Bu Blogda Ara

GAZA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
GAZA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Mayıs 2025 Salı

From ʿArafāt to Ghazā: The Revival of Hajj Consciousness 🕋

 🕋 From ʿArafāt to Ghazā:  The Revival of Hajj Consciousness


Hajj is not merely a journey—it is the foundation of a community built upon knowledge, collective decision-making, and conscious submission. One is recognized in ʿArafāt, reflects in Muzdalifah, is tested in Minā, and is spiritually revived around the Sacred House.


ʿArafāt: The Place of Awareness and Revival through Decision

In the Qur’an, the word ʿArafāt is mentioned directly only once:

“When you stand at ʿArafāt during Hajj, remember Allah...”
(Surah al-Baqarah 2:198)

The word ʿArafāt stems from the root ʿarafa (عرف), which means:

  • to know,

  • to recognize,

  • to become aware,

  • to distinguish.

Thus, standing at ʿArafāt (wuqūf) is not a mere physical pause; it is:

  • a conscious witnessing,

  • an encounter with truth,

  • a confrontation with one’s own self and reality.


Trade, Remembrance, and Collective Decision in Hajj

The same verse continues:

“There is no blame upon you for seeking the bounty of your Lord [through trade].”
(Surah al-Baqarah 2:198)

This shows that Hajj is not merely ritualistic—it is a process of socio-economic awareness. During this time, people:

  • engage in trade (not just material, but intellectual and spiritual exchange),

  • gain knowledge,

  • consult with the community (shūrā),

  • make decisions,

  • and take oaths on behalf of the ummah.

This brings us to the concept of ghazā.


Ghazā (غزا): Moving with Knowledge, Acting with Resolve

In Arabic, ghazā does not only refer to military combat. It also means:

  • setting out purposefully,

  • advancing with clarity and intent toward a goal.

A ghāzī is someone who embarks on a journey with a sacred mission.
To engage in ghazā is to walk a path of inner and collective determination.


  • Standing at ʿArafāt marks the decision to begin that journey.

  • Muzdalifah becomes the space where knowledge meets action.

  • Minā is the realm of testing and perseverance.

  • Qurbani (sacrifice) becomes the manifestation of both inner and social submission.


ʿArafāt and Ghazā: Mobilizing the Conscience

In today’s context, this process can be understood as follows:

  • ʿArafāt is the assembly for confronting truth, deliberation, and decision-making.

  • Ghazā is the irreversible path walked by one who leaves ʿArafāt with awakened purpose.

  • Hajj becomes a process in which:

    • people gather to learn,

    • issue a spiritual ultimatum to the world,

    • and finally, enact a transformation upon their own souls.


Conclusion: A Summit of Knowledge, A Council of Decisions, A Call for Mobilization, A Submission of Conscience

Thus, Hajj is:

  • a summit of awareness (ʿArafāt),

  • a council of economic and political resolve (wuqūf),

  • a call for social mobilization (ghazā),

  • and a total submission of the heart (qurbani).

5 Mayıs 2025 Pazartesi

Arafat’tan Gazâ’ya: Hac Bilincinin Dirilişi 🌐

 🌐 Arafat’tan Gazâ’ya: Hac Bilincinin Dirilişi


Hac, sadece bir yolculuk değil; bilginin, toplumsal kararın ve iradi teslimiyetin mekânında başlayan bir ümmet inşasıdır. Arafat’ta tanınır, Müzdelife’de düşünülür, Mina’da sınanır ve Beyt’in etrafında dirilir.



Arafat: Bilgiyle Yükselme, Kararla Dirilme Alanı


Kur’an’da Arafat doğrudan sadece bir defa geçer:


> “...Hacda Arafat’ta vakfe yapınca Allah’ı zikredin…”

(Bakara 2:198)




Burada geçen “Arafat” kelimesi, kök olarak ‘arafa’ (عرف) fiilinden gelir. Bu fiil:


bilmek,


tanımak,


farkına varmak,


ayırt etmek anlamları taşır.



Bu bağlamda Arafat’ta durmak (vakfe), salt bir fiziksel bekleyiş değil;

bilinçle tanıklık etme,

hakikati tanıma,

öz-benliğiyle ve hakikatle yüzleşmedir.



---


Hacda Ticaret, Zikir ve Karar Alma Süreci


Aynı ayette şöyle denir:


> “Rabbinizden lütuf (ticaret, kazanç) istemenizde bir sakınca yoktur.”

(Bakara 2:198)




Yani hac, yalnızca ritüel değil, bilinçli bir sosyo-ekonomik karar sürecidir. İnsanlar orada:


ticaret yapar (ama bu bir meta değil bilinç alışverişidir),


bilgi edinir,


ümmetle istişare eder,


karar alır,


ümmet adına söz verir.



Bu da bizi gazâ kavramına getirir.



---


Gazâ (غزا): Bilgiyle Harekete Geçme, Nihai Kararlılık


Arapça “gazâ”, sadece savaş anlamında değil, bir hedefe ulaşmak için bilinçli çaba göstermek, kararlı yürümek anlamındadır.


> Gâzî, hedefi uğruna yola çıkan kişidir.

Gazâ etmek, hem zihinsel hem toplumsal bir yürüyüşün adıdır.




Arafat’ta vakfe, bu yürüyüşün karar anıdır.

Müzdelife, bilgiyle buluşmanın ve eyleme geçmenin mekânıdır.

Mina, sınanma ve kararlılıkta sabit kalmanın alanıdır.

Kurban, bu çabanın içsel ve toplumsal olarak teslimiyetle neticelenmesidir.



---


Arafat ve Gazâ: Bilincin Cepheye Sürülmesi


Bugün için bu süreç şöyle okunabilir:


Arafat: Hakikatle yüzleşilen toplantı, şûrâ, karar alanı.


Gazâ: Oradan çıkan kişinin artık geri dönüşü olmayan bir bilinç yürüyüşüne girmesidir.


Hac: İnsanların öğrenerek toplandığı,

sonra o öğrendikleriyle dünyaya ultimatom verdiği,

ve sonunda kendi nefsi üzerinde bir inkılâp yaptığı süreçtir.



Bu bağlamda hac:


Bir bilgi zirvesi (Arafat),


Bir ticari ve siyasi kararlaşma meclisi (vakfe),


Bir toplumsal seferberlik çağrısı (gazâ),


Ve bir vicdanî teslimiyet (kurban) bütünüdür.





21 Haziran 2012 Perşembe

SALATIN MANTIĞI 🤔

🤔 SALATIN MANTIĞI




Kur’an'da Namaz ve İbadet: Anlamları ve Pratikteki Yeri

Kur’an, namaz kavramını iki farklı biçimde ele alır: birincisi, belirli vakitlerde kılınan ve sembolik bir ibadet olarak şekillenen namazdır (bu, "Tesbih" olarak adlandırılabilir). İkincisi ise, kişinin günlük yaşamında ve eylemlerinde Allah’a yönelmesi ve O’na itaat etmesi anlamında, “Hayat Namazı” olarak tanımlanabilecek bir yaşam biçimidir. Bu yaşam biçimi, her vakitte ve her anı Allah ile hesaplaşarak ve O’na dua ederek doğru yolu aramaktır.

Kur’an’daki namazın iki farklı boyutu, hem şekillenmiş bir ibadet olarak belirli zaman dilimlerinde kılınan namazı, hem de bu namazı hayatta yaşanması gereken bir tutum ve ahlaki sorumluluk olarak ele alır. İlk olarak, belirli vakitlerde kılınan namaz, Allah’a kulluğun ifadesi olarak günün belirli zamanlarında gerçekleşir ve bu namazlar, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde bir disiplin oluşturur. Bu namaz, belirli bir formatta gerçekleştirilen bir ibadettir, ancak bir anlamda tüm yaşamın Allah’a yöneltilmesi gereken bir düşünce biçimini simgeler. Yani, namaz, bir yandan günlük hayatın her anında Allah’la birlikte olmayı gerektiren bir bilinç, diğer yandan ise zaman dilimlerinde Allah’a yönelmek için yapılan bir ibadettir.

İkinci boyut ise "Hayat Namazı"dır. Kur’an’a göre, bu namaz kişinin tüm yaşamını kapsar ve yaşanılan her anın bir anlamı olması gerektiğini vurgular. Bu, aynı zamanda kişinin Allah’a ve O’nun vahyine uygun bir hayat sürmesidir. Namaz, bireyleri nefsin isteklerinden korumak, onları disiplin altına almak ve onları doğru yolda tutmak amacıyla şekillendirilmiştir. İnsanlar, her vakit namazını kılarken, bu fiil aynı zamanda yaşamlarını denetim altına alarak ve Allah ile istişare ederek doğru yolda ilerlemeyi simgeler. Namaz, aynı zamanda İblis’in kötü düşüncelerinden korunmak için bir zırh görevi görür. Allah, iman edenleri bu tür manevi tehlikelerden korumak için namazı bir vesile kılmaktadır.

Kur’an, namazı, sadece fiziksel bir ibadet olarak değil, aynı zamanda manevi ve ahlaki bir eğitim süreci olarak görür. Namaz, bir tür öz disiplin oluşturarak kişinin içsel olarak doğruyu ve yanlışı ayırt etmesini sağlar. İman eden kişi, sadece namazda değil, aynı zamanda günlük yaşamında da Allah’ın öğütlerine uyarak, nefsinin kötü yönlerinden arınmaya çalışır. Bu bağlamda, namaz yalnızca ritüel bir ibadet değil, aynı zamanda bir içsel hesaplaşma ve sürekli bir Allah’a yönelme durumudur.

Kur’an’da, insanın Allah’a yönelmesi ve iman etmesi sadece dil ile değil, aynı zamanda yaşamıyla da kanıtlanmalıdır. Yani, bir müminin, Allah’a olan inancını yaşadığı hayatla doğrulaması gerekir. Bu, bir anlamda namazın özüdür: Kişinin hayatını Allah’ın emirleri doğrultusunda düzenlemesi ve her vakit namazını kılarken, bu eylemin bir içsel hesaplaşma ve dua olarak gerçekleşmesidir. Namaz, bir yandan bireyin Allah ile bağlantısını güçlendirirken, diğer yandan sosyal sorumlulukları, ahlaki değerleri ve toplumsal sorumlulukları da hatırlatır.

Özellikle 2/110 ayetinde, namazın ve zekâtın birer eğitici işlevi olduğu, bu ibadetlerin kişiyi doğru yolda tutmak ve yanlışlıklarından dönmek için bir fırsat sunduğu vurgulanmaktadır. Namaz, ayrıca insanı sabırlı, adaletli ve doğru davranmaya teşvik eder. 2/48 ayetinde ise namazın, kişilerin hesap gününe karşı hazırlıklı olmaları adına bir hatırlatma ve eğitim süreci olduğu ifade edilmektedir.

Kur’an’da namazın işlevine dair pek çok ayet bulunmaktadır. Örneğin, 33/4 ayetinde, insanların doğru yolu seçmeleri gerektiği, bunun da namaz sayesinde mümkün olduğu anlatılmaktadır. Namaz, Allah’a kul olmanın bir göstergesi olduğu kadar, bir tür manevi bağışıklık sistemi işlevi de görür. İblis’in insanları aldatmaya yönelik çabalarına karşı, namaz bir tür ruhsal savunma mekanizması olarak işlev görür.

Namaz, yalnızca belirli vakitlerde kılınan ibadetlerin ötesinde, hayatı bir bütün olarak şekillendiren ve her anı Allah’a göre düzenleyen bir yaşam biçimi olarak anlaşılmalıdır. Bu yaşam biçimi, kişi için hem bir manevi arınma süreci, hem de toplum içinde adaletli ve doğru bir tutum geliştirme fırsatıdır. Kur’an’da, namazın bu iki yönüyle, insanın hem kendi içindeki hem de dış dünyasındaki denetimini ve hesaplaşmasını nasıl yapması gerektiği açıkça anlatılmaktadır.

Özetle, namaz sadece bir ibadet şekli değil, bir yaşam biçimi olarak insanın Allah’a yönelişinin, imanının ve ahlaki değerlerinin pratiğe dökülmesidir. Bu anlamda namaz, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde, Allah’ın emirlerine uygun bir hayat sürmenin temelini oluşturur.