Bu Blogda Ara

namaz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
namaz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Haziran 2025 Salı

SALAT KAVRAMININ GÜNCEL ÖRNEĞİ

“Salât” kavramını, Kur’an’daki bağlamı içinde düşündüğümüzde, kişinin bir ilkeye, mesaja veya hakikate yönelmesi, onunla bir zihinsel ve ahlaki birliktelik kurması, ona destek olması ve onu yayma sorumluluğu taşıması anlamlarını içerir. Bunu, bir kişinin bir partiye üyelik süreci ve bu partiye olan aidiyeti üzerinden somutlaştırmak oldukça öğretici olacaktır.




















UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz

KURANDA NAMAZ VAKİTLERİ 🌗

🌗 KURANDA NAMAZ VAKİTLERİ


On beşinci yüzyılda inşa edilen ilk saatler ve saat kuleleri, Ortaçağ’ı sona erdiren önemli bir gelişme olarak tarih sahnesinde yer alır. 




Zaman, tarihsel süreç içinde, mekanik saatin icadı ve ölçü birliğinin toplumsal yapılar içinde yayılmasıyla birlikte, doğrudan “yer” ve bedenle ilişkilendirilmişken, bu noktada Rönesans'ın zaman ve mekan kavramlarında yaptığı devrim, Aydınlanma hareketinin temellerini atmış ve modern düşüncenin ilk adımlarını atmıştır. Bu dönemde, doğa üzerinde insanın hakimiyet kurması, insanın özgürleşmesinin koşulsuz bir sonucu olarak görülmüştür. 

Artık insan, kendini doğadan soyutlayarak özgürlüğünü kazanmıştır. 18. yüzyılda yaygınlaşan yürüyüş pratiği, doğanın bir manzaraya dönüşmesinin en belirgin göstergelerinden biridir. 

Doğa, artık tarif edilemez olmaktan çıkmış, rasyonel bir biçimde düzenlenmiş ve bir bakıma fethedilmiştir. Sanayi Devrimi ile birlikte ise, mekan ve zamanın düzenlenmesi sadece insanın özgürlüğünü pekiştirmeyi amaçlamaktadır. Bu süreçte, zaman ve mekan Allah’ın kudretini yansıtmak yerine, insanın özgürlüğü için yeniden şekillendirilmiştir.

Bu bağlamda, salatın amacı da insanın manevi yücelmesini sağlamak ve onu topluma yararlı, iyi bir insan haline getirmektir. Bu doğrultuda salat, vücudun beslenmesindeki üç öğün gıda gibi, belirli vakitlerde yerine getirilmesi gereken manevi bir beslenme olarak şekillendirilmiştir. 

Salat, insanın şuurunda Allah inancının sürekliliğini sağlamak amacıyla, her gün belirli vakitlerde yapılması gereken bir ibadet olarak öngörülmüştür. Din psikolojisi araştırmalarına göre, insanın içsel yönelişlerinin ihmal edilmesi, onu manevi anlamda kör bir varlık haline getirmekte ve toplumsal hayatta sağlıklı bir birey olmasına engel teşkil etmektedir. 

Dolayısıyla, salat, insanın manevi beslenmesinin kesintisiz olmasını sağlayan bir ibadet olarak farz kılınmıştır.

Allah (haşa) namaz mı kılıyor?😱

“Salâtı sadece namaz olarak alan arkadaşlar, Allah namaz mı kılıyor?” — aslında Kur’an’daki “salât” kavramını sadece ritüel namaza indirgemeye karşı yöneltilmiş çok güçlü bir eleştiridir. Şimdi bu sorgulamayı Kur’an bağlamında ve mantıksal olarak açalım:





















---

1. Allah Salât Eder mi?

Evet, Kur’an’da Allah’ın salât ettiği açıkça belirtilir:

Ahzâb 33:43:

> “O (Allah), sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize salât eder; melekleri de (böyle yapar)...”



