Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.
Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.
1. Suredeki Hadise: Görünürde Küçük, Anlamda Büyük
"Abese ve tevellâ / Enceâhu’l-a‘mâ"“Yüzünü ekşitti ve arkasını döndü; çünkü kendisine âmâ (görme engelli) geldi.” (80:1-2)
Son nebi (s), ileri gelen müşriklerle konuştuğu bir anda, Allah’a yönelmek isteyen ve hakikati öğrenme çabasında olan âmâ bir şahıs araya girer. Nebî, bu kesintiyi hoş karşılamaz ve yüzünü çevirir. Bu tutum bir beşer refleksi olabilir ama Kur’ân açısından "tercih hatası"dır: öncelik verilmesi gereken, zayıf ama içten arayışta olan biridir; dünyevî güce sahip olan değil.
Kur’ân bu noktada doğrudan müdahale eder. Üslup dikkat çekicidir: Üçüncü şahısla başlar (“abese”), bu, doğrudan azarlamak yerine hatanın nesnel biçimde ortaya konulmasıdır. Fakat ilerleyen ayetlerde muhatap açıkça Rasûl’dür.
2. Vahyin Eğitici Üslubu: Terbiye Edici Ama Kırıcı Değil
Kur’ân, hatayı teşhir eder ama küçük düşürmez. Surenin bu kısmı peygambere bir uslup ve öncelik dersi verir:
"Onun arınmasından (zekâ) sana ne? Yahut öğüt alır da öğüt ona fayda verir." (80:3–4)
Vurgulanan nokta şudur: Allah katında değerli olan; sosyal statüsü yüksek olan değil, arınmaya niyetli olandır. Bu yaklaşım, İslam’ın sınıfsal ayrımları reddeden temel mesajlarından biridir.
Bu bağlamda, