Kayıtlar

DİN etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kur'an Kelimelerinin Anlamın Aslına Dönüşü

Resim
​📖 Kur'an'da Kelimelerin Tanımı ve Anlamın Aslına Dönüş Metodolojisi ​Bir kavramın Kur'an'daki tanımı, kökü ve uygulaması üzerine yapılan bu inceleme, kelimenin kökenine dönmeden hakikate ulaşılamayacağı tezi üzerine kurulmuştur. Kur'an dili, anlamı koruyan bir ilahi sistemdir. ​💡 Giriş: Kelimenin Köküne Dönmeden Hakikate Ulaşılamaz ​Kur'an'daki bir kavramın yerini ve işlevini anlamak için, öncelikle Allah'ın o kelimeyi nasıl tanımladığına bakmak gerekir. Her kelimenin yaratılış kökü (fitrî anlam alanı) ve vahiydeki kullanım biçimi (ilahi anlam çerçevesi) vardır.  Bugünkü dinî tartışmalar, kelimelerin Kur'an'daki asli bağlamlarından koparılmasından kaynaklanır. Tıpkı "şemsiye" örneğinde olduğu gibi (güneşten koruyandan yağmurdan koruyana dönüşüm), dinî kavramlarda da aynı dönüşüm, hakikatin yerini şekilciliğin almasına yol açar.   Asıl soru: "Allah o kelimeyle hangi ilkeyi anlatmak istedi?" ​I. Kur'an'da Kavra...

Bu Nasıl Peygamber Çarşılarda Dolaşıyor

Resim
  ​📚 Kitap Yüklü Eşekler ve Çarşıda Dolaşan Peygamber: Dinin Hayattan Kopuşuna Eleştirel Bir Bakış ​Giriş: Hayatın İçindeki Peygamber ​Peygamber, hayatın tam kalbinde yürüyen bir insandı. Onun elbisesi tozlanırdı , pazarda dolaşır, yoksulun evine misafir olurdu. Çocukların başını okşar, komşularına selam verirdi. Onun tebliğ ettiği din, fildişi kulelerde yankılanan soyut bir felsefe değil; hayatın tam merkezinde atan, ete kemiğe bürünmüş bir bilinçti. ​Ancak bugün biz, o dini çarşılardan, sokaklardan, insanın günlük meşgalesinden çekip aldık. Onu kitapların arkasına, duvarların içine hapsettik. Din, artık insan kokusundan uzak , hayatla temassız, kuru bir bilgi yığınına dönüştü. Okuyoruz, ezberliyoruz, tartışıyoruz; ama ne yazık ki yaşamıyoruz ve anlamıyoruz . ​I. Kitap Yüklü Eşekler: Bilginin Ağırlığı ​Kur'an-ı Kerim, bu trajik hâli, tarihin en sarsıcı benzetmelerinden biriyle anlatır: ​“Tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıya...

Bilinçle Yürüyen Din 🧭

Resim
  ​Bilinçle Yürüyen Din: Korkudan Değil Hakikatten Doğan İman ​ I. Korkunun Gölgesindeki Din: Cehalet mi, Bilinç mi? ​Korku, insanın içgüdüsel savunma refleksidir; hayatta kalmayı sağlar, ancak hakikati göstermez. Korkan insan, sorgulamaz; sadece sığınır. Kur’an ise sığınmayı değil, bilinçli bir yönelişi (îmân) ister. "Gerçekten bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer 9) sorusu, tam da bu ayrımı ortaya koyar: Korku cehaletin kalkanıdır; bilinç ise hakikatin anahtarıdır. ​Bugün din, çoğu kez korku üzerinden yaşatılır: cehennem tehdidiyle, yasak listeleriyle, günah kataloğuyla… Oysa Kur’an, hakikat yolunun “takvâ” , yani bilinçli korunuşla yürüneceğini bildirir. Korkudan doğan dindarlık itaat üretir; ama bilinçten doğan iman, adalet üretir. ​ II. İman: Durağan Kabul Değil, Dinamik Yöneliş ​İman, bir kimlik değil, bir yöneliştir . Bu yöneliş, dışsal bir otoriteye değil, içsel bir farkındalığa dayanır. “Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra dosdoğru olanlar (Fussilet 30), inan...

