Kayıtlar

tefsiri etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Allah'tan Rol Çalmaya Çalışmak ​🌩️

Resim
  Allah'tan Rol Çalmaya Çalışmak: Yaratamıyorsun, Peki Ne Diye Tanrılık Taslıyorsun? ​I. 👤 Tanrılık Kompleksi: İnsanın En Eski Hastalığı ​İnsanoğlu, var oluşundan bu yana Allah’ın mutlak yetkisine el uzatma eğiliminden kurtulamadı. Yaratamadığı hâlde yaratıcı gibi davranmak, yönetemediği hâlde kader tayin etmek, hüküm veremediği hâlde hüküm koymak... İşte insanın, ilah olma arzusunun binbir yüzü. ​Kur’an bu hâli çok yalın bir biçimde tanımlar: ​“O, gökleri ve yeri bir örnek olmaksızın yaratandır... O’ndan başka hiçbir yaratıcı yoktur.” (Fâtır 35/3) ​İnsan ise, yaratamayınca taklit etmeye, anlamayınca ad koymaya, hükmedemeyince otorite kurmaya başladı. Modern bilimde, siyasette, dinde hatta sanatta bile aynı kibirli ses yankılanıyor: “Ben de yapabilirim!” ​Ama Kur’an her defasında hatırlatır: ​“Ey insanlar! Size bir örnek verildi, onu iyi dinleyin. Sizin Allah’tan başka çağırdıklarınız, hepsi bir araya gelseler bile bir sinek bile yaratamazlar ...” (Hac 22/73) ​ Bir sin...

Beşerî İzlerin Ardından Gidenler

Resim
​⚖️ Beşerî İzlerin Ardından Gidenler: Yunus 28–29 Bağlamında Şirk İlişkisinin Çöküşü ​I. 🗣️ İki Tür Çağrı: Vahye Teslimiyet mi, Beşerî Otorite mi? ​Kur’an, insanlığı iki ana kaynağa yapılan çağrı konusunda net bir ayrıma tabi tutar: ​ Allah’ın Kelamına Çağıranlar: İnsanı tevhide , yani yalnızca Allah’a yönelişe davet eder. Bu çağrı özgürleştiricidir ve "kul olma" bilincini besler. ​ Beşerî Ototiterin İzine Çağıranlar: İnsanı şirke , yani insanı insana kul kılan bir sisteme davet eder. Bu çağrı bağımlı hale getirir ve "kulluk sistemi"ni üretir. ​Bu ayrım bugün de geçerlidir: Müslüman , doğrudan vahye teslim olandır. Müşrik ise—dini bir kisveye bürünmüş olsa dahi—bir lidere, bir mezhebe, bir şeyhe veya beşerî bir otoriteye davet edendir. ​II. 💔 Ahirette Bağların Çözülüşü: Şirk İlişkisinin Sonu ​Yunus Suresi'nin 28–29. ayetleri, bu dünyevî, sahte bağların Kıyamet Günü nasıl çözüleceğini tasvir eder: ​ “O gün onları hepsini bir araya toplayacağız...

Islık çalmak (mukâ) ve El çırpmak (tasdiye) 

Resim
Enfâl 35'teki Ritüel Eleştirisi: Mukâ ve Tasdiye'nin Kur'anî Anlamı ​Giriş: Kutsal Eylemin Biçimsel Dökülüşü ​Kur’an-ı Kerim’in Enfâl Sûresi 35. ayeti çarpıcı bir ritüel eleştirisi sunar: ​“Onların Beyt yanındaki salâtları, yalnızca ıslık çalmak (mukâ) ve el çırpmaktan (tasdiye) ibarettir.” (Enfâl, 8/35) ​Bu ayet, Mekkeli müşriklerin Kâbe çevresindeki ibadet pratiğini ironik bir dille tasvir ederken, ibadetin özünden koparak anlamsız bir gürültü ve gösteriye dönüşmesini eleştirmektedir. Ayetteki "salât" kelimesinin bu bağlamda kullanılması, görünürdeki bir dindarlığın içtenlik ve bilinçten yoksunluğunu vurgular. ​I. Kavramsal Tahrifat: "Salât"tan "Mukâ" ve "Tasdiye"ye ​Kur’an'da "salât" kavramı, genellikle bilinçli yöneliş, Allah ile bağ kurma, teslimiyet ve öğretiyi canlı tutma anlamlarını taşır (örneğin: 6/162, 11/87). Enfâl 35 ise bu yüce anlamın tam tersini gösterir: ​ Mukâ (Islık Çalma): Dinin, ruhani derinli...

