🕌 MESCİD Mekânî Boyut: Allah’a Adanmış Alan
Kur’an çerçevesinde "mescid" (مَسْجِد), kelime anlamı itibariyle "secde edilen yer" demektir. Secde (سجود) ise Kur’an’da sadece yere kapanmak anlamında değil, boyun eğmek, teslim olmak, alçakgönüllülükle yönelmek anlamlarında kullanılır. Dolayısıyla mescid, Allah’a secdeyle yönelinen, O’nun otoritesine boyun eğilen mekân veya ortam anlamına gelir.
Kur’an’daki kullanımlarına bakıldığında "mescid" kavramı üç temel boyutta ele alınabilir:
---
1. Mekânî Boyut: Allah’a Adanmış Alan
Kur’an’da “mesâcid” çoğuluyla birlikte, Allah’a adanmış ve yalnızca O’nun isminin anılması gereken mekânlar olarak tanımlanır:
> “Ve mescitler yalnız Allah’a aittir. O hâlde Allah ile birlikte kimseye dua etmeyin.”
(el-Cinn, 72/18)
Burada mescid, yalnızca Allah’ın egemenliğini kabul eden bir alanı temsil eder. Dolayısıyla herhangi bir otoriteyi, aracı kurumları ya da putlaştırılmış figürleri yücelten bir yapı, Allah’a ait bir mescid olamaz.
---
2. Tevhidî Boyut: Egemenliğin Yalnız Allah’a Ait Olduğu Alan
Kur’an, mescid kavramını tevhid ilkesiyle ilişkilendirir. Örneğin:
> “Mescid-i Harâm”: Mekke’deki Beyt’in bulunduğu alan. Bu mescid, sembolik olarak tüm insanlık için tevhid merkezidir (Bakara 2/125-144).
Kur’an’a göre burası sadece Allah’a tahsis edilmiş ve şirkten arındırılmış bir alandır.
“...Orada ortak koşanlar için ibadet etmek söz konusu değildir.”
(Tevbe, 9/17-18)
Yani mescid, yalnızca Allah’a boyun eğilen, egemenliğin bölüştürülmediği bir alandır. Şirkle (ortak koşmakla) kirletilen bir alan artık "mescid" niteliğini yitirir.
---
3. Sosyolojik Boyut: Birlikte Secde Edilen Ortam
Kur’an’daki mescid tasavvuru, bireysel ibadet alanı değil, bir topluluğun birlikte Allah’a yöneldiği bir mekândır. Orası aynı zamanda bir öğrenme, danışma, öğütleşme, dayanışma ortamıdır.
Hz. Muhammed’in Medine’de kurduğu "mescid" de bir ibadethaneden çok, vahyin öğrenildiği, insanlar arasında adaletin konuşulduğu, toplumun meselelerinin görüşüldüğü bir vahiy merkezi gibiydi.
---
Kur’an’a göre "mescid" kavramı, basitçe bir ibadet mekânı değil;
Yalnız Allah’a yönelinen,
Hiçbir otoritenin ve aracı gücün kabul edilmediği,
Tevhid ilkesiyle inşa edilmiş,
Topluca secde edilen, öğrenilen ve birlik olunan bir alandır.
---
“Mescid-i Harâm”, “Mescid-i Aksâ”, “mesâcidullah” gibi özel kullanımlarla da detaylandıralım.
---
1. Mescid-i Harâm (المسجد الحرام)
Anlamı: "Haram (dokunulmaz/kutsal) mescid"
Kur’an’da Geçtiği Yerler:
Bakara 2/144, 149-150
Enfal 8/34-35
Tevbe 9/7, 9/19, 9/28
Hac 22/25
Fetih 48/25-27
Anlam ve İşlev:
Mescid-i Harâm, İbrahim ve İsmail’in kurduğu Beyt’in (Bakara 2/125) etrafını ifade eder.
Yön tayini (kıble), hac organizasyonu, şirkten arındırılmış birliğin merkezi gibi görevler yüklenmiştir.
Burası tüm insanlık için kurulmuş **ilk ev (beyt)**tir:
> “Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk beyt, Bekke’deki kutlu ve âlemler için rehber olan (ev)dir.” (Âl-i İmrân 3/96)
Kur’an’a göre bu mescidin temel özelliği:
Yalnız Allah’a ibadete açık olması
Hiçbir müşrikin burada egemenlik kurmaması
İnsanlar arasında eşitlik ve barışın korunmasıdır.
> “Oraya yalnız Allah’a inananlar girebilir; müşrikler artık yaklaşmasın.” (Tevbe 9/28)
---
2. Mescid-i Aksâ (المسجد الأقصى)
Anlamı: "En uzak mescid"
Kur’an’da Geçtiği Yer:
Sadece İsra 17/1'de geçer:
> “Kulunu, geceleyin Mescid-i Harâm’dan çevresini bereketli kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya yürüten Allah noksan sıfatlardan uzaktır.”
