Bu Blogda Ara

TOPLUM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TOPLUM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Haziran 2025 Pazar

CASİYE SURESİ "Toplumların Çöküşü" 🏛






UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. 

Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz

30 Mayıs 2025 Cuma

Adem ve BEYTÜL MAL🔥 "Bizim sınavımız" 🍃

🍃 Âdem ve BEYTÜL MAL🔥 "Bizim sınavımız"






UYARI / HATIRLATMA

Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.
Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz

18 Mayıs 2025 Pazar

Kur’an’daki “gün” (يوم) kavramı

Kur’an’daki “gün” (Arapça: yawm, يوم) kavramı, hem dünyevi zaman ölçüsü (24 saatlik gün) anlamında hem de mecazi, kozmik ya da dönemsel bir süreç anlamında kullanılır. Kur’an’da geçen "gün" ifadesinin bağlamına göre anlamı değişir. Bu yüzden evrenin yaratılışı gibi konularda “gün”ün sadece “dünya günü” anlamında anlaşılması ciddi yorum hatalarına yol açabilir.

1. Kur’an’da “Gün”ün Anlamları

a. Dünyasal Gün (24 saat):
Bazen “gün” doğrudan insan yaşamındaki birim zamanı ifade eder. Örneğin:

> “O, geceyi bir örtü, uykuyu bir dinlenme, gündüzü de yayılma vakti kıldı.” (Furkan 25:47)



b. Tarihsel/Kaderî Gün (belirli bir olayın gerçekleştiği zaman):
Bazı ayetlerde “yevm” kelimesi belirli bir tarihi/kaderî olaya işaret eder:

> “Bedir günü” (Âl-i İmrân 3:123)
“Kıyamet günü” (yevmü’l-kıyâme)
“Dönüş günü” (yevmü’r-ruj‘a)



c. Kozmik Zaman – Evrensel Süreç:
Bazı ayetlerde gün ifadesi dünya günüyle kıyaslanamayacak ölçüde uzun dönemleri, hatta kozmik süreçleri anlatır:

> “Rabbinizin katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.” (Hac 22:47)
“Melekler ve Ruh, O’na süresi elli bin yıl olan bir günde yükselir.” (Meâric 70:4)



Bu ayetler, Kur’an’da “gün”ün izafi ve bağlamsal bir kavram olduğunu gösterir.


---

2. Evrenin Yaratılışında Neden “Altı Gün” İfadesi Kullanılır?

Evrenin yaratılış süreci Kur’an’da birçok yerde "altı günde" (fi sitteti eyyâm) tamamlandığı ifade edilir:

> “Şüphesiz Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş’a istiva eden Allah’tır…” (A‘râf 7:54)



Neden “gün” terimi kullanılıyor?
Bu, insan zihnine evrensel yaratım sürecini anlatmak için kullanılan sembolik bir dildir. Buradaki “gün”, bildiğimiz zaman dilimi değil, yaratılışın altı aşamada ya da altı ilahi düzenlemeyle gerçekleştiğini anlatır.

Kur’an, çoklukla insanlara hitap ettiği için anlamaya uygun metaforik birimlerle konuşur. “Altı gün” ifadesi, “altı safha”, “altı süreç”, “altı dönem” gibi de anlaşılabilir. Kur’an’da rakamlar ve zaman kavramları çoğu zaman sayısal değil, işlevsel anlamlar taşır.


---

3. Zamanın İzafiliği Kur’an’da Vurgulanır

Kur’an, zamanın sabit değil, izafi (görece) olduğunu da açıkça belirtir:

> “O, gökten yere kadar her işi evirip çevirir. Sonra bu işler, sizin saydığınız şekilde bin yıl süren bir günde O’na çıkar.” (Secde 32:5)



Bu ayetler, zamanın Allah katında farklı işlediğini, bizim “gün” olarak adlandırdığımız şeyin mutlak bir ölçü olmadığını gösterir.


---

Özetle:

Kur’an’da “gün” kavramı sadece 24 saatlik dünya günü değildir; tarihsel, kaderî, mecazî ve kozmik anlamlar taşır.

Evrenin yaratılışında “altı gün”, evrensel anlamda altı aşama/süreç olarak anlaşılmalıdır.

Zaman, Kur’an’a göre izafîdir (görece); Allah’ın katındaki zaman algısı insanınkinden farklıdır.


Kur’an Okumanın Zararları ⁉️ ❌️


❌️ Kur’an Okumanın Zararları


Dikkat: Bu yazı yoğun ironi içermektedir.

