Bu Blogda Ara

zan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
zan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Haziran 2025 Çarşamba

ENAM SURESİ "hayvanlarla ilgili batıl uygulamalar" 🗝️



Kur'an'ın en kapsamlı tevhid manifestolarından biridir. Özellikle şirk, vahiy, ölüm sonrası hayat ve hayvanlarla ilgili hükümler açısından şaşırtıcı detaylar içerir. İşte yalnızca Kur’an’dan hareketle şaşırtıcı noktalar:


🔥 1. En'âm Suresi Adı Nereden Geliyor?

“En'âm” kelimesi, "hayvanlar" anlamına gelir. Sure adını, özellikle 136–150. ayetlerde geçen putperestlerin hayvanlarla ilgili batıl uygulamalarından alır. Ama sure sadece hayvanlardan değil, tüm varoluşsal meselelerden bahseder!


👁️‍🗨️ 2. En Büyük Şaşkınlık Ayeti: En'âm 6:91

“Onlar Allah’ı hakkıyla takdir edemediler...”

Burada, Allah’a kitap verilenlerin, Allah’ın insanlara bir daha kitap göndermeyeceğini zannetmesi yerilir. Yani Tevrat sahiplerinin vahyin sonlandığını düşünmeleri, vahyi kesintisiz bir zincir olarak gören Kur’an anlayışına ters düşmektedir.

Bu ayette geçen:

“Deyin ki: Onları indiren kim?”

cümlesiyle Kur’an, muhatabı sorgulamaya ve yüzleşmeye zorlar. Çok güçlü bir retoriktir.


🧠 3. Akıl Vurgusu Rekor Kırıyor!

En'âm Suresi'nde:

  • "Akletmez misiniz?" (6:32, 6:50, 6:151),

  • "Gözünüzü açmaz mısınız?" (6:104),

  • "Düşünesiniz diye..." (6:126)

gibi ifadeler çok yoğun geçer. Bu sure, aklı kilitli olmayanlar için bir uyarı bombardımanıdır.


🐄 4. Helal-Haram Kurgusu Bozuluyor

6:136–139 ayetlerinde, Arap müşriklerinin “bu hayvan Allah için, şu bizim için, şu sadece erkekler yiyebilir” şeklindeki keyfî uygulamaları ifşa edilir.

Kur’an, bu tip uygulamaları “zanna dayalı, yalanı Allah’a atfetmek” olarak nitelendirir.
Şaşırtıcı olan: Bu sistem eleştirisiyle Kur’an, dini bir kast sistemi inşa eden yapıları çökertir!


5. En Garip Soru: “Kimin Şahidi Daha Büyük?” (6:19)

“De ki: Şahitlik bakımından en büyük kimdir?”

Bu ayet, Kur’an’ın en ilginç retoriklerinden biridir. Çünkü peygamberin karşısındakilere bu soruyu sorarak onları “Allah” cevabını vermeye mecbur bırakması, ardından da:

“İşte o Allah, bu Kur’an’ı bana indirdi.”

demesi, mantıksal kıstırma yapar. Karşı tarafı hem itirafa hem de mahkûmiyete zorlar.


🌀 6. Zanna Dayalı Din Eleştirisi (6:116)

“Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar, sadece saçmalarlar.”

Kur’an’da ilk kez bu kadar açık şekilde çoğunluğun yanlışta birleşebileceği ifade edilir. Bu, geleneksel dini yapılar için çok radikal bir eleştiridir.


🗝️ 7. Şirk Psikolojisini İfşa (6:23)

“Şirk koşanlar, azapla yüzleştiklerinde: ‘Rabbimize yemin ederiz ki, biz müşrik değildik!’ derler.”

Bu sahne, kıyamet mahkemesinde inkârın, inkârını gösterir. İnsan psikolojisinin savunma mekanizmalarını işler: “İnkarcıların inkârı.”


🌊 8. Musa - Firavun Sahnesi Ama Çok Farklı! (6:103–106)

En'âm 6:103-106’da Firavun anlatılmaz, ama Firavun psikolojisi çözülür:

“Gözler onu idrak edemez. O, gözleri idrak eder.”

Bu ayet, Kur’an’daki en felsefî Allah tasvirlerinden biridir. Görünmeyen ama her şeyi gören bir Allah.


🧭 9. Tevhid Duruşunun Manifestosu (6:162)

“De ki: Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm, âlemlerin Rabbi Allah içindir.”

Bu ayet, adeta bir iman yemini gibidir. Kur’an’daki en kapsamlı tevhid niyeti burada özetlenmiştir.

3 Mayıs 2025 Cumartesi

Zanna Dayalı Din: Kur’an’da Şirkin Bilgi Temeli 🎬

🎬 Zanna Dayalı Din: Kur’an’da Şirkin Bilgi Temeli


ŞİRK: Kur’an’da Affedilmeyen Tek Fiil


“Hiç şüphesiz Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz; bunun dışında kalanları ise dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa derin bir sapkınlıkla sapmıştır.” (Nisâ 4/116)


Kur’ân’da “şirk”, Allah’ın asla bağışlamayacağını bildirdiği yegâne suçtur. Bu nedenle, şirkin mahiyetinin doğru anlaşılması, teolojik ve varoluşsal açıdan son derece kritiktir. Peki, şirk yalnızca putperestlik midir? Modern zamanlarda ateizm, laiklik ya da dinsizlik gibi olgularla aynı bağlamda değerlendirilebilir mi?


