“Yemm” Kavramı: Su, Toprak ve Yönlendirme
Kur’an’da “Yemm” Kavramı: Su, Toprak ve Yönlendirme
Kur’an’da geçen “yemm” kelimesi, genellikle Musa kıssasında karşımıza çıkar. Kelime çoğu kez “deniz” veya “ırmak” olarak tercüme edilir. Ancak kelimenin kökü, kullanımı ve bağlamı incelendiğinde, sıradan bir su kütlesinden öteye geçen anlam katmanları açığa çıkar. Bu kavram, hem dilsel hem de sembolik açıdan Kur’an’ın su-toprak ilişkisindeki zengin metaforlarının bir parçasıdır.
1. Dilsel Köken ve Anlam Katmanları
“Yemm” kelimesi, Sami dillerinde ortak bir köke sahiptir. İbranicede “Yam” kelimesi deniz anlamında olup Tevrat’ta sıkça geçer. Arapçada ise “yemm” daha çok engin su, yönlendirilen akış anlamını taşır. Yalnızca doğal su kütlesini değil, aynı zamanda insan eliyle yönlendirilen veya belirli yatağa akıtılan suyu da kapsar. Buradan hareketle “yemm”, modern kavramlarla söylersek baraj(döneme ait baraj kalıntıları), kanal veya akarsu denetimi fikrine işaret eder.
2. Kur’an’daki Kullanımlar
Musa kıssasında Musa’nın annesine hitaben şu ifade geçer:
“Onu sandığın içine koy, sonra onu suya (yemm) bırak…” (Tâhâ 20/39)
Buradaki “yemm” genellikle “Nil nehri” olarak çevrilmiştir. Ancak dikkat edilirse, Firavun’un da nehir üzerinde mutlak bir hâkimiyet iddiası vardır:
“Bu nehir benim altımdan akmaktadır.” (Zuhruf 43/51)
Bu ifade, su akışının kontrolüne dair bir güç gösterisidir. Dolayısıyla “yemm”, sadece “nehir” değil, yönlendirilmiş, kontrol altına alınmış su anlamına da gelir.
3. Bedevi Zihninde Yemm: Deniz mi, Baraj mı?
Arap yarımadasında yaşayan Bedeviler için deniz yabancı bir kavram değildi. Kızıldeniz, Akabe Körfezi ve Basra Körfezi gibi denizlerle çevrili bir coğrafyada “denizi hiç görmemek” mümkün değildir. Bu nedenle onların asıl yabancısı olduğu şey deniz değil, suyun kontrol altına alınmasıydı. Büyük barajlar, yönlendirilmiş nehirler, kanallar gibi yapılar Arap çöl toplumunun tanımadığı bir teknolojiydi. İşte bu yüzden “yemm” ifadesi onların zihninde sıradan bir denizden çok, yön verilmiş, önü kesilmiş veya biriktirilmiş su imajı doğuruyordu.
4. Yemm ve Teyemmüm: Su-Toprak İlişkisi
“Yemm” kelimesi, kök itibariyle teyemmüm kelimesiyle de bağlantılıdır. Teyemmüm, su bulunmadığında toprakla yapılan temizliktir. Burada iki yönlü bir ilişki ortaya çıkar:
Su varsa: Temizler, hayat verir, akış sağlar.
Su yoksa: Toprak onun yerine geçer, temizleyici bir vasıf kazanır.
Dolayısıyla “yemm”, sadece suyu değil, suyun yokluğunda toprağın ikame edilmesini de hatırlatır. Kur’an’ın dilinde toprak ve su, birbirini tamamlayan iki unsur olarak karşımıza çıkar.
5. Yönlendirilen Su ve Baraj İhtimali
Kur’an’daki ifadeler, özellikle Firavun’un sözleri dikkate alındığında, “yemm”in doğal bir akarsu veya denizden çok, kontrol edilen ve yönlendirilen bir su sistemi olma ihtimalini güçlendirir. Musa’nın sandığının suya bırakılması da bu bağlamda düşünülmelidir: O sandık, akışın doğal seyrine bırakılmış değil, belirli bir güzergâha yönlendirilen suya bırakılmıştır. Bu nedenle, “yemm”i baraj ve kanal fikrinden bağımsız okumak oldukça zordur.
6. Sembolik Anlamlar
Yemm = Kontrol edilen su: İnsanın gücü, teknolojisi ve doğaya müdahalesi.
Yemm ve Teyemmüm: Su ile toprağın birbirini tamamlayan iki arınma yolu.
Firavun’un nehri: Mutlak güç iddiasının sembolü.
Sonuç
Kur’an’daki “yemm” kelimesi, basitçe “nehir” veya “deniz” olarak çevrilemeyecek kadar derin bir anlama sahiptir. Hem dilsel kökler hem de bağlamsal ipuçları, bu kelimenin yönlendirilen, kontrol edilen su anlamına geldiğini gösterir. Bedeviler için deniz yabancı değildi; asıl yabancı olan, suyun kontrol altına alınmasıydı. Böylece “yemm”, hem fiziksel bir gerçekliği hem de insanoğlunun doğa ile kurduğu güç ilişkisini temsil eden güçlü bir metafor olarak karşımıza çıkar.
Yorumlar
Yorum Gönder