Bu Blogda Ara

şirk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
şirk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Haziran 2025 Perşembe

BİREYSEL VE TOPLUMSAL YAZILAR 🌱


🌱 Bireysel ve Toplumsal İslami Değerler


·         🎗 Kuran ile nasıl bir ilişki içindeyiz?

·         👀 Allah’a ve Rasûl’e İtaat: Kur’ânî Bir Analiz

·         👂KURANI KURANDAN DİNLE

·         👣 HADİS VE SAMİRİ ZİHNİYET

·         👨👩👦👦 Bir Su, Bir Soy, Bir Başlangıç

·         👭 Yanlış yorumlanan ÇOK EŞLİLİK ayeti üzerine

·         👹 İblis ve Cennet: Sembolik ve Psikolojik Yorum

·         💸 KURANA GÖRE ZEKAT

·         📑 Kur'an'da Geçen KIRAAT, TİLAVET, TERTİL

·         📖 Kur’an: Sayfaya Değil, Zamana Yazılmış Kitap

·         📖 Kur’an’da Kelimelerin Tarifi ve Anlamın Saptırı...

·         📙 BUHARİ HADİS KİTABI (tenkit)

·         📚 KURANA EŞLER KOŞMAK

·         📝 KURANA BEYAN NEDİR?

·         📟 KURANA GÖRE HAMD

·         📣 Habibullah demek ŞİRKTİR

·         📥 HADİS KALBURCULARI

·         📩 Kuranda Rasulün Görevi

·         📬 Nebi ve Rasul: İlahi Mesajın Taşıyıcıları ve Te...

·         📬 Nebiler Dinin Erbabı mıdır?

·         📬 RESULE UYMAK

·         🔍 Kur’an’ı Anlamada Misal Metodolojisi

·         🔍 MİSALLİ ANLATIM ÖZELLİĞİ İLE KURAN

·         🔎 Kur’an’da Edebi Sanatlar ve Örnekleri

·         🔎 KURANIN FARKLI ÜSLÜPLARI

·         🔏 Ehli sünnet UYDURMASI nedir ?

·         🔠 KELİME YAPI TAŞLARI: Hurûf-u Mukattaa

·         🔥 Tebbet ve Buruç Suresi Analizi

·         🔦 Tedebbür: Kur’an’la Derinlikli Yolculuk

·         🗓 KURANA GÖRE ZİKİR

·         🗞 KURANA HADİS VE SÜNNET

·         🗺 MELEKLER VE İNSAN’IN YARATILIŞI

·         🤬 İnkârcıların Peygamberden Beklentileri

·         🧤 KURANA GÖRE; Tekbir

·         🧨 KURANA GÖRE ŞEFAAT

·         🧿 NAZAR DİYE BİRŞEY YOKTUR

·         ⚔️ Allah ve Resulüne ait GANİMETLER

·         🪙 İNFAK ( Emanete Sadakat mi, Servete İhanet mi?)

·         🏔📜 Tûr Kavramını

·         ⚖️ Vasat Ümmet ?

·          Zülkarneyn ?

·         🚪 Göklerin Kapıları Tabiri 


17 Haziran 2025 Salı

LOKMAN SURESİ "bir babanın oğluna yaptığı öğütler "


Lokman Suresi bir babanın oğluna yaptığı öğütler gibi basit görünen bir yapının içinde kozmik yasaları, bilinç devrimini ve şirk ile tevhit arasındaki derin uçurumu ortaya koyar. Haydi birlikte bazı "şaşırtıcı" yönlerine bakalım:


🔍 1. Lokman Peygamber mi değil mi? Kur’an neden bunu açıkça belirtmez?

Kur’an, Lokman’ı “hakîm” (bilge) olarak tanıtır ama "nebî" ya da "resûl" demez:

"Andolsun Lokman’a hikmet verdik..." (Lokman 31:12)

Bu, şunu ima eder: Hikmet yalnızca peygamberlere ait değildir. Bir baba da hikmetle konuşabilir. Bu sure, vahyin sadece ilahi elçilere değil; akleden her insana yol gösterebileceğini ilan eder. Bu çok radikal bir mesajdır: Akıl ve vicdan, vahyin kapısını açabilir.