1. Şirk Kavramının Tanımı


Arapça kökenli “şirk (شرك)” kelimesi, “ortak koşmak, paydaş tanımak” anlamına gelir. Kur’ân bağlamında şirk; yalnızca Allah’a ait olan ulûhiyet, rubûbiyet ve hükümranlık vasıflarının başkalarıyla paylaşılması anlamına gelir. Bu paylaşımın somut nesneler (putlar), soyut kavramlar (güç, para, ideoloji) ya da insanlar (peygamberler, din adamları, liderler) üzerinden gerçekleşmesi mümkündür. Şirk, yalnızca teolojik bir yanlıştan ibaret olmayıp, aynı zamanda bireyin kulluk yönelimini doğrudan etkileyen bir sapmadır.


Kur’ân, kulluğun yalnızca namaz, oruç gibi ritüellerle sınırlı olmadığını; itaat, yönelim, bağlılık ve referans alınan otoritenin tümüyle Allah’a ait olması gerektiğini vurgular. Şeytana tapınmaktan bahseden ayetlerde de, bu tapınmanın ritüel değil itaat ve yönelme temelinde olduğu anlaşılmaktadır:


> “Ey Âdemoğulları! Size, ‘Şeytana kulluk etmeyin; çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır’ demedim mi? Bana kulluk edin; işte bu, dosdoğru yoldur.” (Yâsîn 36/60-61)




Bu bağlamda şirk, bireyin yaşamını Allah’ın iradesi dışında bir otoriteye göre biçimlendirmesi, onun koyduğu sınırların dışına çıkarak başka bir otoriteye tabi olmasıdır.


2. Şirkin Tezahürleri


Kur’ân, şirk fiilinin tarihsel örneklerini anlatırken özellikle putlara tapınma, meleklere kutsiyet atfetme, peygamberleri ya da din adamlarını otorite kabul etme, heva-hevesi (arzu ve tutkuları) ilah edinme gibi farklı türlerine işaret eder.


2.1. Putperestlik ve Sembolizm


Putlara tapınma, çoğu zaman fiziksel bir nesneye (heykel, taş, sembol) yönelme şeklinde tezahür eder. Ancak Kur’ân’a göre asıl şirk, bu nesnelere atfedilen şefaat, aracılık ve kutsallık işlevleridir:


> “Elinizle yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa sizi de, yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır.” (Sâffât 37/95-96)




Burada putun maddi şekli değil, sembolik anlamı ve işlevi eleştirilir. Putlaştırma, kişinin kendi üretimi olan düşünce sistemlerini, liderleri, nesneleri ya da değerleri mutlaklaştırmasıdır. Bu yönüyle modern çağın ideolojik liderleri, geleneksel din adamları, siyasi otoriteler ya da semboller de aynı işlevi yüklenebilmektedir.


2.2. Üçleme ve Sembolik Şirk Tipolojisi


Kur’ân, “el-Lât, el-Uzzâ ve üçüncüsü Menât” (Necm 53/19-20) şeklinde üçlü bir sembolik yapıdan bahseder. Bu isimler tarihsel olarak putperest Arap toplumunda tanrıçaları temsil etse de, Kur’ân’ın bu ifadeleri günümüz bağlamına da taşınabilir niteliktedir:


Lât: Dinin kişiselleştirilmesi, Tanrı’nın kabileye, kuruma veya şahsa özgü hale getirilmesi. Bugün dinin bir ideoloji ya da otoriteye tahvil edilmesi şeklinde tezahür eder.


Uzzâ: Güç, otorite, siyasi erk. Bireyin Allah’a ait olan mutlak güç ve izzeti dünyevi bir otoriteye atfetmesi.


Menât: Materyalizm, ekonomik güç ve paranın kutsallaştırılması.



Bu üçlü, modern seküler dünyada sıklıkla rastlanan putlaştırma biçimleridir: ideoloji, güç, servet. Birey bu unsurlara kulluk ederek şirk koşmuş olur.


2.3. Hevâya Tapınmak


Kur’ân, bireyin kendi arzularını ilahlaştırmasını da şirk kapsamında değerlendirir:


> “Hevasını ilah edineni gördün mü?” (Furkân 25/43)




Burada bireyin iradesi, ölçüsü ve rehberi artık vahiy değil, kişisel tutkularıdır. Bu ise insanı değer temelli bir ahlaktan çıkararak salt hazcılık veya çıkarcılık merkezli bir yaşama sürükler.


2.4. Din Adamlarını İlah Edinmek


Yahudi ve Hristiyan geleneklerinde olduğu gibi, Kur’ân, Allah dışında din adamlarının yasa koyucu otorite olarak kabul edilmesini şirk olarak niteler:


> “Onlar Allah’ı bırakıp bilginlerini ve ruhbanlarını rabler edindiler...” (Tevbe 9/31)




Bu uyarı, vahyin yerine geçen her türlü beşerî otoriteye karşı daima eleştirel bir duruş sergilenmesi gerektiğini ortaya koyar.


3. Şirkin Ontolojik ve Toplumsal Boyutu


Şirk yalnızca bireysel bir inanç sapması değil, aynı zamanda bir dünya görüşü, bir yaşam tarzı ve bir toplumsal sistemdir. Kur’ân’ın şirk karşısındaki en temel argümanı, Allah’ın samet oluşudur (İhlâs 112/2). Yani O, hiçbir şeye muhtaç olmayan, bölünmeyen, başkasına benzemeyen tek varlıktır.


Kur’ân’a göre, şirk içerisinde olan toplumlar, zan ve hurafeye dayalı bilgiye yönelirler. İlahi bilgi yerine, atalar dini, kültürel mitler veya çağdaş ideolojiler ile hareket ederler:


> “Onların bu konuda hiçbir bilgileri yoktur, sadece zanna uyarlar.” (Necm 53/28)




Bu zanna dayalı yönelim, Kur’ân’a göre insanlığı hakikatten saptıran temel problemdir.



---