Kayıtlar

tefsiri etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sâmirî Hadisesi ve Buzağı Sembolizmi

Resim
  🐮 Sâmirî’nin Buzağısı ve Kapitalizm Kur’an, insanlık tecrübesine yön verecek biçimde, hayatın her alanına dair örnekleri farklı şekillerde sunar. Bu çerçevede, kıssalar arasında en çok zikredilen şahsiyetlerden biri Hz. Musa’dır. Onun kıssası yalnızca tarihsel bir olgunun aktarımı değil; aynı zamanda her döneme hitap eden evrensel mesajlar içeren bir sembolizmi barındırır. Ne var ki bu kıssaların çoğu zaman salt tarihsel anlatılar olarak okunması, içerdiği evrensel ve çağlar üstü ilkelerin göz ardı edilmesine neden olmaktadır. Bu çalışmada, Hz. Musa kıssasının bir bölümü olan Sâmirî ve buzağı hadisesi ekseninde; din, mal, güç ve kitle psikolojisi arasındaki ilişkiler ele alınacak; kıssanın tarihsel bağlamından soyutlanarak çağdaş sosyoekonomik ve ideolojik yapılarla analojik bir karşılaştırması yapılacaktır. Bu analizle, Kur’an kıssalarının güncelliği ve yaşamsal gerçeklikle kurduğu bağ vurgulanacaktır. 1. Kur’an’da Hz. Musa ve İsrailoğulları’nın Temsilî Konumu Hz. Musa'nın...

Ökçeleri Üzerine Geri Dönmek

Resim
  Ökçeleri Üzerine Geri Dönmek: Kur’an’ın Müslümanlara Uyarısı Giriş Kur’an, sadece ilk muhataplara değil, tüm çağlara hitap eden evrensel bir kitaptır. O, geçmiş toplumların düştüğü hataları örnek göstererek sonraki nesilleri uyarır. Müslümanların da tarihin belirli dönemlerinde, Mekke müşriklerinin ya da önceki ümmetlerin hatalarına düşebileceğini haber verir. Bu nedenle Kur’an’daki “geri dönmek”, “arkaya dönmek” ya da “ökçeleri üzerinde gerisin geriye gitmek” uyarıları günümüz için son derece önemlidir. Bugün İslam adı altında yaşanan birçok inanç ve uygulamanın, aslında Kur’an’ın ilk mücadele ettiği şirk biçimlerinin yeniden üretimi olduğu dikkat çekmektedir. Dolayısıyla bu yazıda Âl-i İmrân 144, Mâide 21 ve Muhammed 25. ayetler merkezinde bu uyarıyı ele alacağız. Âl-i İmrân 144: Peygamber Merkezli Din Anlayışı Eleştirisi “Muhammed sadece bir elçidir. Ondan önce de nice elçiler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse ökçelerinizin üzerinde gerisin geriye mi dönec...

Kuran’da Meleklerin Kanatları

Resim
📖 Kur’an’da Meleklerin Cenahları, Savaşlarda Melek Sayıları ve Psikolojik Destek Unsurları 1. Giriş Kur’an’da melekler, çoğu zaman Allah’ın kudretini ve hayata müdahil olan kuvvetini temsil eder. Onlar insan zihninde ayrı yaratıklar gibi algılansa da, metnin bütünlüğü içinde daha çok ilahi destek ve işlevsel güçler olarak görünür. Meleklerin “ikili-üçlü-dörtlü cenah” sahibi olduklarının (Fâtır 35/1) belirtilmesi, savaşlarda binlerce melekle yardım vaad edilmesi (Âl-i İmrân 3/124-125; Enfâl 8/9-10), rüyada düşmanın az gösterilmesi (Enfâl 8/43-44) ve yağmurun indirilmesi (Enfâl 8/11) aynı temaya işaret eder: Müminlere moral ve motivasyon kazandırmak. 2. Cenah Kavramı: Katmanlı Güç “Cenah” Arapçada kanat, yan, destek anlamlarına gelir. Kuşun kanadı nasıl denge ve uçuş sağlar ise, meleklere nispet edilen ikili-üçlü-dörtlü cenahlar da Allah’ın yardımının katmanlı kuvvetini simgeler. Bu sembol, fiziksel organı olan varlıkları değil, ilahi desteğin çeşitlilik ve yoğunluğunu anlatır. Psikoloj...

Kuranda Taş Benzetmesi ve Amellerin Boşa Çıkması

Resim
Kur’an’da Taş Metaforu ve Amellerin Boşa Çıkması 1. Giriş Kur’an, soyut hakikatleri somutlaştırmak için sık sık metaforlar kullanır. Bunlardan biri de “taş” metaforudur. Taş, kimi zaman kalplerin katılığını, kimi zaman hakikatin saklandığı derinliği, kimi zaman da amellerin boşa çıkmasını temsil eder. Özellikle Bakara 264. ayet, riya ile yapılan iyiliklerin akıbetini çarpıcı bir taş benzetmesiyle resmeder. --- 2. Boşa Çıkan Ameller: İnce Toprak Üzerindeki Taş Bakara 2/264:  “Sadakalarınızı başa kakma ve eziyet ile boşa çıkarmayın… Onun hali, üzerinde biraz toprak bulunan düz kayaya benzer; üzerine sağanak yağmur yağınca çıplak kalıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler.” Burada taş, içi boş ve verimsiz kalbi simgeler. Üstündeki ince toprak tabakası, dışarıdan bakıldığında iyilik zannedilen, fakat kök salamayan amellerdir. Yağmur (imtihan, hakikat veya kıyamet günü) geldiğinde bütün maskeler silinir; geriye çıplak taş kalır. --- 3. Katı Kalpler: Taş Gibi, Hatta Daha...

Şeytanın Yapılanı Güzel Göstermesi

Resim
 🌑 Şeytanın Amelî Süslemesi: Yapılanı Güzel Göstermek 1. Giriş Kur’an’da şeytanın en dikkat çekici özelliklerinden biri, insanlara yaptıklarını güzel göstermesidir. Bu sadece bireysel günahlarda değil, toplumsal düzenlerde, din anlayışlarında, hatta ibadetlerde bile görülebilir. Asıl tehlike şudur: İnsan kötülüğü kötülük olarak görse uzak durur; ama o kötülüğü iyilik zannettiğinde, ona tutkuyla sarılır. 2. Kavramsal Çerçeve Kur’an’da bu durum “züyyine lehüm a‘mâlühüm” ifadesiyle sık sık anlatılır: “Onlara yaptıkları (kötülükler) süslü gösterildi.” (En‘âm 6:43, Tevbe 9:37) “Allah dilediğini şaşırtır, dilediğini hidayete erdirir. Onlara amelleri süslü gösterildi.” (Ra‘d 13:33) Burada “süsleme” (tezyîn), bir şeyin hakikatini değiştirmek değil, algısını çarpıtmaktır. Yani pisliği altın bir tabakla sunmak. 3. Tarihten Örnekler Kavimlerin helakı: Nûh kavmi gemi çağrısını alaya aldı; çünkü putlarına tapmayı yüce bir ibadet sandılar. Firavun’un düzeni: Zulüm ve köleliği “medeniyet” ve “dü...

Kelâmullah: İşitilmesi Gereken Söz

Resim
Kelâmullah: İşitilmesi Gereken Söz Tevbe 6 Ayeti Bağlamında Kur’an’ın Kendisini Tanımlaması 1. Giriş Kur’an’da “kelâmullah” ifadesi yalnızca lafız değil, bizzat Allah’ın sözü anlamına gelir. Bu söz, insanların herhangi bir aracının, yorumunun veya geleneğinin üstünde konumlanır. Tevbe 6. ayet bu gerçeği çarpıcı bir şekilde açığa çıkarır: müşrik dahi olsa, bir insan “Allah’ın sözünü işitinceye kadar” korunmak zorundadır. Demek ki işitilmesi gereken şey, dini geleneğin sonradan ürettikleri değil, doğrudan Kur’an’ın kendisidir. --- 2. Ayetin Tahlili: Tevbe 6  “Eğer müşriklerden biri senden güvence isterse, Allah’ın sözünü işitinceye kadar ona güvence ver; sonra da onu güven içinde olacağı yere ulaştır. Çünkü onlar bilmeyen bir topluluktur.” Burada üç önemli vurgu vardır: Mekân değil, söz merkezdedir: Kâbe’ye gelmesi değil, “Allah’ın kelâmını işitmesi” esastır. İman şartı konmaz: Dinlemek, öğrenmek, işitmek yeterlidir. Zorlama yoktur. Cehalet vurgusu: Düşmanlıklarının sebebi hakikati b...

