Canını ve Malını Satmak 💎
💎 Canını Satmak: Allah ile Yapılan En Gerçek Ticaret
(Tevbe 9/111 Ayeti Üzerine Bir Manifesto)
"Şüphesiz Allah, müminlerden canlarını ve mallarını, karşılığında onlara cenneti vermek üzere satın almıştır..." (Tevbe, 9/111)
I. 🥇 Tüm Pazarları Geçen Sözleşme
Dünya, her gün milyonlarca alışverişin döndüğü devasa bir pazar yeridir. Kimi üç kuruşluk kâr için alır satar, kimi itibar uğruna ruhunu bile pazara sürer. Ama Kur’an, öyle bir ticaretten bahseder ki, bütün borsaları, kasaları ve dünya pazarlarını anlamsız bırakır:
Allah'ın müminlerle yaptığı İlahi Alışveriş.
Burada tablo nettir: Alıcı Allah, Satıcı Mümin, Meta Can ve Mal, Bedel ise Cennettir. Bu anlaşmanın sözleşme kâğıdı Kur’an, mührü ise insanın kalbidir. Bu, iki tarafın da asla zarar etmeyeceği tek ticarettir.
II. 🗡️ Can ve Malı Satmanın Gerçek Anlamı
Bu ayeti yüzeysel okuyanlar, hemen savaş meydanını, "Allah yolunda ölümü" düşünür. Oysa Kur’an'daki "Nefs" (Can) ve "Mal" kavramları çok daha derin bir alana yayılır:
- Canı Satmak: Yalnızca ölmek değil; benliği, bencilliği, çıkarı ve kibri Allah'ın mutlak iradesine teslim etmektir.
- Malı Satmak: Yalnızca infak (yardım) değil; sahip olunan düşünceyi, emeği, zamanı, yeteneği hakikat uğruna seferber etmektir.
Bir mümin, her sabah kendi nefsine şunu fısıldar: “Bugün seni satıyorum. Artık sen bana değil, Rabbine aitsin.”
III. ✨ Cennet: Bir Bedel Değil, Bir Hâl
Ayetin başındaki "karşılığında" ifadesi, çoğu zaman bir ödül/bedel gibi anlaşılır. Oysa Kur’an'da cennet, bu ticaretin nihai bedeli değil, bu ticaretin ta kendisidir.
Kim canını ve malını Allah’a satarsa, o an cennetin içinde yaşamaya başlar. Çünkü cennet, mutlak teslimiyetin getirdiği huzur ve güvendir; bir mekan değil, ruhsal bir hâldir.
"Allah’la alışveriş yapan asla iflas etmez." (Fâtır, 35/29)
IV. 📉 Günümüzün Sahte Pazarlığı
Bugün insanlık, Allah’la değil, "sistemle" alışveriş yapıyor. Bir diploma için gençliğini, bir makam için onurunu, bir paye için inancını satıyor. Modern insanın ticareti, değer kaybının adı oldu.
Her şey satılık: vicdan, kalem, dostluk, hatta (menfaat uğruna yapılan) dua bile.
Müminin ticareti ise, dönüşü olmayan bir sözleşmedir. Çünkü Allah’tan daha güvenilir, daha cömert ve daha vefalı bir alıcı yoktur.
V. 📜 İlahi Taahhüt: Sözleşmenin Garantisi
Tevbe 111. ayet sadece bir metafor değil; bir ahit, bir ilahi sözleşmedir.
"Bu, Allah üzerine hak bir vaaddir."
Bu ifade, bir vaatten öte, ilahi bir taahhüt demektir. Yani Allah, bu alışverişin sözünü bizzat Kendi üzerine almıştır. Artık mesele senin ne kadar sattığın değil, gerçekten kime sattığındır.
VI. 🎯 Sonuç: Tüccar Değil, Teslim Olan
Bu ticarette pazarlık, indirim, taksit ya da iade hakkı yoktur. Çünkü Allah, seni senden daha iyi bilir ve senin canını senden daha kıymetli satın alır.
Bu yüzden Kur’an’ın çağrısı basit ama sarsıcıdır:
“Ey iman edenler! Size bir ticaret göstereyim mi, sizi acı bir azaptan kurtaracak?” (Saff, 61/10)
Bu ticaret, yalnızca cesurların yapabileceği bir alışveriştir: Canını, malını, hevasını, gururunu ve tüm çıkarlarını satmaya razı olanların.
Çünkü o alışverişin sonunda yazan tek kelime TESLİMİYET'tir. Ve işte o teslimiyet, cennetin ta kendisidir.
“Allah müminlerden canlarını ve mallarını satın almıştır...”
Bu, bir ayet değil, bir manifestodur. İnsanı mülkün efendisi olma vehminden, emanetin şuuruna çağırır.
Kim ki bu ticareti anlar, artık dünya pazarında hiçbir şeye fiyat biçemez.
Çünkü kendini satmış olan, artık satın alınamaz.
UYARI / HATIRLATMA
Yorumlar
Yorum Gönder