Hayatın Sahnesinde Büyük İmtihan

Resim
​🌌 Mülk Suresi 1–4: Hayatın Sahnesinde Büyük İmtihan ​Ayetler: Mübarektir O’nun eliyle hükümranlık (mülk) olan; O, her şeye gücü yetendir. ​O ki, hanginizin amelce daha güzel olduğunu denemek için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak üstün ve çok bağışlayandır. O, yedi göğü birbiriyle uyum içinde yaratmıştır. Rahmân’ın yaratışında bir tutarsızlık göremezsin. Gözünü çevir de bak: Bir bozukluk görebiliyor musun? ​Sonra tekrar tekrar bak; gözün yorgun düşer, ama bir kusur bulamazsın. ​ 🔹 1. Mülk Kimin? İmtihanın Ön Sözü ​Sure, zihnimizdeki “ben merkezli mülk” anlayışını sarsan en temel kelimeyle başlar: Mülk (Egemenlik). ​ Gerçek hükümranlık (Mülk), sen değil; hayatın da ölümün de sahibi olan Yalnız O'nundur. ​İlk ayet, gücün kaynağını tanımlarken; ikinci ayet bu Sonsuz Gücün Amacını ilan eder: ​ “Hanginizin amelce daha güzel olduğunu denemek.” ​Hayat, bir güç gösterisi değil, bir Ahlaki Sınav alanıdır. Bu bağlamda: ​ Ölüm: Son değil, Asıl Başlangıçtır. ​ Hayat: ...

SAĞLAM KALELER ve KESİLEN AĞAÇLAR

Resim
SAĞLAM KALELER, KESİLEN AĞAÇLAR VE EKONOMİNİN İLAHİ SINAVI ​Kur’an’da Güven, Direniş ve Boykotun Anlamı ​I. Sağlam Kalelere Sığınanlar:  Güvenin Kaynağı Kimdir? ​Kur’an, insanın temel güvenlik arayışını anlatırken "kaleler" ve "sığınaklar" metaforunu sıkça kullanır. Yahudilerin Medine’deki durumu bu konuda çarpıcı bir örnektir: ​“Allah’ın onları sürgüne göndereceğini sanmıyorlardı. Onlar kalelerinin kendilerini Allah’tan koruyacağını zannediyorlardı. Fakat Allah’ın emri onlara hiç ummadıkları yerden geldi.” (Haşr, 59/2) ​Bu ayet, güvenin maddi yapılara, servete, askeri veya siyasî güce bağlanmasının bir tür ilah edinme, yani şirk olduğunu bildirir. Buradaki “Sağlam kale” , sadece taş ve sur değildir; modern kapitalin, ekonomik üstünlüğün, stratejik ittifakların ve teknolojinin sembolüdür. ​Kur’an’ın eleştirisi, bu yapıların varlığına değil, mutlak güvenin Allah’tan başka bir şeye yöneltilmesine yöneliktir. Bugün de aynı “kale mantığı” sürmektedir: askeri te...

NEBÎ’YE DİRENME EMRİ 🔥

Resim
  ​🔥 NEBÎ’YE DİRENME EMRİ: Dinî Otoriteye Karşı Vahyin İLAN EDİLMİŞ BAĞIMSIZLIĞI (Ahzâb 1–3 Analizi) ​Giriş: Vahyin Karantinası ​Ahzâb Suresi’nin ilk üç ayeti, sıradan bir ahlaki öğütten ibaret değildir; bilakis, nebevî makama yöneltilen radikal bir bağımsızlık manifestosudur. Bu ayetler, din tarihinin en kritik sorusunu sorar: İnsanlar, din adına peygambere bile yol gösterebilir mi? ​Yüzeyde "kâfirlere ve münafıklara itaat etme" emri basit görünse de, derinlikte bu, dini otoriteleşmeye, toplumsal baskıya ve hatta "dini kisveye bürünmüş" politik yönlendirmeye karşı vahyin özerkliğini savunan, kökten bir red belgesidir. Kur’an, bu uyarıyla Nebî’yi, sadece ve sadece Allah’tan gelen bilgiye teslim olmaya çağırır; hiçbir insani, geleneksel, politik ve hatta 'dini' kabul edilen güce boyun eğmemesini emreder. Bu, Nebî’nin din üzerindeki "insan vesayeti"ne karşı karantinaya alınmasıdır. ​1. Dini Dikteye Meydan Okuma: Hakikati Örtenler ve İki Yüzlül...