Attığın Zaman Sen Atmadın, Allah Attı

Resim
“Attığın Zaman Sen Atmadın, Allah Attı”: Kur’an’da Fiil, Fail ve Tevhid 1. Giriş Kur’an’da insan fiilleri çoğu kez çift yönlü anlatılır: Görünürde insan yapar, fakat hakikatte Allah’tır yaratan. Bu çerçevenin en çarpıcı örneği Enfâl Suresi 17. ayettir: “Onları siz öldürmediniz, Allah öldürdü. Attığın zaman sen atmadın, fakat Allah attı.” Bu ifade, hem insan iradesi ile Allah’ın kudreti arasındaki dengeyi, hem de savaşın mahiyetini ortaya koyar. --- 2. Ayetin Bağlamı: Bedir Savaşı Bedir, sayıca ve imkânca az bir topluluğun Allah’ın yardımıyla büyük bir orduyu yenmesidir. Burada Peygamber’in attığı bir avuç taş, düşman saflarında paniğe yol açmıştır. Olağan şartlarda bu sonuç mümkün değildir. Bu yüzden ayet, fiilin insana nispet edilmesini reddeder ve hakiki faili Allah’a bağlar. --- 3. Fiil ve Fail İlişkisi Kur’an, insana eylem sorumluluğu yükler; fakat fiilin yaratıcısını Allah olarak gösterir. İnsan irade eder ve çabalar (kesb). Allah yaratır ve sonucu takdir eder (halk). Bu, “sen att...

Hümeze ve Lümeze: Karakter Aşındırıcılar

Resim
Hümeze ve Lümeze: Karakter Aşındırıcıların Anatomisi Kur’an’ın Hümeze Suresi’nin başında hedef aldığı “hümeze” ve “lümeze” tipleri, sadece “gıybet eden, alaycı insanlar” olarak anlaşılırsa mesele yarım kalır. Bu iki kelime, Arap dilinin kök ve kalıp sisteminde çok daha derin, psikolojik ve toplumsal bir sabotajı işaret eder. 1. Dilbilimsel Kök Analizi هُمَزَة (hümeze) : همز (hemz) kökünden, fu‘aletün (فعلة) mübâlağa kalıbında bir ism-i faildir. Temel anlamı *“sıkmak, sakındırmak, baskı altına almak, dürtmek”*tir. Zamanla, arkadan ayıplayarak ve kötüleyerek birini bir şeyden alıkoymak, manevî baskı kurmak anlamını kazanmıştır. لُمَزَة (lümeze) : لمز (lemz) kökünden gelir. Yine fu‘aletün kalıbında mübâlağa ifade eder. Anlamı *“yüze karşı mimiklerle (kaş, göz, dudak hareketleriyle) rahatsız etmek, maneviyatını bozmak”*tır. Burada doğrudan, yüz yüze yapılan iğneleyici imalar ve psikolojik baskı söz konusudur. Bu kalıp Arapçada ضحكة (çok gülen) , لعنة (çok lânet eden) gibi ...

Kuranda HALİL "derin iz bırakma"

Resim
Halîl ve İmam: Kur’an’da İbrahim’in İki Sıfatının Birleşen Anlamı 1. Giriş Kur’an’da Hz. İbrahim’e atfedilen iki özel sıfat vardır: Halîl (خليل) — Nisa 125 İmam (إمام) — Bakara 124 Genelde halîl, “Allah’ın dostu” olarak çevrilir. Ancak kelimenin kök anlamı ve bağlam dikkate alındığında bu, İbrahim’in liderlik ve önderlik vasfını gölgeleyen eksik bir çeviri olur. Kur’an, İbrahim’in hem iz bırakan (halîl) hem de yol gösteren önder (imam) oluşunu tek bir bütün olarak sunar. 2. Halîl Kelimesinin Kökeni Halîl , sadece sevgi ve yakınlığı değil,  derin iz bırakma ,  yön verme  ve  çığır açma  gibi daha güçlü anlamları içinde barındırır. Halîl  kelimesi  mübalağa ism-i fail  kalıbındadır. Kökü:  خ ل ل [hll] Esas anlamı:  “Bozmak” Bu anlamdan türeyen farklı kullanımlar: Yiyeceklerin ekşimesi veya bozulması Meyve suyunun şaraplaşması İki nesnenin veya iki kişinin arasının açılması Çölde kum üzerinde  iz bırakmak Çölde yeni bir yol...

Hakk’a Batılı Giydirmek

Resim
Hakk’ı Batılla Karıştırmak: Kur’an’da Gerçeğin Çarpıtılması ve Anlamı İslamî literatürde “hakk” ve “batıl” kavramları, dinî, ahlâkî ve epistemolojik açıdan temel iki karşıt kavramdır. Hakk; gerçek, doğru, adalet, hakikat ve Allah’ın vahyiyle mündemiçtir. Batıl ise yalan, yanlış, sapma, hurafe ve bâtıl inançları ifade eder. “Hakk’ı batılla karıştırmak” veya “hakk’a batılı giydirmek” deyimi doğrudan Kur’an-ı Kerim’de geçmese de Kur’an’ın temel mesajına tam olarak uygundur. Bu kavram, özellikle hakikatin saptırılması, doğruların içinin boşaltılması, gerçeklerin yanlış yorumlanması anlamında kullanılır. Bu makalede, “hakk’ı batılla karıştırmak” kavramının Kur’an’da nasıl ifade edildiği, hangi ayetlerle desteklendiği, bunun teolojik ve sosyolojik anlamları, modern hayata yansımaları ve sonuçları üzerinde durulacaktır. 1. Hakk ve Batıl Kavramları Kur’an’da Kur’an, hakkı ve batılı birbirinin zıddı olarak açıklar. Hakk, hem ontolojik (varlık açısından) hem de epistemolojik (bilgi ve inanç...

