Kayıtlar

Kuranda etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Meleklere İman: İçsel Tanıklığın Hakikati

Resim
  ​Meleklere İman: İçsel Tanıklığın Hakikati ​ Kan Dökebilen Varlığa Duyulan Güven ​Kur’an, insanın yaratılış sahnesini çarpıcı bir ontolojik tartışmayla başlatır: ​ “Hani Rabbin meleklere: ‘Ben yeryüzünde bir halife var edeceğim’ demişti. Onlar da: ‘Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi var edeceksin?’ dediler.” (Bakara 2/30) ​Melekler insanın yıkıcı potansiyelini (bozgunculuk ve kan dökme) görürken; Allah, insandaki bilgi ve bilinç kapasitesine işaret eder: “Âdem’e bütün isimleri öğretti…” (Bakara 2/31) . Ardından gelen secde emri, aslında insanın bu ayırt etme yetisine (furkan) selam durulmasıdır. Buradaki secde, fiziksel bir eğilme değil; insanın iç dünyasındaki doğruyu yanlıştan ayıran yüksek melekelerin (yeteneklerin) kabulüdür. ​Melekler: Dışsal Figürler mi, İçsel Şahitler mi? ​Kur’an’da meleklerin işlevleri; yazma, tanıklık etme ve ilham verme olarak tanımlanır. Özellikle Kaf Suresi'ndeki anlatım dikkat çekicidir: ​ “Sağında ve solunda oturan iki alı...

Bağışlanma: Ümit ve Sorumluluk Dengesi

Resim
Kur’an Penceresinden Bağışlanma: Ümit ve Sorumluluk Dengesi Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah, kendisini tanıtırken en çok vurguladığı sıfatların başında er-Rahmân (rahmeti her şeyi kuşatan) ve el-Gafûr (çokça bağışlayan) gelir.  Ancak Kur’an, Allah’ın bağışlamasını bir otomatik teminat olarak değil; samimi yönelişe karşılık verilen bir lütuf olarak sunar. Bu yaklaşım, mümini hem umutlu hem de sorumluluk sahibi kılar. 1. Sınırsız Rahmet ve Bağışlanma Müjdesi Zümer Suresi 53. ayet, ilahi bağışlamanın kapsayıcılığını en açık şekilde ortaya koyar: “ De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir .” (Zümer, 39/53) Bu ayet, Allah’ın bağışlama iradesinin sınır tanımadığını bildirir. Samimiyetle yönelen her kul için kapı açıktır. Ancak bu açıklık, sorumsuzluğa davet değil; dönüşe çağrıdır. 2. “Bağışlanmaya Değer” Bir Hayat Anlayışı Kur’an’a göre bağışlanma, yalnızca s...

Kur’an’da “Her Şey” (Li Kulli Şey) 

Resim
  ​Kur’an’da “Her Şey” (Li Kulli Şey) Kavramının Sınırları ve Bağlamsal Anlamı ​Giriş ​Kur’an’da geçen “كُلّ / kull” (her) ve “شَيْء / şey” kelimeleri, genellikle mutlak bir sınırsızlık içinde okunmaktadır. Ancak bu yaklaşım, ayetlerin indiği konuyu ve Kur’an’ın kendi kurduğu "hidayet dili"ni gölgelemektedir.  Kur’an, "her şey" ifadesini bir ansiklopedi gibi her tür bilgiyi kapsamak için değil, ele alınan konunun ihtiyaç duyduğu tüm unsurları belirtmek için kullanır. ​1. Semantik Çerçeve: Bağlama Tâbi Bütünlük ​Kur’an dilinde bir ifadenin anlamı, geçtiği ayetin öncesi, sonrası ve muhatap aldığı mesele ile sınırlıdır. ​ Li (لِـ): Tahsis ve amaç bildirir (şunun için, şuna dair). ​ Kull (كُلّ): İçinde bulunulan kümenin tamamını ifade eder. ​ Şey (شَيْء): Var olan, konu edilen veya ortaya çıkan "olgu"dur. ​ Sonuç: "Li kulli şey", mutlak bir "her şey" değil; "ilgili meseledeki tüm gereklilikler" demektir. ​2. ...

ACELECİLİK: İnsanın Varoluşsal Zaafı

Resim
🕊️ KUR’AN’DA ACELECİLİK (İSTİ‘CÂL) OLGUSU:  İNSANIN VAROLUŞSAL ZAAFI VE NEBİLERDEKİ YANSIMASI Kur’an, insanı “aceleden yaratılmış” bir varlık olarak tanımlar; bu varoluşsal eğilim, aynı zamanda peygamberlere dair anlatılarda da farklı biçimlerde görünür.  Aceleciliğin Kur’an’daki anlamsal boyutlarını inceleyip; Musa (a.s.) ve Muhammed (s.a.v.) gibi iki büyük Nebî üzerinden bu eğilimin vahiy rehberliğinde nasıl terbiye edildiğini irdeleyeceğiz.  Acelecilik bir günah değil; insanın yaratılışında bulunan ve ilahî bildirimin kontrollü biçimde dönüştürdüğü psikolojik bir eğilimdir. 1. Kavramsal Çerçeve: Acelecilik Kavramı Kur’an’da acelecilik, Arapça’da “ع ج ل” (a-c-l) köküyle ifade edilir. “Acele etmek, bir şeyi vaktinden önce istemek, süreci sıkıştırmak” anlamlarını içerir. Kelimenin karşıtı ise sabır ve teenni (yavaşlık, olgun ve dengeli bekleyiş) kavramlarıdır. 1.1. “İnsan aceleden yaratıldı” – Enbiyâ Sûresi, 37. Ayet Bu ifade, insanın yaratılış hamurunda; hızlı tal...