Evrensel Vahyin Sınavı

Resim
  Evrensel Vahyin Sınavı: Arap Kültürüne Boca Edilmiş Bir Din Mi? ​1. Evrensel Olanın Tahribi: Mesajın Kabuğa Hapsolması ​ Kur’an , kendini coğrafyaların ve kavimlerin ötesinde konumlar. "Âlemler için bir uyarı" (68:52) ve "bütün insanlara tebliğ" (34:28) olarak tanımlanması, onun muhatabının belirli bir etnik grup veya kültür değil, insan fıtratı olduğunu gösterir. Vahyin özü evrenseldir; değerleri (adalet, merhamet, tevhid) her çağ ve mekânda geçerlidir. ​Ne var ki, bu evrensel ilke ve değerler, onları taşıyan toplumların tarihsel, coğrafi ve kültürel kabuklarına hapsedilmiştir. ​İşte en büyük yanılgı tam da burada başlar: Vahiy, belirli bir dilde inmiştir; fakat o dilin kültürü değildir. ​2. Dil Bir Araçken Nasıl Kutsal Bir Amaca Dönüştü? ​Vahiy, ilk muhatap olan Arap toplumuna hitap etmek için Arapça indirilmiştir. Bu bir zorunluluk, bir iletişim aracıdır. Ayet bunu açıkça formüle eder: ​ “Biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik ki anlayasınız.” ( Yu...

Allah'a Endâd" (Denkler) Edinmek

Resim
  Ruhun Köleliği ve Gizli Şirk: "Allah'a Endâd" (Denkler) Edinmek ​Kur’an-ı Kerim’in en keskin uyarılarından biri, insanın kalbindeki yönelimi, sevgiyi ve itaati doğru yere konumlandırmasıyla ilgilidir. Bakara Suresi 165. ayet bu uyarının merkezindedir ve yalnızca bir teolojik ilke değil, aynı zamanda insan psikolojisinin ve ahlakının bir çözümlemesidir: ​“İnsanlar içinde öyleleri vardır ki, Allah’tan başkasını Allah’a endâd (eşler, denkler) edinirler. Onları Allah’ı sever gibi severler. İman edenler ise Allah’a sevgide çok daha kararlı ve güçlüdürler.” ​Bu ayet, “Endâd” (أنداد) kavramı üzerinden, imanın sınırlarını belirleyen, şirkin psikolojik ve ahlaki kökenine ışık tutar. ​1. Endâd'ın Anatomisi: Heykelden Otoriteye ​ Endâd kelimesi, Arapçada “nidd” (نِدّ) kökünden türemiştir ve "denk," "karşıt," "rakip," "eşdeğer" gibi anlamları taşır. Geleneksel olarak putperestlikle ilişkilendirilse de, Kur’an'ın kullanı...

Kuran'ı Susturma Stratejisi: "Gürültü" Taktikleri

Resim
  Fussilet Suresi'nin 26. ayet (" İnkâr edenler dediler ki: ‘Bu Kur’an’ı dinlemeyin, okunurken gürültü çıkarın ki galip gelesiniz.’ " Kur'an'ı Susturma Stratejisi: "Gürültü" Taktikleri ​Fussilet Suresi'nin 26. ayeti, sadece tarihsel bir direnişi değil, hakikatin her dönemde maruz kaldığı evrensel bir zihniyeti resmeder. Burada dikkat çekici olan, bu sözün belki de hiç kimse tarafından açıkça dillendirilmemiş olmasıdır; ama fiilen yaşanmış, davranışla, tutumla, sessiz direnişle söylenmiştir. Rabbimiz, insanların iç dünyasındaki bu "hal dilini" kelimelere dökmüş, onları konuşturmuştur. ​1. Sessiz Söylenmiş Bir Söz: "Dinlemeyin" ​Kur’an’ın karşısında alınan ilk tavır, kulak kapatmadır. Bu, sadece fiziksel bir işitme engeli değil; zihinsel ve vicdanî bir dirençtir . ​ “Dinlemeyin!” — yani duymayın, etkilenmeyin, değişmeyin. Bu söz, insanın kendi içindeki korkudan, konforundan ve alışkanlıklarından beslenir. Çünkü Kur’an’ı din...

Evrenin Dokusundaki Sonsuz Hafıza

Resim
Zerre, Bilinç ve Kozmik Kayıt: Evrenin Dokusundaki Sonsuz Hafıza ​İlahi Bilgi bize, yaptığımız hiçbir şeyin kaybolmadığını fısıldar. Bu, sadece bir ahlaki uyarı değil, aynı zamanda evrenin işleyişine dair sarsıcı bir fizik yasası olabilir mi? Kur'an, evrendeki her şeyin —hatta en küçüğün, yani “zerre”nin bile— tam olarak kaydedildiğini söyler: ​ “Kim zerre kadar hayır işlerse onu görür, kim zerre kadar şer işlerse onu görür.” (Zilzâl 99:7–8) ​Bu ayet, bir enerji korunumu yasası gibi işler: Eylem korunur, bilgi korunur, dolayısıyla bilinç de korunur. ​Zerre Şahittir: Evrenin Kuantum Hafızası ​"Zerre" (atom veya atom altı parçacık) kelimesi, modern bilimde kuantum düzeyine karşılık gelir. Her an yaşadığımız en ufak olay, en gizli niyet veya en silik titreşim bile kaybolmaz. Zira zerre, sadece bir madde birimi değil, aynı zamanda bir şahittir. ​ Hiçbir Düşünce İzolasyonu Yok: Kuantum alan teorisine göre, evren kesintisiz bir enerji ağıdır. Tıpkı suya atılan t...

