Bu Blogda Ara
22 Haziran 2025 Pazar
SON NEBİ KURAN ile ÇAĞIMIZI UYARIYOR ! 🛑
12 Mayıs 2025 Pazartesi
Tur Kavramını 🏔️📜
🏔️📜 Tûr Kavramı
Kur’an-ı Kerim’de "Tûr" kavramı, özellikle Tûr Suresi’nin ilk ayetlerinde önemli bir yer tutar. Bu surede Allah Teâlâ, "Tûr"a yemin ederek sözlerine başlar:
"Andolsun Tûr’a..." (Tûr Suresi, 52:1)
Bu yemin, genellikle Hz. Musa’nın Allah ile vahiy aldığı kutsal dağ olan Tûr Dağı’na işaret eder. Müfessirler, bu yeminle Allah’ın kıyametin ve ahiret azabının kesinlikle gerçekleşeceğine dikkat çektiğini belirtirler. Tûr Suresi’nin devamında, Allah’ın azabının mutlaka vuku bulacağı ve ona engel olabilecek hiçbir şeyin bulunmadığı vurgulanır.
4 Mayıs 2025 Pazar
DİN 4 💥 SALÂTIN EMRETTİĞİ
Kur’an’daki salât kavramını, sadece “namaz” anlamıyla değil, egemenlik, yöneliş ve kolektif bağlılık sistemi bağlamında inceleyelim. Bu analiz, Kur’an’daki salât kavramını hem bireysel bilinç hem de toplumsal yapı açısından yeniden düşünmeye kapı aralar.
---
1. “Es-Salât”ın Temel Anlamı: Bağlanmak, Desteklemek, İlişki Kurmak
Arapça kök:
“Salâ” (ص ل و) kökü, bir şeye yönelmek, destek olmak, ardına takılmak anlamları taşır.
Atın arkasına yapışıp giden bineğe de bu kökten türeyen ifadeler kullanılır.
Kur’an’da Allah’ın salâtı, rahmet ve destek anlamındadır:
> “Allah ve melekleri peygambere salât ederler...” (Ahzab 33:56)
Bu bağlamda:
Allah’ın salâtı: Merhamet, destek, onay.
Müminin salâtı: Yöneliş, bağlılık, dayanışma, arkasında durma.
---
2. Kur’an’da “Salât” Kolektif Bir Eylemdir
Kur’an’da salât, genellikle toplulukla yapılan, bir araya gelmeyi, bir odak etrafında toplanmayı, ortak bir yönelişi ve birlikte saf tutmayı ifade eder.
> “Salâtı dosdoğru ikame edin ve rükû edenlerle birlikte rükû edin.”
(Bakara 2:43)
Burada geçen:
“ikame” = ayağa kaldırmak, kurumsallaştırmak.
“rükû edenlerle birlikte” = bireysel değil, cemaatle.
Bu da gösteriyor ki: Salât, bir toplumun Allah merkezli bir yaşam düzeni etrafında kenetlenmesidir.
---
3. Salât = Allah’ın Egemenliğine Topluca İtaat Etmek
> “Salât, hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar.”
(Ankebut 29:45)
Bu ayette salât, ahlaki ve toplumsal düzeyi yükselten, bireyleri hizaya sokan bir sistem olarak tanımlanır. Neden?
Çünkü salât:
Kur’an merkezlidir (“sana vahyedilen kitabı tilavet et...” ifadesiyle başlar),
Vahiy dersidir, öğretiler dizisidir, (Bakara 2:3, 2:45)
Toplumda düzen, bilinç ve dayanışma sağlar.
Yani salât, Allah’ın hükmünü merkeze almış bir toplumun, sürekli bir eğitim, hatırlatma ve birlik pratiğidir.
---
4. Salâtın Zıddı: Egemenliğin Başka Merkezlere Kaymasıdır
Kur’an’da “salâttan yüz çevirmek”, aslında vahiyden kopmak, sosyal sorumluluktan kaçmak, Allah’ın hükmünü dışlamaktır.
> “Vay o salât kılanların haline; onlar ki salâtlarından gafildir.”
(Mâûn 107:4–5)
> “Müşriklere düşen görev, Allah’ın mescitlerinde salâtı ikame etmeleri değil...”
(Tevbe 9:17)
Yani:
Salât, sadece fiziksel ritüel değil, bir itaati, yönelişi, sistemsel bağlılığı ifade eder.
Müşrikler, Allah’a “salât ediyor” görünse de, egemenlik Allah’ta değilse bu salât geçersizdir.
---
5. Sonuç: Kur’an’da Salât, Egemenliğe ve Dayanışmaya Dayalı Vahiy Merkezli Bir Toplumdur
Salât nedir?
Allah’ın egemenliğini kabul etmektir.
Kur’an etrafında birleşmektir.
Topluca öğrenmek, hatırlamak, destek olmak, adaleti ayağa kaldırmaktır.
Sosyal-siyasal bir bilinç ve hizalanmadır.
---
Ek: “Kıble” ve “Kâbe” de Egemenlik Simgesidir
Kıble = Yön, istikamet, merkez
Kâbe = Allah’ın beytidir, yani sosyal düzenin kalbidir.
