Bu Blogda Ara

Din etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Din etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Mayıs 2025 Pazar

Kur’an’daki “gün” (يوم) kavramı

Kur’an’daki “gün” (Arapça: yawm, يوم) kavramı, hem dünyevi zaman ölçüsü (24 saatlik gün) anlamında hem de mecazi, kozmik ya da dönemsel bir süreç anlamında kullanılır. Kur’an’da geçen "gün" ifadesinin bağlamına göre anlamı değişir. Bu yüzden evrenin yaratılışı gibi konularda “gün”ün sadece “dünya günü” anlamında anlaşılması ciddi yorum hatalarına yol açabilir.

1. Kur’an’da “Gün”ün Anlamları

a. Dünyasal Gün (24 saat):
Bazen “gün” doğrudan insan yaşamındaki birim zamanı ifade eder. Örneğin:

> “O, geceyi bir örtü, uykuyu bir dinlenme, gündüzü de yayılma vakti kıldı.” (Furkan 25:47)



b. Tarihsel/Kaderî Gün (belirli bir olayın gerçekleştiği zaman):
Bazı ayetlerde “yevm” kelimesi belirli bir tarihi/kaderî olaya işaret eder:

> “Bedir günü” (Âl-i İmrân 3:123)
“Kıyamet günü” (yevmü’l-kıyâme)
“Dönüş günü” (yevmü’r-ruj‘a)



c. Kozmik Zaman – Evrensel Süreç:
Bazı ayetlerde gün ifadesi dünya günüyle kıyaslanamayacak ölçüde uzun dönemleri, hatta kozmik süreçleri anlatır:

> “Rabbinizin katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.” (Hac 22:47)
“Melekler ve Ruh, O’na süresi elli bin yıl olan bir günde yükselir.” (Meâric 70:4)



Bu ayetler, Kur’an’da “gün”ün izafi ve bağlamsal bir kavram olduğunu gösterir.


---

2. Evrenin Yaratılışında Neden “Altı Gün” İfadesi Kullanılır?

Evrenin yaratılış süreci Kur’an’da birçok yerde "altı günde" (fi sitteti eyyâm) tamamlandığı ifade edilir:

> “Şüphesiz Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş’a istiva eden Allah’tır…” (A‘râf 7:54)



Neden “gün” terimi kullanılıyor?
Bu, insan zihnine evrensel yaratım sürecini anlatmak için kullanılan sembolik bir dildir. Buradaki “gün”, bildiğimiz zaman dilimi değil, yaratılışın altı aşamada ya da altı ilahi düzenlemeyle gerçekleştiğini anlatır.

Kur’an, çoklukla insanlara hitap ettiği için anlamaya uygun metaforik birimlerle konuşur. “Altı gün” ifadesi, “altı safha”, “altı süreç”, “altı dönem” gibi de anlaşılabilir. Kur’an’da rakamlar ve zaman kavramları çoğu zaman sayısal değil, işlevsel anlamlar taşır.


---

3. Zamanın İzafiliği Kur’an’da Vurgulanır

Kur’an, zamanın sabit değil, izafi (görece) olduğunu da açıkça belirtir:

> “O, gökten yere kadar her işi evirip çevirir. Sonra bu işler, sizin saydığınız şekilde bin yıl süren bir günde O’na çıkar.” (Secde 32:5)



Bu ayetler, zamanın Allah katında farklı işlediğini, bizim “gün” olarak adlandırdığımız şeyin mutlak bir ölçü olmadığını gösterir.


---

Özetle:

Kur’an’da “gün” kavramı sadece 24 saatlik dünya günü değildir; tarihsel, kaderî, mecazî ve kozmik anlamlar taşır.

Evrenin yaratılışında “altı gün”, evrensel anlamda altı aşama/süreç olarak anlaşılmalıdır.

Zaman, Kur’an’a göre izafîdir (görece); Allah’ın katındaki zaman algısı insanınkinden farklıdır.


12 Mayıs 2025 Pazartesi

Rics (رِجْس) Kavramı 💩

💩 Kur’an’da “Rics” (رِجْس) Kavramı

1. Giriş Kur’an’ın Dilinde “Rics”:

  • Arapça kökenli رِجْس (rics/ricc) sözcüğü; “pislik, kir, iğrençlik” anlamlarına gelir.

  • Hem maddî (fiziksel) hem manevî (ruhsal/ahlakî) kirliliği ifade eder.

  • Temelde, hakîkatle bağını koparmışlık ve Allah’a karşı işlenen suçların yarattığı kirlenmeyi işaret eder.

2. Kelime Kökeni ve Edebî Kullanım

  • Temel fiil: رَجُسَ (rajusa) "pislenmek, kirlenmek"

  • İsmi: رِجْس (riks/ricc)

  • Sözlük anlamları: çirkinlik, kir, iğrençlik; cezalandırma olarak “temizliği kaldırma” mecazı.

3. Kur’an’daki Başlıca Ayetler ve Bağlamları


En‘âm (6):125 Küfrün ve sapkınlığın kalpte bıraktığı manevi kir.

Yûnus (10):100 Akletmeyenlerin kalplerine konan karanlık ve kir. 
Tevbe (9):95 Münafıkların iç dünyasındaki ahlaki yozlaşma ve kir.

Hac (22):30  Putperestlik, yalan ve ona bağlı davranışların sembolü olarak riks.           


4. Semantik Katmanlar

  1. Fiziksel Pislik: Maddî temizlikten mahrum bırakılma veya temizliğin kaldırılması.

  2. Manevî Kirlilik: İnançta sapma, şirk, küfür, günah ve ahlâkî bozulma.

  3. Algısal/Kalpsel Karartı: Hakîkatin gölgelendiği, kalbin hakîkate kapalı kaldığı durum.

5. Sembolik ve Tasavvufî Yorum

  • Kalbin Kararması: Günahlar ve dünyevî tutkular kalpte perde oluşturur; bu perdeye riks denir.

  • Zikir ve Tefekkürle Temizlenme: Tövbe, niyaz, ibadet ve zikir, o perdeleri kaldırıp kalbi arındırır.

  • Nefs Muhasebesi: İnsan, riksin kaynağını (kibir, haset, zulüm) teşhis ederek içsel arınma yoluna gider.

6. Rics’in Temizlenme Yolları

  • Tövbe ve İstiğfar: Günahın farkına varıp Allah’tan af dileyerek.

  • İbadet ve Zikir: Sürekli Allah’ı anma; kalbin temizlenmesi.

  • Riyazet ve Nefis Terbiyesi: Kötü huy ve davranışlardan kaçınma, erdem geliştirme.

  • Kur’an Okuma ve Te’vil: Ayetler üzerine tefekkür, hakîkatin bilinçli idraki.

7. Uygulamalı Örnek Analiz

  • En‘âm 125’in Detaylı İncelenmesi: "رِجْسٍ" kelimesinin kökü, bağlamı, tefsirlerdeki yorumları.

  • Tevbe 95 ve Kur’an-ı Kerim'de Kalp Temizliği: "رِجْس" kavramının ruhsal boyutu ve toplum ahlakına etkisi.

8. Sonuç ve Mesaj

  • “Rics” kelimesi, Kur’an’ın hem zahiri hem batıni temizlik/bozulma ikilemini vurgular.

  • Mümin, içsel ve dışsal arınma mücadelesiyle riks’ten kurtulur.

  • Bu kavram, bireysel nefs muhasebesi ve toplumsal ahlakın korunması noktasında merkezi bir öneme sahiptir.

9 Mayıs 2025 Cuma

İMAN ve Güzel Örneklik ♾️

♾️ İMAN ve Güzel Örneklik 


Kur’an’da Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve rasullerine iman; kuru bir kabulleniş değil, bilinçli bir teslimiyet ve hayatı bu imana göre kurma çağrısıdır. Aşağıda her biri için Kur’an’dan delil ayetlerle birlikte bu iman esaslarının nasıl olması gerektiğini açıklıyorum:


---


1. Allah’a İman – Yalnızca O’na Güvenmek ve Boyun Eğmek


Kur’an’da Allah’a iman, yalnızca “O vardır” demek değildir. O’nu tek otorite, tek hüküm koyucu ve tek rab (terbiye edici) kabul etmektir. Bu aynı zamanda O’ndan başkasına kulluk etmemek, hüküm ve değer ölçülerini yalnızca O’ndan almaktır:


> “Rabbiniz Allah’tır. O'ndan başka ilah yoktur. Her şeyin yaratıcısıdır; öyleyse yalnız O'na kulluk edin.”

(En’am, 6/102)


> “Hüküm yalnız Allah’ındır. O, yalnız kendisine kulluk etmenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur.”

(Yusuf, 12/40)


Gerçek iman, Allah’ın hâkimiyetini sadece gökte değil, yerde ve hayatta da kabul etmektir.