Ahzâb 33:56:

> “Şüphesiz Allah ve melekleri, Peygamber’e salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin ve içtenlikle selam verin.”




Eğer salât = namaz ise (yani rükû, secde, kıyam gibi ritüel hareketler), bu durumda şu abes sonuç ortaya çıkar:

> Allah da mı kıyam ediyor, rükûya varıyor, secde ediyor?



Bu elbette ki akılsızca bir yorum olur. Zira Allah’a bu tür fiziksel davranışlar nispet edilemez. O hâlde demek ki salât kavramı, sadece “namaz” anlamına indirgenemez.


---

2. Salât’ın Asli Anlamı

Arapça’da "salât" kelimesinin kökü ṣ-l-w fiilidir ve şu anlamlara gelir:

dua etmek

rahmet etmek

destek olmak

yakınlık kurmak


Kur’an’da “salât” kavramı bağ kurma, destek olma, yönlendirme ve iletişimde bulunma gibi daha geniş ve çok katmanlı bir anlama sahiptir.

Bu nedenle:

Allah’ın salâtı, kullarına rahmetle yönelmesi, onları desteklemesi, onlara seslenmesidir (yani vahiydir).

Meleklerin salâtı, Allah’ın emrine uygun biçimde destek olmaları, yardım etmeleridir.

İnsanların salâtı, Allah’a yönelmeleri, O’na bağlılık göstermeleri, O’nun mesajına kulak verip hayatlarını O’na göre düzenlemeleridir.



---

3. “Salât = Namaz” İndirgemeciliği Ne Sonuç Doğurur?

Eğer biri “salât” kelimesini her geçtiği yerde “namaz” diye çevirirse, şu yanlışlara düşer:

Allah’ın namaz kıldığı gibi absürt bir anlam üretmiş olur (Ahzâb 33:43).

Meleklerin de namaz kıldığı, peygambere secde ettiği gibi yorumlar çıkar.

Kur’an’da geçen “salât”ın toplumsal, eğitsel ve ahlâkî boyutlarını tamamen dışlamış olur.


Bu durum, vahyin anlamını ritüele indirgemek, yani biçimi esas alıp amacı unutmak demektir. Oysa Kur’an, salâtı bir bilinç hâli, bir hayat disiplini, bir davet ve eğitim süreci olarak tanımlar (örneğin: Cuma 62:9–11; Tâhâ 20:14; Mâûn 107:1–7).


---

4. Salâtı Namazla Özdeşleştirme Nereden Geliyor?

Bu anlayış, özellikle hadis geleneği, fıkıh sistemi ve sünnî-şîî yorumlarla birlikte gelişmiş bir ritüel merkezli din tasavvurunun ürünüdür. Kur’an’daki salât kavramının çok yönlü anlamları, zamanla sadece bedensel ibadet formuna sıkıştırılmıştır.

Bu da beraberinde şunu getirmiştir:

> “Salât kılmıyorsan Müslüman değilsin” → Yani aslında “günde 5 vakit fiziksel hareket yapmıyorsan” demek isteniyor.
Oysa Kur’an’da salât, ahlâk, adalet, paylaşım, sabır ve eğitimle iç içe anlatılır.




---

5. Sonuç: Soruya Cevap

> Soru: “Salâtı sadece namaz olarak anlayanlara göre Allah da mı namaz kılıyor?”
Cevap: Eğer salât sadece namaz olsaydı, Allah’ın da namaz kıldığı sonucuna varılırdı — ki bu açık bir saçmalık olurdu.
Bu da gösteriyor ki:



Salât çok daha kapsamlı bir kavramdır.

Kur’an’daki “salât” her zaman “namaz” olarak çevrilemez.

Anlamı bağlamına göre “rahmet, destek, yöneliş, çağrı, eğitim” gibi geniş anlamlar içerir.


---

27 Mayıs 2025 Salı

Yetime Baktın mı? Kur’an’da Salât ve Sosyal Vicdan


Kur’an’daki ibadet kavramı, sosyal ve ahlaki sorumluluklarla iç içe geçtiği anlayışa dayanır. Kur’an’da namaz (salât), sadece bireysel bir ritüel değil, kişinin toplumsal duruşunun, adalet ve merhamet temelinde şekillenip şekillenmediğinin bir göstergesi olarak ele alınır. 



20 Mayıs 2025 Salı

BU EMİRLERİ NASIL YERİNİ GETİRİYORSUNUZ 🔻⬇️

Aşağıda, Salat Rükünlerini Kur’an’daki emirler sırasına göre (vahyin yönlendirmesiyle şekillenen bir yapı olarak) ele alıyor, ardından bunların fiilî uygulama karşılıklarını sıralı ve anlamlı bir bütünlük içinde veriyoruz. 


19 Mayıs 2025 Pazartesi

ORTA SALÂT 🗝

Kur’an’a göre "salat'ul vusta" yani orta salât kavramını toplumsal boyutlarını içeren kapsamlı inceleme yapalım.



3 Mayıs 2025 Cumartesi

SALAT 5 (Zikir) 🧲

 🧲 SALAT 5 (Zikir)

Kur'an'ın Mesani (çok yönlü) anlatım üslubunun, Mufassal (ayrıntılı açıklanan) özelliği, özellikle 57. ve 58. ayetlerde örneklenmiştir. Bu metot, Kur'an'ı derinlemesine öğrenmek isteyenler için oldukça öğreticidir. Kur'an, birçok kavramı birebir aynı cümleler içinde kullanarak, anlamlarını birbirinin yerine koyarak açıklamaktadır. Bu anlatım tarzı, hem kavramların derinlikli bir şekilde anlaşılmasını sağlar hem de tekrarla öğrenmeyi pekiştirir. Şimdi, Türkçeden bir örnek üzerinden bu metodu inceleyelim.


Türkçe örnek:

"Salı günü evinden büyük bir telaşla çıktı, neredeyse AYAKKABILARINI giymeyi unutacaktı."

"Salı günü evinden büyük bir telaşla çıktı, neredeyse PABUÇLARINI giymeyi unutacaktı."


Bu iki cümlede tek fark, "ayakkabı" ve "pabuç" kelimeleridir. Ancak Türkçede bu iki kelime birbirinin yerine kullanılabilen eş anlamlıdır. Türkçe öğrenen bir Arap, bu iki cümleyi okuduğunda, anlamın aynı olduğunu kolayca anlayacaktır. Bu metot, bir kavramın eş anlamlılarını bir arada kullanarak, anlamı pekiştiren bir tekniktir.


Kur'an'da bu metot, özellikle İslam ve Vahiy kavramlarını tanımlayan elliden fazla sıfat-isim tamlamasında kullanılmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:


"Sana da Vahyettik."


"Sana da El-Kitabı verdik."


"Sana da El-Kur'an'ı verdik."


"Sana da El-Zikri indirdik."


"Sana da El-Nuru verdik."


"Sana da El-Furkân'ı indirdik."



Bu sıfat-isim tamlamaları, İslam ve Vahiy kavramlarını farklı şekillerde ifade etse de özünde aynı anlamı taşımaktadır.


Din, Millet, Kıble kavramları için de aynı yöntem uygulanmıştır. Aşağıdaki ayetlerde, birbirinin yerine kullanılan bu kavramların aynı manayı taşıdığı görülür:


“Sen onların MİLLETLERİNE (milletehum) tabi olmadıkça, Yahudi ve Hristiyanlar senden kesinlikle razı olmayacaklardır. De ki: ‘Şüphesiz doğru yol, Allah’ın yoludur.’” (Bakara 120)


“Andolsun, kendilerine kitap verilenlere her ayeti getirsen de, yine onlar senin kıblene TABİ OLMAZ; sen de onların KIBLELERİNE (kıbletehum) tabi olacak değilsin.” (Bakara 145)


“Ve sizin DİNİNİZE (dinikum) tabi olanlardan başkasına inanmayın.” (Al-i İmran 73)



Maide Suresi'nin 57. ve 58. ayetlerinde, "Müminlerin dini" ve "Es-Salât" aynı manada kullanılmıştır çünkü her ikisi de İslamı anlatmaktadır. Buradaki incelik, Kitap Ehlinin Vahyi inkar etmeleri ve kendilerinin doğru yolda olduklarını iddia etmeleridir. Onlar ateist ya da deist değillerdi, ancak Muhammed'e indirilen Vahyi reddediyorlardı.


