SÂMİRÎ ZİHNİYETİ (Rivayet, Hadis ve Rasul İzi)
SÂMİRÎ ZİHNİYETİ
Rivayet, Hadis ve Rasul İzi
Din Adına Söz Üretmenin Kur’anî Teşhiri
Kıssadan Kurumsallaşmaya
Kur’an’da Sâmirî kıssası, yalnızca bir anlık sapmayı değil; zamanla kurumsallaşan bir zihniyetin doğuşunu anlatır. Bu zihniyet, vahiy sürerken söz üretme cüretini gösterir; peygamber hayattayken peygamber adına konuşur; ilahî mesajı “eksik” kabul ederek onu tamamladığını iddia eder.
Bu makalede üç kritik başlık üzerinden Sâmirî zihniyetinin yapısal anatomisi ortaya konacaktır:
-
Sâmirî – hadis/rivayet kültürü paralelliği
-
Buzağının “böğürmesi”nin sembolik anlamı
-
“Eserden aldım” (Tâhâ 96) ifadesinin çözümlemesi
Amaç; şahısları değil, mekanizmayı ifşa etmektir.
1. Sâmirî – Rivayet Kültürü Paralelliği
“Peygamber Adına Konuşma” Geleneğinin Doğuşu
Sâmirî’nin temel özelliği, vahyi reddetmemesidir. Tam tersine:
-
Musa’yı inkâr etmez
-
Allah’ı reddetmez
-
Vahye düşmanlık ilan etmez
Onun yaptığı şey çok daha ince ve tehlikelidir:
Vahyin yetmediğini ima ederek, onu sözle tamamlamak
Bu, Kur’an’ın ifadesiyle açık bir küfür dili değil; meşruiyet dili kullanılarak yapılan bir yetki gaspıdır.
Paralellik Mekanizması
Sâmirî’nin yöntemi ile sonraki dinî rivayet kültürünün yöntemi aynıdır:
| Sâmirî | Rivayet Kültürü |
|---|---|
| “Bu sizin ilahınız ve Musa’nın ilahıdır” | “Peygamber böyle buyurdu” |
| “Musa unuttu” | “Ayet genel, ama hadis özel” |
| Somut put | Metinleştirilen söz |
| Kalabalığı ikna | Geleneği kutsama |
Buradaki ortak nokta şudur:
Peygamber, vahyi getiren olmaktan çıkarılıp; sözü sonradan açıklanan bir figüre dönüştürülür.
Bu, Kur’an açısından kabul edilemezdir.
Kur’an’ın peygamber tasviri nettir:
“Rasûl’e düşen yalnızca apaçık tebliğdir.” (Nûr 54)
Sâmirî zihniyeti ise şöyle der:
“Tebliğ edildi ama anlaşılmadı, biz açıklayalım.”
İşte rivayet kültürünün çekirdeği budur.
2. Buzağının Böğürmesi
Putun Değil, Sözün Konuşması
Kur’an, buzağıyı şöyle tanımlar:
“Onlara böğüren bir ceset çıkardı.” (Tâhâ 88)
Burada kritik olan buzağının kendisi değil, ona yüklenen özelliktir:
-
Konuşuyor gibi algılanması
-
Tepki veriyor hissi
-
İlahi canlılık atfedilmesi
Buzağı böğürür, çünkü anlam üretmez ama etki üretir.
Sembolik Okuma
Kur’an’da “ses” çoğu zaman hakikat anlamına gelmez. Aksine:
-
Gürültü vardır
-
Duygusal etki vardır
-
Ama aklî ve ahlâkî içerik yoktur
Buzağının böğürmesi şunu temsil eder:
İçeriği olmayan ama kalabalığı etkileyen dinî söylem
Bu yüzden buzağı:
-
Ayet okumaz
-
İlke koymaz
-
Sorumluluk yüklemez
Ama tatmin eder.
Bu, bugün şu biçimde yaşar:
-
Süslü vaazlar
-
Menkıbeler
-
Gözyaşı üreten anlatılar
-
Sorgulamayı kapatan “manevî” atmosfer
Kur’an’ın diliyle:
“Onların sözleri seni hayran bırakır ama kalpleri boştur.” (Münâfikûn 4 – anlam)
3. “Eserden Aldım” (Tâhâ 20/96)
Yetkisiz Bilgi Kaynağı İnşası
Sâmirî’nin en kritik itirafı şudur:
“Ben onların görmediğini gördüm;elçinin eserinden bir avuç aldım.” (Tâhâ 96)
Bu ifade, din adına söz üretmenin epistemolojik gerekçesini açık eder.
“Eser” Nedir?
“Eser” der.
Eser:
-
Dolaylı iz
-
Artık bilgi
-
Yoruma açık kalıntı
-
Metne dönüşmemiş çağrışım
Sâmirî şunu iddia eder:
“Herkesin erişemediği bir iz gördüm.”
Bu, elit bilgi iddiasıdır.
Bugünkü karşılığı:
-
“Bu ilim herkese verilmez”
-
“Avam bunu anlamaz”
-
“Bunun hikmeti başka”
Kur’an ise bu tür bilgiyi reddeder:
“Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.” (En‘âm 38)
Sâmirî zihniyeti şunu söyler:
“Kitap var ama yetmez.”
İşte kopuş noktası burasıdır.
Sonuç: Kur’an’ın Nihai Uyarısı
Sâmirî kıssası bize şunu öğretir:
-
Sapma, putla başlamaz
-
Sapma, sözle başlar
-
Sapma, peygamber adına konuşma ile kurumsallaşır
Kur’an Okuruna Son Soru
Bugün:
-
Ayetin önüne hangi söz geçiyor?
-
Peygamber, vahyin taşıyıcısı mı; açıklama malzemesi mi?
-
Din, metinle mi; anlatıcıyla mı ayakta duruyor?
Kur’an’ın tarafı nettir:
“Hüküm yalnızca Allah’ındır.” (Yûsuf 40)
Sâmirî zihniyeti ise her çağda şunu fısıldar:
“Allah söyledi ama ben daha iyi anlatırım.”
Ve her çağda bu fısıltı, din gibi sunulur.
UYARI / HATIRLATMA

Yorumlar
Yorum Gönder