UYARI / HATIRLATMA
Bu Blogda Ara
19 Haziran 2025 Perşembe
Kur’an’dan Dersler Çıkarmak -1 💫
Kur’an’dan Dersler Çıkarmak -2 💫
UYARI / HATIRLATMA
11 Haziran 2025 Çarşamba
Allah’ın Açıklamadıklarından Din Üretmek: Sınırı Aşmak”
UYARI / HATIRLATMA
Kur’an’da Ders ve İbret: Düşünen Kalplere Mesaj
UYARI / HATIRLATMA
21 Haziran 2012 Perşembe
Ehli sünnet UYDURMASI nedir ? 🔏
🔏 Ehli sünnet UYDURMASI nedir ?
18 Haziran 2012 Pazartesi
KURANA HADİS VE SÜNNET 🗞
🗞 KURANA HADİS VE SÜNNET
Kur’an ve sünnet arasındaki ilişki, İslam düşüncesinde tarih boyunca çeşitli boyutlarıyla ele alınmıştır. Ancak modern dönemde bu ilişki, özellikle epistemolojik bağlamda yeniden değerlendirilmek zorunda kalınmıştır. Geleneksel anlayış, sünneti Kur’an’la eş değer bir referans olarak konumlandırırken; çağdaş eleştiriler, dinin asli kaynağı olan Kur’an’ın merkeze alınması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu çalışma, Kur’an’ın temel belirleyici olduğu bir yaklaşımla sünnet ve hadis kavramlarının sınırlarını tayin etmeyi amaçlamaktadır.
1. Kur’an’ın Merkezî Konumu ve Sünnetin Bağlamı
İslam inanç sisteminin temel kaynağı, hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde Allah tarafından korunmuş olan Kur’an’dır (Hicr 15/9). Bu bağlamda, herhangi bir dini hüküm ya da inanç ilkesi, öncelikle Kur’an’ın açık ve muhkem beyanlarıyla temellendirilmelidir. Sünnet, bu asli kaynağa bağlı olarak, Hz. Peygamber’in vahyi yaşantıya dönüştürme sürecinde sergilediği uygulamaları ifade eder. Ancak burada önemli bir ayrım gözetilmelidir: Sünnet, vahiy doğrultusunda gerçekleşmiş ve toplumsal pratiğe dönüşmüş uygulamalardır. Bireysel tercihler, örfî davranışlar veya dönemin şartlarına dayalı uygulamalar bu tanımın dışında kalmaktadır.
2. Sünnetin Niteliği ve Bağlayıcılığı
Hz. Peygamber’in risalet görevi bağlamında gerçekleştirdiği fiiller, dinî açıdan elbette önemli bir örneklik arz etmektedir. Ancak bu örneklik, bağlayıcılık bakımından Kur’an’ın belirleyiciliğine tâbidir. Sahabe döneminde de bu ayrım açık biçimde görülmektedir. Sahabeler, zaman zaman Peygamberimize herhangi bir uygulamanın vahiy kaynaklı olup olmadığını sormuşlar; o da bu soruları doğal karşılamıştır. Bu durum, sünnetin dinî bağlayıcılığının, onun vahiy ile ilişkisine bağlı olarak şekillendiğini göstermektedir.
3. Hadislerin Değerlendirilmesi: Zan ve Kesinlik Ayrımı
Hadis, Hz. Peygamber’e atfedilen sözlü rivayetlerden oluşur. Ancak bu rivayetler, çoğu zaman tek bir kişi üzerinden nakledilmiş, anlamla aktarılmış ve bağlamsal tahrifata açık bilgiler içermektedir. Kur’an’ın “zanna dayalı bilgi”ye karşı uyarıları göz önünde bulundurulduğunda (Yûnus 10/36), hadislerin inanç esaslarını belirlemede referans alınamayacağı anlaşılır. Bu nedenle hadisler, “Peygamber’in sözleri” değil, “Peygamber’e atfedilen sözler” şeklinde değerlendirilmelidir.
4. Kur’an’ın Evrenselliği ve Peygamberin Tarihselliği
Kur’an, tarihsel bağlamda inmiş olsa da mesajı itibariyle evrenseldir. Buna karşın Hz. Peygamber’in uygulamaları, yaşadığı toplumun sosyo-kültürel gerçeklikleriyle iç içedir. Bu bağlamda, Kur’an’ın mesajı zamandan ve mekândan bağımsız olarak geçerliliğini korurken; sünnet, tarihsel ve bağlamsal olarak değerlendirilmelidir. Kur’an’ın sünnetten üstün konumda olması, onun evrensel nitelik taşımasından kaynaklanır.
5. Sünnetin Reddi Değil, Doğru Konumlandırılması
Bu yaklaşım, sünneti veya hadisleri toptan reddetmeyi değil; onların bağlamını, mahiyetini ve sınırlarını doğru belirlemeyi amaçlamaktadır. Nitekim Kur’an’da doğrudan hüküm bulunmayan meselelerde, Hz. Peygamber’in uygulamaları, sahabe örnekliği ve fıkhî birikim yol gösterici olabilir. Ancak bu yaklaşımda esas kriter Kur’an’dır. Kur’an’a aykırı hiçbir rivayet ya da uygulama, dinin bir parçası olarak kabul edilemez.
Sonuç
Hz. Muhammed’e duyulan saygı, onu Allah’ın belirlediği sınırlar içerisinde anlamakla mümkündür. Ona gereğinden fazla yetki atfetmek, bilinçsizce yüceltmek ve beşerî olanı ilahîleştirmek, dinin özüne zarar vermektedir. Kur’an, insanlığa yeterli olacak biçimde açıklanmış, korunmuş ve kolaylaştırılmış bir kitaptır. Dolayısıyla dinî referansların güvenilirliği de bu temel üzerine bina edilmelidir.
Bu çerçevede, dinî bilgi üretiminde temel kıstas Kur’an olmalı; sünnet ve hadis ise bu merkeze göre anlamlandırılmalıdır. Gerçek tevhid bilinci, ancak bu epistemolojik hassasiyetle inşa edilebilir.