Beşerî İlahlaştırma: Dini Şahsiyet Kültünden Kurtulmak






Beşerî İlahlaştırma: Dini Şahsiyet Kültünden Kurtulmak

 Bu makale, İslam düşüncesinde tarihsel olarak gelişen şahsiyet merkezli din anlayışını eleştirerek, Allah'a ait olan sıfatların beşerî figürler üzerinden tanımlanmasının tevhid akidesiyle çeliştiğini ortaya koyar. "Ömer'in adaleti", "Ali'nin kılıcı", "Osman'ın hayası" gibi ifadeler, ilahî olanın beşerîleştirilmesi ve tarihselleştirilmesi örnekleri olarak analiz edilir. Makale, Kur'an merkezli bir yaklaşımla, dinî temsilin şahıslardan arındırılarak ilkeler düzeyine çekilmesini ve tevhid temelli bir din anlayışının yeniden inşasını savunur.

1. Giriş: Şahsiyet Kültü ve Tevhid Anlayışının Gerilimi İslam düşünce tarihinde öne çıkan bazı şahsiyetlerin, ahlaki ya da siyasi yönleriyle yüceltilerek dinin asli referansları hâline getirilmesi, beşerî olanın ilahlaştırılması sorununu doğurmuştur. Bu durum, Kur’an’ın vurguladığı tevhid esasına aykırı biçimde, dini temsilin bireyler üzerinden inşa edilmesine yol açmıştır. Adaletin Hz. Ömer’le, cezanın Hz. Ali’nin kılıcıyla, hayânın ise Hz. Osman’la özdeşleştirilmesi; Allah’a ait sıfatların insanileştirilerek aktarılmasıdır. Bu çalışma, bu tür temsil kalıplarının teolojik ve metodolojik sonuçlarını tartışmaktadır.

2. Kur’an’da Adalet, Ceza ve Haya Kavramlarının Evrenselliği Kur’an, ahlaki ve hukuki ilkeleri belli şahıslara özgü kılmaz. Adalet (el-‘Adl), haya ve ceza gibi kavramlar, ilahî emirler olarak tüm müminleri kapsar:

  • "Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adil şahitler olun." (Maide 8)

  • "Kim kötülük işlerse onun cezasını görür." (Nisa 123)

  • "Allah’tan hakkıyla haya edin." (Ahzab 70) Bu kavramları belirli şahıslarla özdeşleştirmek, Kur’an’ın evrensel sorumluluk çağrısını daraltmakta ve kişisel örnekliği mutlaklaştırmaktadır.

3. Şahsiyet Merkezli Söylemler: Teolojik ve Sosyolojik Yansımalar Aşağıdaki söylemler, beşerî şahısların ilahi işlevlerle tanımlanmasının örnekleridir:

  • “Ömer’in adaleti”: İlahi adaletin tarihsel bir şahsiyet üzerinden tanımlanması.

  • “Ali’nin kılıcı Allah’ın kılıcıdır”: Cezanın infazının bireyselleştirilmesi.

  • “Osman’ın hayası melekten üstündür”: Ahlaki bir değerin tekelci şekilde aktarımı.

  • “Ebubekir’in imanı tüm ümmetinkinden ağır gelir”: İmanın sayısal ölçütlere indirgenmesi.

  • “Peygamberin nuru Âdem’den önce yaratıldı”: Peygamberin metafizik boyutla tanımlanması.

  • “Mehdi gelince her şey düzelecek”: Sorumluluk devri yerine mesihçi beklenti.

  • “Evliya, Allah’ın gölgeleridir”: Kul ile Rab arasına aracılık konumu inşası.

  • “İmamlar masumdur (ismet sıfatı)”: Beşerî hatalardan tamamen arındırılmış figürler inşası.

Bu tür kalıplar, eleştiriye kapalı, sorgulanamaz ve kutsanmış bir dinî yapı inşa ederken; bireysel sorumluluğu ortadan kaldırmakta, toplumsal eleştiriyi bastırmakta ve dini düşünceyi dondurmaktadır.

4. Tevhid İlkesinin Temel İlkeleri ve Kur’an’ın Yönlendirmesi Tevhid, yalnızca Allah’ın mutlak otorite, hüküm ve rehberlik kaynağı olduğunu vurgular. Bu bağlamda, dinî temsilin kişilerle değil ilkelerle kurulması zorunludur. Kur’an’da Hz. Peygamber dahi sadece bir resul ve beşer olarak tanımlanır (Kehf 110). Kur’an, iman, adalet, haya, sabır, dua gibi temel ilkeleri tüm müminler için eşit şekilde vazeder. Şahısların bu ilkeleri örneklemesi değerlidir, ancak ölçü ve hüküm yalnızca vahiydir.

5. Sonuç: Kur’an Merkezli Temsil Anlayışına Dönüş Gerekliliği Beşerî şahsiyetlerin ilahlaştırılması; hem dinin saf kaynaklarını gölgeler hem de tarihsel figürlerin mutlaklaştırılmasına neden olur. Kur’an merkezli bir temsil anlayışı, şahıslara değil ilkelerle inşa edilen bir din anlayışını mümkün kılar. Gerçek teslimiyet, şahıslara bağlılıkla değil, Allah’ın kelamına ve ilkelerine teslimiyetle mümkündür. Bu bağlamda, dini düşünce; tarihsel şahsiyetlerden ziyade, evrensel vahiy ilkeleri doğrultusunda yeniden inşa edilmelidir.

Yorumlar

Öne çıkan Makaleler

Kurana göre Sevgi ile Aşk ❤

YASAK MEYVE ? 🍎

Habibullah demek ŞİRKTİR 📣