---


2. Meleklere İman – Vahyin Şahitleri ve Taşıyıcıları


Melekler, Kur’an’da Allah’ın emrini eksiksiz yerine getiren, vahyi rasullere ulaştıran görevli varlıklardır. Onlara iman; gayb âlemini kabul etmekten ziyade, vahyin ciddiyetini ve sorumluluğunu idrak etmektir:


> “Elçiye, Rabbi tarafından ona indirilene iman etti; müminler de. Hepsi Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler.”

(Bakara, 2/285)



> “Şüphesiz o (Kur’an), âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. Onu güvenilir Ruh  indirdi.”

(Şuarâ, 26/192-193)



Vahyin geliş sürecini kavramadan melek kavramını doğru anlamak mümkün değildir. Meleklere iman, vahyin ilahi kaynağını ve hikmetini kabul etmeyi de içerir.


---


3. Kitaplara İman – Hayatı Kitapla İnşa Etmek


Kitaplara iman; sadece onların varlığına inanmak değil, Allah’ın indirdiği kitapla hayatı düzenlemeye çalışmaktır. Kur’an bu konuda uyarır:


> “Onlara Allah’ın kitabı ile hükmetmeleri emredilmişti. Sonra onu terk ettiler.”

(Maide, 5/44)


Kur’an’a iman, onu rehber, ölçü, furkan (hak ile batılı ayıran) olarak kabul etmeyi; onu okuyup anlamayı ve hükmüne teslim olmayı gerektirir:


> “Bu (Kur’an), sana ve senden öncekilere indirilmiş olana iman etmelerini sağlamak için indirilmiş bir kitaptır. Ahirete de kesin olarak iman ederler.”

(En’am, 6/92)


Kitaplara iman, her devirde Allah’ın gönderdiği vahiy sistemine sadakat göstermek ve onun mesajını merkeze almakla mümkündür.


---


4. Rasullere İman – Onların Getirdiği Mesajı Yaşamak


Rasullere iman, onları tarihî şahsiyetler olarak sevmek değil; getirdikleri mesajı kabul etmek ve o mesajı yaşamak demektir. Rasuller, uyarıcı ve müjdeleyici olarak görevlendirilmişlerdir:


> “(Biz) peygamberleri yalnızca müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve kendini düzeltirse, onlar için korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.”

(En’am, 6/48)


> “De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana yalnızca ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyediliyor.”

(Kehf, 18/110)


Rasullere iman, onları örnek alarak (üsve-i hasene) yaşamak, onlar gibi hakkı tebliğ ve temsil etmek demektir.


Kur’an’da “üsve-i hasene” (güzel örneklik, en güzel model) ifadesi özellikle iki yerde geçer. Bu ayetler, Rasûlullah’ın ve İbrahim peygamberin örnekliğini vurgular. İşte o ayetler:


---


1. Ahzâb Suresi 21. Ayet – Rasûlullah’ın Örnekliliği


> “Andolsun, Allah’ın Rasûlünde, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için güzel bir örnek (üsve-i hasene) vardır.”

(Ahzâb, 33/21)


Bu ayette, Hz. Muhammed’in hayatı, Allah’a teslimiyet, sabır, adalet, merhamet ve kararlılık yönünden müminler için örnek gösterilmektedir. Ancak bu örneklik, onu sevmenin ötesinde hayat tarzını örnek almayı ve onun getirdiği vahiy merkezli mücadeleyi sürdürmeyi içerir.

---


2. Mümtehine Suresi 4. Ayet – İbrahim’in ve İnananların Örnekliliği


> “İbrahim’de ve onunla birlikte olanlarda sizin için güzel bir örnek (üsve-i hasene) vardır. Hani kavimlerine: ‘Biz sizden ve sizin Allah’tan başka taptıklarınızdan uzağız; sizi tanımıyoruz. Sizinle aramızda, siz Allah’a bir olarak iman edinceye kadar sürecek bir düşmanlık ve nefret belirmiştir’ demişlerdi.”

(Mümtehine, 60/4)


Bu ayette ise, tevhid mücadelesi veren Hz. İbrahim ve onunla birlikte olan müminlerin tavır ve duruşları bir iman örneği olarak gösterilir. Allah’a karşı samimi bağlılık, şirkten ayrışma ve net bir tavır koyma, bu örnekliğin temelidir.



---

8 Mayıs 2025 Perşembe

Nebi ve Rasul: İlahi Mesajın Taşıyıcıları ve Tebliğcileri" 📬

Nebi ve Rasul: İlahi Mesajın Taşıyıcıları ve Tebliğcileri" 📬 


NEBE, NEBİ VE RASUL KAVRAMLARININ ANALİZİ

1. KÖK ANLAMLARI

  • نَبَأَ (n-b-ʾ): Haber vermek, bildirmek, önemli bir bilgiyi iletmek.

  • رَسَلَ (r-s-l): Göndermek, iletmek, görevli kılmak.


2. KELİMELERİN SÖZLÜK VE KAVRAMSAL ANLAMLARI

A. Nebe (نَبَأٌ)

  • Sözlük Anlamı: "Haber, büyük haber, önemli bilgi."

  • Kur’an’da Kullanımı:

    • "ʿAmme yetesâelûn? ʿAni-n-nebe’il-ʿazîm." (Nebe, 78:1-2) – “Birbirlerine neden soruyorlar? Büyük haberden…”

    • "Ve lekad câe-ke min nebe’i-l-murselîn." (En’âm, 6:34) – “Gerçekten sana gönderilen elçilerin haberlerinden geldi.”

  • Sembolik Anlam: İlahi hakikat ve vahiy bilgisini temsil eder. Nebe, insanın evrensel hakikate dair bilgiye ulaşmasını ifade eder.


B. Nebi (نَبِيٌّ)

  • Sözlük Anlamı: "Haber getiren, peygamber."

  • Kavram Anlamı: Allah’tan vahiy alan ve bu vahyi insanlara ileten kişi.

  • Kur’an’da Kullanımı:

    • "Vema erselnâ min kablike min rasûlin ve lâ nebiyyin." (Hac, 22:52) – “Senden önce hiçbir resul ve nebi göndermedik ki...”

    • "Mâ kâne Muhammedun ebâ ehadin min ricalikum ve lâkin resûlallahi ve hateme-n-nebiyyîn." (Ahzâb, 33:40) – “Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir, ama o Allah’ın resulü ve nebilerin sonuncusudur.”

  • Sembolik Anlam: İnsanın hakikati içselleştiren ve yaşayan bir bilinç düzeyine ulaşmasını ifade eder. Nebi, sadece hakikati duyan değil, bu hakikati özünde yaşayan kişidir.


C. Rasul (رَسُولٌ)

  • Sözlük Anlamı: "Elçi, gönderilen."

  • Kavram Anlamı: Allah’ın mesajını iletmekle görevli kişi. Rasul, sadece mesajı almakla kalmaz, onu aktif bir şekilde iletmekle yükümlüdür.

  • Kur’an’da Kullanımı:

    • "Ya eyyuhe-r-rasûl, belliğ mâ unzile ileyke min rabbik." (Mâide, 5:67) – “Ey Rasul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et.”

    • "Ve mâ Muhammedun illâ resûl." (Âl-i İmrân, 3:144) – “Muhammed yalnızca bir rasuldür.”

  • Sembolik Anlam: İnsanın ilahi hakikati yalnızca kendisinde yaşamakla kalmayıp, bu hakikati tüm insanlığa iletme sorumluluğuna sahip bir bilinç seviyesini ifade eder. Rasul, bir misyonu ve sorumluluğu temsil eder.


3. NEBİ ve RASUL ARASINDAKİ TEMEL FARKLAR

ÖzellikNebi (نَبِيٌّ)Rasul (رَسُولٌ)
TanımVahiy alan, peygamberVahyi ileten, elçi
Görevİlahi bilgiyi almak ve içselleştirmekİlahi mesajı tebliğ etmek
Vahiy Türüİlahi bilgiyi bireysel tecrübeİlahi mesajı topluma iletme
SembolizmBilincin hakikati duyan ve yaşayan yönüBilincin hakikati ileten ve sorumluluk üstlenen yönü
Kur’an’da KullanımDaha çok bireysel tecrübe ve peygamberlerDaha çok misyon ve tebliğ görevi

4. NEBE, NEBİ VE RASUL İLİŞKİSİ

  • Nebe: İlahi bilginin kendisini ifade eder (evrensel hakikat, vahiy).

  • Nebi: Bu bilgiyi özünde yaşayan ve içselleştiren kişi (vahyi kalbine alan).

  • Rasul: Bu bilgiyi topluma ileten ve öğreten kişi (vahyi tebliğ eden).

Bu kavramlar arasında bir hiyerarşi değil, bir bilinç ve görev ilişkisi vardır.


5. SEMBOLİK VE TEMSİLÎ YORUM

  • Nebe (Hakikat Bilgisi): İnsanlığın hakikat arayışı ve evrensel bilgiye ulaşma çabası.

  • Nebi (Hakikati Yaşayan Bilinç): Kişinin bu hakikati özümsemesi ve kendi varoluşuna yansıtması.

