Musibetlerin Kökeni ve "Nazar Şirki"

 


​🌟 Kur'an'a Göre Musibetlerin Kökeni ve "Nazar Şirki" Anlayışının Tevhidi Reddi

​1. Giriş: Musibet Kavramı ve İlahi Yasalar

​Kur’an terminolojisinde musîbet, insan yaşamını derinden etkileyen ve sarsan her türlü olayı (imtihan, uyarı, sonuç, rahmet) kapsar. Ancak Kur’an’a göre musibet; asla kontrolsüz, rastgele veya büyüsel bir güçle gelen bir problem değildir.

​Kur’an, musibetleri, insan ile Rab arasındaki ilişkiyi ve evrensel sebep–sonuç düzenini yöneten ilahi yasalar (Sünnetullah) bağlamında açıklar. Bu yasayı göz ardı edip musibetin sebebini dışsal, gizemli güçlere atfetmek, Kur'an'ın öngördüğü sorumluluk ve tevhid anlayışını zedeleyen ciddi bir sapmadır.

​2. Kur’an’a Göre Musibetlerin Hakiki ve Tevhidi Sebepleri

​Musibet, bir ilahi ceza mekanizması değil, evrenin ve insan doğasının sebep–sonuç yasasının kendisini göstermesidir.

​2.1. İnsanın Kendi Eylemlerinin Doğal Sonucu (Sorumluluk İlkesi)

​“Başınıza gelen herhangi bir musibet, ellerinizle yaptıklarınız yüzündendir.” (Şûrâ 42/30)


​Zulüm, adaletsizlik, yanlış tercihler, kibir ve ölçüsüzlük; musibetin en açık sebebidir. Tıpkı ateşe dokunanın yanması gibi, insani ve toplumsal bozulma da kendi kaçınılmaz sonucunu üretir. Kur'an, musibetteki sorumluluğu insanın kendisine yükler.

​2.2. Gafletten Uyandırıcı Çağrı (İkaz İlkesi)

​“Belki dönerler diye onlara daha büyük azaptan önce yakın olan küçük azabı tattırırız.” (Secde 32/21)


​İnsan ne zaman hakikatten ve amaçtan uzaklaşsa, hayatın sert dokunuşları onu uyandırır. Musibet, bireyi “uyan ve dön” diye çağıran ilahi bir uyarıdır.

​2.3. Kişiliği İnşa Eden Terbiye (İmtihan İlkesi)

​“Sizi biraz korku ve açlıkla sınayacağız.” (Bakara 2/155)


​Bu musibet türü, yıkmak için değil, bireyi inşa etmek içindir. Zorluk, olgunlaştırır; acı, dayanıklılık kazandırır. Bu, Allah'ın insanı terbiye etme metodudur.

​2.4. Toplumsal Çürümenin Kaçınılmaz Yıkımı

​“İnsanların kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde bozulma ortaya çıktı.” (Rum 30/41)


​Ahlaksızlık güveni, adaletsizlik düzeni yok eder. Toplumsal günahlar ve yozlaşma, er ya da geç toplumsal musibetleri (kaos, güvensizlik, felaketler) doğal bir sonuç olarak doğurur.

​2.5. Gizli Hayır ve Rahmetin Örtülü Yüzü

​“Hoşlanmadığınız bir şeyde sizin için hayır olabilir.” (Bakara 2/216)


​Kur’an, musibeti bazen rahmetin gizli bir yüzü olarak tanımlar. Bize kapalı kalan bir olay, aslında büyük bir felaketi engelliyor veya daha büyük bir hayra kapı açıyor olabilir.

​3. Uydurulan Din ve Şirk Ürünü: "Musibetler Nazardandır" Anlayışı

​Toplumda yaygın olarak kabul gören ve çoğu zaman hadis zannedilen “Musibet nazardandır” sözü, Kur’an’ın tevhidî musibet anlayışına tamamen aykırıdır.

​Bu inancın eleştirisi şu temel noktalara dayanır:

  • Kur’an’a aykırıdır: Musibetin sebebini Allah'ın izni dışındaki gizemli bir güce bağlar.
  • Tarihsel kökeni şirktir: Kökenleri Yunan, Roma ve Arap paganizmine dayanan "Kötü Göz" motifinden türemiştir.
  • Sorumluluktan kaçıştır: İnsanın ahlaki sorumluluğunu ortadan kaldırır.