KURANDA DEMİR BAHŞEDİLMESİ 🔍

Resim
HADÎD: Keskin Sınır, İlahi Müdahale, Bilincin Uyanışı “Hadîd” (الحديد) kelimesi, “H-D-D” kökünden türeyen ve mübalağa ismi fail kalıbında olan bir isimdir. Bu kök ve ondan türeyen kelimeler, sadece fiziksel anlamlar değil, aynı zamanda güçlü mecazî anlamlar da içerir. Kelimenin Kur’an’daki yerini ve derinliğini anlayabilmek için önce bu kök anlamlarını irdelemek gerekir. 🔤 H-D-D Kökünün Anlam Alanları: Temel Arapça sözlüklerde “ḥadd” kelimesi çok katmanlı anlamlara sahiptir: “Bir şeyi başka bir şeyden ayıran sınır, çizgi” “Her şeyin son noktası, sınırı” “Engellemek, uzaklaştırmak, defetmek” “Edeplendirmek, cezalandırmak” “Öfke, şiddet, hiddet hali” “Keskin görüş, ince farkları ayırt etme yetisi” Bu kökten türeyen "ḥadîd" kelimesi de yalnızca “demir cevheri” anlamında değil, ayırt edici güç , keskinlik , sınır koyuculuk gibi anlamlar taşır. Aynı kökten gelen “ḥaddâd” ise demirci, kapıcı, gardiyan gibi engelleyici, sınırlayıcı ve düzenleyici işlevler...

Can Damarı Metaforu

Resim
Kaf Suresi 16-17. Ayetlerdeki “Habl-i Verid” Metaforu Üzerine Kur’an Çalışması “ Habl-i verîd ” ifadesi Arapça kökenli bir terimdir. Anlamı ve Kökeni: Habl (حبل): “İp, bağ, halat” anlamına gelir. Verîd (وريد): “Şah damar, boyun bölgesindeki önemli damar” demektir. Tıp literatüründe özellikle boyundaki ana toplardamarı ifade eder. Birlikte “ habl-i verîd ” ifadesi “şah damarı bağı”, “şah damarına bağlanan ip”, yani “en hassas, en hayati bağ” anlamını taşır. Kur’an Bağlantısı: Kur’an’da “habl” kelimesi “ip” veya “bağ” anlamında birkaç yerde geçer; Allah’a bağlanmak anlamında kullanılır: “Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, ayrılmayın.” (Âl-i İmrân, 3:103) “Verîd” kelimesi ise doğrudan tek başına Kur’an’da geçmez ama tıbbi ve mecazi olarak önemli bir damarı belirtir. 1. Ayetin Metni ve Temel Anlamı Kaf 16-17: “Andolsun ki Biz insanı yarattık; nefsinin kendisine ne fısıldadığını biliriz. Ve Biz ona, (can damarı) ‘habl-i verîd’den daha yakınız.” “Habl-i verîd” : Arapça’da...

 Her Grup Kendi Ateşini Yaktı 🔥

Resim
🔥 Her Grup Kendi Ateşini Yaktı: Kur’an’ın Işığı Yerine İdeolojik Aydınlıklar Hakikatin Işığını Taklit Eden Ateşler Kur’an, hakikatin yolunu arayıp bulanlarla, yalnızca kendi zannını parlatıp hakikatmiş gibi pazarlayanları kesin biçimde ayırır. Bakara Suresi 17. ayet bu ayrımı çarpıcı bir metaforla sunar: “Onların durumu, ateş yakan bir kimsenin hâline benzer; çevresini aydınlatınca, Allah onların nurunu giderir ve onları karanlıklar içinde bırakır—artık göremezler.” (2:17) Burada söz konusu olan ateş, ışık sanılan ama nur olmayan bir ışıktır. Gerçek bir yol gösterici değil; sahte bir aydınlıktır.  Bugün kendini İslam’a nispet eden hiziplerin ve mezhepçi cemaatlerin çoğu da kendi ateşini yakmış, kendine çağırmakta, kendi yazdığı kitapları "hikmet", kendi liderini "hâdi", kendi yorumunu "vahiy" yerine koymaktadır. --- 🌑 Zannî Işıklara Sığınanlar: Mezhep, Cemaat ve Tarikatların Ateşleri Tarih boyunca “ümmet” olmakla övünen topluluklar, birliğini Kur’an’da ...