Kayıtlar

açıklaması etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kur’an’ın Evlilik Tasavvuru

Resim
​Kur’an’ın Evlilik Tasavvuru: Bir Varoluş Ayeti “ O’nun ayetlerindendir ki, size kendinizden eşler yarattı…” (Rûm 21) ​Kur’an, evliliği salt bir hukukî işlem veya kutsal bir tören olarak değil; insanın fıtratına yerleştirilmiş bir "ayet" (işaret) olarak tanımlar. Bu bakış açısı, evliliği şekilden öze, gelenekten ahlâka taşır. ​1. Ayet Olarak Evlilik (Rûm 30/21) ​Evlilik, Allah’ın varlığına ve rahmetine dair okunması gereken bir işarettir. ​ İşlevsel Değer: Nikâhın varlığı değil, ürettiği anlam önemlidir. ​ Süreç: Eğer bir birliktelik huzur üretmiyorsa, ayet "okunmuyor" demektir. Evlilik bir ibadet formu değil, bir ahlâk inşa alanıdır. ​2. Temel Amaç: Sekînet (Huzur ve Denge) ​Kur’an evliliğin merkezine cinselliği veya nesli değil, "sekînet" kavramını koyar. ​ Güven Limanı: Sekînet; iç huzuru, psikolojik dengeyi ve sarsılmaz bir güveni ifade eder. ​ Yük Ortaklığı: Evlilik, hayatın ağırlığına karşı iki insanın birbirine dayanak olmasıdır. ...

SALATI ALLAH NASIL ÖĞRETTİ ❗

Resim
📚 ALLAH’IN ÖĞRETMESİ Kur’an’da Öz–Şekil Dengesi, İkame İlkesi ve Vahyin Pratiğe Müdahalesi Kur’an’da yer alan “ Allah’ın öğretmesi ” (كَمَا عَلَّمَكُمْ / مِمَّا عَلَّمَكُمُ اللّٰهُ) ifadeleri, insanın kendiliğinden ürettiği pratikleri değil; doğrudan vahiy kaynaklı, yöntem, ölçü ve sınır tayin eden ilahî bir yönlendirmeyi ifade eder. Bu ilke, özellikle salât (Bakara 239) ve av hayvanlarının eğitimi (Mâide 4) örnekleri üzerinden incelendiğinde, vahyin pratiğe nasıl müdahil olduğunu ve öz–şekil ilişkisini nasıl kurduğunu açık biçimde ortaya koyar. Bu makale; özün (zikir ve helal rızık) sabit, şeklin ise (kıyam–rükû–secde yahut eğitilmiş av hayvanı) şartlara göre esneyebilen; ancak özün korunması için vahiy tarafından öğretilmiş bir ikame biçimi olduğunu savunur. Ayrıca salâtın tarihsel seyri ele alınarak, formdan önce anlamın varlığı ve İbrahimî gelenekteki kurumsallaşma süreci ortaya konur. I. VAHİY KAYNAKLI YÖNLENDİRME KAVRAMI Kur’an’daki “Allah’ın öğretmesi” (ta‘lîmullâh) ...

Canını ve Malını Satmak 💎

Resim
  ​💎 Canını Satmak: Allah ile Yapılan En Gerçek Ticaret ​ (Tevbe 9/111 Ayeti Üzerine Bir Manifesto) ​"Şüphesiz Allah, müminlerden canlarını ve mallarını , karşılığında onlara cenneti vermek üzere satın almıştır ..." (Tevbe, 9/111) ​I. 🥇 Tüm Pazarları Geçen Sözleşme ​Dünya, her gün milyonlarca alışverişin döndüğü devasa bir pazar yeridir. Kimi üç kuruşluk kâr için alır satar, kimi itibar uğruna ruhunu bile pazara sürer . Ama Kur’an, öyle bir ticaretten bahseder ki, bütün borsaları, kasaları ve dünya pazarlarını anlamsız bırakır: ​ Allah'ın müminlerle yaptığı İlahi Alışveriş. ​Burada tablo nettir: Alıcı Allah , Satıcı Mümin , Meta Can ve Mal , Bedel ise Cennettir . Bu anlaşmanın sözleşme kâğıdı Kur’an, mührü ise insanın kalbidir. Bu, iki tarafın da asla zarar etmeyeceği tek ticarettir. ​II. 🗡️ Can ve Malı Satmanın Gerçek Anlamı ​Bu ayeti yüzeysel okuyanlar, hemen savaş meydanını, "Allah yolunda ölümü" düşünür. Oysa Kur’an'daki "Nefs"...