Kuran’da Bulutlar

Resim
  Kur’an’da Bulutlar, Rahmân’ın Yönlendirmesi ve Rızkın Göklerde Olması 1. Bulutların İlahi Yönlendirmesi Kur’an, göklerdeki oluşumların tesadüfi değil, Allah’ın kudretiyle gerçekleştiğini defalarca vurgular. Bulutlar, rüzgârlar aracılığıyla taşınır, toplanır ve yağmur bırakacak hâle gelirler: “Allah, rüzgârları gönderir, onlar bulutları harekete geçirir; sonra onları gökte dilediği gibi yayar ve parça parça eder; sonra da onların arasından yağmurun çıktığını görürsün.” (Rum 30/48) “Görmedin mi ki Allah bulutları sürüklüyor, sonra onları bir araya getiriyor, sonra üst üste yığıyor. Derken aralarından yağmur çıkıyor…” (Nur 24/43) Bu ayetler, bulutların hareketini ve birleşmesini doğrudan Allah’ın “yönlendirmesi” ile ilişkilendirir. Fiziksel süreçler (buharlaşma, yoğunlaşma, hava akımları) Allah’ın koyduğu sünnetullah içinde işler, ama Kur’an bunları kör tesadüf değil, sürekli ilahî kontrol altında bir rahmet tecellisi olarak sunar. 2. Rızkın Gökte Olması Kur’an, rı...

Sâmirî Hadisesi ve Buzağı Sembolizmi

Resim
  🐮 Sâmirî’nin Buzağısı ve Kapitalizm Kur’an, insanlık tecrübesine yön verecek biçimde, hayatın her alanına dair örnekleri farklı şekillerde sunar. Bu çerçevede, kıssalar arasında en çok zikredilen şahsiyetlerden biri Hz. Musa’dır. Onun kıssası yalnızca tarihsel bir olgunun aktarımı değil; aynı zamanda her döneme hitap eden evrensel mesajlar içeren bir sembolizmi barındırır. Ne var ki bu kıssaların çoğu zaman salt tarihsel anlatılar olarak okunması, içerdiği evrensel ve çağlar üstü ilkelerin göz ardı edilmesine neden olmaktadır. Bu çalışmada, Hz. Musa kıssasının bir bölümü olan Sâmirî ve buzağı hadisesi ekseninde; din, mal, güç ve kitle psikolojisi arasındaki ilişkiler ele alınacak; kıssanın tarihsel bağlamından soyutlanarak çağdaş sosyoekonomik ve ideolojik yapılarla analojik bir karşılaştırması yapılacaktır. Bu analizle, Kur’an kıssalarının güncelliği ve yaşamsal gerçeklikle kurduğu bağ vurgulanacaktır. 1. Kur’an’da Hz. Musa ve İsrailoğulları’nın Temsilî Konumu Hz. Musa'nın...

Ökçeleri Üzerine Geri Dönmek

Resim
  Ökçeleri Üzerine Geri Dönmek: Kur’an’ın Müslümanlara Uyarısı Giriş Kur’an, sadece ilk muhataplara değil, tüm çağlara hitap eden evrensel bir kitaptır. O, geçmiş toplumların düştüğü hataları örnek göstererek sonraki nesilleri uyarır. Müslümanların da tarihin belirli dönemlerinde, Mekke müşriklerinin ya da önceki ümmetlerin hatalarına düşebileceğini haber verir. Bu nedenle Kur’an’daki “geri dönmek”, “arkaya dönmek” ya da “ökçeleri üzerinde gerisin geriye gitmek” uyarıları günümüz için son derece önemlidir. Bugün İslam adı altında yaşanan birçok inanç ve uygulamanın, aslında Kur’an’ın ilk mücadele ettiği şirk biçimlerinin yeniden üretimi olduğu dikkat çekmektedir. Dolayısıyla bu yazıda Âl-i İmrân 144, Mâide 21 ve Muhammed 25. ayetler merkezinde bu uyarıyı ele alacağız. Âl-i İmrân 144: Peygamber Merkezli Din Anlayışı Eleştirisi “Muhammed sadece bir elçidir. Ondan önce de nice elçiler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse ökçelerinizin üzerinde gerisin geriye mi dönec...