İnsan Merkezciliğin Reddi ✍️



✍️ Kur'an'ın Ekolojik Düzeni: İnsan Merkezciliğin Reddi

1. Giriş

Kur'an-ı Kerim, insanı yeryüzünde "halife" (temsilci) unvanıyla onurlandırarak ona merkezi bir konum atfeder. Ancak bu teolojik merkeziyet, modern Batı felsefesi ve biliminin şekillendirdiği radikal insan merkezcilikten temelden ayrılır. Bu çalışmanın temel tezi, Kur'an'ın evren tasavvurunun, rüzgârdan dağlara kadar her varlığa atfettiği aktif görev ve düzen ile, dünyayı insan merkezli değil, tüm varlıkları kapsayan ilahi bir düzene (Sünnetullah) bağlı, çok aktörlü bir sistem olarak tanımlaması ve böylece insanın yeryüzündeki yegâne yetkili varlık olduğu varsayımını kökten reddetmesidir.

Kur'an'ın en devrimci ekolojik detayı, insana geniş sorumluluklar yüklemesinin yanı sıra, doğadaki diğer varlıklara da ontolojik anlamda failiyet ve görev atfetmesidir. İnsan, bu karmaşık düzenin sahibi değil, parçası ve koruyucusu olarak konumlandırılmıştır.


2. Görev ve Sorumluluk Atfedilen Varlıklar

Kur'an, görünen ve görünmeyen tüm âlemi, tesbih eden ve kendilerine has görevleri olan varlıkların oluşturduğu dinamik bir yapı olarak sunar. Bu, doğanın pasif bir kaynak deposu değil, aktif bir görevliler bütünü olduğunu gösterir.

A. Kozmik Aktörlerin İşlevleri

  1. Dağlar (Cibal): Dağlar sadece coğrafi oluşumlar değildir; yeryüzünün sarsılmasını önleyen, adeta "kazıklar" (Revasi) işlevi gören dengeleyici varlıklar olarak tanımlanır (16:15). Bu tanım, onlara pasif bir yığın olmanın ötesinde, kozmik bir stabilizasyon görevi yükler. Ayrıca, Dâvûd peygamberle birlikte Allah'ı tesbih etmeleri (21:79), manevi bir faaliyette de bulunduklarını işaret eder.

  2. Rüzgârlar (Riyah): Rüzgâr, rastgele bir doğa olayı değil, ilahi amaçlarla donatılmış aktif bir faildir. "Müjdeci" (25:48) ve "tohumlayıcı" (15:22) olarak tanımlanması, onun ekosistemin işleyişinde hayati bir üretkenlik görevi olduğunu gösterir.

  3. Gök Cisimleri ve Zaman Döngüsü: Güneş ve Ay'ın "bir hesaba göre" hareket etmesi (55:5), gece ve gündüzün "ayetler" (17:12) olarak düzenlenmesi, zamanın ve uzayın bile ilahi bir irade tarafından yönetilen kesintisiz bir görev mekanizması olduğunu vurgular.

  4. Hayvanlar: Kur'an, yeryüzündeki tüm hayvanları (Dâbbe) insanınki gibi birer "ümmet" olarak nitelendirir (6:38). Bu, hayvanların kendilerine has bir toplumsal düzeni, ontolojik değeri ve sorumlulukları olduğunu ima ederek, insanın onların üzerindeki sınırsız tahakkümünü teolojik olarak sınırlar.


3.  İnsan Halife, Doğa Vazifeli

İnsanın yeryüzündeki "halifelik" rolü, modern ekolojik krizin kökenindeki mutlak insan merkezcilik eğilimini dengeleyen kritik bir sınırlayıcıya sahiptir.

A. Mizan (Evrensel Denge) Kavramı

Kur'an'ın kozmolojisinin merkezinde Mizan (terazi, denge) kavramı yer alır. Rahman Suresi'nde bu kavram net bir şekilde ortaya konur:

"Göğü yükseltti ve Mizan'ı (dengeyi) koydu. Sakın dengeyi bozmayın." (Rahman Suresi 7-8)

Bu ayetler, denge mekanizmasının (Mizan) insanın eyleminden önce var olduğunu ve gökler dâhil tüm evrene yerleştirildiğini gösterir. İnsanın temel görevi, bu var olan dengeyi kurmak değil, korumakla yükümlü olmaktır. Halifelik, bu evrensel düzene hizmet etmeyi gerektirir; bu düzenin keyfi olarak değiştirilmesi veya tahrip edilmesi yetkisini içermez.

B. Sınırlı Yetki ve Otorite

Eğer yeryüzündeki tek yetkili varlık insan olsaydı, düzeni kurma, sürdürme ve diğer varlıkların işleyişini belirleme yetkisi tamamen ona verilirdi. Oysa Kur'an, evrenin işleyişini insandan bağımsız, hatta bazen insana karşı bir otorite ile işleyen varlıklara (fırtınalar, depremler) atfeder. İnsan, rüzgârın görevini, dağın işlevini veya gece-gündüz döngüsünü devralamaz.

Bu teolojik duruş, insanın kozmik hiyerarşideki yerini, diğer görevli varlıklar arasında, ahlaki ve yönetsel bir dengeleyici olarak sınırlar.


4. Sonuç 

Kur'an'ın bu çok aktörlü, görev merkezli evren tasavvuru, insanın yeryüzü üzerindeki rolüne dair devrimci bir bakış açısı sunar. Modern ekolojik krizin kökeni genellikle antroposentrik dünya görüşüne dayandırılırken, Kur'an bu görüşü temelden reddeder.

  1. Ontolojik Eşitlik, Fonksiyonel Farklılık: Kur'an, doğadaki varlıkların tesbih etme ve görevli olma bağlamında ontolojik bir değeri olduğunu öne sürer. İnsan ise, ahlaki seçim ve sorumluluk alanında farklılaşır. Bu, insanın doğaya sahip değil, sorumlu bir parça olarak yaklaşmasını gerektiren bir ekolojik bilinç yaratır.

  2. Düzen Merkezcilik (Kosmosentrizm): Dünya, insanın keyfi arzularına göre değil, Allah'ın koyduğu Sünnetullah yasalarına ve Mizan dengesine göre işleyen, ahenkli bir Kosmos olarak sunulur. İnsan, bu Kosmos'a uyum sağlamakla yükümlüdür.

Bu devrimci detay, Kur'an'ın sadece bireysel ahlak ve hukuk rehberi değil, aynı zamanda derin bir ekolojik teoloji metni olduğunu gösterir. Çalışmanın bulguları, İslam düşüncesinde ekolojik etiğin temelinin, radikal insan merkezciliğin reddinde ve diğer varlıkların görevli aktörler olarak tanınmasında yattığını ortaya koymaktadır.

UYARI / HATIRLATMA


Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.

Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. 

Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz

Yorumlar

Öne çıkan Makaleler

Kurana göre Sevgi ile Aşk ❤

YASAK MEYVE ? 🍎

Habibullah demek ŞİRKTİR 📣