Kayıtlar

Bilinç etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

ŞEHİR VE ŞUUR

Resim
  ŞEHİR VE ŞUUR: Kur’an’da Medeniyetin Bilinç Haritası 1. Giriş: Şehir, Taş Duvarlardan Öte Bir Bilinç Alanı Kur’an’da “şehir” (Arapça: medîne , belde , karye ) yalnızca coğrafi bir mekânı değil, insanın toplu yaşam içinde sınandığı bir bilinç alanını temsil eder. Şehir, insanın hem toplumsal ilişkilerini hem de Tanrı ile kurduğu ahlaki düzeni görünür kıldığı yerdir. Kur’an’da şehir, genellikle ilahi mesajın ulaştığı, ancak aynı zamanda inkârın ve azgınlığın da en yoğunlaştığı mekân olarak geçer. “Nice şehirler vardır ki, Rabbin onları zulüm içinde iken helâk etmiştir; o şehirlerin yerine başka bir toplum kurmuştur.” (Kehf 59) Bu ifade, Kur’an’a göre şehirlerin yalnız ekonomik ya da askerî güçle değil, ahlaki bir düzenle ayakta kaldığını açıkça gösterir. 2. “Şehir Kralı”: Yönetim ve Gücün İlahi Sınavı Kur’an, şehirlerde hükmeden yöneticileri farklı kavramlarla anlatır: melik (kral), mümtarî (baskıcı), müfsid (bozguncu) veya râşid (doğru yolda olan). En belirgin ö...

Bilinçle Yürüyen Din 🧭

Resim
  ​Bilinçle Yürüyen Din: Korkudan Değil Hakikatten Doğan İman ​ I. Korkunun Gölgesindeki Din: Cehalet mi, Bilinç mi? ​Korku, insanın içgüdüsel savunma refleksidir; hayatta kalmayı sağlar, ancak hakikati göstermez. Korkan insan, sorgulamaz; sadece sığınır. Kur’an ise sığınmayı değil, bilinçli bir yönelişi (îmân) ister. "Gerçekten bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer 9) sorusu, tam da bu ayrımı ortaya koyar: Korku cehaletin kalkanıdır; bilinç ise hakikatin anahtarıdır. ​Bugün din, çoğu kez korku üzerinden yaşatılır: cehennem tehdidiyle, yasak listeleriyle, günah kataloğuyla… Oysa Kur’an, hakikat yolunun “takvâ” , yani bilinçli korunuşla yürüneceğini bildirir. Korkudan doğan dindarlık itaat üretir; ama bilinçten doğan iman, adalet üretir. ​ II. İman: Durağan Kabul Değil, Dinamik Yöneliş ​İman, bir kimlik değil, bir yöneliştir . Bu yöneliş, dışsal bir otoriteye değil, içsel bir farkındalığa dayanır. “Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra dosdoğru olanlar (Fussilet 30), inan...

Anlamın Başlangıcı ve İnsanlığın Doğuşu

Resim
  🌍 İnsanın Farkı: Konuşma, Anlam ve Sorumluluk Üzerine Kur’anî Bir İnceleme Özet Kur’an, insanı diğer yaratılmışlardan ayıran farkı bedensel değil, bilişsel ve anlamsal düzlemde tanımlar. “Âdem’e bütün isimlerin öğretilmesi” (Bakara 2/31) olayı, insanın bilgiyle, dil ile ve anlamla ilişki kurabilme yetisini ifade eder. Bu yeti, “beyan” (Rahman 55/4) kavramıyla tamamlanır: insan, anlamı dile dönüştürebilen tek varlıktır. Ancak bu dilsel kapasite, aynı zamanda ayrışma ve çeşitlilik üretir. Kur’an, dillerin ve renklerin farklılığını “Allah’ın ayetlerinden biri” (Rum 30/22) olarak sunarak, farklılığın kaos değil, ilahi düzenin parçası olduğunu bildirir. Bu makale, insanın yapısal farkını; dil, isimlendirme, bilinç, çeşitlilik ve sorumluluk başlıkları altında Kur’an’dan hareketle inceler. 1. Giriş: İnsanın Farkı Nerededir? Kur’an’a göre insanın farkı, biyolojik değil, anlamsal bir fark tır. İnsana üflenen “ruh” (Secde 32/9) onu diğer yaratılmışlardan ayırır; ama bu fark, doğ...

