Bu Blogda Ara

rüya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
rüya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Haziran 2025 Çarşamba

İSRA SURESİ "geceden aydınlığa" 🌙


🌙 1. Ayetteki "Mescid-i Aksâ" ifadesi Kur’an’da sadece bir kez geçer

“Kulunu bir gece yürüttü...” (17:1)

  • “Mescid-i Aksâ” ifadesi başka hiçbir ayette geçmez.

  • Kur’an’da bu yerin nerede olduğuna dair açık bir coğrafi bilgi yoktur.

  • “Uzak mescit” anlamındaki bu yapı, zihin ve bilinç yolculuğunun bir metaforu olabilir. Zira Kur’an’da “gece” (leylen) genellikle derin düşünüş, vahiy alma veya içsel fark ediş zamanıdır (örnek: 73:6).


🧠 2. İsra Suresi’nin tam ortasında bilinçle ilgili çarpıcı bir emir var:

“Ve de ki: Hak geldi, bâtıl yok oldu.” (17:81)

  • Bu ayet, surenin tam merkezine denk gelir:
    Toplam 111 ayetin 56. ayeti.

  • Adeta surenin “bilinç zirvesi” gibidir.

  • “Hak” ve “bâtıl” sadece ideolojik değil, bilgi ve bilinçle ilgili kavramlardır.
    Zira Kur’an’da bâtıl, aslı olmayan vehimdir.


🏛 3. İsra Suresi’nde Musa 9, Firavun 3 kez geçer, ama “Tûr” hiç geçmez!

  • Oysa Tûr dağı, Musa kıssasında çok merkezîdir (örnek: 20:9-14).

  • Bu surede Tûr’un yerine, “Kitap verilen iki topluluktan biri” (17:107) ve “kitaba varis kılınanlar” gibi soyutlamalar vardır.

  • Bu, tarihten bilince geçişin işaretidir.


🪞 4. 17:13 – “Her insanın kuşunu boynuna doladık”

وَكُلَّ إِنسَانٍ أَلْزَمْنَاهُ طَائِرَهُ فِي عُنُقِهِ

  • Buradaki “kuş” (ṭâ'irah), Kur’an’da başka yerde uğur/kader anlamına da gelir (örnek: 36:19).

  • Bu ayette ise “kendi kaderini kendi taşıyor” anlamı var:
    İnsanın yazgısı kendi seçimlerinden ibarettir.


📜 5. 17:14 – “Oku kitabını! Bugün nefsin sana hesap sorucu olarak yeter.”

  • Kur’an’da sadece 3 yerde “kitabını oku” geçer: 17:14, 45:28, 69:19.

  • Burada bahsedilen kitap Kur’an değil, insanın kendi bilinç defteri.

  • Yani: Kendi zihinsel inşan, yaşam tercihin ve yaptıkların senin kitabındır.


💥 6. 17:60 – Rüyada sana gösterdiğimiz şey ve o lanetli ağaç

وَمَا جَعَلْنَا ٱلرُّءْيَا ٱلَّتِىٓ أَرَيْنَـٰكَ إِلَّا فِتْنَةً لِّلنَّاسِ

  • Buradaki "rüya", peygambere gösterilen görsel bir deneyim.

  • “Lanetli ağaç” ifadesi de sadece burada geçer.
    Tefsirler bunu zakkumla özdeşleştirir ama metin içinde açık değildir.

  • Bu sahne, zihinsel bir sınavı, bir tür farkındalık krizini temsil eder olabilir.


🧬 7. 17:85 – “Sana ruhtan sorarlar…”

وَيَسْـَٔلُونَكَ عَنِ ٱلرُّوحِ ۖ قُلِ ٱلرُّوحُ مِنْ أَمْرِ رَبِّى

  • Ruhun mahiyeti, Kur’an’da açıklanmaz, yalnızca “Rabbimin emrindendir” denir.

  • Kur’an’da “ruh”, bilinç, vahiy, ilahi etki gibi anlamlara gelir (örnek: 16:2, 42:52).

  • Yani bu cevap, insanın sınırlı bilgisiyle mutlak bilinç alanını kavrayamayacağını söyler.


