Din Adamı Sınıfının Tarihsel Rolü
Kuran’da Ahbâr ve Ruhbân: Din Adamı Sınıfının Tarihsel Rolü ve Günümüze Yansımaları
Din, insanlık tarihinde yalnızca inanç ve ibadet boyutuyla değil, aynı zamanda otorite ve toplumsal düzenin kaynağı olarak da belirleyici olmuştur. Bu bağlamda din adamları sınıfı, çoğu zaman dini tekel altında tutarak hem siyasal hem de ekonomik alanda güçlü roller üstlenmiştir. Kur’an, bu tarihsel olguyu iki kavram üzerinden ele alır: ahbâr ve ruhban.
Ahbâr, Arapça “ḥibr” (mürekkep, yazı) kökünden gelir ve daha çok Yahudi din bilginlerini, yani kutsal metinleri yazan ve yorumlayan sınıfı ifade eder.
Kuran’da Tevbe Suresi’nde geçen bu kavram, halk üzerinde bilgi ve metin otoritesini temsil eden bir zümreye işaret eder.
Bu bilginlerin en büyük sorunlarından biri, dini bilgiye sahip oldukları halde onu halkı sömürmek ve kendi otoritelerini pekiştirmek için kullanmalarıdır.
Ruhban ise “rahb” kökünden türetilmiş olup korku, çekinme ve inzivaya işaret eder. Hristiyan geleneğinde manastır hayatı yaşayan keşiş ve rahipleri anlatır.
Kur’an, onların zamanla Allah’ın emretmediği bir “ruhbanlık” icat ettiklerini (Hadîd 57/27) ve böylece dini asıl kaynağından uzaklaştırdıklarını bildirir. Tevbe Suresi’nde ahbâr ile birlikte zikredilen ruhban, özellikle dini otoriteyi maneviyat ve kutsallık üzerinden kuran zümreyi temsil eder.
Kuran’ın ahbâr ve ruhban sınıflarına yönelttiği temel eleştiriler dört noktada özetlenebilir:
1. Teolojik yozlaşma: İnsanların Allah yerine din adamlarını rab edinmesi.
2. Ekonomik sömürü: Din adına halkın mallarını haksız yere yemeleri.
3. Toplumsal engelleme: İnsanları Allah’ın yolundan alıkoymaları.
4. Kültürel icatlar: Dinde aslında olmayan uygulamaları uydurup kutsallaştırmaları.
Tarihsel olarak bakıldığında Yahudi toplumunda ahbâr, Tevrat’ı ve sözlü geleneği tekelinde tutarak halkı yönlendiren bir sınıf olmuştur. Hristiyanlıkta ise ruhbanlık, kilisenin kurumsal yapısı içinde toplumsal hayatı denetleyen ve kutsallığı temsil eden bir otoriteye dönüşmüştür.
İslam’ın ilk döneminde böyle bir sınıf bulunmazken, ilerleyen yüzyıllarda ulema, tarikat şeyhleri ve cemaat önderleri benzeri roller üstlenerek aynı işlevi farklı biçimlerde sürdürmüşlerdir.
Günümüzde din adamlarının siyasal ve toplumsal etkisi geçmişe kıyasla sınırlanmış görünse de, söylem, fetva ve medya aracılığıyla hâlâ geniş kitleler üzerinde belirleyici olabilmektedirler. Bununla birlikte modern eğitim, bireysel okuryazarlık ve bilgiye doğrudan ulaşım imkânları, bu tekelin kırılmasına yol açmıştır.
Özellikle Kur’an merkezli yaklaşımlar, dinin Allah ile kul arasında aracısız yaşanabileceğini vurgulayarak, ahbâr ve ruhban eleştirisinin güncelliğini ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak Kur’an’da ahbâr ve ruhban tipolojisi, tarihteki belirli din adamı sınıflarını anlatmakla kalmaz; aynı zamanda her dönemde ortaya çıkabilecek “din aracılığı” eğilimine karşı evrensel bir uyarıdır. Din adamlarının otorite haline getirilmesi, dinin özü olan tevhid ilkesine aykırıdır. Bu nedenle Kur’an’ın mesajı, dini sınıflar ve aracılar üzerinden değil, doğrudan Allah’ın kelamı üzerinden inşa edilmelidir.
Yorumlar
Yorum Gönder