Kuran’a Göre Ölüler

Resim
📖 Kur’an’a Göre Ölüler ve Diriliş: Kalbin ve Toplumun Canlanması "Hayat veren  Kur'an'ı yaşamayanlar, ölüdür." 1. Giriş Kur’an, insanı yalnızca biyolojik varlık olarak değil, bilinç ve sorumluluk sahibi bir özne olarak tanımlar. Bu yüzden “hayat” kavramı sadece nefes almak değil, Allah’ın gösterdiği hakikat üzere yaşamak anlamına gelir. Vahyin ölçülerine uymayan, ilahi çağrıya kulaklarını kapatan kimselere Kur’an “ölüler” der. Asıl diriliş ise, kalbin ve toplumun Allah’ın nuruyla yeniden canlanmasıdır. --- 2. Ölüler Kimdir? Kur’an’da “ölü” kavramı, fiziksel ölüden öte, hakikatsiz yaşayan kişi için kullanılır: En‘âm 6/122: “Ölü iken dirilttiğimiz, kendisine bir nur verdiğimiz kimse…” Fâtır 35/22: “Sen kabirlerdekilere işittiremezsin; sen ancak dirileri uyarabilirsin.” 👉 Ölü = yaşayan bedende ölü kalp. 👉 Diri = vahyin çağrısına açık olan insan. --- 3. Dirilişin İlk Adımı: İşitmek Diriliş, vahyin çağrısına kulak vermekle başlar: Enfâl 8/24: “Allah ve Resulü sizi hayat...

Ahiret ve Yeniden Diriliş 🌱

Resim
📜 Ahiret ve Yeniden Diriliş: Kur’an’da Ba‘s Gerçeği 🌱 Giriş: Ölümle Bitmeyen Yolculuk İnsanoğlu, doğar, yaşar ve ölür. Ancak Kur’an’a göre bu çizgi, bir son değil; yeni bir başlangıcın eşiğidir. Kur’an’ın yüzlerce ayetinde vurgulanan ba‘s (diriltilme), ahiret inancının temel direklerinden biridir. Bu diriliş sadece bedensel bir canlanma değil; kişiliğin, yaptıklarının ve bilincin hesap için yeniden ayağa kalkmasıdır. Kur’an, dirilişi sadece gelecekte olacak bir olay olarak değil, aynı zamanda doğada, uykuda ve tarihsel olaylarda sürekli gözlemlenen bir gerçeklik olarak tanıtır. Bu perspektifle diriliş, hem akıl hem deneyim temelli bir inanç zemini oluşturur. --- 🧠  Dirilişin Akli ve Tecrübi Temeli: Uyku ve Rüya Kur’an’da şöyle buyrulur: "Allah, ölenlerin ruhunu ölümleri anında, ölmeyenlerin ruhunu ise uykularında alır. Sonra ölümüne hükmettiğini tutar, diğerini belirli bir süreye kadar geri gönderir…" 📖 (Zümer 39:42) Bu ayet, uykunun bir nevi ölüm, uyanışın ise bir tür di...

KUR'ANDA GÖLGE: Varlığın Yansıması ve Yönelişi

Resim
🌗 SECDE EDEN GÖLGELER: Kur’an’da Varlığın Yansıması ve Yönelişi (Zıll ve Secde Kavramlarının Şaşırtıcı Kur’ânî Yolculuğu) --- 🌑 Giriş: Hiç düşündünüz mü? Gölgeniz neye yöneliyor? Ya da daha çarpıcısı: Gölgeniz secde ediyor ama siz hâlâ ayakta mısınız? Kur’an’da geçen “zıll” (gölge) ve “secde” kavramları, yalnızca fiziksel olayları değil, aynı zamanda bilinç, yöneliş ve varlık felsefesini derinlemesine ele alan kavramlardır. Bu makalede, gölgenin Kur’an’da nasıl secde eden bir varlık gibi sunulduğunu, bu metaforun insanla, bilinçle ve hakikatle nasıl buluştuğunu keşfedeceğiz. --- 🧭 1. ZILL (GÖLGE) NEDİR? – Kur’anî ve Etimolojik Tanım 🔤 Köken: “Zıll” (ظِلّ), Arapça’da “bir nesnenin ışık engellemesi sonucu oluşan karartı” anlamına gelir.  Ancak bu anlam, Kur’an’da hem mecazî hem de ontolojik yönleriyle zenginleştirilmiştir. Kur’an’da zıll üç temel boyutta karşımıza çıkar: 1. Fiziksel Gölge – Korunak ve Serinlik: Güneş ışığından korunma, barınak ve nimet olarak gölge: “Geniş gölgel...

Kuran’da Göz ve Görme 👁

Resim
--- 👁️ Kur’an’da Göz ve Görme Görmek Sadece Gözle mi Olur? Kur’an, görmeyi sadece biyolojik bir işlev olarak değil; bilinçli fark ediş, hakikati kavrayış ve içsel uyanışın bir simgesi olarak işler. Göz, sadece fiziksel bir organ değil; basiret (içgörü) ve idrâk (anlama) aracıdır. --- ❌ Gözleri Olduğu Hâlde Göremeyenler “Andolsun, cinlerin ve insanların birçoğunu cehennem için yarattık. Onların kalpleri vardır ama onunla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onunla göremezler...” (A’râf 7/179) 🧠 Bu ayet, fiziksel gözün varlığının hakikati görmek için yeterli olmadığını vurgular. Göz var ama görme yoksa, bu bir zihinsel körlük hâlidir. --- 🫀 “Gözler Kör Olmaz, Kalpler Kör Olur” “Gerçekte gözler kör olmaz; ama göğüslerdeki kalpler kör olur.” (Hac 22/46) Burada asıl görme merkezinin göz değil, kalp olduğu anlatılır. Kur’an’a göre bir şeyi “görmek”; onu anlamak, kabul etmek ve fark etmekle tamamlanır. Görme sadece ışıkla değil, şuurla gerçekleşir. --- ♿ Görme Engeli Değil, Bilinç Engeli Kur’...