Islık çalmak (mukâ) ve El çırpmak (tasdiye) 

Resim
Enfâl 35'teki Ritüel Eleştirisi: Mukâ ve Tasdiye'nin Kur'anî Anlamı ​Giriş: Kutsal Eylemin Biçimsel Dökülüşü ​Kur’an-ı Kerim’in Enfâl Sûresi 35. ayeti çarpıcı bir ritüel eleştirisi sunar: ​“Onların Beyt yanındaki salâtları, yalnızca ıslık çalmak (mukâ) ve el çırpmaktan (tasdiye) ibarettir.” (Enfâl, 8/35) ​Bu ayet, Mekkeli müşriklerin Kâbe çevresindeki ibadet pratiğini ironik bir dille tasvir ederken, ibadetin özünden koparak anlamsız bir gürültü ve gösteriye dönüşmesini eleştirmektedir. Ayetteki "salât" kelimesinin bu bağlamda kullanılması, görünürdeki bir dindarlığın içtenlik ve bilinçten yoksunluğunu vurgular. ​I. Kavramsal Tahrifat: "Salât"tan "Mukâ" ve "Tasdiye"ye ​Kur’an'da "salât" kavramı, genellikle bilinçli yöneliş, Allah ile bağ kurma, teslimiyet ve öğretiyi canlı tutma anlamlarını taşır (örneğin: 6/162, 11/87). Enfâl 35 ise bu yüce anlamın tam tersini gösterir: ​ Mukâ (Islık Çalma): Dinin, ruhani derinli...

NEBÎ’YE DİRENME EMRİ 🔥

Resim
  ​🔥 NEBÎ’YE DİRENME EMRİ: Dinî Otoriteye Karşı Vahyin İLAN EDİLMİŞ BAĞIMSIZLIĞI (Ahzâb 1–3 Analizi) ​Giriş: Vahyin Karantinası ​Ahzâb Suresi’nin ilk üç ayeti, sıradan bir ahlaki öğütten ibaret değildir; bilakis, nebevî makama yöneltilen radikal bir bağımsızlık manifestosudur. Bu ayetler, din tarihinin en kritik sorusunu sorar: İnsanlar, din adına peygambere bile yol gösterebilir mi? ​Yüzeyde "kâfirlere ve münafıklara itaat etme" emri basit görünse de, derinlikte bu, dini otoriteleşmeye, toplumsal baskıya ve hatta "dini kisveye bürünmüş" politik yönlendirmeye karşı vahyin özerkliğini savunan, kökten bir red belgesidir. Kur’an, bu uyarıyla Nebî’yi, sadece ve sadece Allah’tan gelen bilgiye teslim olmaya çağırır; hiçbir insani, geleneksel, politik ve hatta 'dini' kabul edilen güce boyun eğmemesini emreder. Bu, Nebî’nin din üzerindeki "insan vesayeti"ne karşı karantinaya alınmasıdır. ​1. Dini Dikteye Meydan Okuma: Hakikati Örtenler ve İki Yüzlül...

Evrensel Vahyin Sınavı

Resim
  Evrensel Vahyin Sınavı: Arap Kültürüne Boca Edilmiş Bir Din Mi? ​1. Evrensel Olanın Tahribi: Mesajın Kabuğa Hapsolması ​ Kur’an , kendini coğrafyaların ve kavimlerin ötesinde konumlar. "Âlemler için bir uyarı" (68:52) ve "bütün insanlara tebliğ" (34:28) olarak tanımlanması, onun muhatabının belirli bir etnik grup veya kültür değil, insan fıtratı olduğunu gösterir. Vahyin özü evrenseldir; değerleri (adalet, merhamet, tevhid) her çağ ve mekânda geçerlidir. ​Ne var ki, bu evrensel ilke ve değerler, onları taşıyan toplumların tarihsel, coğrafi ve kültürel kabuklarına hapsedilmiştir. ​İşte en büyük yanılgı tam da burada başlar: Vahiy, belirli bir dilde inmiştir; fakat o dilin kültürü değildir. ​2. Dil Bir Araçken Nasıl Kutsal Bir Amaca Dönüştü? ​Vahiy, ilk muhatap olan Arap toplumuna hitap etmek için Arapça indirilmiştir. Bu bir zorunluluk, bir iletişim aracıdır. Ayet bunu açıkça formüle eder: ​ “Biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik ki anlayasınız.” ( Yu...