​4. Nazar İnancının Tevhid'e Aykırılığı ve Şirk Boyutu

​4.1. Musibeti Büyüsel Bir Güce Bağlamak

​Nazar inancı, bir insanın bakışıyla Allah’ın yasalarını aşarak başka birine zarar verme gücü varsayar. Bu durum, Kur’an’ın evren tasavvurunu kökten reddeder:

​“Allah’ın izni olmadan hiçbir musibet meydana gelmez.” (Teğâbün 64/11)


​Nazar, musibetin kaynağını "Allah'ın izni" yerine "göz tanrılarına" veya "göz enerjisine" bağlayarak gizli bir şirk oluşturur.

​4.2. Ahlakî Sorumluluğu Yok Etme Mekanizması

​Kur’an musibetin sebebini içe (kendi ellerinizle yaptıklarınız) odaklarken, nazar kültürü sebebi dışa (başkasının gözü) odaklar.

​Bu zihniyet, kişinin vicdan muhasebesini, pişmanlığını ve ahlakî sorumluluğunu yok eder. Kişi hatayı ve kötülüğü kendisinde aramak yerine, suçu dışsal ve büyüsel bir güce yükler.

​4.3. Gizli Şirk (Şirk-i Hafi) Tehlikesi

​Nazar inancı, tarihte "Kötü Göz Tanrıçası" gibi pagan motiflerinden miras kalmış bir kalıntıdır. Bu kültürel kalıntı, İslam coğrafyasına sızarak "hadis" kılığına sokulmuştur.

​“Onların çoğu Allah’a iman eder ama şirk koşmadan edemez.” (Yusuf 12/106)


​Nazar inancı, Allah'ın mutlak iradesinin yanında, O'ndan bağımsız bir zarar verme gücü kabul ettiği için, tam da bu ayetin anlattığı türden gizli şirke kapı aralar.

​5. Karşılaştırma: Kur'an'ın Tevhidi Anlayışı vs. Nazar Şirki

​Kur’an’ın ortaya koyduğu Tevhidî Musibet Anlayışı ile toplumda yaygın olan Nazar İnancı arasındaki temel ayrım, musibetin kaynağı ve sonuçları açısından keskinleşir.

Sorumluluk açısından bakıldığında; Kur'an, musibetin sorumluluğunu insanın kendisine yükler ("Başınıza gelen... ellerinizle yaptıklarınız yüzündendir"). Bu, ahlaki bir uyanış ve pişmanlık gerektirir. Buna karşın Nazar İnancı, sorumluluğu dışa atarak, musibetin kaynağını başkasının gözüne veya gizemli bir enerjiye bağlar. Bu zihniyet, vicdan muhasebesini engeller ve sorumluluktan kaçış mekanizması oluşturur.

İşleyiş İlkesi bakımından; Kur’an, musibeti evrensel sebep–sonuç yasasının (Sünnetullah) bir parçası olarak görür. Her şey Allah'ın koyduğu bir ölçüye tabidir ve kontrol altındadır. Nazar inancı ise, musibeti gizli, büyüsel bir güç varsayımıyla açıklar ki, bu da Allah’ın mutlak kudreti ve evrendeki düzeni hakkındaki tevhid inancını zedeler.

İnançsal Temel yönünden; Kur’an’ın anlayışı tamamen tevhide dayanır; Allah’tan bağımsız zarar verecek hiçbir güç (ne göz, ne cin, ne enerji) yoktur. Nazar İnancı ise, Allah’ın iradesi dışında zarar verebilen bir güç kabul ettiği için gizli şirk (Şirk-i Hafi) unsurları taşır.

​ Kur’an’ın musibet anlayışı insanı düşünmeye, arınmaya ve hatalarından dönerek Allah’a yönelmeye çağırır. Nazar inancı ise insanı korku ve paranoyaya iter; çözüm olarak ise kişiyi muskalara, nazarlıklara veya duvarlara asılan göze dönmeye yönlendirir. Kur'an bilinci uyandırırken, uydurulan dinin Nazar kültürü aklı kapatır.

6. Sonuç: Tevhidin Işığında Musibetin Gerçek Yüzü

​Kur’an’a göre musibet, bir sonuç, bir uyarı, bir imtihan, bir rahmet ve bir dönüş çağrısıdır. Ancak asla “nazar enerjisi” veya “kötü göz” değildir.

​Uydurulan din, insanı nazarlıklardan ve gözlerden korkutarak Allah'ın mutlak kudretinden uzaklaştırır. Kur’an ise insanı kendi elleriyle yaptıklarına bakmaya, hakikate ve mutlak tevhide dönmeye çağırır.

Son söz: Tevhid düşüncesi, musibeti büyüsel bir güce değil; insanın eylemlerine ve Allah’ın evrensel yasalarına bağlar.


UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. 

Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz

Yorumlar

Öne çıkan Makaleler

Kurana göre Sevgi ile Aşk ❤

YASAK MEYVE ? 🍎

Habibullah demek ŞİRKTİR 📣