🧩 8. İsra Suresi, “Kur’an parça parça indirildi” ayetini içerir

وَقُرْءَانًا فَرَقْنَـٰهُ لِتَقْرَأَهُۥ عَلَى ٱلنَّاسِ

  • (17:106) – Kur’an’ın parça parça indirildiği, böylece zihinlerde aşamalı bir bilinç devrimi hedeflendiği belirtilir.

  • Bu, Kur’an'ın lineer bir kitap değil, zihinsel bir harita olduğunu düşündürür.


📌 9. İsra 17. Sure, Kehf 18. Sure — 17–18 geçişi = geceden gündüze geçiş

  • İsra: Gece yolculuğu, bilinç açılımı, tarihî semboller.

  • Kehf: Mağara, içe çekiliş, rüya ve zaman algısı.

  • Bu iki sure, bilinç dönüşümünün gece (İsra) → sabah (Kehf) metaforunu oluşturur.


6 Haziran 2025 Cuma

Kuran’da İbrahim’in Arayışı ve Dinin Ahlâkî Sınırları

UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. 

Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz


Dinin Şekillenişi: Tecrübe, Arayış ve İlahi Tashih — İbrahim Kıssası Bağlamında Bir Okuma



Dinî pratikler çoğu zaman gökten doğrudan inen kesin emirler olarak görülür. Oysa Kur’anî perspektifte dinî şekillenmenin, insanın bilinçli arayışına, kültürel geçmişine ve ahlâkî sezgilerine dayalı bir süreç olduğu görülür. İlahi hitap bu sürece ya tanıklık eder, doğrular ya da reddeder. Nitekim İbrahim’in oğlunu kurban etme rüyası da bu bağlamda ele alındığında, insanın kendi anlayışıyla geliştirdiği bir ibadet formunun, ilahi hitap tarafından tashih edilmesini içeren örnek bir vaka olarak öne çıkar.




İbadet Usulleri: İlahi mi, İnsanî mi?

Kur’an'da salât, oruç, kurban gibi ibadet biçimlerinin detayları genellikle insan tecrübesi üzerinden oluşur. Ayetlerde çoğu zaman sadece ilke (örneğin, takva, sabır, yardımlaşma) belirtilir; biçim ise tarihsel süreçte insanların arayışıyla şekillenir. Bu bağlamda insanlık, Allah’a yakınlaşma arzusu ile çeşitli yollar denemiştir: kurbanlar sunmuş, inzivaya çekilmiş, oruçlar tutmuş, hatta bedenini cezalandırmıştır. Ancak tüm bu yöntemler, ilahi vahyin onayına açık deneylerdir. Vahiy bu yolların bazılarını onaylar, bazılarını düzeltir, bazılarını ise tamamen reddeder.

İbrahim’in Rüyası: Kültürel Gölge ve Vicdanî Arayış

İbrahim’in rüyasında oğlunu boğazlamaya yönelmesi (Sâffât 37:102–107), onun Allah’a en değerli olanı sunma arzusuyla şekillenmiş vicdanî bir ibadet arayışıdır. Ancak bu arayış, dönemin bazı kültürlerinde görülen çocuk kurbanı uygulamaları ile bilinçaltı düzeyde bir temas içindedir. Kur’an, İbrahim’in bu rüyasını doğrudan vahiy olarak sunmaz; onun yorumu olarak aktarır:

> “(İbrahim:) 'Oğlum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum. Bir düşün, ne dersin?'” (37:102)



Burada İbrahim’in eylem kararı, mutlak bir emir değil, bir yorumdur. Oğlu da bu çağrıya uyarak teslim olur. Ancak tam o esnada ilahi müdahale gelir ve “büyük bir fidye” ile bu eylem durdurulur (37:107). Bu noktada Kur’an, açıkça şunu öğretir:

> İnsan kurbanı yoktur. Allah rızası için bile olsa insan hayatı kutsaldır.



Bu, sadece bir oğlun kurtarılması değil, bir ibadet anlayışının tashihi ve hatta bir dini zihniyetin reformudur.

Fidyenin Anlamı: Sembol, Tashih ve Ahlâk

Kur’an’da geçen “fidyenin büyüklüğü” (فديناه بذبح عظيم) yalnızca fiziksel bir koçla ilgili değildir. Bu "büyük fidye":

1. İnsanı feda etmeyen yeni bir dinî bilinçtir.


