Din Sınıfı mı, Toplumsal Bilinç mi?
Tevbe 122: Din Sınıfı mı, Toplumsal Bilinç mi?
1. Giriş
Kur’an, kendisine şirk koşmadan iman edenler için hem iman hem de bilgi kaynağıdır. Diğer insanlar içinse bir bilgi objesidir. Ancak tarih boyunca bazı ayetler yanlış yorumlanmış, farklı toplumsal yapıları meşrulaştırmak için kullanılmıştır. Bunlardan biri de Tevbe 122. ayettir.
Bu ayet, İslâm’ın erken döneminde pratik bir ihtiyaç bağlamında inmişken, sonraki dönemlerde “din adamı sınıfı” oluşturmanın delili gibi sunulmuştur.
“Müminlerin hepsi toptan sefere çıkacak değillerdi. Ama her kabileden bir cemaatin dini iyice öğrenmeleri ve kavimlerine döndüklerinde onları uyarmaları gerekmez miydi? Umulur ki sakınırlar.” (Tevbe, 122)
Bu yazıda, ayetin tarihsel bağlamı ve mesajı üzerine kısa bir değerlendirme yapılacaktır.
2. Tarihsel Bağlam
-
İslâm’ın Arap yarımadasında hızla yayılması, yeni müslüman toplulukların öğretici ihtiyacını artırmıştı. Ancak bu durum Hz. Nebî’in çevresinde zafiyet oluşturuyordu.
-
Medine’den farklı kabilelere eğitimci göndermek tehlikeliydi. Çünkü İslâm’a sempati kadar düşmanlık da artıyordu. Nitekim gönderilen bazı öğreticiler şehit edilmişti.
-
Kabilelerden insanlar heyetler halinde Medine’ye akın ediyor, bu da hem Hz. Nebî’i hem de Medine toplumunu maddi-manevi olarak zorluyordu.
-
Medine’ye gelenler kendi işlerini bırakıyor, bu da ekonomik ve toplumsal istikrarı sarsıyordu.
İşte bu şartlarda inen ayet, bir denge politikası ortaya koydu:
-
Her kabileden seçilecek ehliyetli temsilciler Medine’ye gidecek,
-
Orada Hz. Nebî’den Kur’an merkezli öğretiyi öğrenecek,
-
Döndüklerinde ise kendi kavimlerine bilgi ve bilinç aktaracaklardı.
3. Toplumsal Yönü
Ayet, bireysel öğrenmeden çok toplumsal sorumluluğu öne çıkarır. Her bireyin tek tek Medine’ye gitmesi yerine, topluluk adına temsilciler gönderilmesi istenmiştir. Böylece:
-
İslâm daveti daha örgütlü ve kolektif bir karakter kazanmıştır.
-
Aynı kabileden gelen davetçi ile toplum arasındaki güven bağı güçlenmiştir.
-
Tebliğ, bireysel değil, toplumsal önderlik üzerinden yürütülmüştür.
Buradaki “tefakkuh” (dini iyice öğrenmek), sonraki dönemlerdeki gibi sadece fıkıh metinlerini ezberlemek değil; Kur’an’ın davetini, düzenini ve sorumluluklarını derinlemesine anlamaktır.
4. Kur’an’ın Öğretisi
Kur’an anlaşılmak için indirilmiştir. Onun “tenzîl” oluşu, Allah’ın insanlığa merhametle yaklaşımını yansıtır. Ancak bu, pasif bir bekleyişe dönüşmemelidir. Müslüman için Kur’an:
-
İman objesidir: Kişiyi inşa eder, bilinçlendirir.
-
Bilgi objesidir: Topluma rehberlik ve sorumluluk yükler.
Dolayısıyla Kur’an’ın ciddiyetle okunması, sadece bireysel bir görev değil; aynı zamanda medeniyet inşasının temelidir.
5. Sonuç
Tevbe 122. ayet, din adamı sınıfını meşrulaştıran bir emir değil; İslâm’ın yayılış sürecinde örgütlü ve kolektif öğrenmeyi düzenleyen bir prensiptir.
Burada vurgulanan şey:
-
Bilgiyi tekelleştirmek değil, paylaşmak,
-
Bireysel kurtuluş değil, toplumsal bilinçtir.
Kur’an’ın mesajı her dönemde yeniden okunmalı ve onun “iman ve bilgi kaynağı” olma özelliği unutulmamalıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder