Bu Blogda Ara
4 Haziran 2025 Çarşamba
Kur’an’da Yahudi ve Nasrani kimliği 📚
2 Haziran 2025 Pazartesi
FETİH 2 "Kur’an’da Zalim Krallar ve Direniş"
🧭 1. Kur’an’da Zalim Krallar ve Direniş
Kur’an’da kendini melik (krallık iddiasında bulunan) olarak tanımlayan ve zulmeden yöneticilere karşı halkı özgürleştirme teması örneklerle işlenmiştir:
➤ a. Firavun – Musa örneği:
-
Firavun kendini ilahî bir otoriteye sahip kral (melik) olarak ilan etmiştir (Bkz: Nâziât 79:24 – “Sizin en yüce rabbiniz benim”).
-
Hz. Musa, Allah’tan aldığı emirle bu zulme karşı bir hak mücadelesi başlatmıştır.
-
Bu mücadele, Kur’an’da bir kurtuluş hareketi olarak sunulur. Amaç: İsrailoğulları'nı boyunduruktan kurtarmak, yani özgürleştirmektir.
“(Musa dedi:) Ben size Rabbinizden apaçık bir delille geldim. Artık İsrailoğulları’nı benimle gönder!” (A’râf 7:105)
1 Haziran 2025 Pazar
KURANDA Zaman Ölçüsü
30 Mayıs 2025 Cuma
İsimlendirme Üzerinden Kur’an Okuması 💬
💬 İsimlendirme Üzerinden Kur’an Okuması
Kur’an’da İsimlendirme (Tesmiyye) Üzerine
Kur’an, dilin en temel işlevlerinden biri olan isimlendirme (tesmiyye) olgusunu sadece bir etiketleme aracı olarak değil, aynı zamanda bilgi üretimi, anlam inşası ve ontolojik yönelim açısından da son derece derin bir zeminde ele alır. Kur’an’da “isim” (ism) kavramı, yalnızca nesnelere verilen adları değil, aynı zamanda bir varlığın kimliğini, işlevini ve yaratılış amacını da içerir. Bu nedenle Kur’an’daki isimlendirme pratikleri, insanın evrendeki konumunu ve sorumluluğunu anlamak açısından merkezi bir öneme sahiptir.
UYARI / HATIRLATMA
Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.
Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.
1. İsmin Ontolojisi ve “Bi’sm-i Rabbik” Emri
Kur’an’da ilk inen vahiy olan Alak Suresi, “İkra’ bi-smi rabbike ellezî halak” (Oku! Seni yaratan Rabbinin ismiyle) (Alak 96:1) buyruğuyla başlar. Burada “Rabbinin ismiyle oku” ifadesi, okumanın yalnızca zihinsel bir faaliyet olmadığını, aynı zamanda varlıkları Allah’ın yaratma düzeni ve amacı doğrultusunda anlamaya yönelik bir bilinç hali olduğunu gösterir.
“İsimle okumak”, Allah’ın yaratmaya yüklediği anlamı kavramak demektir. Bu yönüyle “isim”, varlık ile anlam arasındaki bağdır.
2. İsim Öğrenme: Âdem Kıssasında Tesmiyye
Bakara Suresi’nde Âdem’in meleklerden üstün kılınmasının gerekçesi, Allah’ın ona “esmâ”yı (isimleri) öğretmesidir:
> “Allah, Âdem’e bütün isimleri öğretti…” (Bakara 2:31)
Bu ayetteki “esmâ” sadece rastgele nesne adları değil, şeylerin mahiyetlerini kavrama ve onları temsil edecek kavramlarla anlamlandırma yetisidir. Meleklerin “biz sadece senin bize öğrettiklerini biliriz” demesi (2:32), bilgi edinme kapasitesinin sınırlı olduğu anlamına gelirken; Âdem’in isimleri söylemesi, bilinçli, anlam üreten ve sorumluluk sahibi bir varlık oluşunun göstergesidir. Buradaki isimlendirme, aynı zamanda hilafet yetkisinin epistemolojik temellendirmesidir.
