BİLİNÇ SEVİYESİ ve BİLİNCİN KIRILMASI
ÂDEM KISSASI: CENNET MEKÂN DEĞİL, BİLİNÇ SEVİYESİ — CENNETTEN DÜŞÜŞ DEĞİL, BİLİNCİN KIRILMASI
1. Giriş: Hikâye Değil, İnsan Bilincinin Anatomisi
Kur’an’daki Âdem kıssası, çoğu anlatıda “ilk insanın cennetten kovulması” şeklinde yorumlanır. Fakat metin dikkatle incelendiğinde mekânsal bir düşüş değil, bilinçsel bir kırılma anlatıldığı görülür:
-
Cennetin tanımlı bir coğrafyası yok, ne “sonsuzluk bahçesi” olarak tasvir edilir ne de ölüm sonrası yurt olarak konumlanır.
-
“Ağaç” maddi bir meyve ağacı değil, değerlerin sınandığı alan olarak ortaya çıkar.
-
“İblîs’in vesvesesi”, dışsal bir varlıktan çok, insanın kendi iç gerekçelendirme mekanizmasının adı hâline gelir.
-
“Örtülerinin açılması” ise bedensel çıplaklık değil, bilincin açığa çıkan zaaflarıdır.
Kur’an’ın sembolik dili, kıssayı tarihten çıkarıp her insanın zihninde her gün yaşanan bir imtihan hâline getirir.
2. “Cennet”: Daha Yüksek Bir Bilinç, Daha Esenlikli Bir Durum
Kur’an’daki ifade şöyledir:
“Ey Âdem! Sen ve eşin cennette yerleşin…” (Bakara 35)
Bu “cennet”, klasik anlamdaki ahiret cenneti değildir. Çünkü:
-
Ölüm sonrası cennetin tüm tasvirlerinde nehirler, gölgeler, saraylar, nimetler, ebediyet vurgulanır.
-
Âdem’in cenneti ise bunların hiçbirine sahip değildir.
-
Sadece “yiyin, için, yaklaşmayın” gibi dünyevî emirler içerir.
Ayrıca Kur’an’da “cennet” kelimesi çoğu yerde dünya bahçesi anlamında kullanılır:
-
“O, iki cennet bahçesi vardı…” (Kehf 32)
-
“Dünya hayatının süsü olan bahçeler, bağlar…” (Nahl 11)
Bu yüzden birçok müfessir, Âdem’in cennetini yeryüzünde özel bir bahçe, bir doğal ortam olarak yorumlamıştır. Ancak daha derin ve tutarlı bir okuma, bunu bir bilinç hâli olarak görür: huzurun, berraklığın, çelişkisizliğin seviyesidir.
3. “Ağaç”: Yasak Meyve Değil, Sınanan Değerler Bütünü
Kur’an hiç bir ayette “yasak meyve” dememiştir.
Sadece:
“Şu ağaca yaklaşmayın…” (Bakara 35)
Ağaç, Kur’an dilinde çoğu zaman prensip, yasa, değer veya yapı metaforudur:
-
“Güzel söz, kökü sağlam bir ağaç gibidir…” (İbrahim 24)
-
“Kötü söz, kökü zayıf bir ağaç gibidir…” (İbrahim 26)
Bu bağlamda:
Ağaç = İnsan bilincinin sınandığı değer alanı.
4. “Şeytanın Vesvesesi”: Dış Güç Değil, İç Gerekçelendirme Mekanizması
Kur’an’da şeytanın işlevi fısıltıdır, zorlayıcı güç değildir.
“Vesvese verdi…” (A‘râf 20)
Kıssa her insanın kendi zihninde şöyle yaşanır:
-
“Bunu şimdi yapsam ne olur?”
-
“Bir kereden bir şey çıkmaz.”
-
“Herkes yapıyor.”
-
“Aslında yanlış değil, sadece biraz zorunluyum.”
5. “Örtülerinin Açılması”: Bilincin Zaaflarının Görünür Olması
Kur’an’da ifade dikkat çekicidir:
“Ağaçtan tadınca, örtüleri açıldı...” (A‘râf 22)
Bu, çıplak kalmak anlamında olmayabilir. Kur’an’ın pek çok ayetinde “örtü”:
-
mahrem,
-
korunmuş,
-
gizlenmiş,
-
saklı tutulan yönanlamına gelir.
Buradaki “örtünün açılması”, insanın içindeki zayıf yönlerin, zaafların, çıplak gerçeklerin ortaya çıkmasıdır.
6. “İhbitû”: Düşmek Değil, Yatay Hareket — Bilincin Parçalanması
Ayet şöyle der:
“İhbitû (inhitin): İnin, dağılın…” (Bakara 36)
Buradaki هبوط (h-b-t) fiili “düşmek” değil, yatay olarak dağılmak, belli bir yoğunluktan genişliğe doğru çıkmak anlamındadır.
7. Sonuç: Âdem’in Düşüşü Tarih Değil, Her Gün Yaşadığımız Düşüş
Kur’an’ın Âdem kıssası, “ilk insanın köken hikâyesi” değil, insan bilincinin sürekli tekrarladığı döngüyü gösterir:
-
Cennet → berrak bilinç
-
Ağaç → değer sınavı
-
Vesvese → iç bahaneler
-
Örtünün açılması → zaafların görünmesi
-
İhbitû → bilincin dağılması
Bu nedenle Kur’an kıssayı şöyle konumlar:
İnsanlığın bütün dramı, bütün yolculuğu bu döngünün içinde gerçekleşir.
.jpg)
Yorumlar
Yorum Gönder