Kavramların Tahrifi, İmanın Tahribi ⛔️
Kavramların Tahrifi, İmanın Tahribi: Kur'an'dan Kopuşun Toplumsal Sonuçları
Günümüz toplumunda "iman" kelimesi sıkça dile getirilse de, ne yazık ki gerçek anlamıyla yaşanan bir bilinç olmaktan uzak. Allah'a, meleklere, kitaplara ve resullere iman sözde kalmış, davranışlarda, ilişkilerde ve toplumsal yapıda yansımalarını yitirmiş durumda. Bu durum, sadece bireysel bir zayıflık değil, kavramsal bir sapmanın derin sonucudur. Zira kelimeler anlamlarını yitirdiğinde, hakikat de kaybolur.
İman Etmek Değil, Teslim Olmak Gerek
Kur'an'da iman, sadece "inanmak" değil; Allah'a güvenmek, O'nun hükmüne teslim olmak ve hayatı O'nunla inşa etmektir. Ancak günümüzde iman, soyut bir kabullenişe indirgenmiş durumda. Allah'a iman ettiğini söyleyenler, O'nun hükmüne başkaldırabiliyor; kitaplara iman ettiğini beyan edenler, o kitaplarla hükmetmiyor; resullere iman ettiğini dile getirenler, onların getirdiği mesajı gündelik hayatına dahil etmiyor. Bu tutarsızlık, Kur'an'ın tanımladığı iman ile halk arasında anlaşılan "iman" arasındaki derin uçurumu ortaya koyuyor.
"İnsanlar, sadece 'iman ettik' demeleriyle bırakılacaklarını ve sınanmayacaklarını mı sandılar?" (Ankebût, 29/2)
Kavramlar Yerle Yeksan Oldu
Bugün din adına kullanılan birçok temel kavram, Kur'an'daki bağlamından tamamen koparılmıştır:
Salât, vahiy merkezli bir bilinçlenme ve toplumsal dayanışma aracı iken, sadece bedensel hareketlere indirgenmiştir.
Oruç, takva eğitimi olması gerekirken, yalnızca aç kalmaya dönüşmüştür.
Zekât, mülkün arınması ve paylaşılmasıyken, yüzeysel bir mali formaliteye çevrilmiştir.
İman, teslimiyet ve doğrulama iken, duygusal bir aidiyet hissine indirgenmiştir.
Kavramların bu şekilde tahrif edilmesi, doğrudan inancın içini boşaltmıştır. Anlamını kaybeden ibadet, şekilcilik üretir. Böylece, ibadet eden ama yalan söyleyen, oruç tutan ama hak yiyen, hacdan dönen ama zalimleşen bireyler ortaya çıkar.
Kur'an'dan Kopuş: Ehl-i Kitaplaşma Süreci
Kur'an, Ehl-i Kitab'ı (Kitap Ehli'ni) sıkça eleştirir; çünkü onlar da ilahi bir kitaba sahip olmalarına rağmen, onu hayatlarından dışlamışlardır. Dini sembolleri korumuş, ancak içeriğini boşaltmışlardır. Bugün benzer bir akıbet, Kur'an'a sahip olan ama onu anlamayan, okumayan ve yaşamayan toplumlarda tekerrür etmektedir.
"Tevrat'la yükümlü tutulup da sonra onu taşımayanların durumu, kitap yüklü eşeğe benzer." (Cuma, 62/5)
Bizler de Kur'an'ı sırtımızda taşıyor, evimize asıyor ama onun ahlakını, adaletini ve ilkelerini taşımıyoruz. Bu yüzden, şeklen Müslüman, özde yozlaşmış bir kimliğe savrulduk.
Dönüş İçin Kur'an Yeter
Bu çözülmeden kurtulmanın yolu, tekrar Kur'an'a yönelmektir. Ancak bu yöneliş, sadece okuyarak değil; anlamaya, düşünmeye, kavramları asli bağlamlarına iade etmeye yönelik olmalıdır. Kur'an'ın inşa etmek istediği birey; adil, merhametli, dürüst ve duyarlı bir kişiliktir. İbadetler bu kişiliği inşa etmek için vardır, sadece şekli yerine getirmek için değil.