İslam’ın Kaynak Krizi

Resim
​İslam’ın Kaynak Krizi: İlahi Din mi, Beşerî Araklama mı? ​Giriş: Tamamlanmış Din ve Bulanıklaşan Vahiy ​İslam inancının temel direği olan Kur’an-ı Kerim, dinin kemale erdiğini açıkça ilan eder: “ Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’a razı oldum. ” (Mâide 5:3). Bu ayet, ilahi mesajın bütünlüğünü, tamamlanmışlığını ve herhangi bir eklemeye veya eksiğe ihtiyaç duymadığını kesinleştirir. ​Ancak tarih boyunca, bu tamamlanmış dinin saf kaynağına beşerî yorumlar, siyasi çıkarlar, kültürel gelenekler ve mezhepsel dogmalar eklenerek yeni bir “din dili” oluşturulmuştur. Bu yeni yapı, Allah’ın gönderdiği ilahi ilkeleri değil; mezhep, tarikat ve şahıs otoritelerinin şekillendirdiği beşerî kuralları merkeze almıştır. Sonuç, ne yazık ki “Allah’ın dini” olmaktan çıkmış, Allah’a rağmen veya O’nun otoritesini gasp ederek oluşturulan bir inanç sistemi haline gelmiştir. Vahyin saf suyu, tarihsel akış içinde bulanıklaştırılmış; “...

Koyunlaştırılmış Kitlesel Güç

Resim
Koyunlaştırılmış Kitlesel Güç “Koyun” derken hayvanın kendisinden ya da klonlamasından değil; insanların dogmalarla, kurulu sistemlerle, kör inançlar ve ritüellerle adeta kopyalanmasından, tek tipleştirilmesinden söz ediyoruz. Dünyada kurulan acımasız düzenler, doğduğumuz aileye, şehre, dine, devlete göre bizi kendi dogmalarına zincirliyor. İnsan çoğu zaman kendi iradesiyle değil, içine doğduğu “kirli atmosferle” şekilleniyor. Örneğin İran’da doğan biri Ayetullah’ı “din adamı” olarak görürken, aynı kişi Avrupa’da papazı, Hindistan’da Budist rahibi, İsrail’de hahamı, Türkiye’de şeyhleri ve imamları aynı konumda görecektir. Dogmaların Köleliği Otoriter yapılar, dogmaları dayatarak insanları özgür birey olmaktan çıkarır; onları kuklaya, makineye ve gönüllü askere dönüştürür. Bireyin yerine toplum, devlet, kurum, ırk, sermaye ve din adına konuşan yapılar söz sahibi olur. İsrail’de doğan biri Filistinlilere kurşun sıkar, ama Filistin’de doğsa aynı kurşun ona dönerdi. Irak’ın Şii k...

Allah’a Dönüş Kavramı 🕊️

Resim
🕊️ İstircâ (Allah’a Dönüş) Kavramı ve Kur’an’daki Tevhidî Anlamı (Bakara Suresi 156. Ayet Merkezli Bir Tahlil) 🌿 1. İstircâ Nedir? İstircâ , Kur’ân’da Bakara 2:156 ayetinde geçen “إِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ” ifadesinden türetilmiş bir terimdir. Sözlükte rücu‘ (رجع) kökünden gelir; “geri dönmek, yaptığı işten vazgeçmek, ilkeye dönmek” gibi anlamlara gelir. Terimleşmiş haliyle: Bir musibet karşısında müminin, ‘Biz Allah’a aitiz ve yalnızca O’na döneceğiz’ diyerek Allah’ın ilkelerine sarılacağını ilan etmesidir. 🧩 2. Ayetin Derin Manası (Bakara 2:156) "Onlar, kendilerine bir musibet isabet ettiğinde şöyle derler: 'Biz Allah’a aidiz ve O’na döneceğiz.'" Bu ifadede: Aidiyet : “Biz Allah’a aidiz” → Allah’a ait olmanın ve kul olmanın bilinci. Dönüş : “O’na döneceğiz” → Hem ölümden sonraki dönüş hem de hakikate dönüş anlamı taşır. 🔎 3. “Dönüş” Ne Demektir? İki temel yönü vardır: A. İrade ile dönüş (dünya hayatında) All...

Din, Devlet ve Laiklik 📚

Resim
📚 Din, Devlet ve Laiklik: Kur’an Perspektifinden Bir Ahlak ve Adalet İnşası Denemesi Özet Modern dünyada din-devlet ilişkileri, özellikle laiklik kavramı etrafında yoğun tartışmalara sahne olmaktadır. Bu çalışmada, Kur’an merkezli bir bakışla dinin ne olduğu, devletin fonksiyonu, laiklik ilkesinin sınırları ve ahlaki düzenin nasıl tesis edileceği üzerine odaklanılmıştır. Her bireyin başına bir polis dikilemeyeceği gerçeğinden hareketle, toplumsal düzenin sürdürülebilirliğinin sadece hukukla değil, ahlaki bilinçle sağlanabileceği savunulmuştur. Kur’an’daki “adalet”, “emanet”, “şûrâ” gibi ilkeler, hem bireysel hem de kurumsal düzeyde ahlaki bir zemin inşasına katkı sunar. Laiklik bu bağlamda, dinin devlet işleyişine dayatılmaması kadar, devletin de dini öğüt düzeyinin ötesine geçerek baskılamaması anlamında iki yönlü bir dengeyi gerekli kılar. --- Giriş Din ve devlet arasındaki ilişki, sadece teolojik değil aynı zamanda siyasi, hukuki ve felsefi bir meseledir. Bu ilişkinin çerçevesini b...

