TEKEL DİNDARLIĞININ PSİKOLOJİSİ
🕋 Kutsal Söz Duyunca Öfkelenmek: Tekel Dindarlığının Ruh Hali
Kuran'ın Mekke'de Yıktığı Düzen, Bugün Kimleri Rahatsız Ediyor?
Giriş: Kutsal Sözün Sesi Neden Huzursuz Eder?
Bazı kimseler, ayet (kutsal söz) duyduklarında garip bir öfkeye kapılır. Sanki o söz, onların elindeki görünmez bir ayrıcalığı çekip alıyormuş gibi rahatsız olurlar. Kendi düşüncelerini doğrulamayan bir ayet duyduğunda gerilir, savunmaya geçer ve içinden "Bu söz senin ağzında ne arıyor?" diye söylenir. Bu sadece bir düşünce tartışması değil; ruhsal bir korunma tepkisidir. Bu tepki, Kuran'ın indiği ilk dönemde, Mekke'deki dinin önderlerinde de görülmüştür.
1. Mekke Dini Önderlerinin “Söz Öfkesi”
Mekke'nin din sınıfı, Kâbe'nin hizmetini, Hac'ı düzenlemeyi ve hacılara su dağıtmak gibi önemli sosyal görevleri üstlenen, görünüşte "imanlı" bir otoriteydi. Onlara göre inanç, kendileriyle başlayıp kendileriyle bitiyordu.
Muhammed'in getirdiği ayetleri duyunca sinirlendiler çünkü o sözler, onların kurduğu kutsal düzeni bozuyor ve tekelci inanç yapısını yıkıyordu. Kuran, bu huzursuzluğu şöyle anlatır:
“Onlar, ayetlerimiz kendilerine okununca öfkeden neredeyse patlayacaklar.” (Hac 72)
Kutsal Sözün sesi, onlara bir gerçek değil, bir tehlike getiriyordu.
2. Neden Sinirlendiler? Tekel Dindarlığının Çöküşü
Tekelci kafa yapısının sinirlenmesinin üç temel nedeni vardı:
a) İnancın Yönetimini Kaybetme Korkusu
Dini önderler için din, sadece bir inanış değil, aynı zamanda bir güç aracıydı. Ayet, "Yönetim Allah'a, hüküm Kuran'a aittir" diyerek onların yetkisini zayıflatıyordu. Ayet duyduğunda rahatsız olan zihin, aslında "Bu söz benim gücümü azaltıyor" diye düşünüyordu.
b) “Kutsal Haber Herkes İçin” Fikrine Dayanamama
Mekke'deki din adamları, dini bilgi üzerinde “yetkili uzman” konumundaydı. Kuran ise sahneyi değiştiriyordu: “Bu kitap herkes için bir öğüttür” diyerek onların bilgi üzerindeki tekelini kırdı ve inancı, seçkinlerin elinden alıp topluma açtı.
c) Kutsal Sözün Sorgulayan Dili, Kalıplaşmış Bilgileri Yıktı
Kuran'ın anlatım biçimi soru sorar, kanıt ister ve düşünmeye çağırır. Bu sorgulayıcı üslup, dogmatik (kesin ve sorgulanamaz) kabul edilen inanca karşı büyük bir sarsıntıya neden oldu.
3. Hacılara Su Dağıtmak: Mevkinin Kutsallığının Yıkılması
Mekke'nin din sınıfı, en büyük ayrıcalıklarından olan hacılara su verme gibi yüzeysel hizmetleri, dini ve siyasi mevkilerinin yeterli kanıtı olarak görüyordu. Kuran, Tevbe Sûresi'nde bu bakış açısını kökten reddederek mevkilerini yerle bir etti:
“Siz, hacılara su vermeyi ve Kâbe’yi onarmayı; Allah’a ve Son Gün’e inanıp, Allah yolunda savaşan kimsenin (yaptığı) gibi mi tuttunuz? Bunlar Allah katında bir olmazlar.” (Tevbe 19)
Bu ayet, dinin temeline şekilsel hizmetleri değil, içten inancı ve toplumsal gayreti koydu. Direnişin nedeni peygamber değil, tekelin yıkılmasıydı.
4. Peygamberden Sonra Tekelin Yeni Sahipleri
Peygamber hayattayken tekel kırılmıştı. Ancak vefatıyla birlikte düzen yeniden kuruldu:
- Kuran merkezli inanç \rightarrow yerini \rightarrow yorum merkezli inanca bıraktı.
- Açık kutsal söz \rightarrow yerini \rightarrow kapalı yetkiye devretti.
- Herkese seslenen haber \rightarrow yerini \rightarrow seçkinlere dayalı yorum tekelciliğine bıraktı.
Aynı Mekke dini önderi zihniyeti, bu kez farklı yüzlerle ortaya çıktı. Amaçları yine aynıydı: İnancın sahibi olma, ayeti kendi adına konuşturma ve "İnancı bizden öğreneceksiniz" deme. Bu döngü, tarihin bir ibretidir.
5. Bugün Kutsal Söz Duyunca Sinirlenenler: Çağdaş Dönemin Mekkelileri
Bugün bir ayet tartışmaya girince sinirlenenler, ayetin tekel kurmuş zihnin bahanelerini dağıtmasından rahatsız olur. Ayet onlara şunu anımsatır: “İnançta yetke yok, kanıt var” ve “Gerçek, sınıfların tekelinde değildir.” Bu ileti, din ticareti yapan ve hazır kalıplara alışmış her kesimi huzursuz eder.
Sonuç: Söz Öfkesinin İç Yapısı
Ayet duyduğunda sinirlenen kişi, aslında ayete değil, ayetin tehdit ettiği şeye öfkelenir. Bu tehdit edilen alanlar şunlardır:
- Güç ve Mevki: Din üzerinden kurulan sosyal ve siyasi yetke.
- Gelenek ve Ezber: Sorgulanması yasaklanan kesin bilgiler.
- Saygı ve Statü: Dini bilgi tekelinden kaynaklanan itibar.
- Kontrol Alanı: İnancın "nasıl yaşanacağına" dair kurulan mutlak egemenlik.
Kuran, bu ruhsal direnişi, “Onlar gerçeğe dayanamazlar; çünkü gerçeği kabul ettiklerinde düzenleri çöker” diyerek özetler. Kutsal söz duyduğunda sinirlenenler, aslında Kuran'ın özgürleştirici gücüne direniyor.
UYARI / HATIRLATMA

Yorumlar
Yorum Gönder