İlim Verilen Kul – Musa Buluşması

 


İlim Verilen Kul – Musa Buluşması:

Zamanın Gizli Nefesiyle Konuşan Bir Hikmet Dersi

Bazı kıssalar anlatmak için değil, susmak için vardır.
Sözün çekildiği yerde anlam büyür; giden kelimenin gölgesinde gelen hikmet belirir.
Musa ile ilim verilen kulun buluşması da böyle bir sessizliğin eşiğinden başlar.

Kur’an, adını söylemez öğretmenin.
Ne yüzünü gösterir, ne yurdunu.
Bir varlık gelir; rahmetle sarılmıştır, bilgi ile tartılmıştır—ama kim olduğu söylenmez.

Çünkü bu kıssada öğretmen bir kişi değil, zamanın ta kendisidir.
Ve zamanın yüzü olmaz.


1. Musa’nın Aradığı Öğretmen Değildi, Sükûnetti

Musa, hakikati zaten bilen bir peygamberdir.
Bilgisiz değildir; eksik olan zihnin genişliği, kalbin taşıma gücüdür.
Öğrenmek için değil, öğrenmenin acısına dayanmak için yola çıkar.

“Sana uymak istiyorum,” der.
Bu söz, bilginin kabuğunu değil, sabrın çekirdeğini hedef alır.
Çünkü bilgelik maddeden değil, zamandan yapılmıştır.

Bir taşın içinde saklı su gibi
her hakikat, kendi vaktinde damlar.


2. Gemiyi Delen Parmak: Merhametin Terbiye Edildiği An

Musa, delinmiş bir gemiyi görünce kalbi öne fırlar.
İtirazı bir çığlık kadar sahici, bir yağmur kadar hızlıdır:

“İnsanlara zarar mı verdin?”

Oysa bazı iyilikler, ilk bakışta kötülüğün kıyafetine bürünür.
Bazı rahmetler, önce acıtır.
Bazı korunaklar, önce kırılır.

Gemiyi delen parmak aslında koruyan eldir.
Ama Musa bunu duyamaz; çünkü zaman henüz konuşmamıştır.

Hakikat sabırsızların kulağında sessizdir.


3. Çocuğun Ölümü: Ahlakın Yürekte Büyüyen Fırtınası

Bir çocuk ölür.
Dünya bir anlığına durur.
Musa’nın içi isyanın boğazında düğümlenir.

“Bu nasıl bir iş?” der.

Zaman burada derin bir perde açar:
Bazen gelecekteki karanlığı şimdi görmek mümkün değildir.
Gölgesi bile düşmemiştir daha dünyaya.

Her kötülük, kötülük olarak doğmaz;
bazıları gelecekte büyür, şimdi masum görünür.

Musa, ahlaka değil; ahlakın sabrına çarpar.


4. Duvarın Sessizliği: Adalet Bazen Ertelemeyle Gelir

Issız bir köy, verilmeyen bir selam,
kopuk bir misafirlik…

Ve karşılıksız onarılan bir duvar.

Musa yine dayanamaz:
“Bu kadar iyilik, karşılıksız mı kalacak?”

Duvar, onun sözünü duyar gibi titrer.
Çünkü hakikat bazen sessiz bir duvarın içinde saklanır,
büyür, bekler, gününü kollayan bir yüklü hazine misali.

Adalet, acelecilerin değil, zamanı duyanların kapısını çalar.


5. Kıssanın Gizli Nefesi: Sebep Değil, Vakit Öğretiliyor

Musa’nın üç itirazı da doğrudur.
Ama üçü de zamansızdır.

Hakikat, içeriğiyle değil, vaktiyle anlaşılır.
Güneş doğmadan ısıtmaz;
toprak çatlamadan yağmur gelmez;
göz pişmeden görmez.

Kur’an bu kıssa ile insana şunu fısıldar:

👉 “Sabrı öğrenmeden bilgiye dokunma.
Acele hüküm, hakikatin kabuğunu kırar ama özüne ulaşamaz.”


6. Son: Öğretmenin Adı Yoktur, Çünkü Hep Bizimle Beraberdir

Öğretmenin adının verilmemesi büyük bir sırdır.
Bu sır şunu söyler:

Bu kıssada Musa sensin.
Öğretmen ise hayatının içindeki görünmez zaman elidir.

Her gecikme bir ders,
her kırılma bir işaret,
her geciken cevap bir olgunlaştırma imtihanıdır.

Hakikat çoğu zaman konuşmaz;
bizim içimizde ağır ağır yürür.
Ancak sabrı geniş olanlar onun ayak seslerini duyabilir.

Ve belki asıl hikmet şudur:
Bilgi, akla verilir; ama edep, zamana teslim olur.

UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. 

Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz

Yorumlar

Öne çıkan Makaleler

Kurana göre Sevgi ile Aşk ❤

YASAK MEYVE ? 🍎

Habibullah demek ŞİRKTİR 📣