"Salavat Getirin" diye bir Emir var mı ❓️
“Salavât Getirin” mi Emir?
Ahzâb 56’nın Kur’an Bağlamında Yeniden Okunması ve Salât–Zikir İlişkisi
Bu incelemede, Ahzâb 56. âyetinin yanlış çevrilmesiyle ortaya çıkan “salavat getirme” ritüelinin Kur’an'ın bütüncül mesajıyla ilişkisini incelemekte; özellikle salât-kur’an ilişkisi bağlamında Bakara 200 gibi “Allah’ı anma” fiilinin açıkça emir formunda kullanıldığı ayetlerle karşılaştırmaktadır.
Çalışma, Kur’an’da salâtın “sözlü bir ritüel” değil, vahyi ikame etmek, desteklemek ve uygulamak anlamına geldiğini vurgular.
1. Giriş: Bir Kelimenin Dönüştürdüğü Din
Ahzâb 56’da geçen:
> اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰٓئِكَتَهٗ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ
يَا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْل۪يمًا
gelenekte “Allah ve melekleri peygamberi anıyor; siz de ona salavat getirin” şeklinde yorumlanmıştır. Bu yorumdan hareketle dilden sözlü formüller aktarmak, dinin vazgeçilmez unsurlarından biri hâline gelmiştir.
Oysa âyette:
- “Sözle anın”
- “Dille ifade edin”
- “Övgü cümleleri söyleyin”
gibi bir emir yoktur.
Zira ayette ذِكْر (anmak) değil; صَلُّوا (salât edin/destek verin) vardır.
Bu iki kavram Kur’an’da ayrı alanlara karşılık gelir ve karıştırılınca Kur’an’ın bütün yapısı bozulur.
2. Ahzâb 56’da Ne Deniyor?—“Salât Etmek” ve “Destek Vermek”
2.1. “Salât” fiilinin Kur’an’daki anlam alanı
Kur’an’da salât:
- bir eylemi desteklemek,
- ayakta tutmak,
- bir sözü ikame etmek,
- vahyi hayata taşımak
gibi fonksiyonlar üstlenir.
Örneğin:
Tevbe 103: “Onların mallarından sadaka al; onlarla arınıp temizlenmeleri için salât et.”
→ Peygamberin dua formülü öğretmesi değil, onların doğruluk çabalarına destek vermesidir.
Ahzâb 43: “Allah ve melekleri sizi karanlıklardan nura çıkarmak için salât eder.”
→ Allah’ın “dua ettiği” düşünülemez; buradaki anlam destek ve yönlendirmedir.
Bu bağlamda Ahzâb 56’daki “sallu aleyhi”, “ona söz söyleyin” değil:
“Onun getirdiği vahye destek olun, misyonunu sürdürün, arkasında durun” demektir.
2.2. Âyette “anmak” yoktur
“Anmak” Kur’an’da ذِكْر fiiliyle ifade edilir.
Ahzâb 56’da bu fiil yoktur, kökü bile geçmez.
Buna rağmen gelenek, “salât”ı sesli formüller hâline dönüştürmüş ve:
“Allahümme salli alâ Muhammed...”
gibi Peygamber’in dönemiyle ilgisi olmayan, Kur’an’da hiç geçmeyen ifadeler üretmiştir.
Bu durum, Kur’an’ın bir kavramına dilsel ve işlevsel müdahale anlamına gelir.
3. “Anmak” Emir Olarak Nerede Var?—Bakara 200 Bağlamı
Kur’an’da sözle “anmak” emri, Bakara 200 gibi ayetlerde açıkça zikredilir:
> فَاذْكُرُوا اللّٰهَ كَذِكْرِكُمْ اٰبَٓاءَكُمْ
“Allah’ı tıpkı babalarınızı andığınız gibi anın.”
Buradaki fiil اُذْكُرُوا (zikir edin/anın) nettir.
Yani eğer Kur’an peygamberi sözle anmayı emretseydi, bu fiille ifade ederdi.
İki ayetin farkı çok açıktır:
Ayet Fiil Yapı Anlam
Ahzâb 56 صَلُّوا (salât edin) Destek verme, misyonu sahiplenme Sözlü övgü değil
Bakara 200 اُذْكُرُوا (anın) Sözlü hatırlama Dil ile ifade
Bu ayrım görülmediğinde Kur’an’ın kavramsal sistemi bozulur, din ritüelleşir.
4. Salât–Kur’an İlişkisi: “Salâtı ikame etmek” Kur’an’ı ikame etmektir
Kur’an, salâtın mahiyetini birçok yerde açıklar:
İsrâ 78: “Sabah salâtı şahitlidir.”
→ Bu, aydınlıkta, açık, görünür bir Kur’an tilâveti ve tefekkürü işaret eder.
Müzzemmil 4: “Kur’an’ı tertîl ile oku.”
→ Salâtın içeriğinin Kur’an merkezli olması gerektiğini vurgular.
Cuma 2, Bakara 151: Vahyin tilâveti, öğretilmesi ve hikmetin aktarımı
→ Bunlar salâtın öğretici (ta‘lîmî) yönüdür.
4.1. Sabah salâtının “şahitlik” anlamı
Sabah salâtı (fecr) özellikle:
- görülebilir,
- duyulabilir,
- vahyin açık okunup işitildiği,
bir zaman dilimidir.
Bu yüzden Kur’an onun için “şahitlidir” der:
→ Hafıza ve insanlar bu okumaya tanıklık eder, çünkü ortalık karanlık değildir.
Bugün müminin sabah salâtında Kur’an okumayı ihmal etmesi, salâtı içi boş bir harekete dönüştürmektedir.
5. Sonuç: Kur’an’ı Doğru Okumak ve Kavramları Yerine Oturtmak
Ahzâb 56, “salavat getirin” gibi sözlü bir ritüel emretmez.
Ayette “anmak” yoktur; o emir Bakara 200 gibi ayetlerde gelir.
“Salât”, Kur’an bağlamında vahyi ikame etmek, Peygamber’in misyonuna destek olmak demektir.
Sabah salâtı, Kur’an’ın tilâveti ve şahitlik bağlamında özel bir yere sahiptir.
Bu nedenle:
Kur’an’ı anlamadan ritüel üretmek yerine, salâtlarımızı Kur’an okumayla ve vahyin bilinçli ikamesiyle yaşatmalıyız.
Kur’an’ı merkeze almak, dinin özünü hurafelerden ve formüllerden arındırmanın tek yoludur.
UYARI / HATIRLATMA

Yorumlar
Yorum Gönder