🌪 2. Şirk zâlimliktir ama neden "büyük bir zulüm"?

"Şirk büyük bir zulümdür." (Lokman 31:13)

Bu ayet hem teolojik hem psikolojik bir devrim yapar:

  • Şirk yalnızca Tanrı’ya ortak koşmak değil,

  • Kendi içindeki bütünlüğü parçalamak, içsel tutarlılığı bozmak, zihinsel ve ahlaki kaosu kabullenmektir.

Yani, şirk = benliğin parçalanması = en büyük zulüm.


🧠 3. Annenin doğum sancısı vs. metafizik yolculuk:

“Annesi onu zahmet üstüne zahmetle taşıdı…” (31:14)

Burada sadece biyolojik bir olgudan mı bahsediliyor?

Hayır. Bu ayet, insanın varlık sahnesine girişini, doğumla başlayan bilinç uyanışını anlatır. İnsan, zahmetle gelen bir bilinçtir. “Annesi onu zahmetle taşır” sözü, aslında insanın bedensel/somut acılarla bilinç kazanma sürecine işaret eder.


🌌 4. “Dağlar kadar” günahlar bile gizli kalmaz!

“Hardal tanesi kadar bir şey... ister bir kayanın içinde olsun, ister göklerde ister yerde… Allah onu getirir.” (31:16)

Lokman oğluna diyor ki:
“Günahın ne kadar küçük olursa olsun, hatta uzayda bir yerde kaybolmuş gibi görünse bile, Allah onu ortaya çıkarır.”

Bu ayet, bilincin derinliklerinde saklanan niyetlerin bile ilahi sistemden kaçamayacağını vurgular. Evrensel adalet sisteminin mikroskobik düzeyde bile çalışan bir algoritma gibi işlediğini gösterir.


🌊 5. Gemiye binenlerin "ihlâsı" suda, ama karaya çıkınca "şirk"!

“Gemiye bindikleri zaman Allah’a ihlasla yönelirler, ama kurtarınca hemen şirk koşarlar.” (31:32)

Bu ayet bir bilinç çözümlemesidir.
Tehlike anında saf benlik (ihlâs) ortaya çıkar. Tüm sahte tanrılar (para, statü, ideoloji) devre dışı kalır.
Ama karaya ayak basınca, yani güvenliğe ulaşınca, yine eski şirk kodlarına dönüş olur.

Yani:

İnsanın "krizdeki saf benliği" ile "konfordaki sahte benliği" farklıdır.


📚 6. “Boş söz” meselesi aslında medya eleştirisi olabilir mi?

“Bazı insanlar bilgisizce boş sözleri satın alırlar…” (31:6)

Buradaki "لَهْوَ الْحَدِيثِ (boş/oyalayıcı söz)" ifadesi geleneksel olarak şarkı/türkü olarak yorumlanmış. Ama dikkat:

Ayet “satın alırlar” diyor.

Bu, bilinçli bir medya tüketimini, algı mühendisliğini ve sahte anlatıların satın alınmasını ima eder. Modern dille:

“Algı yönetimiyle gerçeklerden uzaklaştırılan insan topluluklarına” eleştiri yapılır.


🕊 7. Lokman’ın tüm öğütleri "dışa" değil, hep "iç benliğe" yöneliktir:

Lokman oğluna der ki:

  • Allah’a ortak koşma (içsel tevhid),

  • Namazı dosdoğru kıl (zaman ve bilinç disiplini),

  • İyiliği emret, kötülükten sakındır (ahlaki cesaret),

  • Başına gelenlere sabret (kişisel sorumluluk),

  • Kibirlenme ve sesini yükseltme (ego terbiyesi).

Bu öğütlerin ortak noktası: Kendini inşa et. Dünya seni takip eder.

5 Haziran 2025 Perşembe

Kur’an’a Eş Koşan Müşrikler

UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz



Kur’an’a Eş Koşan Müşrikler: Tevhidin İhlali Olarak Modern Şirk


1. Giriş: Şirk Nedir, Kim Müşriktir?

Kur’an’da en ciddi uyarılar şirk kavramı üzerinden yapılır. Çünkü şirk, Allah’a özgü olan bir niteliğin, yetkinin, hükmün ya da otoritenin başkalarına verilmesidir. Müşrik ise bu eylemi bilerek ya da bilmeyerek yapan kişidir. Dolayısıyla müşrik, yalnızca putlara tapan bir figür değil, aynı zamanda Allah’ın kelamına başka kaynakları eş tutan kişi olarak da tanımlanabilir.


---

2. Kur’an’a Eş Koşmak: Yeni Nesil Şirk

Bugün şirk, çok daha rafine, gizli ve kültürel hale gelmiştir. Putların yerini kitaplar, kavramların yerini geleneksel söylemler, tanrıların yerini ise otorite figürleri almıştır. Kur’an ise bu dönüşümü öngörerek, ilahi kelâmın yetkisini başka hiçbir kaynakla paylaşmamamızı öğütler:

 “Allah’tan başka bir hakem mi arayayım? Hâlbuki O size Kitabı ayrıntılı olarak indirmiştir.”(En’âm 6:114)

Bu ayet, dini konuda başka otoriteleri "hakem" edinmenin şirk olduğunu açıkça belirtir. O halde "Kur’an’a eş koşmak", Allah’ın tek otoritesi olan kelamına başka kaynakları eşit ya da üstün görmektir.

---

3. Müşrikliğin Modern Yansımaları

📌 a. Kitapla Şirk: Kur’an’ın Yanına Hadis, Mezhep, Tasavvuf Metinleri Koymak

Allah, kitabını “detaylandırılmış, açıklanmış, açıklayıcı” (mufassal, mübin, tibyân) olarak tanıtır. Buna rağmen insanlar Kur’an’ı "yetersiz" görüp, açıklayıcı başka kitaplara yönelir:

“Size Kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.” (En’âm 6:38)


Kur’an’ı eksik görmek, Allah’ı eksik görmekle eşdeğerdir. Bu, modern şirk biçimidir.

📌 b. Otoriteyle Şirk: Dinî Konularda Allah’tan Başkasını Meşru Kaynak Edinmek

“Onlar bilginlerini ve din adamlarını Allah’tan başka rabler edindiler.” (Tevbe 9:31)


Buradaki "rab edinme", yalnızca tapınmak değil; o kişilerin hükümlerini Allah’ın hükmüne denk kabul etmektir.

📌 c. Ritüelle Şirk: Allah’ın Emretmediği Uydurma İbadetler

İbadet, yalnız Allah için yapılır ve ancak Allah tarafından belirlenir. Kur’an’da olmayan birçok ritüel (silsileli zikirler, türbe adakları, vesile arayışları), şirk kategorisine girer:

“Dinde Allah’ın izin vermediği şeyleri onlar için din kıldılar.” (Şûrâ 42:21)

---

4. Neden Fark Edilmez? Gizli Şirk

Kur’an’da “çoğu Allah’a inanır ama yine de şirk koşar” (Yûsuf 12:106) ifadesiyle bu çelişki dile getirilir. Çünkü insanlar şirk yaptıklarını sanmazlar; Allah’a yakınlaştıklarını düşünürler:

 “Biz onlara, bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz.” (Zümer 39:3)

Bugün birçok kişi hadisleri, mezhepleri veya şeyhlerini “Allah’a götüren vesile” saymaktadır. Oysa bu düşünce, farkında olmadan yapılan bir şirktir.

---

5. Tevhid: Allah’ı ve Kur’an’ı Tek Otorite Kabul Etmektir

Kur’an’a göre tevhid yalnızca “Allah vardır” demek değildir. Aynı zamanda:

  • Yalnızca Allah’ın koyduğu hükümleri geçerli saymak (Yûsuf 12:40)
  • Yalnızca Kur’an’ı dinin ölçüsü ve kaynağı kabul etmek (Ankebût 29:51)
  • Din adına söylenen her sözü Kur’an terazisinde tartmak (Hucurât 49:6)

İşte bu bilinçle yaşamak gerçek tevhidden sapmamak demektir.

---

6. Sonuç: Kur’an’a Eş Koşmamak İçin Ne Yapmalı?

  • Dini yalnız Kur’an’dan öğrenmeli
  • Kur’an’a "yetmez" demekten kaçınmalı
  • Hiçbir kaynağı Kur’an’la eşitlememeli
  • Allah’ın sözünü insanların sözüyle tartmamalı

---

6 Mayıs 2025 Salı

ŞİRK Her Şeyin Yanıltıcı Gücü 🔥

 🔥 ŞİRK Her Şeyin Yanıltıcı Gücü


İLL / -EL Kültürü ve Şirk

İslam'da şirk kavramının derinlemesine bir incelemede bulunacağız. Kur'an'da şirk ile ilgili anlatımları ele alacağız. Dikkat çekici ana konular;

  1. Şirk Kavramı ve Anlamı: Şirk, Allah’a eş koşmak olarak tanımlanır ve insanın başka bir varlığa veya güce kulluk etmesi anlamına gelir. İslam'da şirk, Allah'ın tek ilah olduğuna inançla zıt bir eylem olarak kabul edilir. Metinde, şirk olgusunun yalnızca putperestlikle sınırlı olmadığı, aynı zamanda insanın kendi hevasına tapması veya başka ideolojilere teslim olmasıyla da şekillendiği vurgulanmış.

  2. Şeytana İtaat Etmek: Şirk, şeytana uymakla da ilişkilendirilmiş. Şeytanın insanları doğru yoldan sapmasına sebep olmasından ve bu sapmaların kişiyi şirk içinde bırakmasından bahsedilmiş. Kişinin şeytana uyması, onun ilah edinmesi anlamına gelir.

  3. Putlara Tapmak: Putperestlik, eski çağlarda olduğu gibi günümüzde de simgesel bir şekilde devam etmektedir. Putların, sembolik anlamlar taşıyan nesneler haline geldiği ve insanların bu semboller üzerinden dini inançlar oluşturduğu anlatılmış. Bu, dini simgelerin kutsallaştırılması ve onları ilah edinme gibi davranışları ifade eder.

  4. İll / El İnancı: Burada, "İll" ve "El" terimlerinin anlamları ve bu inançların Babil'den günümüze nasıl şekillendiği ele alınmış. Bu terimlerin kökenlerine inerek, insanların yemin ettikleri, kendilerine ilah edindikleri varlıklar üzerinde durulmuş. Babil'e dair yapılan göndermeler, eski inançların ve kültürlerin etkisi ile ilişkilendirilmiş.

  5. Üçleme ve Allah'a Eş Koşma: "Lat", "Uzza" ve "Menat" gibi Arap kültüründeki putlar, Allah’a eş koşulan varlıklar olarak ele alınmış. Bu putların, insanın hayatta aradığı güç, izzet ve materyal değerlerle ilişkilendirilmesi üzerinden, gerçek ilah olan Allah'tan sapmalar vurgulanmış.

  6. İnsanların Allah Dışında Eş ve Ortak Edinmesi: İnsanların, Allah'tan başka varlıkları ilah edinmesi, özellikle peygamberler, din adamları veya kendi hevalarını ilah olarak kabul etmeleri konusu irdelenmiş. İslam’da, sadece Allah'a kulluk etmek gerektiği, onun dışında hiçbir varlığın ilah yerine geçemeyeceği açıklanmış.

  7. Kur'an'da Şirk ve İman Kavramları: Şirk, Kur'an'a göre Allah dışında herhangi bir şeyi ilah kabul etmek olarak tanımlanırken, doğru iman ise sadece Allah'a teslim olmayı ifade eder. Metnin sonunda, farklı ideolojik ve inanç sistemlerinin Allah'ın hükmüne ve kitabına aykırı olacağı, bu tür yaklaşımların şirk sayılacağı ifade edilmiştir.  

İslam’daki tevhid inancını ve şirk olgusunu derinlemesine anlamak için önemli bir kaynak sunuyoruz. Ayrıca, İslam’ın temel öğretilerine aykırı olan her tür inanç ve davranışın, dolaylı olarak şirke yol açabileceği ve insanların doğru yolu bulabilmesi için yalnızca Allah'a yönelmesi gerekmektedir.

Şirk: Allah’ın Affetmeyeceği Tek Şey 

Hiç şüphesiz, Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanlar ise, dilediğini bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa, elbette o, uzak bir sapıklıkla sapmıştır. (NİSA 116)

Rabbimiz ayette açıkça belirtmiştir. Peki, nedir bu şirk? Putperestlik midir? Ateistlik midir? Laiklik midir? Dinsizlik midir? İnsanı kesin cehenneme götürecek bir şey olduğuna göre, onu iyi anlamamız gerekir.

Şirk, Allah’tan başka şeylere uymak, kulluk etmek, ilah edinmek demektir. Peki, nedir uymak, tapmak, kulluk etmek? Sadece namaz kılmak, oruç tutmak mıdır? Kur’an-ı Kerim’den kıyamet gününe dair bazı bölümlerle konunun temeline dair bir çıkarım yapabiliriz:

«Ey Âdem oğulları! Size şeytana uymayın/tapmayın/kulluk etmeyin, çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır» demedim mi? «Bana uyun/tapın/kulluk edin, doğru olan yol budur. Andolsun o, sizden birçok kuşağı saptırmıştı. Yine de aklınızı kullanmıyor muydunuz?» (YASİN 60, 61, 62)

Bir başka ayette intak sanatıyla “Allah dışı yolu” konuşturarak bir özelliğin açıklanması var: “Şeytan yolu”:

İş hükme bağlanıp bitince, şeytan der ki: «Doğrusu Allah, size gerçek olan va’dini va’detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaracak değilim, siz de beni kurtaracak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acıklı bir azab vardır.» (İBRAHİM 22)

Allah’ın kendisine kitap, hüküm ayetleri/hikmet ve nübüvvet verdiği hiçbir beşerin, 'Allah’tan sonra bana da (عِبَادًا) kul olun,' diye halkı kendisine çağırmaz. Aksine, 'Öğrenip öğrettiğiniz kitap gereğince kendisini Rabbine adayan kullar olun,' der. (ÂLİ İMRÂN - 79)

Evet, Rabbimizin kitabından açıkça anlaşılıyor ki Allah’a uyanlar ve şeytana (عبد) uyanlar arasında bir ayrım vardır.

Dinde ERBAB edinilen sadece ALLAH’TIR. Kur’an ayetleri bizleri; nebiler, melik-melekler, din adamları ve birbirimizi "erbab" edinmememiz için uyarılarda bulunur. (bknz: ÂLİ İMRÂN 64 ve 80, TEVBE 31)

Şeytan = Kur’an Dışılık, ş-t-n; dışlanmış.

Yok denecek kadar az sayıdaki marjinal insanlar dışında kimse şeytana tapmadığı veya kimse şeytana namaz kılmadığı, dua etmediği ya da oruç tutmadığına göre, tapmak/kulluk etmenin anlamı açıktır: Ona uymak, itaat etmek.

İnsan neye ve kime itaat ediyorsa, ilahı odur. Peki, şirk dünya hayatında ne şekillerde tezahür eder? Yine Rabbimizin kitabına bakalım:

Bunun üzerine onların ilahlarına sokulup: «Yemek yemiyor musunuz?» dedi. «Size ne oluyor ki konuşmuyorsunuz?» Derken onların üstüne yürüyüp sağ eliyle bir darbe indirdi. Çok geçmeden (halkı) birbirine girmiş durumda kendisine yönelip geldiler. Dedi ki: "Elinizle yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?" «Oysa sizi de, yapmakta olduklarınızı da Allah yaratmıştır.» (SAFFAT 91, 92, 93, 94, 95, 96)

