Dinlerini Parça Parça Edenler

 

Dinlerini Parça Parça Edenler

İnsana doğuştan verilen özelliklerden ve vahyin muhkem ölçülerinden uzaklaşmaya karşı yürütülen tevhid ve ıslah mücadelesi, Nebimiz Âdem’den bu yana devam etmektedir. Tarihte de günümüzde de ed-din’in sabitelerini terk etme veya bu ölçüleri bulandırma girişimleri olmuştur. Hatta bu yabancılaşmayı yaşayanlar kendilerini “ıslah ediciler” (Bakara 2/11) olarak tanıtmaktan geri durmamışlardır. Kur’an, dinin asılları üzerinde oynayanların, insanları Allah ile bile aldatmaya kalkışabileceklerini (İsrâ 17/64) haber verir. Bu yaklaşım, dini parçalamak veya ihmal etmektir.

“Dinlerini parça parça edip, gruplara ayrılanlarla senin bir ilgin yoktur. Onların işi Allah’a kalmıştır. İleride onlara yaptıklarını bildirecektir.” (En‘âm 6/159)

Bu ayet, dini parçalayanların tahrif ve zayi etme hatasına düştüğünü, ayrıca böyle bir tavrın akıbetinin tehlikesine işaret eder.

Dinini Parçalamak Nedir?

Ayette geçen “gruplara ayrılanlar” ifadesi, “ferraqu” (tefrik) kökünden gelir. Tefrik, bir bütünü oluşturan parçaları birbirinden ayırmak demektir. Kur’an, Furkan 25/30’da “Kavmin, Kur’an’ı terk etti” ifadesiyle, dini Kur’an’a has kılmamanın aynı zamanda kitaba eş öğretilere uymak olduğunu belirtir. Yine Âl-i İmrân 3/105’te Rabbimiz:

“Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük azap vardır.”

buyurur.

Bakara 2/85’te ise:

“Yoksa siz Kitab’ın bir kısmına iman edip bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz?”

hitabı, Ehl-i Kitap’a yönelik olmakla beraber aynı zamanda Müslümanlığı zedeleyen veya örten tavırlara da yöneliktir. Dinin dışında kaynakları din edinmek, uydurma hadislerle hakikati örtmeye çalışmak bu kapsamda değerlendirilir.

Kur’an’dan Ayrılmaya Neden Olan Başlıca Unsurlar

  • İktidar ve yönetme tutkusu

  • Soy ve nesep taassubu

  • Taklit ve mezhepçilik

  • Kur’an dışında kaynakları Allah’ın diniyle eş tutmak

Kur’an temelli sabitelere ve ondan çıkarılan hükümlerle çerçevelenmiş yorumlara bağlı kalmaksızın yapılan yorumlar, nefsani ve delilsizdir. Bu, Yahudilerin kelimeleri yerlerinden değiştirmesi gibi ölçüsüz tevilciliktir (Nisâ 4/46). Tarih boyunca da bu zaaflar üzerinden İslam düşmanları fikir ve sosyal tuzaklar kurmuş, Resûlullah’ın vefatından sonra hadisler uydurmuş, doğu ve batı felsefeleri ile harmanlanan bir parçalanma süreci başlatılmıştır.

Kur’an’ın Gösterdiği Tavır

Vehim ve vesveseleri gündemleştiren, dini parçalayan kişiler hakkında Kur’an, ilgiyi kesmeyi emreder. Böylece şaz ve oyalayıcı söylemler yaygınlaşmamış olur. Nihai hüküm bize değil, Allah’a aittir:

“Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra Allah, onlara yaptıklarını haber verecektir.” (En‘âm 6/159)

Bize Düşen Sorumluluk

Bu tür nefsani eğilimler karşısında Müslümanların görevi, itikadi ve ameli alanlarda Kur’an’ın sabit ölçülerine şahitlik etmektir. İçtihada dayalı yorumlarımız da açık ve ulaşılabilir delillere dayanmalıdır.

Kur’an kıssalarından alınan ders, topluca hakkın şahitliğini yapmaktır. Bu da “emr-i bi’l ma‘rûf ve nehy-i ani’l münker” (Âl-i İmrân 3/104) yolunda olmaktan geçer. Taassup ve taklitten korunarak bu istikameti sürdürmek, her asırda Müslümanların temel sorumluluğudur.

Dinin asılları konusunda yeterli ve tutarlı şahitler olmak, sorunlarımızı Rabbimizin rızasına ve Kitab-ı Kerim’e uygun biçimde istişareyle çözmek, hikmet ve basiret işidir. Rabbimizden bu nimeti niyaz ederiz.

Yorumlar

Öne çıkan Makaleler

Kurana göre Sevgi ile Aşk ❤

YASAK MEYVE ? 🍎

Habibullah demek ŞİRKTİR 📣