Anlam ve Konum:
“En uzak mescid” ifadesiyle, coğrafî değil, işlevsel bir uzaklık ima edilir.
Bu ifadenin geçtiği ayette Miraç değil, İsra (gece yürüyüşü) olayı anlatılır.
Kur’an burada Aksâ mescidini, önceden Allah’a ibadet edilen ama zamanla yozlaşan bir bölgeyi temsil eden sembolik bir mekân olarak kullanır.
Not: Kur’an, Mescid-i Aksâ’nın yerini Kudüs olarak açıkça belirtmez. Ancak tarihsel ve klasik tefsirlerde bu yerin Kudüs’teki Süleyman Mabedi olduğu düşünülür.
Kur’an’ın amacı ise orayı coğrafyadan çok, vahiy zincirinin bir halkası olarak vurgulamaktır.
---
3. Mesâcidullah (مساجد الله)
Yani "Allah’ın mescitleri"
Kur’an’da Geçtiği Yerler:
Bakara 2/114
Tevbe 9/17-18
Cin 72/18
> “Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inananlar, salâtı ikame edenler, zekâtı verenler ve Allah’tan başkasından korkmayanlar imar eder.” (Tevbe 9/18)
Anlam:
Mescitlerin Allah’a ait olması demek, hiçbir otoritenin burada sözü geçmemesi demektir.
Bir mescidin "Allah’a ait" olması için;
Allah’tan başkasına dua edilmemesi
Hiçbir aracı otoritenin kutsallaştırılmaması gerekir.
---
4. Mescid Kurucuları ve Engelleyicileri
Kur’an’da mescidlerin doğru şekilde inşa edilmesi kadar, onların engellenmesi de gündeme getirilir:
> “Allah’ın mescitlerinde O’nun isminin anılmasını engelleyen ve onların yıkımı için çalışan kimseden daha zalim kim olabilir?” (Bakara 2/114)
Yani mescid sadece bina değil, anlam ve amaç taşıyan bir yapıdır. Anlamı bozulursa mescid değil, bir şirk alanına dönüşür.
---
MESCİD İTTİHAZI
Ashâb-ı Kehf kıssasında geçen "mescid ittikhazı" meselesi, genellikle yanlış anlaşılmış veya tarihsel-dinsel önyargılarla şekillenmiş bir ifadedir. Kur’an'da bu konu yalnızca Kehf Suresi 21. ayette geçer:
Kehf 18/21:
> "Böylece onları (insanlara) bildirdik ki, Allah’ın vaadinin gerçek olduğunu ve kıyametin şüphesiz geleceğini bilsinler. Onların işi hakkında tartışırlarken, 'Üzerlerine bir bina yapın' dediler. Rableri onları daha iyi bilir. Onların işlerine galip gelenler ise, 'Mutlaka onların üzerine bir mescid edineceğiz' dediler."
---
Bu Ayeti Anlamak İçin Bazı Sorular:
1. Kim bu bina inşa etmek isteyenler?
Ayet açıkça bu sözü söyleyenlerin "emr-i galip olanlar" olduğunu söylüyor:
> قَالَ ٱلَّذِينَ غَلَبُوا۟ عَلَىٰٓ أَمْرِهِمْ
Yani yöneticiler, otorite sahibi kimseler…
2. Amaç ne?
Ashâb-ı Kehf’in yaşadığı bu olağanüstü olayı kendi çıkarlarına alet ederek, onların bulunduğu yere bir tür kutsal mekân inşa etmek. Bu davranış, Kur’an'da olumlu bir tavır olarak sunulmaz.
---
Kur’an’ın Tutumu Nedir?
Kur’an ayette sadece olup biteni nakleder, onaylamaz. Bu çok önemlidir. Yani:
Ayet, bir tarihi tutumu aktarır: İnsanlar kutsal bir olay yaşandığında orayı bina inşa ederek dönüştürme eğilimi gösterir.
Ama Kur’an’ın buna olumlu bakıp bakmadığına dair bir onay vermez. Aksine bu tutum, Kur’an’ın tevhid ve sadelik anlayışıyla örtüşmez.
---
Kur’an Bağlamında Değerlendirme:
Kur’an’ın mescid anlayışı, yalnızca Allah’a yönelme ve şirkten arınma ilkesine dayanır. Fakat Kehf 21’deki yaklaşım, bir olayı kutsal mekâna dönüştürme, bir tür şahıs veya nesne merkezli kutsallaştırma eğilimidir.
Bu, Kur’an’ın tevhidî çizgisiyle çelişir. Dolayısıyla:
Bu ayetteki "bina yapalım" önerisi, Kur’an’ın desteklediği bir pratik değil;
İnsanların tarih boyunca şahısları, kabirleri, olayları kutsallaştırarak onları mescidleştirme eğilimine dair eleştirel bir anlatımdır.
---