Bu Blogda Ara

çokluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çokluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Mayıs 2025 Salı

ŞANLI ATALAR DİNİNİN MASALLARI 🗿

 🗿 ŞANLI ATALAR DİNİNİN MASALLARI

KELLE SAYISIYLA GERÇEĞE ULAŞILABİLİR Mİ?

Peygamberimizin döneminde, elleriyle yaptıkları putlara tapan insanlara hayret ederiz. Üstelik Peygamberimiz, onların bu inançlarını sorgulamış ve yalnızca Allah’a kulluk edilmesi gerektiğini mantıklı bir şekilde anlatmışken, halk yine de onu reddetmiş, hatta öldürmeye kalkışmıştır. Peki, bu insanların aklını böylesine körelten şey neydi? Kuran’a göre bu körlüğün sebebi: gelenektir.



Kendilerine gelen her ilahî mesajı, “Biz atalarımızın yoluna uyarız” diyerek reddeden kitleler, hakikati aramak yerine geçmişin izinden gitmeyi tercih etmişlerdir. Kuran bu tavrı açıkça eleştirir:

Onlara: “Allah’ın indirdiğine uyun” denildiğinde: “Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız” derler. Ya atalarının aklı bir şeye yetmemiş, doğru yolu bulamamış idiyse?
(Bakara 2/170)

Bu ayette, geleneksel inançların sadece geçmişten geliyor oluşunun onları doğru yapmayacağı anlatılır. Kuran’a göre aklın ve vahyin dışında kalan hiçbir gelenek değer taşımaz.


PEYGAMBERLER DÖNEMLERİNİN RADİKALLERİDİR

Dinler tarihine bakıldığında, gelenekle aklın sürekli çatıştığı görülür. Her peygamber kendi döneminin radikalidir, çünkü mevcut sistemi kökten sarsarak Allah’ın mesajını getirir. Bu mesajı kabul edenler akıllarını kullanarak Allah’ın delillerine iman ederler. Ancak mesaj, gelenekle çeliştiği için çoğunluk tarafından reddedilir. Gelenekçiler aklı değil, taklidi tercih ederler. Çünkü akıl çalıştığında, geleneğin yanlışları ortaya çıkar. Bu nedenle taklitçi gelenek, aklı bir tehdit olarak görür.

Kuran, bu zihniyeti tarih boyunca eleştirir. İşte bazı örnekler:

  • Nuh’a karşı: “Biz bunu atalarımızdan duymadık.” (Müminun 23/24)

  • Hud’a karşı: “Sadece Allah’a kulluk etmemiz için mi geldin?” (A’raf 7/70)

  • Salih’e karşı: “Atalarımızın taptıklarından vaz mı geçeceğiz?” (Hud 11/62)

  • Şuayb’a karşı: “Senin namazın mı bize ticaretimizi bıraktıracak?” (Hud 11/87)

  • İbrahim’e karşı: “Atalarımızı böyle yaparken bulduk.” (Şuara 26/74)

  • Musa’ya karşı: “Atalarımızdan bunu işitmedik.” (Kasas 28/36)

  • Muhammed’e karşı: “Bu adam atalarınızın dininden sizi alıkoymak istiyor.” (Sebe 34/43)

Bu örnekler, her dönemde geleneksel anlayışın ilahi mesaja karşı nasıl direnç gösterdiğini net biçimde ortaya koyar.


GELENEĞİ DİNLEŞTİRME TUZAĞI

Kuran, aklı devre dışı bırakan gelenekçi anlayışı şiddetle reddeder. Fakat günümüzde pek çok kişi, atalarının inançlarını sorgulamadan din zanneder. Mezhepleri, tarikatları ve bunların oluşturduğu kültürel kalıpları sorgulamak isteyenlere şu itirazlar yapılır:

  • “Sen bu kadar evliyanın, alimin içinde onlardan daha mı iyi biliyorsun?”

  • “Bu yolda akılla yürünmez, şanlı atalarımız bu işi halletmiş.”

  • “Biz bu dini dedelerimizden böyle gördük.”

Bu söylemler, tarihte Peygamberlere karşı çıkanlarla aynı zihinsel refleksin ürünüdür. Çünkü burada Allah’ın kitabı olan Kuran’dan çok, ataların anlayışı öncelenmektedir.

İnsanlardan öyleleri vardır ki, bir bilgiye, rehbere ve aydınlatıcı bir kitaba dayanmadan Allah hakkında tartışır.
Onlara “Allah’ın indirdiğine uyun” denildiğinde, “Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız” derler.
(Lokman 31/20-21)

Bu ayetler sadece müşrikleri değil, Kuran’ı ikinci plana iten tüm gelenekçi anlayışları kapsar.


HİNDULAR KELLE SAYARSA...

Gelenekçi-mezhepçi İslam anlayışına sahip olanlar, çoğu zaman tarihe, büyük kalabalıklara ve büyük âlimlere dayanarak inançlarını savunurlar. Ancak bu mantıkla hareket eden bir Hindu da, inekleri kutsal sayan milyonlarca insanı görünce doğru yolda olduğunu zanneder. Aynı şekilde bir Hıristiyan, çevresindekilerin çoğunluğu “Hz. İsa Tanrı’nın oğludur” dediği için bunu doğru kabul edebilir.

Bu yaklaşımı Kuran açıkça reddeder:

Yeryüzünde olanların çoğuna uyarsan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar.
Onlar ancak zanna uyarlar, tahmin yürütürler.
(En’am 6/116)

Onların çoğu, Allah’a ortak koşmadan iman etmezler.
(Yusuf 12/106)

Yani Kuran, kelle sayısı üzerinden hakikat aramanın yanlış olduğunu açıkça bildirir. Gerçeğe ulaşmanın yolu, aklın kullanılması ve Kuran’a başvurulmasıdır.


DİNDAR GÖRÜNÜP AKILDAN KORKANLAR

Gerçekleri öğrenmek isteyen kişiler çoğu zaman, ailesinden veya çevresinden gelen baskılardan çekinir. Birçok kişi şu tarz dışlanmalardan korkarak sessiz kalır:

  • “Bizim oğlan mezhepsiz olmuş.”

  • “Kız erkeklerle tokalaşıyormuş, elden gidiyor.”

  • “Hayızlı namaz kılınır mıymış hiç?”

Bu baskı ortamı, bireyin kendi düşüncesini geliştirmesini engeller. Oysa Kuran, geleneklerin doğruluğunu değil, aklın işletilmesini ve Allah’ın kitabına yönelmeyi emreder:

Allah kuluna yetmez mi? Seni, O’ndan başkasıyla korkutuyorlar.
(Zümer 39/36)

Bu, ayetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.
(Sad 38/29)

Bilmediğin bir şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp; hepsi sorguya çekilecektir.
(İsra 17/36)


SONUÇ: KURAN, TEK ÖLÇÜDÜR

İslam’da doğruyu belirleyen kriter ne gelenek, ne çoğunluk, ne de mezheplerdir. Tek ölçü Kuran ve akıldır. Kuran’a göre iman, aklın ürünü olmalıdır. Her birey, inandığı şeyi sorgulayarak, delillere dayanarak kabul etmelidir.

Toplumun dini kalıplarına uymadığı için dışlanma korkusu, insanı gelenek bataklığında tutar. Oysa Kuran, bireyin bağımsız aklını kullanmasını, sorgulamasını ve sadece Allah’tan korkmasını ister.