Bu Blogda Ara
22 Haziran 2025 Pazar
Toplumda İnanç Sorunları 🧠
9 Mayıs 2025 Cuma
Kavramların Tahrifi, İmanın Tahribi ⛔️
⛔️ Kavramların Tahrifi, İmanın Tahribi
Kur’an’dan Kopuşun Toplumsal Sonuçları Üzerine
Bugün toplumda “iman” sıkça dile getirilen bir kelime, ama gerçek anlamıyla yaşanan bir bilinç değil. Allah’a iman, meleklere, kitaplara ve rasullere iman; dillerdedir ama davranışlarda, ilişkilerde, toplumsal yapıda yansımaları silinmiştir. Bu, sadece bireysel bir zaaf değil, derin bir kavramsal sapmanın sonucudur. Zira kelimeler anlamlarını yitirince, hakikat de kaybolur.
İman Etmek Değil, Teslim Olmak Gerek
Kur’an’da iman, sadece "inanmak" değil; Allah’a güvenmek, O’nun hükmüne teslim olmak ve onunla hayatı inşa etmektir. Ancak bugün iman, soyut bir kabullenişe indirgenmiş durumda. Allah’a iman ettiğini söyleyen, Allah’ın hükmüne başkaldırabiliyor. Kitaplara iman ettiğini beyan eden, o kitaplarla hükmetmiyor. Rasullere iman ettiğini dile getiren, onların getirdiği mesajı gündelik hayatına dahil etmiyor. Bu tutarsızlık, Kur’an’ın tanımladığı imanla, halk arasında anlaşılan "iman" arasındaki derin uçurumu ortaya koyuyor.
> “İnsanlar, sadece ‘iman ettik’ demeleriyle bırakılacaklarını ve sınanmayacaklarını mı sandılar?”
(Ankebût, 29/2)
Kavramlar Yerle Yeksan Oldu
Bugün din adına kullanılan birçok temel kavram, Kur’an’daki bağlamından koparılmıştır.
Salât, vahiy merkezli bilinçlenme ve toplumsal dayanışmanın adı iken; sadece bedenî hareketlere indirgenmiştir.
Oruç, takvâ eğitimi olması gerekirken; aç kalmaya dönüşmüştür.
Zekât, mülkün arınması ve paylaşılmasıyken; yüzdelik bir mali formaliteye çevrilmiştir.
İman, teslimiyet ve doğrulama iken; duygusal bir aidiyet hissine indirgenmiştir.
Kavramların tahrifi, doğrudan inancın içini boşaltmıştır. Anlamını kaybeden ibadet, şekilcilik üretir. Böylece, ibadet eden ama yalan söyleyen, oruç tutan ama hak yiyen, hacdan dönen ama zalimleşen bireyler ortaya çıkar.
Kur’an’dan Kopuş, Ehl-i Kitaplaşma Süreci
Kur’an, Ehl-i Kitap’ı sıkça eleştirir. Çünkü onlar da ilahi bir kitaba sahip olmalarına rağmen, onu hayatlarından dışlamışlardır. Dini sembolleri korumuş, ama içeriğini boşaltmışlardır. Bugün benzer bir akıbet, Kur’an’a sahip olan ama onu anlamayan, okumayan, yaşamayan toplumlarda tekrar etmektedir.
> “Tevrat’la yükümlü tutulup da sonra onu taşımayanların durumu, kitap yüklü eşeğe benzer.”
(Cuma, 62/5)
Bizler de Kur’an’ı sırtımızda taşıyor, evimize asıyor ama onun ahlâkını, adaletini ve ilkelerini taşımıyoruz. Bu yüzden, şeklen Müslüman, özde yozlaşmış bir kimliğe savrulduk.
Dönüş İçin Kur’an Yeter
Bu çözülmeden kurtulmanın yolu, tekrar Kur’an’a yönelmektir. Ama bu yöneliş, sadece okuyarak değil; anlamaya, düşünmeye, kavramları asli bağlamlarına iade etmeye yönelik olmalıdır. Kur’an’ın inşa etmek istediği birey; adil, merhametli, dürüst ve duyarlı bir kişiliktir. İbadetler bu kişiliği inşa etmek için vardır; şekli yerine getirmek için değil.
> “Bu Kur’an, en doğru yola iletir.”
