Din Kürsüde Değil, Hayatın İçindedir
Din Kürsüde Değil, Hayatın İçindedir. Din, çoğu zaman belirli zümrelerin, unvanların ve kurumsal yapıların tekelinde bir "uzmanlık alanı" gibi sunulmaya çalışılır. Oysa Kur’an’ın inşa etmeyi hedeflediği din anlayışı; dar mekânlara, belirli sınıflara ve soğuk duvarlara hapsedilemeyecek kadar canlı, sahici ve hayata içkindir. Din; yalnızca kürsülerden yankılanan bir hitabet, kitap raflarında bekleyen bir bilgi veya ritüellerle sınırlanan bir form değildir. Aksine din; insanın gündelik hayatında adalet, ahlak ve sorumluluk olarak tezahür eden bir bilinç durumudur. Kur’an: Raflarda Değil, Hayatta Okunan Kitap Kur’an, indirildiği toplumda teorik tartışmalar yürütmek için değil; mevcut zulümlere, ahlaki çöküşe ve sosyal adaletsizliğe somut bir müdahale olarak gelmiştir. Vahiy; ölçüde hile yapanlara, yetimi ezenlere, güçlüyü kutsayıp zayıfı yok sayanlara karşı bir itiraz çığlığıdır. Bu yönüyle Kur’an’ı yegâne kaynak bilenler, onu yalnızca okuyarak değil; hayata tercüme...