Bu Blogda Ara

temeli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
temeli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Mayıs 2025 Pazar

DİN 10 💥 Mirasta aile mi temel alınır ?

 Kur'an'da miras sistemi, özellikle Nisa Suresi'nde detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Miras paylaşımı, eşitlik, adalet ve sorumluluk ilkeleri çerçevesinde, insanların mal varlıklarının doğru bir şekilde dağıtılmasını sağlamak amacıyla belirli kurallara dayanır.


İşte Kur'an'da miras sistemiyle ilgili temel unsurlar:


1. Paylaştırma Kriterleri:


Kur'an'da, mirasçıların paylarının belirlenmesinde belirli oranlar ve kriterler ortaya konmuştur. Nisa Suresi, 7-14. ayetler, mirasın nasıl paylaşılacağına dair ayrıntılı hükümler içerir. Öne çıkan paylaşımlar şu şekildedir:


Eşler: Erkekler ve kadınlar için farklı oranlar vardır. Erkekler genellikle kadınlardan daha fazla pay alırlar, ancak bu, toplumdaki adaletin sağlanması amacıyla denetlenmiştir.


Eğer ölen kişinin bir eşi varsa, bu eşin payı belirli oranlarda verilir.



Çocuklar: Erkek çocuklar, kız çocuklarından daha fazla pay alır. Ancak bu, bir erkeğin, bir kadına göre malın bakımına daha fazla sorumluluğu olduğu toplum yapısına dayanır.


Birinci derece mirasçılar: Anne, baba, eşler ve çocuklar.




2. Ölüme Bağlı Miras Hakkı:


Kur'an, mirasın ölen kişinin ölümünden sonra geçerli olacağını belirtir. Yani miras, kişinin sağken belirlediği bir vasiyet ile değil, ölümünden sonra gerçekleşir. Vasiyet ve miras paylaşımı ile ilgili kurallar netleştirilmiştir.


3. Mirasın Adil Dağılımı:


Mirasın paylaşımı, adalet ilkesiyle gerçekleştirilir. İslam'da miras paylaşımında eşitlik ve hakkaniyet esastır. Ancak erkekler ve kadınlar arasındaki farklar, tarihi ve sosyo-ekonomik faktörlere dayanır ve bu durum adaletin sağlanması amacıyla bir sistemle düzenlenmiştir.


4. Vasiyet:


Kur'an, belirli bir miktar malın vasiyetle yönlendirilmesini kabul eder. Ancak bu miktar üçte bir ile sınırlıdır. Bu, kişinin geriye kalan mal varlığının önemli kısmını mirasçılar arasında adaletli bir şekilde dağıtılacak şekilde bırakmasını sağlar.


5. Yasaklar ve Sınırlamalar:


Miras, yalnızca kanuni mirasçılara verilebilir; yani miras, kimseye haksız yere verilmez.


Miras paylaşımında, alkol, faiz ve haksız kazanç gibi yasaklar gözetilerek, malın temiz ve helal yollarla dağıtılması sağlanır.



6. Kadınların Miras Payı:


Kur'an'da kadınların mirasta erkeklerden daha az pay alması, o dönemin sosyal yapısına ve erkeğin daha fazla sorumluluğa sahip olmasına dayalıdır. Ancak, bu durum modern bağlamda kadınların haklarının eşit olarak savunulması için yeniden değerlendirilmektedir.


Kur'an, miras sistemini adaletin sağlanması ve insanların birbirlerine karşı sorumluluklarını yerine getirmeleri amacıyla düzenlemiş, toplumun temelini oluşturan aile yapısının güçlenmesini sağlamıştır.


Baba ve Anne İçin Ölen Kişinin Mirasından Pay:


Eğer kişi, çocukları olan bir kişi olarak vefat etmişse ve çocuklar da hayatta ise, anne ve babanın miras payı şu şekilde belirlenir:


Anne: Eğer çocuklar varsa, anneye mirastan 1/6 (altıda bir) verilir.