(İsrâ, 17/9)
Kur’an’a dönüş; bireyin kendini yeniden inşa etmesi, toplumun ahlâk, adalet ve merhamet ekseninde yeniden ayağa kalkması demektir. Bu dönüş, ancak kavramların, değerlerin ve hakikatin yeniden keşfiyle mümkündür.
Kavramları Dirilt, İmanı Canlandır
Artık bir tercih noktasındayız. Ya Kur’an’ın sunduğu sahici imanla yeniden doğrulacağız ya da geçmiş ümmetlerin düştüğü sapmaya sürüklenmeye devam edeceğiz. Salâtı bilinçle, orucu takvâyla, zekâtı adaletle, imanı teslimiyetle buluşturmak zorundayız.
Unutulmamalıdır: Kur’an’a dönüş, sadece bilgiyle değil; bilinçle, ahlâkla ve cesaretle mümkündür.
Harika. O halde yazının devamı olarak "Sonuç ve Çözüm Önerileri" başlığını ekliyorum:
---
6. Sonuç ve Çözüm Önerileri: Kur’an’a Dönüş, Ahlâka Dönüştür
Gelinen noktada Müslüman toplumu, Kur’an’ın inşa etmeye çalıştığı hakikat toplumundan uzaklaşmış, şekilsel ibadetlerin ve yoz kavramların hâkim olduğu bir görüntüye bürünmüştür. Bu, salt bireysel bir sapma değil, toplumsal ve tarihsel bir çözülmenin tezahürüdür. Ancak Kur’an, her bozulmanın ardından bir arınma imkânı sunduğu gibi, bugünkü yozlaşmış hâlden de kurtuluşun kapısını aralamaktadır.
Çözüm için bazı temel adımlar şunlardır:
1. Kur’an’a Öncelik Vermek
Kur’an, hayatın merkezine yeniden alınmalıdır. Onun ahkâmı, kavramları ve dili üzerine düşünmek; onun evrensel ilkelerini bireysel ve toplumsal düzlemde yeniden ihya etmek zorundayız.
> “Sana bu kitabı hak ile indirdik ki insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiğiyle hükmedesin.”
(Nisâ, 4/105)
2. Kavramları Arındırmak
Bugün İslam adına konuşulan dil, Kur’an’ın dili değildir. ‘Salât’, ‘takvâ’, ‘iman’, ‘şirk’, ‘zikir’, ‘kitap’ gibi temel kavramlar tekrar Kur’an bağlamında ele alınmalı, tarihi ve kültürel tortulardan arındırılmalıdır.
3. Ritüellerin Ruhunu İhya Etmek
Namaz, oruç, zekât gibi ibadetler sadece ritüel değil; ahlaki, toplumsal ve zihinsel dönüşüm araçlarıdır. Bu ibadetlerin asli ruhuna uygun yaşanması sağlanmalıdır.
4. Ahlâkî Diriliş
Kur’an’ın en çok üzerinde durduğu konu ahlâktır: doğruluk, adalet, emanete riayet, sabır, merhamet, şefkat, ölçü ve denge... Bu değerler Kur’anî bir imanın doğal sonucudur. Bunlar olmadan ibadet bir kabuktur.
> “Şüphesiz namaz, hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar.”
(Ankebut, 29/45)
5. Toplumsal Bilinçlenme ve Eğitim
Kur’an’ın bir öğretim metodu olduğunu yeniden fark etmeli; evlerde, mescitlerde, okullarda “vahiy dersi” merkezli bir bilinçlenme hareketi başlatılmalıdır. Salât, bu yönüyle yeniden birleştirici bir toplumsal eğitim olmalıdır.
Son Söz: Din, Hayattır – Hayat Kur’an’la Anlam Bulur
Bugün artık bir tercih noktasındayız: Ya Kur’an’ın inşa ettiği iman, adalet ve merhamet toplumuna yöneleceğiz; ya da geçmiş kavimlerin düştüğü şekilcilik, taassup ve yozlaşma çukurunda kaybolacağız. Tercih, her bireyin ve toplumun sorumluluğundadır. Kur’an ise hâlâ bizi çağırmakta:
> “Bu Kur’an, en doğru yola iletir ve salih ameller işleyen müminlere, büyük bir ödül olduğunu müjdeler.”
(İsrâ, 17/9)
---