Kayıtlar

kibir etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kıyasın Zehri ☠️

Resim
Kıyasın Zehri: İnsanı Kendine Yabancılaştıran Sessiz Düşman Kur’an’dan Yedi Çarpıcı Örnekle Psikolojik ve Ahlaki Bir Derinlik 🔍 Sessizce İçimize Sızan Yıkım İnsanı en çok yoran şey ne zorluk, ne yoksulluk, ne de eleştirilerdir. Onu asıl içten içe çürüten şey, başkasıyla kendini kıyaslamaktır. Kıyas, görünürde masum bir karşılaştırma gibi dursa da, zamanla öz değerini yok eden, hasedi tetikleyen, öfkeyi büyüten, nankörlüğü meşrulaştıran zehirli bir alışkanlığa dönüşür. Kur’an, bu psikolojik hastalığı sadece tanımlamaz, aynı zamanda tarihi karakterlerin yaşadığı kıyas felaketlerini gözler önüne serer. Ve hepsi hâlâ güncelliğini korur. --- 🧨 1. İblis’in Kıyası: İlk Kibir, İlk İsyan "Ben ondan üstünüm. Beni ateşten, onu çamurdan yarattın!" (A‘râf 7/12) İblis’in kaybı, secde etmemekten değil, kıyas yapmasındandı. O, kendi görevine odaklanmak yerine, Adem’e bakıp "neden o?" dedi. Kendi varlık sebebini sorgulamak yerine başkasının yaratılışına takıldı. 🔁 Kıyas onu kibir...

Kuranda Teolojik Kibir ve Peygamber Düşmanlığı

Resim
“Allah Fakirdir” Sözü: Zenginlik Kibrinin Teolojik Sapması ve Peygamberi Susturmanın Modern Biçimleri Giriş: Teolojik Sözün Arka Planı Kur’an-ı Kerim, tarihsel kıssaları sadece bir zaman diliminin ibret vesikası olarak değil, her çağda tekrarlanabilen zihinsel ve ahlaki sapmaların ifşası olarak sunar. Âl-i İmrân Suresi’nin 181. ayeti de bu bağlamda, Tanrı’ya yönelik bir alay ifadesi üzerinden zenginliğe dayalı kibir, ilahi otoritenin inkârı ve peygamber karşıtlığını bütünlüklü biçimde gündeme getirir: “Andolsun ki, ‘Allah fakirdir, biz zenginiz’ diyenlerin sözünü Allah işitmiştir. Onların söylediklerini ve peygamberleri haksız yere öldürmelerini yazacağız ve ‘tadın o yakıcı azabı!’ diyeceğiz.” (Âl-i İmrân, 3/181) Bu makale, söz konusu ayet çerçevesinde zenginlik kibrinin teolojik sapması, ganilik ve fakirlik kavramlarının dönüşümü, peygamberlik misyonunun bastırılması ve bu zihniyetin güncel izdüşümleri üzerine Kur’ânî bir okuma sunmayı amaçlamaktadır. --- 1. Ayetin Tarihsel ve Hitabi ...

HİCR SURESİ "zaman üstü kitap " 🌋

Resim
🌋 1. “Açık Kitap”tan Gelen Vahiy (15:1) الر تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ وَقُرْآنٍ مُّبِينٍ Elif Lâm Râ. Bunlar Kitab’ın ve apaçık Kur’an’ın ayetleridir. Surenin başında “ Kitap ” ve “ Kur’an ” ayrımı dikkat çeker. Bu ayrım bazı yerlerde şöyle görünür: “Kitap”: Levh-i Mahfuz’da yazılı olan ilahi bilgi, sabit ilke ve gerçek. “Kur’an”: Bu bilginin, belirli olay ve muhataba göre okunan, indirilen hali . Yani Kur’an sadece bir “metin” değil, zamanla buluşan bir akış , vahiyle inşa edilen bilinç tir. Bu da gösterir ki Kur’an hem zamanüstü (kitap) hem zamanla ilişkili (kur’an) bir hakikattir. Bu ayrım çok temel ve çok az fark edilir. 🧠 2. “Alay Etmişlerdi, Ama...” (15:11-13) “Onlardan öncekilere de elçi gelmişti, ama onlar hep alay ettiler.” “Biz de o alayı, onların kalplerine sokarız.” Burada şaşırtıcı olan şu: İnkarcıların alaycılığı , bir dış eylem değil, kalpte yerleşen bir arıza gibi tanımlanıyor. Allah onların bu tavrını “kalplerine yerleştiriyor” çünkü onlar za...