Putlara Tapmak

Putlara (esnam) tapmak, dünya üzerinde çok eskiden beri süregelen bir din. Günümüzde Batı toplumlarında, simgeselliği tapınaktan çıkarılıp hayatın merkezine getirilmiş olsa da, Doğu toplumlarında hala gözlenebilen bir inanış şeklidir. Kur’an’da çokça geçen bir olgudur. Putlaştırma, insanlığın iki eliyle olur. Put için önemli olan şekilselliği değil, işlevidir. Şefaat beklenir ve dinin sahibi Allah’a yaklaştırdığına inanılır. Allah’a yaklaşmak kavramı, dini iyi anlamada Allah ve onun ayetlerine denk dini bilgi/hadis ihdas etmektir. Putu hatırlatan bir simge mevcuttur; bu bazen taş/heykel, bazen kitap, bazen hat yazısı olabilir. Yeter ki o ideoloji ve fikri hatırlatsın. Önemli olan şekil değil, şeklin içinde barındırdığına inanılan işlevselliğidir. Bu bağlamda Allah ve din adamları kişiselleştirilip, dinde yetkinlik ihdas edilmektedir. Bu putlarda şefaat beklenmekte, onlar aracılığıyla dua edilmektedir.

Bu putlar konuşmazlar, yemek yemezler ve insanların elleriyle oluşturulurlar. Bu putlar yaratıcı kabul edilmez, sadece yaklaştırıcı kabul edilirler. Putları taş ve metal zannedenler, Kur’an’ı geçmişe hapsederek, önceki masalları olarak kabul edenlerdir.

Meleklerin İsimlendirilmesi

Kur’an’da Rabbimiz Lat, Uzza ve üçüncüsü Menat’tan bahseder. Üçleme... Bu olgu, İhlas Suresinde; bir parçalanmaz yekpare taş anlamına gelen SAMET ismine aykırı bir uygulamadır. Allah bölünmez, bir bütündür. Ne doğmuş, ne doğurmuş, ne de bir başkasına doğurmasına etki etmiştir.

Şimdi Necm Suresine göz atalım.

Bu surede vahyin gerçek yapısı bildirilmiş olup, putperestlerin, evreni meydana getirdiği ileri sürdükleri ve yaratıcı makamına koydukları etkenlerle ilgili teorilerin bir bilgiye dayanmayan uydurmalar olduğu ifade edilmektedir.

"Halbuki onların bu hususta hiç bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez." (NECM 28)

Allah’a isnad edilmeyen yaratılış kuramlarını uyduranlar yaratıcı için enerji der (Uzza), diyalektik der (Lat), materyaller der (Menat), çünkü Allah’ın yaratıcılık makamına, muhakkak zanna dayalı başka uydurma güçler ve etkenler koymak zorundadırlar. Bu, ahirete inanmamaktan kaynaklanır. İşte bunlar, zanna dayalı uydurma yaratıcılarını Allah’a denk tutanlardır.

"İşte onların erişebilecekleri bilgi budur. Şüphesiz ki senin Rabbin, evet O, yolundan sapanı daha iyi bilir; O, hidayette olanı da çok iyi bilir." (NECM 30)

Putperestler, uydurdukları yaratıcıların bilerek bir şey yaratmaya iradeleri olmadığını, konuşamadıklarını, görmediklerini bilmektedirler. Çağdaş putperestler "yaratıcı kabul etmediklerini" söylerken, onun yerine iradesi olmayan birçok yaratıcı koymak zorunda kalıyorlar. Böylece, eskileriyle aynı şeyi iddia ettiklerinin farkındalar mı? Yoksa yeni bir şey söylediklerini mi sanıyorlar? Eski putperestler bunlar kadar bilmedikleri halde aynı şeyleri asırlarca önceden söylüyorlardı. Yani bunlara göre eskiler ne kadar da ileri görüşlüymüş! Şimdikiler de onların arkasına katılmış gidiyorlar. Aslında değişen hiçbir şey yok. İnsanlar arasında, ilk rasul Âdem’den beri süregelen büyük bir ihtilaf; yani iman-küfür mücadelesi var.

EL / İLL İnancı

El / İll: Esasında keskinlik veya parlaklık anlamından alınarak feryad, yemin, ahit ve yakınlık anlamlarına kullanılan bir kelimedir. İbranice "ill", Arapçalaşmış olarak "ilâh" anlamına geldiği de söylenmiştir. Bu takdirde Allah adına yapılmış olan yemin demek olur. Allah’ın kendine koyduğu bir isim yoktur ama Kur’an’da kendini esma’ül hüsna ile tanıtır.