2. Allah’a yaklaşmanın şekil değil, niyet ve ahlâk ile olduğunu vurgular.


3. Eski kültürel uygulamalara karşı ilahi bir sınır çizgisidir.



İbrahim’in sadakati onaylanmıştır, ama eylemi tashih edilmiştir. Böylece Kur’an şunu ortaya koyar: Allah, kendi adına bile olsa insanın akıl dışı ya da ahlâk dışı eylemlerini onaylamaz.

Ruhbanlık Örneği: Dini Aşırılıkların Reddi

Kur’an’da ruhbanlık (rahiblik) da benzer biçimde eleştirilir:

> “Ruhbanlığı ise, Biz onlara yazmamıştık. Allah rızasını kazanmak için kendi uydurdukları bir bid'attı; fakat ona da gereği gibi uymadılar.” (Hadîd 57:27)



Burada yine karşımıza şu ilke çıkar:

İnsan, din adına iyi niyetle bile olsa sınırları aşabilir.

İlahi hitap, bu tür aşırılıkları tashih eder ya da reddeder.


Ruhbanlıkta da amaç Allah’a yaklaşmak idi, ama yöntem vahiyden değil, insanın kendi tasavvurundan doğdu. Bu da dinin asli yolundan bir sapmaya yol açtı.

Sonuç: Dinî Biçimler Sorgulanabilir, İlahi İlke Sabittir

Kur’an perspektifinden bakıldığında:

Dinin özü tevhid, ahlâk, adalet ve teslimiyettir.

İbadet biçimleri ise tarihseldir, kültüre ve tecrübeye bağlı olarak şekillenir.

İnsan arayış içinde olabilir; bu doğaldır. Ama bu arayışın son sınırı vahyin onayıdır.

İbrahim kıssası, insanın içten gelen ibadet isteğiyle yanılabileceğini ama bu samimiyetin Allah tarafından doğru yöne yönlendirileceğini gösterir.

Bu örnek bize şunu öğretir: Her ibadet şekli meşru değildir. Sadece ilahi ilkeye uygun olan kalıcılaşır.


> Din, yalnızca Allah’a aitse; onun adına yapılan her şeyin Allah’tan onay alması gerekir.

İbrahim gibi düşünmek, sadece Allah için yapmak değil; Allah'ın rızasına uygun olanı yapmaktır.




2 Mayıs 2025 Cuma

GÜNEŞ AY VE ONBİR YILDIZ ☀️🌑🌟

 ☀️🌑🌟 GÜNEŞ AY VE ONBİR YILDIZ


Yusuf sûresi 4. âyette geçen rüyada, Hz. Yusuf şöyle der:


> "Babacığım! Ben rüyada on bir yıldızla güneşi ve ayı gördüm; onları bana secde ederken gördüm."

(Yûsuf 12:4)


Bu rüya müteşâbih (benzeşen, çok anlamlı, sembolik) bir anlatım içerir. Bu tür ifadeler, anlamları doğrudan değil, temsilî yolla iletir. Şimdi bu sembolleri müteşâbih olarak yorumlayalım:


1. Güneş – Baba


Güneş, ışığıyla her şeyi aydınlatan ve merkezde duran bir varlıktır. Rüyada güneşin Hz. Yusuf’a secde etmesi, onun babası olan Yakup’un (a.s.) ona olan sevgisini, hürmetini ve onun gelecekteki yüce makamını kabullenişini temsil eder. Baba figürü genellikle rehberlik eden, sıcaklık ve ışık veren kişi olarak düşünülür; bu yönüyle güneşe benzetilmiştir.


2. Ay – Anne


Ay, ışığını güneşten alır ama geceyi aydınlatır. Anne figürü, şefkatiyle, yumuşaklığıyla geceyi yani zorluk zamanlarını aydınlatan bir unsur gibidir. Ayın Yusuf’a secde etmesi, annesinin ya da üvey annesinin (çünkü biyolojik annesi vefat etmiş olabilir) ona duyduğu saygı ve bağlığı sembolize eder.


3. On Bir Yıldız – Kardeşler


Yıldızlar çok sayıda ve gökte dağınık halde bulunurlar. Yusuf’un on bir kardeşi vardır ve bu yıldızlar onları temsil eder. Yıldızlar gibi her biri farklı yönlere çekse de, sonunda hepsi Hz. Yusuf’un üstünlüğünü kabul etmiş, ona boyun eğmişlerdir. Rüyadaki secde bu teslimiyeti ve saygıyı simgeler.


---


Genel Müteşâbih Anlam


Bu rüya sembolleri, Yusuf’un ilerde hem ailesi hem de toplum için bir nur kaynağı, bir rehber olacağını; ailesinin dahi onun yüceliğini kabul edecek bir duruma geleceğini haber verir. Müteşâbih bir şekilde, göksel semboller (güneş, ay, yıldızlar) dünyevî ilişkileri ve manevi üstünlüğü temsil etmektedir.



YUSUF VE HADİSELERİN TEVİLİ 🔎

🔎 YUSUF VE HADİSELERİN TEVÎLİ 

 

Kur’an’da “hadiselerin tevîli” ifadesi özellikle Hz. Yusuf’un hayatı bağlamında geçer ve derin bir anlam içerir. Yusuf Suresi 6. ayette şöyle denir:


> “İşte böylece Rabbin seni seçecek ve sana rüyaların yorumundan (tevîl-i ehâdîs) öğretecek...”

(Yûsuf 12:6)



Ve yine sûrenin sonunda Hz. Yusuf şöyle der:


> “...Rabbim! Sen bana mülk verdin ve bana hadiselerin tevilini öğrettin...”

(Yûsuf 12:101)



Tevîl-i Ehâdîs (Hadiselerin Tevîli) Ne Demektir?


Arapça’da "tevîl", bir şeyin nihai amacına, iç yüzüne, sonucuna, hakikatine ulaşmak demektir.

“Ehâdîs” ise çoğu zaman haberler, olaylar, yaşanmış şeyler, rüyalar anlamında kullanılır.


Dolayısıyla "tevîl-i ehâdîs", olayların ardındaki ilahî hikmeti, içsel anlamı ve geleceğe yönelik neticesini kavrama kabiliyetidir.


---


Hz. Yusuf’a Verilen Bu İlmin Anlamı


Hz. Yusuf’a bu kabiliyet verilmiştir:


Rüyaların zahiri görüntüsünü değil, temsil ettiği anlamı okuyabilmektedir.


Sadece rüyalar değil, yaşanan olayların da ilahî plan içindeki yerini anlayabilmektedir.


Başına gelen çilelerin, hapsedilmenin, kardeşlerinin ihaneti gibi görünen olayların arkasında nasıl bir ilahî gaye olduğunu görebilmiştir.


---


Tevîl’in Müteşâbihatla İlişkisi


Kur’an’daki bazı ayetler de “müteşâbih”tir, yani açıkça anlaşılmaz; bir tevîl ister. Nitekim Âl-i İmrân 7. ayette:


> "...Onların tevilini Allah’tan başka kimse bilmez. İlimde derinleşmiş olanlar ise: 'Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır' derler..."

(Âl-i İmrân 3:7)




Bu da gösteriyor ki, tevîl hem olaylar için hem ayetler için söz konusudur. Her şeyin zahiri değil, batını (iç anlamı) vardır.


---


Kısaca:


Hadiselerin tevîli, olayların dış yüzüne değil, derin anlamına ve ilahî maksadına ulaşma yeteneğidir. Bu, Kur’an’ın bakışıyla bir hikmet ve nübüvvet vasfıdır.

18 Haziran 2012 Pazartesi

Peygamber Rüyaları 👁

👁Peygamber Rüyaları


Peygamber Rüyaları ve Vahiy: Kur’an'daki Temel Kavramlar Üzerine Bir İnceleme


  1. Fetih 27 Bağlamı: Vahiy mi, Tasdik mi?

Fetih suresi 27. ayeti, Rasûlullah’ın bir rüyasının "tasdik" edildiğini ifade eder. Burada bahsedilen "rüya", bir olaydan önce görülen ve sonrasında gerçekleşen bir görüntüdür. Ancak ayette, bu rüyanın doğrudan bir vahiy olduğu belirtilmez. Ayetin siyak ve sibakı, rüyanın ilahi bir emirle hareket etmenin değil; daha çok bir beklentinin ve tasavvurun Allah tarafından desteklenmesinin örneği olduğunu göstermektedir. Eğer bu rüya başından itibaren vahiy olsaydı, Hudeybiye olayında sahabelerin tereddüt yaşaması anlamlı olmazdı. Bu durum, rüyanın vahiy olmadığı, ancak sonrasında tasdik edildiği sonucuna varmamıza olanak sağlar.


  1. Rüya ile Vahiy Arasındaki Temel Farklar

Kur’an, Allah’ın beşerle iletişim yollarını üç ana biçimde tanımlar: vahiy, perde arkasından konuşma (hicab) ve elçi (melek) gönderilmesi (Şura, 51). Rüya ise bu yolların hiçbirine dahil edilmez. Bu da göstermektedir ki, rüya vahiy kategorisinde yer almaz. Vahiy, açık bir ilahi mesaj iletme yöntemiyken, rüya daha çok bir psikolojik ya da manevi deneyim olarak değerlendirilmelidir.


  1. Hz. İbrahim’in Rüyası ve Sonuçları

Saffat suresi 102-105. ayetlerde, Hz. İbrahim’in rüyasında oğlunu kurban ettiğini görmesi ve bunu vahiy olarak yorumlaması anlatılmaktadır. Ancak Allah, bu eylemin gerçekleştirilmesini durdurarak, Hz. İbrahim’i bir sınavdan geçirdiğini ortaya koyar. Bu örnek, her rüyanın vahiy olmadığını ve bazı rüyaların bir sınav ya da deneme olabileceğini gösterir. Kur’an’daki bu anlatım, peygamber rüyalarına aşırı bir kutsiyet yüklenmemesi gerektiğine işaret eder.


  1. Peygamber’in Görevi: Tebliğ ve Beyan

Kur’an’da sıkça geçen “De ki (قُلْ)” ifadeleri, Peygamber’in bağımsız bir karar mercii değil, vahyi ileten bir elçi olduğunu ortaya koyar. Bu bağlamda, Peygamberin rüyaları vahiy süreci içinde yer almaz; çünkü rüyalar, açık bir ilahi emir içermez ve diğer vahiyler gibi yazıya geçirilmemiştir. Peygamber, yalnızca Allah’ın mesajını tebliğ etmekle yükümlüdür.


  1. Peygamber Rüyasını Vahiy Gibi Sunmuş Olsaydı…

Eğer Peygamber, gördüğü rüyayı vahiy olarak kabul edip bunu ilan etseydi, bu durumda söz konusu rüya, vahiy gibi yazıya geçirilir ve sahabeler tarafından tartışmaya açılmazdı. Hem sahabelerin rüya sonrası yaşadığı tereddütler hem de rüyanın ardından gelen tasdik edici ayet, rüyanın başlangıçta vahiy olmadığını net bir şekilde ortaya koyar.


  1. Er-Rü'ya’nın Etimolojisi ve Anlam Katmanları

Arapçada "رُؤْيَا" kelimesi sadece gece rüyası anlamına gelmez; aynı zamanda "görüş, kanaat, düşünce" anlamına da gelir. Bu çerçevede, ayet "Allah, Rasûlünün öngörüsünü/doğru kanaatini tasdik etti" şeklinde de yorumlanabilir. Bu, rüyanın bir kanaat ya da görüş olarak kabul edilmesi ve sonrasında tasdik edilmesi anlamına gelir.


Sonuç

Peygamberin gördüğü rüyalar, onun iç dünyasını, özlemlerini ve psikolojik durumunu yansıtabilir. Ancak bu rüyalar vahiy değildir. Kur’an’da yalnızca vahiy olan şeyler vahiy olarak sunulmuş, diğer deneyimler sonradan tasdik edilse bile, başlangıçta vahiy olmadığı açıkça belirtilmiştir. Peygamber rüyalarının vahiy olarak kabul edilmesi, Kur’an’daki vahiy tanımı ve Rasûl’ün görev tanımıyla çelişir. Bu tür savunular, Nebi’nin konumunu aşırı kutsallaştırma eğiliminden kaynaklanmakta olup, risaletin sınırlarını bulanıklaştırır.