VAKIA SURESİ "zenginlik-tokat ilişkisi"

Resim
Vakıa Suresi Kur’an’daki “gerçeklik çarpması” surelerinden biridir. Özellikle ölüm sonrası hakikatin kesinliğini , dünya hayatının kırılgan mizansenini ve zenginlik-tokat ilişkisini afallatıcı şekilde verir.  🌑 1. “Gerçekleştiğinde hiç kimse onun yalan olduğunu söyleyemeyecek” (56:2) Bu ayetle sure başlıyor. Yani Kur’an, henüz “ne olduğu” söylenmeyen bir vakıanın öylesine sarsıcı olduğunu söylüyor ki, hiç kimse onun yalan olduğunu iddia edemeyecek . ➤ Bu, kıyametin “zihinsel inkârı bile mümkün olmayan bir hakikat” olduğuna işaret. ➤ Gerçek öyle çıplak, öyle yakıcı ki artık inanç veya inançsızlık anlamını yitiriyor. 🧭 2. Üçlü Ayrım: Sağcılar – Solcular – Önde Gidenler (56:7–11) İnsanlık 3 sınıfa ayrılıyor: Ashabü’l-Meymene: Sağcılar (iyiler) Ashabü’l-Meş’eme: Solcular (kötüler) Sâbikûn: Öne geçenler Bu üçüncü grup çok çarpıcı: 🌠 “İşte onlar Allah’a yaklaştırılmış olanlardır.” Öne geçmek , sadece iyi olmak değil; iyiliğin öncüsü olmak demektir. ...

MÜLK SURESİ "Egemenlik mi, Bilinç mi?"

Resim
🌌 Mülk Suresi: Egemenlik mi, Bilinç mi? “Tebâreke” ile başlayan bir evrende, egemenlik sadece mülkü olanın mı, yoksa varlığı bilinçle okuyanın mı?” 🕊️ Girişteki Sarsıcı Çarpışma: “Ellezî halaka’l-mevte ve’l-hayâte li-yeblüvekum eyyüküm ahsenu ‘amelen.” (67:2) “Hanginizin daha güzel iş yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratan O’dur.” ❗ Önce ölüm , sonra hayat diyor. Bu terslik, bir “varlık paradoksu”na işaret: Hayat sanılandan sonra mı başlıyor? Yoksa doğumdan önce ölümle mi tanıştık? 🔍 Kozmik Körlük Eleştirisi: “Size işitme, görme ve gönüller veren O’dur. Ne de az şükrediyorsunuz!” (67:23) Burada üç şey veriliyor: Sem‘ (işitme): Hakikati duyma imkânı Absâr (görme): Delilleri fark edebilme Ef’ide (gönüller): Anlamı işleyip vicdanda yargılama gücü Ve hemen ardından gelen tokat gibi bir ifade: “Ama siz yine de şükretmiyorsunuz.” Demek ki şükür , sadece teşekkür değil, hakikati tanıma ve ona göre yaşama bilincidir. 🕳️ Göğe Bakış: Kozmik ...

KALEM SURESİ "Zihinsel Çürüme"

Resim
🖋️ “Nûn”: Harf mi, Kader mi, Bir Damla Mürekkep mi? ن ۚ وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَ Nûn. Kaleme ve yazmakta olduklarına andolsun. (68:1) 🔹 Bu girişle Kur’an, ilk defa bir harfe ve bir yazı aracına aynı anda yemin ediyor. 🔹 “Kalem” burada bir alet değil sadece: Kaderin yazıldığı metafizik bir mihver.   Bilinçle açılan bir yazgı aracı. İnsan zihninin kayıt cihazı. 🤯 Zihinsel Çürümenin Anatomisi: Kalem Suresi’nin merkezinde akıl yürütme çürüğü, zihin sapması ve sahte büyüklük hastalığı var: “Sakın ha! Rabbinin nimetiyle sen bir mecnun değilsin.” (68:2) 🔍 Dikkat: Mekke müşrikleri, akılcılığı savunduklarını iddia ederek Peygamber’i “mecnun” ilan ediyorlardı. Fakat sure onların “akıl” diye sunduklarını çürümüş kibir , kollektif hezeyan  ve çıkarcı hesap olarak teşhir ediyor. 💰 Bahçe Sahiplerinin Hikâyesi: Ortasında ise şoke edici ve son derece evrensel bir kıssa var: “Bir bahçe halkı vardı... Yemin ettiler ki sabah erkenden ürünleri toplayacak...

NAZİAT SURESİ "ölümün ruhsal haritası "

Resim
Nâzi‘ât Suresi: Ölümün Nabzında Gizli Kozmik Yolculuk 📜 1. Şok: Sure ismiyle başla — "Nâzi‘ât" ne demek? "وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا" “O söküp alanlara andolsun…” (79:1) Buradaki “nâzi‘ât” kelimesi, şiddetle, zorla söküp alan varlıklar anlamındadır. Ama neyi? Kimi tefsirler “melek” der; kimi “ölüm anındaki ruhları”. Fakat Kur’an’ın ritmi burada çok daha derin bir senaryoyu sahneye koyar: Bu “nâzi‘ât”, varlıkları köklerinden söken bir kuvvet , belki de bilinci, bedenden ayıran kozmik el dir. Bize ölüm gibi gelen şey, aslında bir çekilme ve yükselme sürecidir. 🚀 2. Kozmik Kontrast: Çekenler, Yüzüp Gidenler, Öne Geçenler… Sure peş peşe şu ifadeleri getirir: "ve’n-nâşitâti neştan / ve’s-sâbihâti sebhan / fe’s-sâbiqâti sebqan / fe’l-müdebbirâti emran" (79:2–5) Bu ayetlerdeki “yüzüp gidenler”, “öne geçenler”, “işi düzenleyenler” ifadeleri; bir sistemin işlediğini gösterir. Yani: Ruh, şiddetle çekilir (naz‘) Sonra nazikçe çözülür (ne...