İSLAM’IN ÖZÜNE DÖNÜŞÜ


İSLAM’IN ÖZÜNE DÖNÜŞÜ

Son Nebimiz Muhammed’in vefatından kısa bir süre sonra, cahiliye döneminin kabilecilik ve putperestlik anlayışını hortlatan münafıklar, birçok Müslümanı katletti. Emevîlerle birlikte kurulan halifelik düzeninde, İslam’ın saf mesajını bozmak için maaşlı din adamları devreye sokuldu. Amaç, dini yalnızca Allah’a özgü kılmak yerine, onu Ortaçağ cahiliyyesi ve putperest geleneklerle harmanlanmış bir beşerî dine dönüştürmekti.

Kur’an’ı yetersiz, eksik ve anlaşılmaz göstermek için yoğun çabalar harcandı. Bunun sonucu olarak, din; Allah + Peygamber + sahabe + tâbiîn + mezhep imamları + eski alimler + günümüz şeyhleri ve hocalarından oluşan anonim bir “beşerî din” haline getirildi. (Bkz. 7:29; 9:31; 16:52; 39:2,11,14; 40:14,65; 42:21; 98:5)

Zamanla, Kur’an’ın yeterli olmadığı fikri yayıldı. Binlerce hadis ve fıkıh kitabı uyduruldu. Bunları reddedenler “mürted” ve “sapık” diye damgalandı, işkencelere maruz bırakıldı. 

Bu süreçte Kur’an’ın mesajı çarpıtıldı; mezhepler icat edildi, şefaat mitolojileri uyduruldu, taşlar kutsallaştırıldı, Peygamber ve sahabe hakkında ahlaksız ve iftiracı rivayetler üretildi. Kadın ve erkeklerin rolleri, ibadetler, hukuk, helal-haram ölçüleri yüzlerce sahte kural ile değiştirildi. Müslüman toplumlar cehalet ve karmaşaya sürüklendi.

Profesyonel din adamları, halkın Kur’an’a yaklaşmasını engellemek için “anlaşılmaz, mücmel, tefsirsiz okunamaz” iddialarını yaydı. İnsanları yüzlerce ciltlik rivayet külliyatına bağımlı hale getirdiler. Kur’an’a ulaşanlar bile, zihinlerine yerleştirilen hurafeler yüzünden onu bağımsız bir rehber olarak göremedi.

İlahiyatçıların iddiaları şöyleydi:

  • Fıkıh alimi: “Fıkıh bilmeden Kur’an anlaşılamaz.”

  • Tarihçi: “İslam tarihi bilinmeden Kur’an anlaşılamaz.”

  • Tasavvufçu: “Tasavvuf kavranmadan Kur’an anlaşılamaz.”

  • Hadisçi: “Hadis bilmeden Kur’an anlaşılamaz.”

Oysa Peygamber’in ahiretteki şikâyeti, kavminin Kur’an’dan yüz çevirmesiydi (25:30). Buna rağmen hicri 1. yüzyıldan itibaren “hadis üretim fabrikaları” kuruldu. Kur’an’ı anlamaya verilen mesai azalırken, çelişkili rivayetler üzerine uzmanlık alanları türedi. Mezhepçilik ve kültürel karışımlarla, evrensel İslam mesajı; Arap, Fars, Yahudi ve Hristiyan unsurlarının eklektik bir sentezine dönüştürüldü.

Kur’an’ın korunmuş kelamı, korunmamış kul sözlerine muhtaç gösterildi. Onu anlamanın zor olduğu iddia edildi. Oysa Kur’an, apaçık bir kitap, hem tez hem de delil sunan eşsiz bir kelamdır (7:3; 17:46; 41:44; 56:79).

Mesela, 56:77-79 ayetleri çarpıtılarak, kadınların hayız döneminde Kur’an’a dokunamayacağı iddia edildi. Böylece Kur’an, halktan uzaklaştırıldı; “dokunulmaz, tehlikeli” bir kitap haline getirildi. Yerine hadisler, sünnetler ve mezhepler öne çıkarıldı.

Bugün ise Müslümanların çoğu, Nebimiz Muhammed’in tebliğ ettiği İslam yerine, onun düşmanlarının savunduğu şirk ve hurafe dinini takip etmektedir. Ancak Allah’ın kelamı, asırlardır “anlaşılmaz” denilerek köşeye itilmiş olsa da, ışığı karanlıkları dağıtmaya başlamıştır.

Din adamları ve onları körü körüne izleyenler, ördükleri cehalet duvarlarının yıkıldığını gördükçe daha çok gürültü koparacaklardır. Fakat boşuna! Çünkü mesaj apaçık ve engellenemezdir.

İslam’da öze dönüş kaçınılmazdır: Din yalnızca Allah’a ait kılınacaktır.

Hamd, yalnızca âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.

Kur’an, tüm Kur’an, başka şey değil — sadece Kur’an.


Yorumlar

Öne çıkan Makaleler

Kurana göre Sevgi ile Aşk ❤

YASAK MEYVE ? 🍎

Habibullah demek ŞİRKTİR 📣