Bazı tehlikelerin farkına varmak için bilimsel çalışmalara gerek yoktur. Deneyim yeterlidir. Kur’an okumak da bu tehlikelerden biridir. Özellikle dikkat edilmesi gereken bazı yan etkileri vardır:


17 Mayıs 2025 Cumartesi

Bir Mekân Neden Mukaddes Olur ? 🕋

🕋Bir Mekân Neden Mukaddes Olur?



---

Bir Mekân Neden Mukaddes Olur? — Kur’an Temelli Bir Yaklaşım

1. Giriş: Kutsallık Kavramının Kaynağı

Kur’an’da “kutsal” veya “mukaddes” anlamına gelen en temel kök ق-د-س (k-d-s) köküdür. Bu kökten türeyen “mukaddes”, “temiz, arındırılmış, saf ve saygın” anlamlarını içerir. Ancak Kur’an, bir mekânın kutsiyetini coğrafi ya da fiziksel üstünlüğe değil, o mekânın vahiy, tevhid ve arınma ile ilişkisine bağlar.

16 Mayıs 2025 Cuma

SADECE KUR'AN ⛔️ Diyenlerin Haklı Argümanları

Sadece Kur’an Diyenlerin Haklı Argümanları Üzerine Bir Değerlendirme

Sadece Kur’an” diyenler, yani dini anlamada ve yaşamada yalnızca Kur’an’ı yeterli gören anlayış, zaman zaman “gelenek karşıtı” veya “modernist” gibi sıfatlarla yaftalansa da, bu yaklaşımın Kur’an merkezli bazı güçlü ve haklı argümanları bulunmaktadır. Bu yazıda, özellikle Kur’an’ın kendi içinde sunduğu delillerle, bu yaklaşımın dayanaklarını ele alacağız.



14 Mayıs 2025 Çarşamba

KALEM VE DENİZ 🔹

🔹 Kur'an'da Kalem: Kullanım Yerleri ve Anlamları

Kur'an'da "kalem" kelimesi doğrudan üç yerde geçer, ancak sembolik anlamı dolaylı olarak birçok ayette hissedilir:


13 Mayıs 2025 Salı

FARKLI DİNİ OLUŞUM NEDENLERİ? 📜

📜FARKLI DİNİ OLUŞUM NEDENLERİ? 


1. İNSANLARI FARKLI DİNİ OLUŞUMLARA İTEN SEBEPLER

1.1. Ortak Ahlaki Değerler

Tüm ilahi dinler ve birçok beşerî din, ortak bazı ahlaki ilkelere sahiptir:

  • Fakiri ve yetimi gözetmek.

  • Öldürmek, yaralamak ve hırsızlık yasaktır.

  • Yalan söylemek kötülenir.

  • Zina ve ahlaksızlık yasaklanır.

Bu evrensel ahlaki değerler, dinlerin temel mesajının özünde insanın fıtratına uygun olan doğruyu ve iyiyi barındırdığını gösterir.


12 Mayıs 2025 Pazartesi

Rics (رِجْس) Kavramı 💩

💩 Kur’an’da “Rics” (رِجْس) Kavramı

1. Giriş Kur’an’ın Dilinde “Rics”:

  • Arapça kökenli رِجْس (rics/ricc) sözcüğü; “pislik, kir, iğrençlik” anlamlarına gelir.

  • Hem maddî (fiziksel) hem manevî (ruhsal/ahlakî) kirliliği ifade eder.

  • Temelde, hakîkatle bağını koparmışlık ve Allah’a karşı işlenen suçların yarattığı kirlenmeyi işaret eder.

2. Kelime Kökeni ve Edebî Kullanım

  • Temel fiil: رَجُسَ (rajusa) "pislenmek, kirlenmek"

  • İsmi: رِجْس (riks/ricc)

  • Sözlük anlamları: çirkinlik, kir, iğrençlik; cezalandırma olarak “temizliği kaldırma” mecazı.

3. Kur’an’daki Başlıca Ayetler ve Bağlamları


En‘âm (6):125 Küfrün ve sapkınlığın kalpte bıraktığı manevi kir.

Yûnus (10):100 Akletmeyenlerin kalplerine konan karanlık ve kir. 
Tevbe (9):95 Münafıkların iç dünyasındaki ahlaki yozlaşma ve kir.

Hac (22):30  Putperestlik, yalan ve ona bağlı davranışların sembolü olarak riks.           


4. Semantik Katmanlar

  1. Fiziksel Pislik: Maddî temizlikten mahrum bırakılma veya temizliğin kaldırılması.

  2. Manevî Kirlilik: İnançta sapma, şirk, küfür, günah ve ahlâkî bozulma.

  3. Algısal/Kalpsel Karartı: Hakîkatin gölgelendiği, kalbin hakîkate kapalı kaldığı durum.

5. Sembolik ve Tasavvufî Yorum

  • Kalbin Kararması: Günahlar ve dünyevî tutkular kalpte perde oluşturur; bu perdeye riks denir.