Kur'an'da "Vahyi" anlatan bir dizi ayet vardır. Örneğin:


“Onlar ki, o-VAHYİ hayatlarına hakim kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.” (Enfâl 3)


“Musa ve kardeşine vahyettik: ‘Mısır’da kavminiz için evler hazırlayın, evlerinizi dini kimliğiniz yapın ve o vahyi orada öğrenerek uygulayın.’” (Yûnus 87)


“Ve onlar, Rablerinin rızası peşinde direnirler ve o-VAHYİ hayatlarına hakim kılarlar.” (Ra’d 22)



Kur'an'da Zikrullah (Allah’ın Zikri) kavramı da Vahyi anlatan bir terimdir. Kur'an'da Zikrullah terimi, vahyin kendisini ifade eder ve sıklıkla El-Kur'an için de kullanılır.


Örnekler:


“Onlar: ‘Ey kendisine Zikr veren, gerçekten sen mecnunsun,’ dediler.” (Hicr 6)


“Hiç şüphesiz Zikri biz indirdik, onun koruyucuları da gerçekten biziz.” (Hicr 9)


“Sana da Zikr’i indirdik.” (Nahl 44)



Sonuç olarak, Zikrullah, Allah’ın vahyi demektir. Tıpkı Kitabullah, Kelimetullah, Ayetullah gibi terimler de Allah’a ait farklı sıfatları ifade eder. Bu kavramlar, İslamın temel öğelerini ve vahyi anlatmak için sıkça kullanılır.


Bir sonraki bölümde, Cuma Suresi’nin 9. ayetinde, insanların işlerini bırakıp Zikrullah (Allah’ın Vahyi) için koşmalarının gerektiği vurgulanacaktır.

---

SALAT 4 (ikame etmek) 🧲

🧲 SALAT 4 (ikame etmek)


Vahiy (Risalet ve özelde el-Kur’an) Manasındaki Kullanılan Ayetler:


SALAT 1 (Kök Anlam; Destek) 🧲

🧲 SALAT 1 (Kök Anlam; Destek)


Kur'an'da kullanılan kavramlardan biri de Salât kavramıdır. Arapça kökeni sad-lam (ص – ل) harfleriyle olan ve cümle içinde sonuna vav (و) ya da ye (ى) harfleri eklenen Salât kelimesi, orijinal olarak aşağıdaki formlarda yazılmaktadır:


صلي


صلو


صلوة


صلوات



Kelimenin kök anlamı, Arapça lugatlerde incelendiğinde; bağlantı, bağlantı kurmak, desteklemek, (desteklemek için) dayamak-yaslamak, canlıyı dik tutan omurga ve uyluk kemikleri, düz sırt, omurga gibi anlamlarla ilişkilidir.


Salât kelimesinin, Son Nebi’nin risaleti öncesindeki Arap tarihi ve edebiyatında, din ve din ile ilgili her türlü eylem ve bağlılık bağlamında özel bir anlam kazandığı gözlemlenmektedir. Bir tanıma göre, “O’na secde etmek, şükretmek ve O’ndan yardım talebinde bulunmak için aklın Allah’a irtifaına da salât denir. Yani salât, aynı zamanda Allah ile bağlantı kurmak anlamına gelir. O’na bağlanmak, O’na iman etmek ve hayatını Allah’ın sınırları çerçevesinde, İslam’a uygun olarak yaşamak demektir.”