3. Şirk ve İsim Uydurma: Anlamın Tahrifi
Kur’an’da şirk koşanların eleştirildiği yerlerden biri, onların Allah’a ve diğer varlıklara “uydurulmuş isimler” (esmâen semmeytumuha) izafe etmeleridir:
> “Bu, sizin ve atalarınızın uydurduğu isimlerden başka bir şey değildir; Allah onlar hakkında bir delil indirmemiştir…” (Necm 53:23)
Burada uydurulmuş isimler, aslında gerçekliği olmayan kavramlar üretmek ve onları hakikatin yerine koymak anlamına gelir. Yani sadece bir etiketleme değil, sahte bir anlam dünyası inşa etme söz konusudur. Bu bağlamda Kur’an, her ismin bir “bilgi” ve “delil” ile temellendirilmesi gerektiğini vurgular. Aksi hâlde isimlendirme, hakikati örtme aracına dönüşür.
4. Allah’ın Güzel İsimleri: “Esmâü’l-Hüsnâ”
Kur’an, Allah’a ait olan isimlerin güzel (hüsnâ) olduğunu bildirir:
> “En güzel isimler Allah’ındır. O halde O’na o isimlerle dua edin…” (A’râf 7:180
Bu ayet, isimlerin sadece tanımlayıcı değil, aynı zamanda yönlendirici olduğunu ortaya koyar. Esmâü’l-Hüsnâ, insanın ahlaki inşasında bir modeldir. Allah’ın isimlerini tanımak, O’nun iradesini ve adaletini kavramak ve kendi yaşamına da bu isimlerin (rahmet, adalet, hikmet) izlerini taşımaktır.
5. İsmin Kimlik ve Görevle İlişkisi
Kur’an’da peygamber isimleri ve kavim isimleri de dikkat çekicidir. Hz. İbrahim’in ismi “çokça sınanan ve teslim olan” anlamına gelirken, “Müslim” ismini ilk kullanan da odur (Hac 22:78). Bu, ismin bir aidiyet ve bilinç beyanı olduğunu gösterir. Aynı şekilde "Yahudi", "Nasrani" gibi isimler de Kur’an’da tarihsel ve ideolojik kimlikler bağlamında kullanılır.
Kur’an’da isim, sadece çağırma veya ayırt etme aracı değildir. Her isim bir sorumluluk, bir anlam ve bir çağrıdır.
---
Kur’an’da isimlendirme (tesmiyye), dilin en temel eylemlerinden biri olarak sadece semantik değil, aynı zamanda epistemolojik, ahlaki ve ontolojik bir süreçtir. Allah’ın öğrettiği isimler, insanı bilgiye ve anlamaya yönlendirirken; insanların uydurduğu isimler, hakikati saptırma ve yozlaştırma aracı olabilir. Kur’an, “ad verme”nin sadece bir etiketleme değil, bir dünya kurma biçimi olduğunu ve bu yüzden her ismin adalet, hikmet ve hakikat ile uyumlu olması gerektiğini öğretir.
21 Mayıs 2025 Çarşamba
Kur’an’da “Sağ Yan” ve “Sol Yan” Yönler ✨
4 Mayıs 2025 Pazar
CİN meselesini Kuran odaklı çözelim 🧞
🧞 CİN meselesini Kuran odaklı çözelim
Kur’an’da “Cin” Kavramı : Görünmeyen Değil, Tanınmayan ve Yabancı Güçler
1. Giriş
Kur’an’da “cin” kelimesi sıklıkla insan dışı, görünmeyen varlıklar olarak algılanmış ve halk arasında bu varlıklar doğaüstü yaratıklar şeklinde kodlanmıştır. Oysa Kur’an’da “cin” kelimesinin kullanımı dikkatlice incelendiğinde, görünmeme, tanınmama, uzaklık, yabancılık ve gizlilik gibi anlam katmanlarına sahip olduğu anlaşılır. Bu yazı, “cin” kavramını Kur’an bağlamında yeniden düşünmeyi ve onu yabancı kişi/zümre, gizli güç, nefsin karanlık yönü, hatta ustalığı gizli zanaatkârlar gibi sosyo-kültürel ve içsel anlamlarda yorumlamayı amaçlamaktadır.