  • Zikir ve Tefekkürle Temizlenme: Tövbe, niyaz, ibadet ve zikir, o perdeleri kaldırıp kalbi arındırır.

  • Nefs Muhasebesi: İnsan, riksin kaynağını (kibir, haset, zulüm) teşhis ederek içsel arınma yoluna gider.

6. Rics’in Temizlenme Yolları

  • Tövbe ve İstiğfar: Günahın farkına varıp Allah’tan af dileyerek.

  • İbadet ve Zikir: Sürekli Allah’ı anma; kalbin temizlenmesi.

  • Riyazet ve Nefis Terbiyesi: Kötü huy ve davranışlardan kaçınma, erdem geliştirme.

  • Kur’an Okuma ve Te’vil: Ayetler üzerine tefekkür, hakîkatin bilinçli idraki.

7. Uygulamalı Örnek Analiz

  • En‘âm 125’in Detaylı İncelenmesi: "رِجْسٍ" kelimesinin kökü, bağlamı, tefsirlerdeki yorumları.

  • Tevbe 95 ve Kur’an-ı Kerim'de Kalp Temizliği: "رِجْس" kavramının ruhsal boyutu ve toplum ahlakına etkisi.

8. Sonuç ve Mesaj

  • “Rics” kelimesi, Kur’an’ın hem zahiri hem batıni temizlik/bozulma ikilemini vurgular.

  • Mümin, içsel ve dışsal arınma mücadelesiyle riks’ten kurtulur.

  • Bu kavram, bireysel nefs muhasebesi ve toplumsal ahlakın korunması noktasında merkezi bir öneme sahiptir.

21 Haziran 2012 Perşembe

BİREYCİLİK ve TOPLUM 🛗

 🛗 BİREYCİLİK ve TOPLUM

 
  İnsan denen memeli canlı türü toplumsal bir yaratıktır.  Zaten kelime anlamı bile çoğuldur. Arapçada "ins" olan kelimeyi dile getirirken bile "insan" diyerek çoğullaştırmış oluyoruz.  Birey olarak bir ins’i meydana getirirken bile en az iki tane metobolizmaya (dişil, erkil) ihtiyaç vardır. İnsan özü itibariyle tek başına doğmaya, yaşamaya ve ölmeye müsait olmayan bir canlıdır.
 Yaratıcının huzurundan, işlediği kabahatler yüzünden apar topar kapı dışarı edilen insan, kovulmaya bile toplu halde maruz kalmıştır. Madem  kabahat toplu işlendi, o zaman bu kabahat yine toplu halde düzeltilmeliydi. Onun için İlk toplu  hayat belirtisi olan toplumdan günümüz toplumuna  kadar gelen bütün kutsal öğretiler, toplum yaşamını düzenleyen bilgiler barındırıyordu. 

 Misal:
 - Zekat, infak, sadaka üçlüsü sosyal dayanışma
- Hak, hukuk ve adalet üçlüsü eşitlik ilkesi
- Ahlakilik, mütevazilik ve anti egoizm üçlüsü zararsızlık/faydalılık ilkesi
- Ana-baba, evlat-uşak ve kendisi, aile düzeni gibi burcu burcu toplumsal düzenlemeler kokan öğeler olarak örneklendirilebilir.

 Bu bağlamda ins’in ahad olarak yaşamak söz konusu değildir. Ahad olan yaratıcıdır.  Dünyaya gelene kadar ins’tir fakat doğtuktan sonra kaba etine tokatı yeyip zırladığı andan itibaren ins değil insandır.

 Hal böyle iken toplu kabahatler işlenmesin diye herhangi bir kutsal kitaba tabiyeti söz konusu olduğu vakit, insan gibi anlamak, algılamak ve yaşamak zorundadır. Kendisine edindiği şifa ve besin kaynağını etrafındaki insanlarla paylaşmak zorundadır.Kendisinin hizmetine sunulan deve kuşu hayvanı (yumurtasından, kılından tüyünden istifade edilen hayvan cinsi)  gibi kafasını kuma saplayıp yaşamaya çalışmamalıdır.  Kaba eti her zaman açıkta ve diğer insanların gözü önünde kalacaktır. Bu gerçekten asla kaçamaz.

