“Ehl-i Sünnet” adıyla yaygınlaşan geleneksel mezhep anlayışını Kur’an süzgecinden geçirdiğimizde, şu şekilde yeniden düzenlenmiş ve detaylandırılmış bir sonuç karşımıza çıkar:
UYARI / HATIRLATMA
Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.
Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.
Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.
Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.
Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz
Yazımıza devam edelim.
---
Kur’an’a Göre Müşrik Kimdir? Günümüzde Kimleri Anlatıyor?
(Ehl-i Sünnet Uydurmasında Şirk Unsurları)
---
1. Allah’a inanırlar ama yeterli görmezler.
> “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, mutlaka “Allah” derler.
(Zümer 38)
Ehl-i Sünnet: Allah’a inanırlar; ama O’nun yanına peygamberi, sahabeyi, veli/evliyayı, şeyhleri, mezhep imamlarını otorite olarak koyarlar.
---
2. Allah'a yaklaşmak için aracı/vesile kullanırlar.
> “Biz onlara yalnızca bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.”
(Zümer 3)
Ehl-i Sünnet: Veli türbeleri, şeyh hatıraları, tarikat bağları Allah’a yaklaşmanın yolu olarak görülür. Evliya duası, türbe ziyareti, ‘onun yüzü suyu hürmetine’ demek şirk kapısıdır.
---
3. Şefaatçiler edinirler, dua ve yardım için onları çağırırlar.
> “Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir.”
(Yunus 18)
Ehl-i Sünnet: “Şefaat ya Resûlallah” diye dua ederler. “Vesile edin ki şefaat etsin” derler. Halbuki Kur’an şefaati yalnızca Allah’a tahsis eder (Bakara 255, Zümer 44).
---
4. Din büyüklerini sorgusuz kabul ederler.
> “Efendilerimize ve büyüklerimize uyduk, onlar da bizi saptırdı.”
(Ahzab 67)
Ehl-i Sünnet: İmam Şafiî, İmam Malik, Ebu Hanife gibi mezhep imamları “görüş” bildirir, müritler “delil” gibi savunur. Şeyhler “velayet nuruyla” sorgulanmaz hale getirilir.
---
5. Mezhepler, cemaatler, tarikatlar oluştururlar. Her biri kendi grubuyla övünür.
> “Dinlerini paramparça edip gruplara ayrılanlarla senin bir alakan yoktur.”
(En'am 159, Rum 32)
Ehl-i Sünnet: Hanefi, Şafiî, Nakşibendi, Kadirî, Menzilci, Nurcu gibi fırkalara ayrılmışlardır. Her biri kendi “ehli”ni hak bilir, ötekini sapkın görür.
---
6. Ölülerden yardım isterler.
> “Kıyamete kadar cevap veremeyecek olana dua etmekten daha sapık kim vardır?”
(Ahkaf 5)
Ehl-i Sünnet: “Ya Abdülkadir Geylani yetiş!” denir. Türbelerde dilek tutulur, çaput bağlanır. Peygamber bile mezarında duyuyor sanılır.
---
7. Kur’an dışı kaynakları dinde belirleyici yaparlar.
> “Bize bundan başka bir Kur’an getir veya bunu değiştir.”
(Yunus 15)
Ehl-i Sünnet: Hadis kitapları (Kütüb-ü Sitte), mezhep fetvaları, şeyh sözleri Kur’an’ın önüne geçmiştir. Kur’an tek başına “yetmez” denir.
---
8. Atalarını sorgusuz taklit ederler.
> “Atalarımızın yoluna uyarız.”
(Bakara 170, Maide 104)
Ehl-i Sünnet: “Atalarımız asırlardır böyle yaptı”, “Bu ümmet yanılmaz”, “Alimlerin icması sapmaz” denerek düşünme dışlanır.
---
9. Âlimleri, şeyhleri Rab konumuna çıkarırlar.
> “Âlimlerini Rab edindiler.”
(Tevbe 31)
Ehl-i Sünnet: Alim veya şeyh bir konuda ne dediyse mutlak doğrudur. Kur’an ayetiyle çelişse bile onun yorumu esas alınır. Şeyh günah işlemez inancı yaygındır.
---
10. Allah'ın yanına sevdiklerini ortak koşarlar.
> “Allah’tan başkasını O’na denk tutar, onları Allah gibi severler.”
(Bakara 165)
Ehl-i Sünnet: Peygamber sevgisi, veli sevgisi öyle bir yere çıkar ki, Allah’tan daha çok anılır hale gelir. “Peygamber olmasaydı evren yaratılmazdı” denir.
---
11. Helal ve haramı belirlemeyi Allah’a bırakmazlar.
> “Eğer Allah isteseydi, ne müşrik olurduk, ne de bir şeyi haram yapardık.”
(En’am 148)
Ehl-i Sünnet: Haram ve helal Kur’an’dan değil; fetvalardan, içtihatlardan, geleneklerden çıkarılır. Mezheplerin helal/haram listeleri birbirinden farklıdır.
---
Sonuç:
Bugün Kur’an’daki müşrik tanımı, din adına Kur’an dışı otoriteleri ve uygulamaları benimseyen her birey ve yapıyı içine alır.
Kur’an’a göre şirk, sadece "putlara tapmak" değil; Allah’a ait yetkiyi başka varlıklara vermek, Allah ile kul arasına aracı koymak ve Allah’ın hükmü yerine başka kaynaklara uymaktır. Bu tanım, günümüzün birçok geleneksel mezhebi, tarikatı, cemaatini ve dinî otoritesini doğrudan içine alır.
Kur’an’a göre şirk; dinî görüntüyle sarılmış, ancak temelde Allah’ın otoritesini başkalarıyla paylaşmaktır. Ve Kur’an bunu asla bağışlanmayacak bir günah olarak tanımlar:
> “Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz…” (Nisa 48)
---
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder