Musallîn Kavramı
📚 Kur’an’da “Musallîn” Kavramı: Salâtın Ahlakî ve Toplumsal Boyutu Üzerine Kavramsal Bir İnceleme
Geleneksel yaklaşımlarda musallîn, çoğunlukla “namaz kılanlar” şeklinde dar bir ritüel kategorisine indirgenmiş olsa da Kur’an bağlamı, kavramın çok daha geniş, ahlakî ve toplumsal bir içeriğe sahip olduğunu göstermektedir.
Kur’an’a göre musallîn, salâtı sadece ritüel düzeyde yerine getiren değil; onun ahlakî ve sosyal sorumluluk boyutunu hayatına yerleştiren özne olarak tanımlanmaktadır.
Makale, salâtın Kur’an’daki işlevini toplumsal adalet, merhamet ve vahye bağlılık ekseninde değerlendirerek, kavramın modern bağlamdaki yanlış daraltılmalarına eleştirel bir bakış sunmaktadır.
1. Giriş
Kur’an’daki temel ibadet kavramları, geleneksel okumalarda çoğunlukla pratik ritüeller üzerinden değerlendirilmiş; bu durum, kavramların anlam daralmasına ve asli bağlamlarından koparılmasına yol açmıştır.
“Musallîn” kavramı, bu daralmaya maruz kalmış en önemli kavramlardan biridir. Çoğu geleneksel yorum, musallîni yalnızca “namaz kılan kimse” olarak tanımlasa da Kur’an metni dikkatle incelendiğinde, musallînin ritüel uygulayıcıdan ziyade, salâtın toplumsal ve ahlakî işlevlerini ikame eden özne olarak tanımlandığı görülür.
Bu bağlamda Mâûn Sûresi, musallîn kavramının içeriğini en belirgin biçimde ortaya koymaktadır. Sûre, salâtı yerine getirdiğini iddia eden fakat;
- Yetimi korumayan,
- Fakiri doyurmaya teşvik etmeyen,
- Yardımı (mâûn) engelleyen,
- İbadeti riyaya dönüştüren
kişilerin aslında musallîn olmadığını vurgular. Kur’an, ibadeti ritüele indirgemeyi reddederek salât kavramının ahlakî, toplumsal ve varoluşsal boyutunu öne çıkarır.
Bu çalışma, Mâûn Sûresi'nin bu eleştirel yaklaşımını merkeze alarak musallîn kavramının Kur'an'daki gerçek kapsamını belirlemeyi amaçlamaktadır.
2. Kavramsal Çerçeve: “Salât” ve “Musallîn”
2.1. Salât Kavramının Kur’an’daki Temel İşlevi
Kur’an’da salât, sadece belirli hareketlerden oluşan bir ibadet değildir. Daha geniş anlamda; bir destekleme, sürdürme, doğrultma, korunmuş bir bilinç hâli ve vahiy ile sürekli bir bağ kurma eylemi olarak tanımlanabilir.
Salâtın Kur’an’daki temel işlevi, ritüel bir tekrarın ötesinde sürekli bir bilinç ve toplumsal sorumluluk eylemi olarak şunları kapsar:
- Ahlakî Sorumluluğu canlı tutmak,
- Toplumsal Dayanışmayı güçlendirmek,
- Yetimi, muhtacı ve zayıfı korumak,
- Adaleti ayakta tutmak,
- Vahyin öğretilerini hayatta etkin kılmak.
Bu yönüyle salât, bireysel dindarlığı toplumsal adaletle bütünleştiren bir mekanizmadır.
2.2. Musallîn: Salâtı İkame Eden Öznenin Niteliği
“Musallîn”, Arapça’da fiil formunun ism-i fâil (aktif fail) hâli olup “salât eden, salâtı sürdüren, salâtı dirilten” anlamlarına gelir. Ancak Mâûn Sûresi bağlamı kavramın içeriğini derinleştirir ve musallînin niteliklerini netleştirir:
Musallîn, sadece salât yapan değil, salâtın toplumsal işlevini yerine getiren kişidir.
Bu kişi;
- Yetimi koruyan ve yoksulu doyurmaya teşvik eden,
- Ahlakî tutarlılığı gözeten,
- Yardımı (mâûn) engellemeyen,
- Vahye sadakatini toplumsal davranışa dönüştüren kişidir.
Kur’an’a göre musallîn, ritüeli icra eden değil; ritüelin ahlakî ve toplumsal değerini kuran ve sürdüren kişidir.
3. Mâûn Sûresi’nin Musallîn Tasviri: Ahlakî Çöküşün Dört Göstergesi
Mâûn Sûresi, musallîn kavramını olumsuz bir tasvir üzerinden tanımlayarak, salâtın terk edilmesinin dört temel toplumsal sonucunu merkeze alır:
3.1. Yetimi Gözetmeme ve Şiddet Uygulama
يَدُعُّ الْيَتِيمَ – “Yetimi itip kakan”
Bu ifade, sadece yetimi ihmal etmeyi değil, ona karşı aktif bir şiddet ve itme eylemini gösterir. Toplumsal merhametin ve adaletin çöküşünü işaret eder. Salât iddiasında bulunup yetimi ihmal etmek, salâtın özüne kökten aykırıdır.
3.2. Fakiri Doyurmaya Teşvik Etmeme
وَلَا يَحُضُّ عَلَىٰ طَعَامِ الْمِسْكِينِ
Bu ayet, salâtın sadece bireysel bir ritüel değil, aynı zamanda toplumsal sorumluluk doğuran ve başkalarını da iyiliğe teşvik eden bir bilinç olduğunu gösterir. Bizzat beslememek kadar, bu sorumluluğu toplum içinde yaymamak da eleştirilir.
3.3. Salâtı Riya Derecesine İndirme
الَّذِينَ هُمْ يُرَاءُونَ
Gösteriş merkezli ibadet (Riya), ibadeti ilahî bir amaçtan kopararak insan merkezli bir performansa dönüştürür. Bu durum, musallîn kavramıyla bağdaşmaz; aksine Kur’an’da kınanan bir ahlakî yozlaşmadır.
3.4. En Basit Yardımı Engelleme (Mâûn)
وَيَمْنَعُونَ الْمَاعُونَ
Mâûn, en küçük ve basit yardım anlamına gelir. Musallîn olmanın temel göstergelerinden biri, en küçük yardımı bile esirgemeyen bir adalet ve merhamet bilincidir. Mâûn'u engellemek, toplumsal hayatta paylaşım ruhunun tamamen kaybolduğunu ifade eder.
Bu dört unsurun tümü, salâtın gerçek anlamının ahlakî bir yaşam biçimi olduğunu ve sadece ritüel ile sınırlı kalmadığını net biçimde ortaya koymaktadır.
4. Tartışma: “Ben Musallîn’im” İddiası ve Kur’an’ın Eleştirisi
Kur’an’a göre salt ritüeli yerine getirip salâtın ahlakî ve toplumsal içeriğini boşaltan kişi musallîn değildir; bilakis **“salâtından gâfil”**dir (Kur’an’ın Mâûn Sûresi’ndeki ifadesi). Mâûn Sûresi, salâtı iddia eden fakat salâtın toplumsal işlevini reddeden kişileri sert biçimde eleştirerek, bu durumu bir salât yozlaşması olarak görür.
Bu yozlaşmanın göstergeleri şunlardır:
- Vahye yüz çevirmek ve ahlakî tutarlılığı yitirmek,
- Yetimi ve fakiri gözetmemek,
- Yardımlaşmayı (mâûn) engellemek,
- İbadeti gösteriye dönüştürmek.
Musallîn olduğunu iddia ettiği hâlde salâtın ahlakî ve toplumsal sorumluluklarını yerine getirmeyen kişi, Kur’an’ın ifadesiyle “salâtından gaflet içindedir” ve bu durum onu ahirette ağır bir sorumlulukla karşı karşıya bırakır. Ritüel, ahlakî pratikten yoksun kaldığında bir eylem değil, bir yanılsama hâline gelir.
5. Sonuç
Bu makale, musallîn kavramının Kur’an bağlamında ritüelci yaklaşımlardan çok daha geniş bir anlam taşıdığını kavramsal olarak kanıtlamıştır.
Kur’an’a göre musallîn, salt bir ibadet pratiğini değil, toplumu iyileştiren ve bireyin ahlakî tutarlılığını koruyan kapsamlı bir yaşam biçimini ifade eder:
- Salâtın ahlakî boyutunu dirilten,
- Toplumsal sorumluluğu üstlenen,
- Yetimi ve yoksulu gözeten,
- Adaleti ayakta tutan ve
- Merhameti ve paylaşımı teşvik eden kişidir.
Kur’an’ın musallîn tasviri, ibadetin şekil değil öz üzerinden değerlendirildiğini; salâtın ise adalet, merhamet ve toplumsal dayanışma ekseninde bir bilinç inşası olduğunu ortaya koymaktadır.

Yorumlar
Yorum Gönder