Kuran’da Zaman ve Tek Bir An

Resim
🌀 Kur’an’da Zaman Yolculuğu ve Tek Bir An Zamanın Çöktüğü Yer: Hakikatin Zamansız Boyutu Kur’an, zaman kavramını sadece kronolojik bir akış olarak değil, bilinçle ilişkili bir gerçeklik olarak ele alır. İnsan zamanı “sayarak” yaşarken, Kur’an’daki olaylar çoğu zaman anlık, zamansız ve doğrudan bir müdahale olarak aktarılır.  Bu da bizi Kur’an’daki zaman algısının, modern anlayışın çok ötesinde bir yerde durduğu sonucuna götürür. --- 🧭 1. Zamanı Allah Saymaz, Biz Sayarız Kur’an’da zamanın izafi yapısını ortaya koyan ayetlerden biri: “Rabbinin katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.” (Hac 47) “Melekler ve Ruh, O’na yükselir; o gün, ölçüyle elli bin yıl gibidir.” (Meâric 4) Buradaki "sizin saymakta olduklarınızdan" ifadesi çarpıcıdır: Zaman, bizim saydığımız şeydir. Allah için gün, yıl, saat gibi kavramlar geçerli değildir.  Bu, yalnızca bir idrak biçimidir. Kur’an’da zamanın işleyişi, hakikat karşısındaki konumumuza göre değişir. --- ⚡ 2. İlahi Müdaha...

NAHL SURESİ "bilinçteki ilham" 🧠

Resim
🌿 1. Sûrenin İsmi “Nahl” (Arı): Bilincin Kolektif Vahyi mi? ➤ Ayet 68–69: “Rabbin bal arısına vahyetti…” 🔹 Kur’an’da “vahy” sadece peygamberlere değil; annelere (Kasas 28:7) , meleklere (Enfâl 8:12) , yere (Zilzâl 99:5) ve hayvanlara (Nahl 16:68) da gelir. 🔹 Burada arıya verilen vahiy , organizasyon, mimarlık, beslenme sistemi, tedavi ve simya içerir. ❗ Bu, vahyin salt kelimeler değil, bilinçteki ilham ve programlama anlamına da geldiğini gösterir. 🔄 2. Nahl Suresi, Kur’an’ın "Nimetler Anatomisi"dir 🔹 10’dan fazla ayette ardı ardına nimetler sayılır: Su, hayvanlar, süt, hurma, üzüm, zeytin, yün, ipek, binekler, yollar, gece-gündüz, deniz, yıldız, dağlar, nehirler, yiyecekler… 🔹 Bu sure bir "nimet haritası"dır ve nimetler, insanın sadece bedenine değil, bilincine ve sorumluluğuna da işaret eder. ➤ Örneğin 14. ayet: “Denizi sizin hizmetinize veren O’dur, ondan taze et yemeniz ve süs eşyası çıkarmanız için…” 📌 Kur’an’da denizle ilgili...

MERYEM SURESİ “bilinç dönüşüm evreleri ”

Resim
Meryem Suresi, klasik anlatıların ötesinde, simgelerle örülü, psikolojik ve bilinçsel boyutlar taşıyan, derin bir varoluş anlatısıdır .  🪷 1. “Kâf Hâ Yâ Ayn Sâd” (19:1) – Bilinç Kapısının Şifresi Surenin başındaki hurûf-u mukattaa , sadece ses değil, bilinç çözülmesinin sembolleridir. Kâf : Kudretin kaynağı – varoluşun özü. Hâ : Hâl, iç halin ilahi sesle teması. Yâ : Yakarış, çağrı, bir arzu . Ayn : Görüş – iç göz, sezgi. Sâd : Sabır, sır, sadâkat. Yani bu beş harf, Hz. Zekeriyya’nın duası gibi, bir bilinç uyanışının içsel formülüdür. Her harf bir psikolojik eşik. 👶 2. Zekeriyya'nın Duası – Biçimsizlikten Umuda (19:2–11) Yaşlılık = Umudun bittiği yer değil; benliğin kabuğunun çatladığı yerdir. “Kemiklerim zayıfladı, başım bembeyaz parladı” (19:4) derken aslında fizik değil, içsel çözülmeden sonra gelen doğurganlıktan bahseder. Hz. Yahyâ: Doğaüstü değil; inkârın ortasında yeniden doğan içsel ses. Ve ona “ ismi daha önce kimseye verilmemiştir ” de...