Kur’an’da İsrâiloğulları ve "Üstün Kılınma"
Kur’an’da İsrâiloğulları ve "Üstün Kılınma" Meselesi
Giriş
Kur’an-ı Kerim, Allah’ın vahyine muhatap olmuş toplulukları zikrederken, tarihte özel bir konuma sahip olan İsrâiloğulları üzerinde önemle durur. Bu kavim, sayısız peygamberle muhatap olmuş, Tevrat gibi kutsal kitapları taşımış ve ilahi din tecrübesinin kilit bir parçası olmuştur. Ancak Kur’an’ın altını çizdiği temel nokta şudur: İsrâiloğulları'nın bahsi geçen üstünlüğü, mutlak veya ırksal bir ayrıcalık değil; kendilerine tevdi edilen vahiy ve ağır sorumlulukla sınırlı bir görev üstünlüğüdür.
1. "Üstün Kılınma"nın (Tafdîl) Anlamı: Görev ve Nimet Farklılığı
Kur’an’da "üstün kılma" kavramı için kullanılan "tafdîl" kökü, mutlak bir değer artışı değil, görev, sorumluluk ve nimet bakımından farklılaştırma anlamı taşır.
Bu farklılık, ayetlerde açıkça belirtilir:
- Bakara 47: “Ey İsrâiloğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın.”
- Câsiye 16: “Andolsun ki biz İsrâiloğullarına kitap, hüküm ve peygamberlik verdik... onları âlemlere üstün kıldık.”
Görüldüğü gibi, buradaki üstünlük, doğuştan gelen ırksal bir imtiyaz değil; vahiy, kutsal kitap, peygamberlik ve ilahi nimetler ile gelen bir sorumluluk ve imtihan üstünlüğüdür.
2. Üstünlüğün İçeriği: İmtihanın Unsurları
Kur’an’a göre İsrâiloğulları'nın üstün kılınması, şu üç temel nimet ve sorumluluk başlığı altında toplanır:
- Peygamberlik Zinciri: Çok sayıda peygamberin (Bakara 87) bu soy içinden seçilmesi, onları ilahi mesajın tebliğinde merkez konuma taşımıştır.
- Kitap ve Hikmet: Tevrat ve İncil gibi ilahi kaynakların (Câsiye 16) doğrudan onlara verilmesi, onları vahyin taşıyıcısı yapmıştır.
- Maddi ve Manevi Kurtuluş: Mısır’dan mucizevi şekilde çıkarılmaları, denizden geçmeleri ve çölde kudret helvası gibi nimetlerle rızıklandırılmaları (Bakara 57) gibi benzersiz lütuflar.
Bu açıdan üstünlük, bir ayrıcalık belgesi değil, ağır bir imtihanın ve sorumluluğun merkezine konulmak demektir.
3. Üstünlüğün Şarta Bağlılığı: Kaybedilebilir Bir Konum
Kur’an, bahsi geçen bu üstünlüğün mutlak ve kalıcı olmadığını, aksine şartlı olduğunu özellikle vurgular. Bu üstünlük, belirli ilkelere bağlı kaldıkları sürece geçerlidir: Sabır, şükür ve vahye sarsılmaz bir sadakat.
- A‘râf 137: “Biz, zayıf düşürülen kavmi (İsrâiloğullarını)... mirasçı yaptık. Rabbinin güzel sözü İsrailoğullarına sabretmeleri sebebiyle tamamlandı.”
- Bakara 122: “Ey İsrâiloğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın.” (Hatırlatmanın amacı, görevlerini unutmamalarıdır.)
4. Düşüş ve Lanetlenme: Sorumluluğu İhmalin Sonucu
İsrâiloğulları, kendilerine verilen bu eşsiz nimeti ve görevi çoğu zaman hakkıyla yerine getirememiş, nankörlük ve isyana düşmüşlerdir. Kur’an, bu görevdeki başarısızlıklarının sonuçlarını sert ifadelerle bildirir:
- Maide 78: “İsrâiloğullarından inkâr edenler, Davud’un ve Meryem oğlu İsa’nın diliyle lanetlendi. Çünkü isyan ediyor ve haddi aşıyorlardı.”
- Bakara 61: “Nankörlükleri, ayetleri inkâr etmeleri, peygamberleri haksız yere öldürmeleri sebebiyle üzerlerine zillet ve yoksulluk damgası vuruldu.”
📌 Bu durum, üstün kılınmanın imtiyaz değil, imtihan olduğunun en güçlü kanıtıdır. İmtihanı kaybettiklerinde, üstünlükleri lanete ve zillete dönüşmüştür.
5. Evrensel İlke: Takva ile Gelen Gerçek Üstünlük
Kur’an, İsrâiloğulları özelindeki bu tecrübeyi, tüm insanlık için evrensel bir ilke ile neticelendirir: Gerçek üstünlük ırkla veya soy ile değil, takva (Allah bilinci) iledir.
- Hucurât 13: “Allah katında en üstün olanınız, O’na karşı en çok takva sahibi olanınızdır.”
Bu ayet, İsrâiloğulları'na verilen ayrıcalıkları geçici bir görev ve sorumluluk üstünlüğü bağlamına oturtur. Nihai ve kalıcı ölçü takvadır.
Sonuç
Kur’an’da İsrâiloğulları'nın "üstün kılınması" meselesi, sosyolojik veya ırksal bir ayrıcalık değil; ilahi mesajı taşıma, vahye muhatap olma ve toplumlara rehberlik etme sorumluluğu bakımından verilen geçici bir farklılıktır.
İsrâiloğulları, bu görevde başarısız oldukça, üstünlükleri elinden alınmış ve tarih sahnesinde lanetlenmeye ve zillete uğramaya mahkûm edilmişlerdir.
Kur’an’ın bu konudaki nihai ve evrensel mesajı şudur:
- Hiçbir kavim mutlak olarak üstün değildir.
- Gerçek ve kalıcı ilahi üstünlük, sadece takva ve vahye sadakat ile mümkündür.
Tarihte İsrâiloğulları’na verilen bu merkezi rol, onların başarısızlığının ardından, Kur’an’ı ve son peygamberin mesajını taşıyan Müslüman ümmetine devredilmiş ve yeni bir sorumluluk yüklenmiştir.
Dolayısıyla "üstün kılınma," bir imtihan fırsatıdır; kayıtsız şartsız verilmiş bir imtiyaz değil.
UYARI / HATIRLATMA
Yorumlar
Yorum Gönder