  • Rasul (Hakikati İleten Bilinç): Hakikati sadece kendisi için değil, tüm insanlık için yaşamak ve tebliğ etmek.


6. KUR’AN’DA NEBİ VE RASUL FARKLILIĞI

Kur’an’da bazı peygamberlerin hem “nebi” hem de “rasul” olarak geçtiğini görürüz. Örneğin Hz. Muhammed, hem bir “nebi”dir (hakikati yaşayan) hem de “rasul”dür (bu hakikati ileten). Ancak bazıları sadece “nebi” olarak anılır; bu da onların bireysel olarak vahyi yaşadığını ancak topluma tebliğle görevlendirilmediğini işaret eder.

    4 Mayıs 2025 Pazar

    DİN 5💥 Kâbe, Beyt (ev), Kıble

    Kur’an’da Kâbe, Beyt (ev), Kıble ve benzeri kavramların nasıl egemenlik merkezi, toplumsal yönelim odağı ve vahiy etrafında şekillenen bir sosyal yapı olarak sunulduğuna bakalım.



    ---


    1. Kâbe: Simgesel Merkez ve Toplumsal Egemenlik Noktası


    Kur’an’a göre Kâbe, sıradan bir bina değildir. Allah adına kurulan ilk toplumsal merkezdir:


    > “Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ev (beyt), Bekke’deki mübarek ve âlemler için hidayet olan evdir.”

    (Âl-i İmran 3:96)




    Bu ne demektir?


    Ev (beyt): Sadece ibadet değil, yaşamın merkezi, sosyal organizasyonun çekirdeği.


    Hidayet: Doğru yol, yani doğru toplumsal yapı ve egemenlik ilişkisi.




    ---


    2. Beyt’in İşlevi: Ayağa Kalkışın (Kıyâm) Merkezi


    > “Beyt’i insanlar için kıyâm (ayağa kalkış, diriliş) yeri yaptık.”

    (Bakara 2:125)




    Bu ayetteki “kıyâm”, sadece ayakta durmak değil:


    Adaletle dirilmek,


    Bilinçle ayağa kalkmak,


    Tevhid merkezli bir toplumsal yeniden inşa anlamındadır.



    Kâbe, bu kıyamın simgesidir:


    Allah’ın hükmü etrafında birleşme


    Toplumsal dayanışma ve arınma merkezi

    (Bkz: Hac 22:26–29)




    ---


    3. Kıble: Yönün Değişmesi = Egemenliğin Değişmesidir


    > “Seni razı olacağın bir kıbleye döndüreceğiz...”

    (Bakara 2:144)




    Kıble nedir?


    Yönelinen merkez


    Yön, istikamet, aidiyet



    Mekke’deki Kâbe’ye yönelmek:


    Siyasi, dini ve kültürel olarak artık tevhid merkezli bir topluluğun şekillenmesidir.


    Yahudi merkezli kıbleden çıkış, egemenliğin Allah’a verilmesi hamlesidir.




    ---


    4. Mescid-i Haram: Dokunulmaz Toplumsal Alan


    Kur’an, “Mescid-i Haram”ı sadece namaz yeri değil, savaşın ve baskının yasaklandığı bir özgürlük alanı olarak tanımlar:


    > “Orada ne bir zulüm yapılır ne de korku vardır.”

    (Ankebut 29:67)




    Yani:


    Adaletin garantilendiği bir merkez


    Egemenliğin sadece Allah’a ait olduğu bir alan




    ---


    5. Beyt’in Temizlenmesi: Egemenliğin Arındırılması


    > “Beytimi, tavaf edenler, kıyam edenler, rükû ve secde edenler için temiz tut.”

    (Bakara 2:125)




    Buradaki “temiz tutmak”:


    Sadece fiziksel temizlik değil,


    Şirkten, zorbalıktan, sahte otoritelerden arındırmak



    Yani Kâbe:


    Allah’ın yeryüzündeki sosyal temsil makamıdır.


    Tüm sahte otoritelere karşı bir tevhid manifestosudur.




    ---


    6. Hac: Tevhid Toplumunun Kurulma Töreni


    Hac, Kâbe merkezli yapılan bir şirkten arınma, aidiyet tazeleme ve özgürleşme etkinliğidir:


    > “Hacda şirk koşanlara yer yoktur. Duyuru: Artık Allah ve resulü müşriklerden berîdir.”

    (Tevbe 9:3)




    Yani hac, Allah’ın egemenliğini tanıyan bir topluluğun sahneye çıkışıdır.



    ---


    Sonuç: Kâbe, Kıble, Beyt – Hepsi Egemenlik Tevhidinin Simgeleridir



    ---