Kuran’da Adalet Temelli Devlet Düzeni

Resim
📘 Kur’an’da Adalet Temelli Devlet Düzeni: Laiklik, Tevhid ve Hüküm Üzerine Kavramsal Bir İnşa Giriş: Din, Devlet ve Hüküm Meselesi İnsanlık tarihi boyunca din ve devlet ilişkisi, toplumların en temel yapı taşlarından birini oluşturmuştur. Bu ilişkinin nasıl kurulması gerektiği ise her çağda tartışma konusu olmuştur. Modern çağın kavramsal çerçevesinde “laiklik” olarak tanımlanan yaklaşım, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını önerirken; geleneksel teokratik anlayışlar dini siyasetin merkezine yerleştirir. Kur’an ise ne salt laiklik gibi bir tarafsızlık ne de teokrasi gibi bir kutsallaştırma önerir. Onun önerdiği şey, adalet merkezli bir düzen, tevhid merkezli bir bilinç ve her topluluğun kendi kitabı doğrultusunda özgürce yaşamasına imkân tanıyan ilahi çoğulluktur. --- 1. Kur’an’da Adaletin Temel İlkesi Olarak Konumu Kur’an’da devlet, siyaset, toplum veya yönetim kavramları doğrudan kavramsallaştırılmaz; fakat bu alanların merkezine yerleştirilen bir ilke vardır: Adalet (el-...

Din ve Şehir 🏙️

Resim
🏙️ Din ve Şehir: Medine'nin Manasında Gizlenen Hakikât 📜 Giriş: Din, Sadece İnanç mı, Yoksa Birbirine Karşı Sorumluluk mu? Modern dünyada din çoğu zaman bireysel bir inanç biçimi olarak algılansa da, Kur’anî bağlamda din, insanın hem Allah’a hem de diğer insanlara karşı sorumluluğunu belirleyen kapsamlı bir toplumsal sözleşmedir. Bu sözleşmenin en yoğun biçimde tezahür ettiği yer ise şehirlerdir. Çünkü şehirler, insanın başkalarıyla sürekli temas hâlinde olduğu, hakların, sınırların ve düzenin yaşandığı ortak yaşam alanlarıdır. 🏛️ Medine: Bir Kavramdan Şehre Kur’an’da geçen "Medîne" kelimesi, yalnızca bir yerleşim yerini değil, aynı zamanda hukuk, düzen ve hak gözetimi içeren bir yapıyı ifade eder. Bu kelimenin kökü olan "d-y-n", "borçlu olmak", "karşılık vermek", "itaat etmek", "hesaba çekilmek" gibi anlamları barındırır. Aynı kökten türeyen "dîn", yalnızca Allah’a kulluk değil, aynı zamanda toplumsal ilişkil...

DİN ÖYLE BİR BOZULDU Kİ… 📉

Resim
📉 DİN ÖYLE BİR BOZULDU Kİ… “İlk Nebî Gelse Tanıyamaz, Son Nebî Gelse Redder” 🧭 Giriş: Tanınmaz Hale Gelen Din Kur’an’ın ifadesiyle din, Allah’a has kılınması gereken, yalnızca O’nun koyduğu ilkelerle şekillenen bir hayat sistemidir (bkz. Zümer 3).  Ancak bugün “din” adı altında yaşanan uygulamaların, geleneklerin, ritüellerin ve kabullerin çoğu, Kur’an’ın sunduğu saf tevhid ilkesinden uzaklaşmış, tarihsel süreçte katman katman eklenmiş hurafe, siyaset, kültür ve mezhebi taassupla şekillenmiştir. Öyle ki, ilk nebî Âdem, vahyedilen özüyle bu dini tanıyamaz hâle gelirken; son nebî Muhammed, bugün olanlara şahit olsa, “Benim dinim bu değil!” diyecektir. 🏛️ 1. Tevhidin Yerini Şirk Aldı Kur’an’ın baştan sona en temel mesajı tevhidtir: yalnız Allah’a kulluk, yalnız O’ndan yardım dilemek, yalnız O’nu otorite bilmek. (Fâtiha 1:5, Nahl 36). Ancak günümüzde insanlar Allah’a ortak koşmadan ibadet ettiklerini zannediyorlar. Oysa din adına: Allah’tan başkalarının sözü bağlayıcı kanun sayılıyo...