Kuran'ı Susturma Stratejisi: "Gürültü" Taktikleri

Resim
  Fussilet Suresi'nin 26. ayet (" İnkâr edenler dediler ki: ‘Bu Kur’an’ı dinlemeyin, okunurken gürültü çıkarın ki galip gelesiniz.’ " Kur'an'ı Susturma Stratejisi: "Gürültü" Taktikleri ​Fussilet Suresi'nin 26. ayeti, sadece tarihsel bir direnişi değil, hakikatin her dönemde maruz kaldığı evrensel bir zihniyeti resmeder. Burada dikkat çekici olan, bu sözün belki de hiç kimse tarafından açıkça dillendirilmemiş olmasıdır; ama fiilen yaşanmış, davranışla, tutumla, sessiz direnişle söylenmiştir. Rabbimiz, insanların iç dünyasındaki bu "hal dilini" kelimelere dökmüş, onları konuşturmuştur. ​1. Sessiz Söylenmiş Bir Söz: "Dinlemeyin" ​Kur’an’ın karşısında alınan ilk tavır, kulak kapatmadır. Bu, sadece fiziksel bir işitme engeli değil; zihinsel ve vicdanî bir dirençtir . ​ “Dinlemeyin!” — yani duymayın, etkilenmeyin, değişmeyin. Bu söz, insanın kendi içindeki korkudan, konforundan ve alışkanlıklarından beslenir. Çünkü Kur’an’ı din...

Esfel-i Safilin: Rezillik Seviyesi 🧩

Resim
Esfel-i Sâfilîn: İnsanın Ontolojik Rezilliği mi, Vahyin Terk Edilişinin Sonucu mu? Kur’an’ın kısa fakat muazzam mesajlarla dolu sûrelerinden biri olan Tîn Sûresi , insanın yaratılış gayesi, ontolojik yolculuğu ve nihai akıbeti hakkında sarsıcı bir özeti barındırır. Bu sûrede geçen şu ifade, sadece bir ahlâkî düşüşü değil, aynı zamanda bilinç düzeyinde bir kopuşu anlatır: “Sonra onu, ‘esfel-i sâfilîn’e döndürdük.” (Tîn 95:5) 🧩 "Esfel-i Sâfilîn" Ne Demektir? Bu tamlama, hem mekân zarfı (yerin en altı), hem de sıfat (ahlâkın en çürüğü) olarak işlev gören çok yönlü bir ifadedir. Türkçedeki en uygun karşılığı, “alçakların en alçağı” olabilir. Çünkü “alçak” sözcüğü, hem ahlaki çöküntüyü hem de ontolojik düşüklüğü birlikte dile getirir. Bu yönüyle “esfel-i sâfilîn” ifadesi, insanın sadece yaşlılıkla gelen bir düşkünlük hâlini değil; hakikate karşı bilinçli körleşmesini, anlamdan kopuşunu ve hayvanî dürtülere esir düşmesini anlatır. 🧨 Geleneksel Yorumlara Eleştire...

İsa Nebi’nin Beşikte Konuşması !

Resim
İsa Nebi’nin Beşikte Konuşması: Kur’an Bağlamında Dilsel ve Anlamsal Bir Değerlendirme Bu çalışma, Kuran’da İsa Nebi’nin beşikte konuşmasını anlatan ayetlerin dilsel ve bağlamsal bir incelemesini sunmakta; klasik tefsirlerin mucizevi bir bebeklik konuşması yorumundan bağımsız bir alternatif okuma önermektedir.  Metin analizi, anlatıdaki bağlaç kullanımı, zaman kipleri ve anlatımsal tutarlılık üzerine odaklanmaktadır. Kuran’da İsa Nebi'nin doğumu ve beşikte konuşması sahnesi (Meryem 19:26-33; Âl-i İmrân 3:46; Mâide 5:110), tefsir tarihinde yaygın olarak mucizevi bir olay olarak yorumlanmıştır. Bununla birlikte, ayetlerin dilsel yapısı ve bağlamsal dizilimi, olayın düşünüldüğü gibi olmadığına işaret etmektedir. Zira ne hristiyan ne de yahudi kaynaklar bu yaşandığı iddia edilen olağanüstülükten de bahsetmezler. En radikaller bile bu tip bir beşikte konuşmayı dillendirmezler.  Bu makale, İsa Nebi’nin konuşmasının gerçekleşme zamanına dair Kur’an’dan hareketle bir değerlendirme sun...

