Fıtrat Dininde İman
Fıtrat Dininde İman: Güven, Tanıklık ve Değişmez Yasalar
Kur’an’da iman, sanıldığı gibi ezberlenmiş maddelere verilen zihinsel bir onay değildir. İman; güvenmek, dayanmak ve yüzünü evrensel hakikate dönmektir.
“Yüzünü hanîf olarak dine çevir; Allah’ın insanları üzerine yarattığı fıtrata.” (Rûm, 30)
Bu perspektifte iman, körü körüne bir teslimiyet değil; Allah’ın insanın içine, tarihe ve yeryüzüne koyduğu rehberliğe duyulan sarsılmaz güvendir.
1. Meleklere İman: İç Sese Güvenmektir
Melek, ilahî işlevin, bilinç uyarısının ve şahitlik mekanizmasının adıdır.
Fıtrî Pusula: Şems Suresi (7–8), nefse iyinin ve kötünün ilham edildiğini bildirir. İnsan, okuldan veya kültürden önce özündeki bu sesle doğruyu bilir.
Vicdanın Şahitliği: İçimizdeki “Bu yanlış!” diyen ses, meleki bir tanıklıktır. Meleklere iman; bu içsel pusulayı susturmamak, onun doğruluğuna güvenmektir.
2. Kitaplara İman: İlahi Yasalara Güvenmektir
Kitaplara iman, mushafı yalnızca kutsal bir metin olarak algılamak değildir. Asıl iman; Rabb’in yeryüzüne ve evrene koyduğu değişmez yasalara (Sünnetullah) güvenmektir.
Değişmez Sistem: Fiziksel, sosyal ve ahlaki yasalar Allah’ın “kitabı”dır. Kur’an, bu yasaların işleyişini beyan eder; bu düzende keyfilik, sapma veya çelişki yoktur.
Güvenin Kaynağı: Kitaba iman etmek; adaletin huzur, zulmün ise kaos üreteceği ilkesine güvenmektir. Yerçekimi yasasına nasıl güveniliyorsa, Allah’ın ahlaki ve toplumsal yasalarının da şaşmayacağına güvenmektir.
Önemli Not (Tahrif Meselesi): Kitaplara iman; tarih içinde tahrif edilmiş, bağlamından koparılmış veya insan eliyle mesajı kaydırılmış önceki metinlerin bugünkü formlarına iman etmek anlamına gelmez. Kur’an’ın tasdik ettiği şey, önceki vahiylerin aslı ve özüdür. Dolayısıyla iman; Yahudi ve Hristiyan geleneklerinde korunmamış anlatılara değil, Allah’tan gelen vahyin değişmez ilke ve yasalarına yöneliktir. Kur’an, bu anlamda hem muhafız hem ölçüdür.
3. Rasullere İman: İnzal Edilen Mesaja Güvenmektir
Rasullere iman, şahısları kutsallaştırmak değil; onlar aracılığıyla inzal edilen ilahî mesajın hakikatine güvenmektir.
Mesajın Elçisi: Rasul, mesajın kendisi değil; emanetçisidir. Ona iman; getirdiği mesajın fıtrata uygunluğuna ve insanı karanlıktan aydınlığa çıkaracak yegâne rehber olduğuna güvenmektir.
Örnekliğin Şahitliği: Rasul, inzal edilen mesajın hayatta nasıl karşılık bulduğunun canlı kanıtıdır. Rasule güvenmek, mesajın uygulanabilirliğine güvenmektir.
Sonuç: İman Bir “Emin Olma” Hâlidir
Fıtrat dininde iman, şu üçlü güven mekanizmasıyla insanı özgürleştirir:
Meleklere İman: İçimizdeki uyarıcı sesin doğruluğuna güvenmek.
Kitaplara İman: Yeryüzündeki değişmez ilahî yasalara güvenmek.
Rasullere İman: İnzal edilen mesajın rehberliğine güvenmek.
Bu anlayışta iman; korku değil, güven üzerine kuruludur. İnsan; yeryüzündeki yasaların değişmeyeceğini (Kitap), içindeki sesin aldatmayacağını (Melek) ve gelen mesajın (Rasul) fıtratıyla tam uyumlu olduğunu bilerek mü’min (güvenen ve güvenilen) olur.
“Allah, iman edenlerin velisidir; onları karanlıklardan nura çıkarır.” (Bakara, 257)
UYARI / HATIRLATMA

Yorumlar
Yorum Gönder