SAMİRİLİK: NEBİ'NİN YOKLUĞUNDA...
SAMİRİLİK: PEYGAMBERİN YOKLUĞUNDA ONUN ADIYLA DİN ÜRETMEKTİR.
Deniz yarıldı da ne oldu? Ne değişti? Kafa aynı kafa, mermer aynı mermer. Onca badire atlat, sonra iki altına, iki söze, iki ayak izine tav ol. İki dakikada davayı sat! Hem de saçma sapan gerekçelerle: “Biz de kanlı canlı bir ilah istiyorduk, hepsi bu.”
Samiri hadisesi, cehaletin ve akılsızlığın zirveye çıktığı bir örnektir.
Peki çağlar geçti de “Samiri felsefesi” değişti mi? Hayır, değişmedi. Aksine büyüyerek günümüze kadar geldi.
O bir avuç insanı Rabbine sırt çevirmeye iten neydi? Dananın böğürmesi mi cezbetti onları? Samiri’nin el mahareti mi? Elbette hayır! Sebep “davar psikolojisi” idi. Başkalarının elleriyle ürettikleri putlara imrenmeleriydi. Göz gördüğünü istermiş ya hani; işte içlerindeki bu güdü onları sürükledi. Samiri de fırsatı ganimet bilerek, putperestleri ağızlarının suyunu akıtarak seyreden yoldaşlarına bir “iyilik” yapmak istedi. Ama kıyakçılığın sonunun ayakçılık olduğunu öngöremedi. Musa’nın zılgıtını yiyince de gerisin geri çekilmek zorunda kaldı.
Bugün Samiri misyonuna sahip olanlar yok mu? Elbette var. “Her eve bir oturan boğa heykeli” kampanyası çığ gibi sürüyor. Asıl olanı unutturup, sahte ilah üretim atölyeleri her köşe başında işliyor. “Gel vatandaş gel! Üç kuruşa üç ilah!” Artık putlar işporta tezgâhlarına kadar düştü. Samirilerin sayısı da bir o kadar arttı. Başı sıkışan ilmihale koşuyor, hadis kitaplarına koşuyor. Nasıl olsa her eve sokmuşlar bunları.
Ne Musa umurunda, ne Harun, ne de asıl levhalar! Varsa yoksa elçilere ithaf edilen sözler, biraz gösteriş, biraz duygu, biraz da saflık... Al sana Samiri ülkesine giriş pasaportu. Musa’ya Musa gibi, İsa’ya İsa gibi muamele edilmeyen bu yeryüzünde elbette Samiriler cirit atacak, meydan onların olacak.
Bunlar din alır, din satar; takasa girer, ikinci el karaborsasını kurar, yetmez halka arz bile ederler. Din, Samirilerin elinde oyuncak olunca ya kafanıza levha yersiniz ya da tosun gibi bir ilah edinirsiniz.
Samiri’nin yaptığı gibi: On gram iyi işlenmiş altın, üzerine biraz mücevher, biraz elçinin sözü, biraz da ayak tozu... İşte size ilah! Tapınabildiğiniz kadar tapının, ta ki elçi dönene kadar. Eee, elçi de dönmeyeceğine göre: yaşasın buzağı! Dokun, hisset, benze, tozunu al.
Milenyum Samirileri ne yapıyor? Gençleri küçücük yaşta davarlaştırıyor. Onları levhalardan, yani son levhadan (Kur’an’dan) uzak tutuyor. Yerine binlerce “levha” koyuyor önlerine: ilmihaller, fıkıh kitapları, bütünleşik hadis külliyatları, kanaat önderlerinin kitapları, sakal bırakma risaleleri, rüya tabirleri, hayat nizamnameleri, modernist allamelerin mukaddimeleri... Sonra bu yüklerin altında ezilen davarı sürmeye başlıyorlar.
Bir de şekilcilik eklediniz mi, alın size milenyum Samiri nesli. Dedik ya, elçi gelmeyecek. Yaşasın yeni nesil ilahlar! Bir tarafta Musa’ya kırk gün bile dayanamayan toplum, diğer tarafta bin yıl dayandığını iddia eden biz. Ne kadar inandırıcı? Hele ki son Nebi Muhammed, levhaları (Kur’an’ı) bizde bıraktığı halde!
Ama onlar hâlâ başka putlara tapıyor, başka toplumların seremonilerine aldanıyor. Musa dönmüştü, ama Muhammed dönmeyecek. Furkan 30’da apaçık yazıyor: “Rabbim, kavmim bu Kur’an’ı terk etti.”
Bugünün Samirileri sanıyor ki ayakta durmayı, tırnak kesmeyi, temizlenmeyi onların levhalarından öğrendik. Oysa karga bile Samiri’den daha hayırlıydı; Adem’in oğluna ölüyü gömmeyi öğretmişti. İnsanlar ise Samiri’ye minnet borçlu olduklarını sanıyor. Oysa ne büyük nimeti teptiklerini bir bilseler, cinnet geçirirlerdi!
Özellikle genç Samiriler bugün cemiyetin baş belası. “Abi onlar gibi bize de bir tanrı yapsana.” “Ne gerek var koçum, hazır yapılmışı var.” Sonra hadis deposundan idol çıkarıp önlerine koyuyorlar. Biraz duygu katınca al sana put! İlah eşliğinde raks et, işte bu kadar.
Samiriler halkı sömürmeye devam ediyor. Allah’ın vaadi değil, Samiri’nin Mercedes’li cennet vaatleri önemli geliyor. Çünkü Allah’ı göremiyorlar, Allah’ın da onları görmediğini sanıyorlar.
Samirilik, peygamberin yokluğunda onun adıyla din üretmektir.
Defolup gidin ey Samiriler! Biz sizin buzağılarınızı eritip taharet musluğu yaptık. Belki toplum bu hâllerini görür de pişman olur.
Ey milletim! Samirilerin ürettikleri binbir çeşit putu kendinize ilah edinmeyin. Yaratıcınıza dönün, el yapımı ilahları bırakın. Rabbiniz katında bu sizin için daha hayırlıdır. Tevbenizi kabul edip size merhamet edecek olan da O’dur.
Şükür ki asıl levha yere düşüp parçalanmadı. O hâlâ anlaşılmayı ve yaşanmayı bekliyor.
Yorumlar
Yorum Gönder