Allah, Rasul ve Kelimeler
Allah, Rasul ve Kelimeler
Kur’an’da İman Hiyerarşisi
Kur’an, imanı kişilere değil hakikate, şahıslara değil kelimelere bağlayan bir kitap olarak konuşur. Bu yönüyle din adına üretilmiş tüm ara otoriteleri, rivayet merkezli anlayışları ve kutsanmış şahıs kültlerini kökten sorgular. A‘râf Suresi 158. ayet, bu ilkeyi en berrak haliyle ortaya koyan ayetlerden biridir.
Ayetin Merkez Cümlesi
“Öyleyse Allah’a ve Allah’a ve O’nun kelimelerine iman eden ümmî nebî olan elçisine iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.” (A‘râf 158)
Bu ayette iman çağrısı üç kavram etrafında örülür:
Allah
Rasul
Kelimeler
Ancak dikkat edilirse, ayet bu üçlü arasında kesin bir hiyerarşi kurar.
1. Allah: Mutlak Kaynak
Ayet, iman çağrısına Allah’ın sıfatlarıyla başlar:
Göklerin ve yerin mülkü O’nundur
Dirilten ve öldüren O’dur
O’ndan başka ilah yoktur
Bu vurgu, otoritenin mutlak ve tek kaynağının Allah olduğunu bildirir. Din, ne toplumun geleneğine ne de seçkin bir sınıfın yorumuna dayanır; ilahi mülkiyet ve ilahi kelam esas alınır.
2. Rasul: Kaynak Değil, Taşıyıcı
Ayet, Rasul’ü tanıtırken onu şöyle tarif eder:
“Allah’a ve O’nun kelimelerine iman eden…”
Yani Rasul:
Kendi adına konuşan biri değildir
İnanç üreten bir figür değildir
Kelimelere iman eden ilk muhataptır
Bu ifade son derece kritiktir:
Kur’an, “Rasul’e iman edin” derken Rasul’ün şahsına değil, Rasul’ün iman ettiği şeye iman edilmesini ister.
Bu durum, Rasul’ü:
Kutsanmış bir otorite olmaktan çıkarır
Örnek bir bilinç ve tanıklık konumuna yerleştirir
3. Kelimeler: Asıl İman Nesnesi
Ayetin kilit noktası burasıdır: “kelimelerine iman”
Kur’an’da “kelimeler” (kelimât):
Vahyin kendisini ifade eder (En‘âm 115)
Değiştirilemez ilahi ölçüdür (Kehf 27)
Hak ile batılı ayıran kriterdir
“Rabbinin sözü doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır.” (En‘âm 115)
Bu yüzden Kur’an’da iman:
Hadislere
Rivayetlere
Mezhepsel kabullere
Beşerî yorumlara
değil; Allah’ın kelimelerine bağlanır.
İman – İttiba Ayrımı
A‘râf 158’de iki ayrı fiil kullanılır:
İman edin
Uyun (ittiba edin)
İman:
Allah’a ve kelimelere yöneliktir
İttiba:
Rasul’ün bu kelimelerle kurduğu bilinç ve duruşa yöneliktir
Bu ayrım ortadan kaldırıldığında:
Rasul kaynaklaştırılır
Sözleri vahiy seviyesine çıkarılır
Din, Kur’an merkezinden kaydırılır.
Ümmî Nebî Vurgusu
Ayetin Rasul için “ümmî” sıfatını kullanması da tesadüf değildir. Bu ifade:
Önceki dini otoritelerden bağımsızlığı
Kitabî sınıflara dayanmayan bir vahiy alıcılığını
Saf, doğrudan ve arı bir kelime ilişkisini
ifade eder. Yani Rasul’ün gücü, kültürel mirastan değil kelimelerden gelir.
Sonuç: Din Şahısla Değil, Kelimeyle Ayakta Durur
A‘râf 158 şunu net biçimde öğretir:
Allah → Kaynak
Kelimeler → Ölçü
Rasul → Tanık ve örnek
Bu denge bozulduğunda:
Kelimenin yerine kişi geçer
Vahyin yerine rivayet geçer
Tevhidin yerine örtük bir şirk oturur
Kur’an ise bu ihtimali baştan kapatır ve insanı tekrar kelimeye, yani Allah’ın değişmez sözlerine çağırır.
UYARI / HATIRLATMA



Yorumlar
Yorum Gönder