4 Mayıs 2025 Pazar

Çene Üstü Secde: Gururun Yere Döküldüğü An 🙇‍♂️



🙇‍♂️ Çene Üstü Secde: Gururun Yere Döküldüğü An

Çenesi Üzerine Secdeye Kapanmak: Gururun, Sözün ve Benliğin Çöküşü


Kur’an’da geçen “çenesi üzerine secdeye kapanmak” ifadesi (يَخِرُّونَ لِلْأَذْقَانِ سُجَّدًا), sadece bir beden hareketini anlatmaz; bu ifade, hakikat karşısında insanın zihinsel, duygusal ve ahlâkî olarak yıkıldığı bir hâli, bir “mahviyet anı”nı tasvir eder. Özellikle el-İsrâ 107-109 ayetlerinde bu ifade, kendilerine daha önce bilgi verilmiş kişilerin Kur’an’ı duyduklarında verdikleri tepkiyi anlatır:


“Onlara Kur’an okunduğunda, çeneleri üzerine secdeye kapanırlar... ve bu onların huşûunu artırır.”


1. Çene: Gururun Yüzdeki İfadesi

Arapça’da “ذَقَن” (zaqan) yani çene, sadece bir anatomi terimi değildir; yüzün yukarıda tutulduğu, insanın kendini “yüce” görme eğilimini yansıtan bölgedir. Çene yukarı kalktıkça, insan kibirli görünür; aşağı indikçe mahviyet başlar.


Bu bağlamda “çenesi üzerine secdeye kapanmak”, mecazî olarak gururun yerle bir olması, insanın yüzünü –ve dolayısıyla benliğini– yere koymasıdır. Bu, yalnızca başın yere değmesi değil, benlik iddiasının çöküşüdür. Kur’an’ın birçok yerinde kibirlenenlerin “başlarını yukarı kaldırarak hakikatten yüz çevirdikleri” anlatılır (örneğin: Sâd 6, Münafikûn 5). Burada ise bunun tam tersi bir manzara vardır: Gurur kırılmış, yüz yere inmiştir.


2. Çene: Sözün Çıkış Noktası

Çene aynı zamanda konuşmanın, iddianın, yorumun başladığı noktadır. İnsan konuşarak düşüncesini ortaya koyar, kimliğini inşa eder, hatta kendini savunur. Fakat Kur’an’ın tanımladığı bu secde hâlinde insan, artık konuşmaz. Ayette, onların ağlayarak secde ettikleri ve bu hâlin huşûlarını artırdığı belirtilir.


Bu, sözün tükendiği, insanın artık konuşma iddiasını bıraktığı, susarak teslim olduğu bir andır. Yani bu secde, kelamdan eyleme, yorumdan suskunluğa, konuşmadan dinlemeye geçiştir. Bu yönüyle “çenesi üzerine secdeye kapanmak”, sözün secdesidir.


3. Secde: Yalnızca Bedenin Değil, Benliğin Eğilmesi

Kur’an’da secde, ruhsal bir eğilmedir. Sadece alın değil, benlik de yere konmalıdır. Çene, bu noktada hem gururun hem sözün hem de insan iddiasının simgesidir. Onun yere değmesi, insanın kendini bütünüyle ilahi kelama bırakmasıdır.


Bu nedenle, “çenesi üzerine secdeye kapanmak” ifadesi:


Gururun yere indirilmesi,


Sözün susturulması,


Benliğin ilahi kelam karşısında çözülmesi,


Vahyin önünde tam bir teslimiyetle erime anlamına gelir.


Sonuç: Susarak Eğilmek, Ağlayarak Dinlemek

Kur’an’da bu ifade, herhangi bir ibadet hareketinden öte bir ruhsal dönüşüm sahnesidir. İnsan, kendi kelamını susturmuş, yüzünü –yani benliğini– yere koymuştur. Artık ne savunma vardır, ne kibir. Geriye sadece sessizlik, gözyaşı ve huşû kalmıştır.


Bu, hakikatin karşısında “çene tutamamak” değil, çenesini yere koyarak susmayı öğrenmektir. Vahiy karşısında konuşmanın değil, dinlemenin secdesidir bu.



---