"Bu Kur'an, en doğru yola iletir." (İsrâ, 17/9)
Kur'an'a dönüş; bireyin kendini yeniden inşa etmesi, toplumun ahlak, adalet ve merhamet ekseninde yeniden ayağa kalkması demektir. Bu dönüş, ancak kavramların, değerlerin ve hakikatin yeniden keşfiyle mümkündür.
Kavramları Dirilt, İmanı Canlandır
Artık bir tercih noktasındayız. Ya Kur'an'ın sunduğu sahici imanla yeniden doğrulacağız ya da geçmiş ümmetlerin düştüğü sapmaya sürüklenmeye devam edeceğiz. Salât'ı bilinçle, orucu takvayla, zekâtı adaletle, imanı teslimiyetle buluşturmak zorundayız.
Unutulmamalıdır ki Kur'an'a dönüş, sadece bilgiyle değil; bilinçle, ahlakla ve cesaretle mümkündür.
Sonuç ve Çözüm Önerileri: Kur'an'a Dönüş, Ahlaka Dönüştür
Gelinen noktada Müslüman toplumu, Kur'an'ın inşa etmeye çalıştığı hakikat toplumundan uzaklaşmış, şekilsel ibadetlerin ve yozlaşmış kavramların hakim olduğu bir görüntüye bürünmüştür. Bu, salt bireysel bir sapma değil, toplumsal ve tarihsel bir çözülmenin tezahürüdür. Ancak Kur'an, her bozulmanın ardından bir arınma imkanı sunduğu gibi, bugünkü yozlaşmış halden de kurtuluşun kapısını aralamaktadır.
Çözüm için bazı temel adımlar şunlardır:
Kur'an'a Öncelik Vermek
Kur'an, hayatın merkezine yeniden alınmalıdır. Onun ahkamı, kavramları ve dili üzerine düşünmek; onun evrensel ilkelerini bireysel ve toplumsal düzlemde yeniden ihya etmek zorundayız.
"Sana bu kitabı hak ile indirdik ki insanlar arasında Allah'ın sana gösterdiğiyle hükmedesin." (Nisâ, 4/105)
Kavramları Arındırmak
Bugün İslam adına konuşulan dil, Kur'an'ın dili değildir. 'Salât', 'takvâ', 'iman', 'şirk', 'zikir', 'kitap' gibi temel kavramlar tekrar Kur'an bağlamında ele alınmalı, tarihi ve kültürel tortulardan arındırılmalıdır.
Ritüellerin Ruhunu İhya Etmek
Namaz, oruç, zekât gibi ibadetler sadece ritüel değil; ahlaki, toplumsal ve zihinsel dönüşüm araçlarıdır. Bu ibadetlerin asli ruhuna uygun yaşanması sağlanmalıdır.
Ahlaki Diriliş
Kur'an'ın en çok üzerinde durduğu konu ahlaktır: doğruluk, adalet, emanete riayet, sabır, merhamet, şefkat, ölçü ve denge... Bu değerler Kur'ani bir imanın doğal sonucudur. Bunlar olmadan ibadet bir kabuktur.
"Şüphesiz namaz, hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar." (Ankebut, 29/45)
Toplumsal Bilinçlenme ve Eğitim
Kur'an'ın bir öğretim metodu olduğunu yeniden fark etmeli; evlerde, mescitlerde, okullarda "vahiy dersi" merkezli bir bilinçlenme hareketi başlatılmalıdır. Salât, bu yönüyle yeniden birleştirici bir toplumsal eğitim olmalıdır.
Son Söz: Din Hayattır – Hayat Kur'an'la Anlam Bulur
Bugün artık bir tercih noktasındayız: Ya Kur'an'ın inşa ettiği iman, adalet ve merhamet toplumuna yöneleceğiz; ya da geçmiş kavimlerin düştüğü şekilcilik, taassup ve yozlaşma çukurunda kaybolacağız. Tercih, her bireyin ve toplumun sorumluluğundadır. Kur'an ise hala bizi çağırmakta:
"Bu Kur'an, en doğru yola iletir ve salih ameller işleyen müminlere, büyük bir ödül olduğunu müjdeler." (İsrâ, 17/9)
Sizce bu dönüşümü sağlamak için bireysel ve toplumsal düzeyde atılabilecek en önemli ilk adım ne olmalı?
Yorumlar
Yorum Gönder