> “Biz seni razı olacağın bir kıbleye döndüreceğiz...” (Bakara 2:144)
Bu kıble dönüşü bile aslında bir otorite ve aidiyet değişimidir.
Yahudi merkezli kıbleden, tevhid merkezi olan Kâbe’ye dönüş, bir simgesel egemenlik değişimidir.
---
18 Haziran 2012 Pazartesi
Peygamber Rüyaları 👁
👁Peygamber Rüyaları
Peygamber Rüyaları ve Vahiy: Kur’an'daki Temel Kavramlar Üzerine Bir İnceleme
-
Fetih 27 Bağlamı: Vahiy mi, Tasdik mi?
Fetih suresi 27. ayeti, Rasûlullah’ın bir rüyasının "tasdik" edildiğini ifade eder. Burada bahsedilen "rüya", bir olaydan önce görülen ve sonrasında gerçekleşen bir görüntüdür. Ancak ayette, bu rüyanın doğrudan bir vahiy olduğu belirtilmez. Ayetin siyak ve sibakı, rüyanın ilahi bir emirle hareket etmenin değil; daha çok bir beklentinin ve tasavvurun Allah tarafından desteklenmesinin örneği olduğunu göstermektedir. Eğer bu rüya başından itibaren vahiy olsaydı, Hudeybiye olayında sahabelerin tereddüt yaşaması anlamlı olmazdı. Bu durum, rüyanın vahiy olmadığı, ancak sonrasında tasdik edildiği sonucuna varmamıza olanak sağlar.
-
Rüya ile Vahiy Arasındaki Temel Farklar
Kur’an, Allah’ın beşerle iletişim yollarını üç ana biçimde tanımlar: vahiy, perde arkasından konuşma (hicab) ve elçi (melek) gönderilmesi (Şura, 51). Rüya ise bu yolların hiçbirine dahil edilmez. Bu da göstermektedir ki, rüya vahiy kategorisinde yer almaz. Vahiy, açık bir ilahi mesaj iletme yöntemiyken, rüya daha çok bir psikolojik ya da manevi deneyim olarak değerlendirilmelidir.
-
Hz. İbrahim’in Rüyası ve Sonuçları
Saffat suresi 102-105. ayetlerde, Hz. İbrahim’in rüyasında oğlunu kurban ettiğini görmesi ve bunu vahiy olarak yorumlaması anlatılmaktadır. Ancak Allah, bu eylemin gerçekleştirilmesini durdurarak, Hz. İbrahim’i bir sınavdan geçirdiğini ortaya koyar. Bu örnek, her rüyanın vahiy olmadığını ve bazı rüyaların bir sınav ya da deneme olabileceğini gösterir. Kur’an’daki bu anlatım, peygamber rüyalarına aşırı bir kutsiyet yüklenmemesi gerektiğine işaret eder.
-
Peygamber’in Görevi: Tebliğ ve Beyan
Kur’an’da sıkça geçen “De ki (قُلْ)” ifadeleri, Peygamber’in bağımsız bir karar mercii değil, vahyi ileten bir elçi olduğunu ortaya koyar. Bu bağlamda, Peygamberin rüyaları vahiy süreci içinde yer almaz; çünkü rüyalar, açık bir ilahi emir içermez ve diğer vahiyler gibi yazıya geçirilmemiştir. Peygamber, yalnızca Allah’ın mesajını tebliğ etmekle yükümlüdür.
-
Peygamber Rüyasını Vahiy Gibi Sunmuş Olsaydı…
Eğer Peygamber, gördüğü rüyayı vahiy olarak kabul edip bunu ilan etseydi, bu durumda söz konusu rüya, vahiy gibi yazıya geçirilir ve sahabeler tarafından tartışmaya açılmazdı. Hem sahabelerin rüya sonrası yaşadığı tereddütler hem de rüyanın ardından gelen tasdik edici ayet, rüyanın başlangıçta vahiy olmadığını net bir şekilde ortaya koyar.
-
Er-Rü'ya’nın Etimolojisi ve Anlam Katmanları
Arapçada "رُؤْيَا" kelimesi sadece gece rüyası anlamına gelmez; aynı zamanda "görüş, kanaat, düşünce" anlamına da gelir. Bu çerçevede, ayet "Allah, Rasûlünün öngörüsünü/doğru kanaatini tasdik etti" şeklinde de yorumlanabilir. Bu, rüyanın bir kanaat ya da görüş olarak kabul edilmesi ve sonrasında tasdik edilmesi anlamına gelir.
Sonuç
Peygamberin gördüğü rüyalar, onun iç dünyasını, özlemlerini ve psikolojik durumunu yansıtabilir. Ancak bu rüyalar vahiy değildir. Kur’an’da yalnızca vahiy olan şeyler vahiy olarak sunulmuş, diğer deneyimler sonradan tasdik edilse bile, başlangıçta vahiy olmadığı açıkça belirtilmiştir. Peygamber rüyalarının vahiy olarak kabul edilmesi, Kur’an’daki vahiy tanımı ve Rasûl’ün görev tanımıyla çelişir. Bu tür savunular, Nebi’nin konumunu aşırı kutsallaştırma eğiliminden kaynaklanmakta olup, risaletin sınırlarını bulanıklaştırır.