur?



İşte bu nokta, kıssanın metaforik anlamına işaret eder: Bu bir maddi koyun tartışması değil, güç dengesizliğine dayalı sistem eleştirisidir. Davut bu olaydaki adaletsizliğin sadece bireysel bir anlaşmazlık değil, kendi sisteminde gözden kaçırdığı bir çarpıklık olduğunu fark eder. Bu yüzden "bize bir örnek verdiler" diyerek kıssanın arka planını kavrar, kendine yönelir ve tevbe eder.



---


3. Adaletin Sosyal Boyutu ve Yöneticilik Sorumluluğu


Kur’an’da adalet, yalnızca iki kişi arasındaki hak paylaşımlarıyla sınırlı değildir. Adalet, bir yönetim biçimidir; sosyal düzenin temelidir. Davut’un kıssası da, yöneticilerin toplumu nasıl düzenlediklerine dair bir iç hesaplaşmadır.


🧭 Yöneticilikte adalet, sadece hüküm verirken değil; düzen kurarken, sistemi oluştururken ve eşitsizlikleri önceden fark edebilme yetisinde aranır.

Davut’un ilk yargısı belki doğrudur: 99 koyunlu kişi haksızdır. Fakat sorun burada bitmez. Asıl sorun, böyle bir çarpıklığın nasıl olup da geliştiğidir. Bu yüzden, Davut’un pişmanlığı salt hüküm hatası değil, sistem ihmali pişmanlığıdır.



---


4. Tevhid Bilinci ve Sosyal Adalet


Tevhid, Kur’an’da yalnızca Allah’ı birlemek değil; Allah’tan başka hiçbir otoriteyi mutlaklaştırmamak, hiçbir gücü kutsamamak anlamına gelir. 99 koyunlu kişi, gücün nasıl şımarabileceğini, tevhid dışı tutumların sosyal yapıda nasıl adaletsizliğe dönüşebileceğini temsil eder.


💡 Tevhid, sosyal adaleti önceleyen bir dünya görüşüdür.

Davut’un kıssası, bir yöneticinin yalnız Allah’a kul olması gerektiği, güçlüden değil haktan yana durması gerektiği mesajını verir. Tevbe ise bu tevhid bilincine geri dönüşün adıdır.



---


5. Davut’un Tevbesi: Bireysel Değil, Toplumsal Bir Farkındalık


Kur’an’da peygamberlerin yaptığı tevbe, sıradan bireysel günahlar için değildir. Onların hatası, örnek oldukları için büyüktür. Davut’un da tevbesi, kişisel bir gafletin ötesindedir: Toplumdaki adaletsizliği geç fark etmiş bir yöneticinin sistemsel pişmanlığıdır.


🕊️ Davut bu farkındalıkla secdeye kapanır. Bu secde, bir yöneticinin egosunu yere indirmesidir; adalet terazisinin terazicisine sığınmasıdır.



---


6. Sonuç: Kıssadan Günümüze Evrensel Mesajlar


“99 koyun ve 1 koyun” kıssası, sadece Davut’un değil, her yöneticinin ve toplumun karşısına çıkabilecek bir sınavdır:


Bir toplumda, bazıları güç ve mal biriktirirken, diğerleri neden yalnızca bir "koyunla" yetinir?


Güçlü olanın doymayıp zayıfın elindekine göz dikmesi neden durdurulmaz?


Ve asıl soru: Bu düzeni gözeten, düzelten kimdir?



🔔 Davut kıssası, sadece bir yargı değil; bir aynadır. Yönetenlerin kendilerine bakacağı, halkın ise haklarını arayacağı bir uyarıdır. Tevbe, yalnızca geçmiş bir hatanın pişmanlığı değil; geleceğe adaletle yürüme azmidir.


---


📌 Kıssadan Öğüt


> “Bir koyunu bile koruyamayan düzen, hangi ‘adalet’ten söz eder?”

“Bir kral bile olsa, kendi sistemini sorgulamadan adil olamaz.”