---
2. Etimolojik Temel: “C-N-N” Kökü ve Gizlilik Anlamı
“Cin” kelimesi, ج-ن-ن (c-n-n) kökünden gelir. Bu kök, Arapçada genellikle “gizlenmek, örtülmek, görünmez olmak” anlamlarıyla kullanılır. Aynı kökten gelen diğer kelimeler:
Cennet (جَنّة): Örtülmüş, gözle görünmeyen bahçe.
Cenin (جنين): Rahimde gizlenmiş embriyo.
Mecnun (مجنون): Aklı örtülmüş, meçhul davranışlı kimse.
Mecenne: Siper, korunak.
Dolayısıyla cin kelimesi, tabiatı gereği görünmez olan bir varlıktan ziyade, gizlenen, göz önünde olmayan, yabancı/uzak olan bir varlığa işaret eder.
---
3. Kur’an’da “Cin”in Bağlamsal Anlamları
a. Yabancı ve Elit Güçler
Kur’an’da cin ve insanlar birlikte zikredilir:
> “Ey cin ve insan toplulukları! İçinizden size ayetlerimizi anlatan peygamberler gelmedi mi?” (En’am 6:130)
Buradaki "cin", klasik yoruma göre görünmeyen varlıklar; ancak bağlamda yabancı kavimler, halktan olmayan elit zümreler, aristokratlar anlamı öne çıkar. Cin, halktan “ayrılmış”, halkın gözünden “saklı” güçler olabilir.
b. Zanaatkâr, Teknik Bilgi Sahibi Elitler
> “Süleyman’ın emrine cinlerden, insanlardan ve kuşlardan ordular toplandı.” (Neml 27:17)
“Cinler onun için denizlerde çalışırdı...” (Sebe 34:12)
Burada “cin”, teknik bilgiye sahip zanaatkârlar, metal işçileri, gemi ustaları gibi toplumsal olarak gözlerden uzak, ama işlevsel bilgiye sahip gizli uzmanlar olabilir. Geleneksel anlayış, burada “cin”in görünmez işçiler olduğunu savunurken, bağlam uzman zümreleri çağrıştırır.
c. Yabancı Kültürel Unsurlar / Egemen İdeolojiler
> “Cinlerden ve insanlardan olan şeytanlar...” (En’am 6:112)
Bu ifade, bozucu fikirleri, egemen söylemleri, kültürel tahakküm uygulayan güçleri işaret eder. Cin, burada bir kültürel tahakküm aygıtı gibi okunabilir.
d. Nefsin Gölge Yüzü: İçimizdeki Meçhul
Kur’an’daki şu ifade, cin kavramını insan içindeki karanlık ve bilinmeyen taraf olarak yorumlamaya imkân tanır:
> “Cinlerden ve insanlardan vesvese veren o sinsi şeytanın şerrinden…” (Nâs 114:6)
Cin, insanın içindeki tanınmayan dürtüler, nefsin bastırılmış arzuları, gölge benlik olarak da yorumlanabilir. Bu okuma, özellikle tasavvufta “cin”i içselleştiren anlayışlara da paraleldir.
---
4. Modern Okuma: Sosyo-Politik ve Psikolojik Katmanlar
Kur’an’daki “cin” kavramı, sadece ontolojik bir varlık türü değil, aynı zamanda:
Egemen sınıflar (gizli iktidar sahipleri)
Kültürel hegemonya aygıtları (manipülasyon gücü)
İdeolojik vesvese kaynakları
Bilinmeyen halklar ya da yabancı toplumlar
İnsanın içindeki bilinçaltı dürtüler
olarak yeniden okunabilir. Bu yorumlar, cin kavramını tarihsel bağlamından koparmadan, görünmeyen değil tanınmayan olan üzerinden anlamlandırır.
---
5. Sonuç: Cin, Tanınmayanın ve Egemenliğin Sembolüdür
Kur’an’daki “cin” kavramı, yalnızca görünmez varlıkları değil, toplumda görünmeyen ama etkili olan güçleri, uzmanlıkları, yabancı unsurları, hatta bireyin içindeki tanımlanamayan dürtüleri de temsil edebilir. Bu bağlamda cin, bir gizlilik metaforu değil, bir iktidar, yabancılık ve içsel mücadele metaforudur.
---