Baba: Eğer çocuklar varsa, baba da 1/6 (altıda bir) alır. Ancak baba ve annenin payları, ölen kişinin diğer mirasçıları (örneğin çocuklar) tarafından alınan paylardan sonra belirlenir.



Miras Payı Dağılımı:


Nisa Suresi 11. Ayet: "Eğer bir kimsenin mirasçıları çocukları varsa, annesi ve babası her birine altıda bir (1/6) verilir." Bu ayet, mirasın nasıl dağıtılacağına dair net bir açıklama getirir.


Ayrıca, 4:12'de de mirasın nasıl paylaşılacağı ve payların belirlenmesiyle ilgili açıklamalar bulunmaktadır. Bu, mirasçıların sayısına göre değişir.



Özetle:


Aile içinde anne ve baba özelinde kadın ve erkek eşit pay alır. 


3 Mayıs 2025 Cumartesi

Zanna Dayalı Din: Kur’an’da Şirkin Bilgi Temeli 🎬

🎬 Zanna Dayalı Din: Kur’an’da Şirkin Bilgi Temeli


ŞİRK: Kur’an’da Affedilmeyen Tek Fiil


“Hiç şüphesiz Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz; bunun dışında kalanları ise dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa derin bir sapkınlıkla sapmıştır.” (Nisâ 4/116)


Kur’ân’da “şirk”, Allah’ın asla bağışlamayacağını bildirdiği yegâne suçtur. Bu nedenle, şirkin mahiyetinin doğru anlaşılması, teolojik ve varoluşsal açıdan son derece kritiktir. Peki, şirk yalnızca putperestlik midir? Modern zamanlarda ateizm, laiklik ya da dinsizlik gibi olgularla aynı bağlamda değerlendirilebilir mi?


1. Şirk Kavramının Tanımı


Arapça kökenli “şirk (شرك)” kelimesi, “ortak koşmak, paydaş tanımak” anlamına gelir. Kur’ân bağlamında şirk; yalnızca Allah’a ait olan ulûhiyet, rubûbiyet ve hükümranlık vasıflarının başkalarıyla paylaşılması anlamına gelir. Bu paylaşımın somut nesneler (putlar), soyut kavramlar (güç, para, ideoloji) ya da insanlar (peygamberler, din adamları, liderler) üzerinden gerçekleşmesi mümkündür. Şirk, yalnızca teolojik bir yanlıştan ibaret olmayıp, aynı zamanda bireyin kulluk yönelimini doğrudan etkileyen bir sapmadır.


Kur’ân, kulluğun yalnızca namaz, oruç gibi ritüellerle sınırlı olmadığını; itaat, yönelim, bağlılık ve referans alınan otoritenin tümüyle Allah’a ait olması gerektiğini vurgular. Şeytana tapınmaktan bahseden ayetlerde de, bu tapınmanın ritüel değil itaat ve yönelme temelinde olduğu anlaşılmaktadır:


> “Ey Âdemoğulları! Size, ‘Şeytana kulluk etmeyin; çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır’ demedim mi? Bana kulluk edin; işte bu, dosdoğru yoldur.” (Yâsîn 36/60-61)




Bu bağlamda şirk, bireyin yaşamını Allah’ın iradesi dışında bir otoriteye göre biçimlendirmesi, onun koyduğu sınırların dışına çıkarak başka bir otoriteye tabi olmasıdır.


2. Şirkin Tezahürleri


Kur’ân, şirk fiilinin tarihsel örneklerini anlatırken özellikle putlara tapınma, meleklere kutsiyet atfetme, peygamberleri ya da din adamlarını otorite kabul etme, heva-hevesi (arzu ve tutkuları) ilah edinme gibi farklı türlerine işaret eder.