GÜNEŞ ve İzole Toplum

Resim
​ASHÂB-I KEHF: İZOLE BİR TOPLULUK OLARAK MAĞARA YAŞAMI VE AVCI-TOPLAYICI DÜŞÜNCE MODELİ ​Özet ​Kur’an’daki Kehf (Mağara) kıssası, geleneksel olarak siyasi baskıdan kaçan gençlerin mucizevî biçimde korunması şeklinde yorumlanmıştır.  Bu makale, kıssayı rivayetler ekseninde çıkarak sadece kurani  bir perspektif ile ele alarak Ashâb-ı Kehf’i, baskıcı ve yozlaşmış bir şehir medeniyetinden ayrılıp mağara yaşamına çekilen izole bir mikro-topluluk olarak yorumlamaktadır.  Metin, kıssanın tüm unsurlarını—mağara, güneşin yönü, bedenlerin korunması, uyanış ve topluma dönüş— avcı-toplayıcı refleksler, izolasyon kültürü, askeze dayalı yaşam ve medeniyetten kaçış bağlamında incelemektedir. ​1. Giriş: Kur’an’da Medeniyet Eleştirisi ve İzolasyon Teması ​Kur’an’da toplumların yozlaşması ve bireylerin hakikati korumak için izolasyona çekilmesi teması sıklıkla tekrar eder (ör. Meryem’in inzivaya çekilmesi, Musa’nın dağa çıkışı). Kehf kıssası da bu temanın en yoğun işlendiği bölümler...

Kuranda Bilinçli Eksiltme (Hüzûf)

Resim
  Bilinçli Eksiltme (Hüzûf): Kur’an’ın Söylem Mimarisinde Kasıtlı Boşluk Bırakma Sanatı 1. Giriş: Eksiltmenin İlahi Retoriği Kur’an’ın dilsel yapısı, klasik Arap belâgatının en ileri düzey örnekleri arasında yer alır. Bu üslubun en dikkat çekici tekniklerinden biri hüzûf (bilinçli eksiltme), yani bir cümlenin asli unsurlarından birinin kasıtlı olarak söylenmemesi dir. Eksiltme, sıradan bir atlama değildir; tam tersine, dinleyicinin zihnini uyandıran, anlamı genişleten ve tefekkürü harekete geçiren bir tasarım tercihidir. Kur’an’da kimi ayetlerde özne düşürülür, kimi yerde nesne gizlenir, kimi yerde ise fiil açıkça söylenmez. Cümle, bir boşlukla karşısına çıkar: Bu boşluk bir eksiklik değil, bir çağrı alanıdır. 2. Hüzûfun İşlevi: Anlamı Söylenenle Değil, Söylenmeyenle Kurmak Klasik retorikte hüzûf, “en çok şeyin en az sözle ifade edilmesi” olarak tanımlanır. Kur’an ise bu tekniği eksiltme yoluyla bilinç inşası amacıyla kullanır. Söylenmeyen, zihinde tamamlanır; tamamlanan, k...

"Salavat Getirin" diye bir Emir var mı ❓️

Resim
“Salavât Getirin” mi Emir?  Ahzâb 56’nın Kur’an Bağlamında Yeniden Okunması ve Salât–Zikir İlişkisi Bu incelemede, Ahzâb 56. âyetinin yanlış çevrilmesiyle ortaya çıkan “salavat getirme” ritüelinin Kur’an'ın bütüncül mesajıyla ilişkisini incelemekte; özellikle salât-kur’an ilişkisi bağlamında Bakara 200 gibi “Allah’ı anma” fiilinin açıkça emir formunda kullanıldığı ayetlerle karşılaştırmaktadır.  Çalışma, Kur’an’da salâtın “sözlü bir ritüel” değil, vahyi ikame etmek, desteklemek ve uygulamak anlamına geldiğini vurgular. 1. Giriş: Bir Kelimenin Dönüştürdüğü Din Ahzâb 56’da geçen: > اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰٓئِكَتَهٗ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْل۪يمًا gelenekte “Allah ve melekleri peygamberi anıyor; siz de ona salavat getirin” şeklinde yorumlanmıştır. Bu yorumdan hareketle dilden sözlü formüller aktarmak, dinin vazgeçilmez unsurlarından biri hâline gelmiştir. Oysa âyette: “Sözle anın” “Dille ifade edin” “Övgü cümleler...

İki El ile Oluşturma; Yontma ve Yazıya Geçiş

Resim
Kur’an’da Oluşturulma, Yontma ve Yazıya Geçiş: Vahiy Dışı Dini Öğretinin “İki Elle Oluşturulan Putlar” Olarak Eleştirisi** Özet Bu makale, Kur’an’da insanın oluşturulmasına dair geçen “iki el” kavramının insana özgü bir tasvirden ziyade, insanın bilinçsel biçimlendirilmesi ve ayetlerden ziyade din diye üretilen bilgilerin insan eliyle yazıya geçirilmesi konusunu irdeleyeceğiz. Bu iki aşamalı oluşum; Kur’an’ın şahsiyetleri putlaştırma, aracı edinme, şefaat umma ve vahiy dışı dini otoriteleri kutsama eleştirisiyle bütüncül biçimde ilişkilendirilecektir.  Nûh ve İbrahim dönemindeki put anlatılarını inceleyerek vahiy dışı tüm dinî söylemlerin—heykeller, ritüel kalıpları, kutsal metin iddialı yazmalar ve otorite kişileri de dâhil—Kur’an bağlamında “iki elle oluşturulan putlar” kategorisine girdiğini göstermektedir.  Böylece Kur’an’ın din anlayışında bilgi kaynaklarının tevhidî odağı, yalnızca doğrudan vahiy ve bilinçsel sorumluluk üzerinde temellendirilmiştir. 1. Giriş Kur...