Sınıflı Yapı, Adalet ve Kapitalizm Eleştirisi


Sınıflı Yapı, Adalet ve Kapitalizm Eleştirisi

1. Giriş

Toplumsal yapıların sınıflara ayrılması, tarih boyunca birçok medeniyette görülmüş bir olgudur. Bu ayrım, sadece ekonomik değil, aynı zamanda kültürel, siyasal ve dini boyutlarıyla da şekillenmiştir. İslam düşüncesi açısından sınıflı toplum, genellikle adaletsiz bir yapı olarak değerlendirilir; çünkü insanları ezen, farklı statülere hapseden ve toplumsal eşitsizliği kalıcı kılan düzenler, Allah’ın adalet ilkesine aykırıdır.

Bu makalede, İslam perspektifinde sınıflı toplum, esnaf kavramı, tarihsel örnekler ve günümüz kapitalist düzeni üzerinden detaylı bir analiz sunulacaktır.


2. Esnaf ve Sınıf Kavramı

Esnaf kelimesi, Arapçada “sınıf” anlamına gelir. Tarihsel olarak, kol ve beden gücüne dayalı küçük iş yeri sahiplerini tanımlamak için kullanılmıştır. Buradaki temel ayrım şudur:

  • Emek Odaklı Sınıflar: Çalışan, üretim yapan ve emeğini toplumsal paylaşım için sunan bireyler.

  • Sermaye Odaklı Sınıflar: Üretim araçlarına sahip olan, emeği satın alarak kar elde eden bireyler.

Bu ayrım, toplumsal düzenin adalet veya zulüm üzerine kurulu olduğunu belirleyen temel bir ölçüttür. Esnafın işlevi, sadece ekonomik değil, toplumsal dengeyi koruyan bir role de sahiptir. Emeğe dayalı toplumsal yapı, bireyler arası eşitliği ve paylaşımı güçlendirirken, sermayeye dayalı yapı tekelleşme ve sömürü riskini beraberinde getirir.


3. Kur’an’da Sınıflı Toplum Örnekleri

Kur’an, tarih boyunca sınıflı ve adaletsiz toplumların varlığına işaret eder. Özellikle Firavun’un döneminde halk, kastlara ayrılmıştır (Kasas 4). Firavun:

  • Üst sınıfı ayrıcalıklı kılmış,

  • Alt sınıfları hor görmüş,

  • Erkek çocuklarını öldürmüş, kadınları ise sağ bırakmıştır.

Kur’an, bu ayrımın sonuçlarını eleştirir ve Allah’ın ezilenlerin yanında olduğunu vurgular. Bu örnek, toplumsal sınıflamanın sadece ekonomik değil, aynı zamanda toplumsal ve dini açıdan da zulüm doğurduğunu gösterir. Dolayısıyla, sınıflı toplumlar İslam açısından “şirk düzeni” olarak değerlendirilir; çünkü insanları ayıran ve ezilenleri susturan otoriteler, Allah’ın adalet ilkesine karşı hareket etmektedir.


4. Tarihsel Perspektif: Eşitlikten Sömürüye

Bakara 213. ayet, insanlığın başlangıçta tek bir ümmet olduğunu ve eşit bir toplum yapısına sahip olduğunu belirtir. Zaman içinde farklılaşmalar ortaya çıkmış, mülkiyet ve sınıflar gelişmiştir.

Bu tarihsel kırılma şunları beraberinde getirmiştir:

  • Mülkiyetin tekelleşmesi: Üretim araçlarının belirli sınıfların elinde toplanması, emeğin bağımlı hâle gelmesi.

  • Sınıfsal farklılaşma: Toplumsal eşitsizliğin kalıcılaşması, üst sınıfların ayrıcalıklı, alt sınıfların ezilen hâle gelmesi.

  • Zulüm ve sömürü: Emekçilerin emeği üzerinden zenginleşen sermaye sahipleri.

Bu durum, hem tarihsel hem de güncel kapitalist sistemlerde gözlemlenebilir.


5. Günümüz Kapitalist Düzeni ve İslami Perspektif

Modern kapitalist sistem, Kur’an’ın tanımladığı adalet ilkeleriyle çelişmektedir.

  • Mustazaflar: İşçiler, ezilenler, mülksüzler. Emeği üzerinden yaşamak zorundadır.

  • Müstekbirler: Sermaye sahipleri, zengin elitler, siyasi iktidar sahipleri. İşçi emeği üzerinden kar elde eder.

Kapitalist düzen, emeği sömürüyor, yoksulluğu sistemin doğal bir sonucu gibi gösteriyor. Ayrıca, dini söylemler ve “kader” anlayışı, bu adaletsiz düzenin meşrulaştırılmasına hizmet ediyor. Örneğin, işsizliği veya düşük ücretleri “imtihan” olarak sunmak, toplumsal eşitsizliği görünmez kılmaktadır.

Bu perspektiften bakıldığında, bireysel yardım ve hayır faaliyetleri, sistemi değiştirmedikçe yetersiz kalır. Kur’an, yoksulluğu kader değil, kaldırılması gereken bir zulüm olarak tanımlar. Allah’ın dini, ezilenlerin yanında yer alır; adaletin sağlanması bireysel değil, sistemik bir sorumluluk olarak görülür.


6. Sonuç

Sınıflı toplum, tarih boyunca adaletsizlik ve zulüm üretmiştir. Kur’an, eşitlikçi ve paylaşımcı bir toplum düzenini temel alır; adaletsiz sınıf ayrımlarını eleştirir. Modern kapitalist sistemler, tarihsel olarak ortaya çıkan sınıflı yapıyı sürdürmekte ve derinleştirmektedir.

Dolayısıyla Müslümanların görevi yalnızca bireysel yardımlarla yetinmek değil, toplumsal düzenin kökenlerini sorgulamak ve değiştirmeye çalışmaktır. Kur’an’ın ifadesiyle:
“Bir toplum kendini değiştirmedikçe, Allah da onları değiştirmez.”

Bu çerçevede, adalet ve eşitlik ilkeleri, yalnızca bireysel erdemler değil, aynı zamanda toplumsal reform çabalarının temelini oluşturmalıdır.

Yorumlar

Öne çıkan Makaleler

Kurana göre Sevgi ile Aşk ❤

YASAK MEYVE ? 🍎

Habibullah demek ŞİRKTİR 📣