 “Yalnız doğdum yalnız yaşarım ve yalnız ölürüm” felsefesi doğan hiçbir ins  için geçerli değildir. Absürt bir sözdür bu zaten.  Doğum işi dişil canlıyla birlikte gerçekleştirilmek zorundadır.  Yaşamın belli aralarında aktarmalı da olsa hayatına devam eder. Belli bir süreye kadar annesiz, sonra eşsiz, sonra da gassalsız (gassal nedir sorusu için Alo 188 arynz.)  yapması mümkün değildir. 

 Madem öyle ne kutsal kitabı kum yerine koymak, ne de kendisini ins olarak yaratıldığı halde deve kuşu hayvanı yerine koymak doğru bir davranış değildir.  Bir kere kafasını soktuğu kumun ce-re-yistalleri (lafzen kristal) buna müsaade etmemektedir

 Kutsal kitap ütopik öğretiler barındırmaz.  Zahire bakar ve baktırır.   

 Bakalım nasıl oluyor bu:

 • Adem-eşi ve iblis, 
• Musa-Harun-Samiri-Firavn ve Ahmak kavim,
• İmran-Karısı, doğurduğu kızı (Meryem), torunu (İsa) ve ahmak kavim  (Zekeriyya’yı nasıl unuturuz),
• İbrahim - inat babası – İbrahim’in oğulları – iyi huylu karısı – dindaşı Lut ve ailesi (karısı hariç) – ahmak toplumu ve toplumunun tanrıları,
• Nuh – gemisi – kötü huylu karısı – şımarık oğlu – hayvanlar – ahmak toplumu,
• Hud – toplumu,
• Salih – toplumu,
• Muhammed – toplumu v.s.

 Yukarıdaki örnekleri çoğaltmak mümkündür.  Okuduğunuz gibi hiçbir ins, ins olarak kalmıyor. İnsanlaşıyor.  İyi ya da kötü.  Kutsal kitaptan doğru beslenen insanlaşıyor.. İnsana karışıyor.

 Yalnız doğan, yalnız yaşayan ve yalnız ölen bir ins prototipi kutsal kitapta yok.
 Sanki kutsal-kitap kendisine inmiş gibi, (kendisine inseydi bile paylaşmak zorundaydı) azim olan kitapta anlatılan her şey sadece ve sadece  kendisini bağlarmış gibi bireysel hareketlenmeler gözlemlenmektedir.  Gerçi bu hal bir mutasyon halidir.  Evresini tamamlayınca düzelir ama, önlemini almak, ins’in  kendi hayrına olur. Yoksa insan olamadan toprak olur.

 Bu dünyada sadece kendisi yaşasaydı, ne kutsal kitaba ne de herhangi bir kutsala ihtiyacı olmayacaktı. Kendisi gibi başkaları da yaşadığı için toplu kabahatler işlenmesin diye bunca çaba.  Yoksa tek başına  fotosentez yapan bir bitki kadar kıymeti yoktur. Öteki var diye kıymeti vardır.

 Suyun başını tutan zalimler nasıl helak oldularsa,  kutsal kitaptan bireysel beslenmek insanı helaka götürür.  Çünkü kutsalın amacı bu değildir.  Yoksa kutsal bilgi kaynağı, kutsal ego kaynağı haline dönüverir. Egosuna yenik düşenin de dostu ve yardımcısı olmaz.

 Sonuç itibariyle, en değerli eylem olan “paylaşım”, insanlar arası Elektrik  alıp verme sanatıdır.  Bunun ihlali söz konusu olduğunda karanlık başlar.  Karanlıklardan aydınlığa çıkan, arkasındaki karanlıkta kalan insana el uzatmak zorundadır. Aydınlığa çıktım diye sevinip, arkayı unuttuğu vakit farkında olmadan kendisi de tekrar karanlığa bürünmüştür. 

 Kutsalı duvardan indirelim.. İndirelim indirmesine de cimrilik edip başkasına vermemezlik etmeyelim. İnsan için indirelim, ins için değil.

 Sözün Özü:  Aynı kutsal kaynaktan beslenenlerin, saf saf duvar gibi kenetlenmesi yaratıcının taktirini toplamak için güzel bir adımdır.   Hiziplenmeler/gruplaşmalar, puzzle gibi dağılmalar  taktir toplayan adımlar değildir.  Bölünüp parçalanmak gücü kaybettirir ve insanı kolay yutulur lokma haline getirir.  Biraz kahır çekmek, biraz da kahır çektirmek icab eder.  "Dertsiz başım ağulu aşım" sofistike bir yaklaşımdır.  Herkesin layık olduğu bir insan toplumu vardır. Doğru toplumu bulana dek hayatın frekanslarıyla oynamak lazım gelir.  Zaten kutsal bilgi kaynağı aynı olanın toplumu da aynılaşır.  Gün gelir voltrana dönüşür. 

 İnsana karışmak ümidiyle...