2.1. Putperestlik ve Sembolizm


Putlara tapınma, çoğu zaman fiziksel bir nesneye (heykel, taş, sembol) yönelme şeklinde tezahür eder. Ancak Kur’ân’a göre asıl şirk, bu nesnelere atfedilen şefaat, aracılık ve kutsallık işlevleridir:


> “Elinizle yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa sizi de, yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır.” (Sâffât 37/95-96)




Burada putun maddi şekli değil, sembolik anlamı ve işlevi eleştirilir. Putlaştırma, kişinin kendi üretimi olan düşünce sistemlerini, liderleri, nesneleri ya da değerleri mutlaklaştırmasıdır. Bu yönüyle modern çağın ideolojik liderleri, geleneksel din adamları, siyasi otoriteler ya da semboller de aynı işlevi yüklenebilmektedir.


2.2. Üçleme ve Sembolik Şirk Tipolojisi


Kur’ân, “el-Lât, el-Uzzâ ve üçüncüsü Menât” (Necm 53/19-20) şeklinde üçlü bir sembolik yapıdan bahseder. Bu isimler tarihsel olarak putperest Arap toplumunda tanrıçaları temsil etse de, Kur’ân’ın bu ifadeleri günümüz bağlamına da taşınabilir niteliktedir:


Lât: Dinin kişiselleştirilmesi, Tanrı’nın kabileye, kuruma veya şahsa özgü hale getirilmesi. Bugün dinin bir ideoloji ya da otoriteye tahvil edilmesi şeklinde tezahür eder.


Uzzâ: Güç, otorite, siyasi erk. Bireyin Allah’a ait olan mutlak güç ve izzeti dünyevi bir otoriteye atfetmesi.


Menât: Materyalizm, ekonomik güç ve paranın kutsallaştırılması.



Bu üçlü, modern seküler dünyada sıklıkla rastlanan putlaştırma biçimleridir: ideoloji, güç, servet. Birey bu unsurlara kulluk ederek şirk koşmuş olur.


2.3. Hevâya Tapınmak


Kur’ân, bireyin kendi arzularını ilahlaştırmasını da şirk kapsamında değerlendirir:


> “Hevasını ilah edineni gördün mü?” (Furkân 25/43)




Burada bireyin iradesi, ölçüsü ve rehberi artık vahiy değil, kişisel tutkularıdır. Bu ise insanı değer temelli bir ahlaktan çıkararak salt hazcılık veya çıkarcılık merkezli bir yaşama sürükler.


2.4. Din Adamlarını İlah Edinmek


Yahudi ve Hristiyan geleneklerinde olduğu gibi, Kur’ân, Allah dışında din adamlarının yasa koyucu otorite olarak kabul edilmesini şirk olarak niteler:


> “Onlar Allah’ı bırakıp bilginlerini ve ruhbanlarını rabler edindiler...” (Tevbe 9/31)




Bu uyarı, vahyin yerine geçen her türlü beşerî otoriteye karşı daima eleştirel bir duruş sergilenmesi gerektiğini ortaya koyar.


3. Şirkin Ontolojik ve Toplumsal Boyutu


Şirk yalnızca bireysel bir inanç sapması değil, aynı zamanda bir dünya görüşü, bir yaşam tarzı ve bir toplumsal sistemdir. Kur’ân’ın şirk karşısındaki en temel argümanı, Allah’ın samet oluşudur (İhlâs 112/2). Yani O, hiçbir şeye muhtaç olmayan, bölünmeyen, başkasına benzemeyen tek varlıktır.


Kur’ân’a göre, şirk içerisinde olan toplumlar, zan ve hurafeye dayalı bilgiye yönelirler. İlahi bilgi yerine, atalar dini, kültürel mitler veya çağdaş ideolojiler ile hareket ederler:


> “Onların bu konuda hiçbir bilgileri yoktur, sadece zanna uyarlar.” (Necm 53/28)




Bu zanna dayalı yönelim, Kur’ân’a göre insanlığı hakikatten saptıran temel problemdir.



---