NEBİLERİ RAB EDİNMEK: DİNİ BOZMANIN EN İNCE FORMU

Resim
NEBİLERİ RAB EDİNMEK: DİNİ BOZMANIN EN İNCE FORMU --- ✨ 1. Giriş: Hüküm Yetkisi Kime Ait? İslam’ın özü, yalnızca Allah’ı rab olarak tanımaktır. “Rab” kelimesi, sadece yaratıcı değil; aynı zamanda terbiye eden, öğreten, yöneten, yasa koyan anlamlarını da içerir. Kur’an, bu sebeple hem din adamlarının hem de peygamberlerin rab edinilmesini yasaklamıştır. “Allah’ın size Kitap ve hikmet verdikten sonra, 'Allah’ı bırakıp bana kullar olun' demesi, bir peygamber için mümkün değildir. Ama der ki: ‘Kitabı öğretip okuttuğunuza göre artık Rabbe kullar olun!’” (Âl-i İmrân, 3/79) ⛔️ Demek ki nebi bile din adına yasa koyamaz, sadece vahyi öğretir. --- 📜 2. “Rab Edinmek” Ne Demektir? 🔍 “Rab edinmek”, sadece secde etmek, dua etmek değildir. Asıl anlamı şudur: ➡️ Bir kişiyi din adına öğretici, belirleyici ve hüküm koyucu otorite olarak görmek. 📚 Kur’an bunu şöyle örnek verir: “Onlar, Allah’ı bırakıp hahamlarını ve rahiplerini rabler edindiler…” (Tevbe, 9/31) 👤 Günümüzde Peygamber rab edilmi...

Zekatı Verirken Boyun Eğmek: Rükuda Zekat

Resim
Zekatı Verirken Boyun Eğmek: Rükuda Zekât Kur’an’da birçok ahlaki ilke, ritüel ifadelerin ötesinde bir zihin ve davranış dönüşümünü esas alır. Bunlardan biri de zekât kavramıdır. Zekât, sadece maddi bir ibadet değil, aynı zamanda bir arınma, tevazu ve toplumsal denge aracıdır. Mâide Suresi 55. ayette geçen "rükû hâlinde zekât verme" ifadesi, bu derinliği yansıtan nadide anlatımlardan biridir. Ayet şöyledir: “Sizin veliniz ancak Allah’tır, Resûlü’dür ve iman edenlerdir; onlar ki salâtı ikame ederler ve zekâtı verirlerken rükû hâlindedirler.” (el-Mâide, 5:55) Bu makalede, “rükû hâlinde zekât vermek” ifadesinin anlamı incelenerek, zekât ibadetinin yalnızca ekonomik değil, ontolojik ve ahlaki bir duruş olduğunu göstermek amaçlanmaktadır. --- 1. Rükû: Boyun Eğmenin Sembolü Rükû (ركوع) kelimesi Arapça’da “eğilmek, teslim olmak, kibri bırakmak” anlamlarına gelir. Kur’an’da hem bedensel bir hareket (namazdaki eğilme) hem de zihinsel bir teslimiyet hali olarak geçer. Rükû, secdeden ön...

İbrahim Nebî’nin Hanîfliği 🧭

Resim
Hanîf olmak, Kur’an’ın birçok yerinde geçen ve özellikle İbrahim peygamberle özdeşleştirilen bir kavramdır. Kelimenin kökü ve Kur’an’daki bağlamları incelendiğinde şu anlamlar öne çıkar: --- Etimolojik olarak " Hanîf ": Arapça'da ḥ-n-f kökünden gelir. “ Doğruya yönelen, eğrilikten yüz çeviren ” anlamındadır. Zıddı "cenîf"tir: "eğri, yamuk". Bazı araştırmacılar, bu kelimenin Süryanice/Habeşçe kökenli olabileceğini ve tek tanrıcılığı ifade ettiğini belirtir. --- Kur’an’da “Hanîf” Kavramı: Hanîf, özellikle İbrahim için kullanılan bir niteliktir. Şu ayetler önemlidir: “İbrahim ne Yahudi idi ne de Hristiyan. O hanîf idi, Allah’a teslim olmuştu (müslim idi); müşriklerden de değildi.”   (Âl-i İmrân 3:67)  “ Hanîf olarak yüzünü dine çevir, Allah’ın insanları üzerine yarattığı fıtrata… ” (Rûm 30:30) Bu ayetlerden şu sonuçlar çıkar: --- Hanîf Olmanın Özellikleri: 1. Şirkten uzak olmak: Hanîf kişi, Allah’tan başkasına ilahlık veya kutsallık atfetmez. 2. Fıtrata y...