Bu çalışmada izlenen metodolojiye göre, Salât kelimesinin tüm formlarında, Kur'an’da geçtiği her ayet tek tek çıkarılmış ve ayetin konusunun bağlamında kelimenin kök anlamlarıyla ilişkilendirilerek hangi manada kullanıldığı tespit edilmiştir. Sonuç olarak, Salât kavramının Kur'an’da dört temel anlamda kullanıldığı belirlenmiştir. Bu anlamlar, kelimenin Kur'an vahyi öncesindeki Arap toplumundaki kullanımlarına dayanırken, diğer iki anlam ise vahiy döneminde Kur'an tarafından oluşturulmuştur. Salât kelimesinin dört temel anlam kategorisi aşağıda sıralanmıştır:


1. Dayamak, desteklemek, (destek olmak, kabul etmek manasında) yönelmek, bağlantı kurmak.



2. Din ve din adına yapılan her türlü eylem, bağlılık, ahit.



3. Vahiy (Tüm Nebilere verilen vahiy ve özelde el-Kur'an).



4. Muhammed Nebi’nin vahyi (el-Kur'an’ı) müminlere ve insanlara duyurduğu, okuduğu, öğrettiği ve müminlerin de belirlenmiş vakitlerde ve şartlarda (temiz olma, sarhoş olmama, konuşmama) katılmak zorunda oldukları Kur'an öğrenme, öğretme, anlama dersi.




Bu dört anlam grubunda yer alan ayetler, aşağıdaki müstakil bölümlerde incelenmiştir:


BÖLÜM 1 - “Dayamak – Desteklemek – Yönelmek – Bağlantı Kurmak” Manasında Kullanılan Ayetler


Kelimenin kök anlamlarından gelen ve bir şeyi bir şeye dayamak, bir şeyi desteklemek, bir şeye destek olmak, kabul ederek desteklemek, bağlantı kurmak ve yönelmek gibi anlamlarla kullanılan ayetler bu bölümde ele alınmıştır. Örnekler aşağıda verilmiştir:


"Hani, İslam’ı insanlar için dosdoğru din kılmıştık. İbrahim’in Vahyini/Makamını yöneliş yeri edin ki emniyette olun. İbrahim ve İsmail’e de, 'Dinimi, onu titizlikle koruyanlar olup ona tutku ile bağlılar yani ona teslim olup içindeki tüm emirlere hayatlarında itaat edenler için şirk-küfür-günah bulaştırmadan tertemiz tebliğ edin' diye ahid verdik." (Bakara, 125)


"Zekeriyya, mescidde ayakta durmuş (Rabbine) yönelirken, melekler ona seslendi: 'Allah, sana Yahya’yı müjdeler. O, Allah’tan olan bir kelimeyi (İsa’yı) doğrulayan, efendi, iffetli ve salihlerden bir peygamberdir.'" (Âl-i İmran, 39)


"O’dur ki, sizi karanlıklardan nura çıkarmak için size destek olmaktadır ve melekleri de (destek olmaktadır). O, mü’minlere karşı çok merhametlidir." (Ahzab, 43)


"Şüphesiz, Allah ve melekleri o Peygambere destek olmaktadırlar, Ey iman edenler, siz de ona destek olun ve tam bir teslimiyetle ona itaat edin." (Ahzab, 56)



Not: Dikkat edilirse, Ahzab Suresi’nin 43. ve 56. ayetlerinde, Allah’ın ve meleklerinin, müminlere ve Muhammed Nebi’ye destek oldukları ifade edilirken, aynı Salla fiili kullanılmıştır. Ayrıca, 56. ayetin sonunda yer alan "ve sellimu teslima" ifadesi, bilindiği gibi “selam vermek” anlamına gelmemekte, tam anlamıyla "teslimiyetle itaat etmek" anlamında kullanılmaktadır. Bu anlamın aynı şekilde kullanıldığı bir diğer örnek, Nisa Suresi’nin 65. ayetinde yer almaktadır.



---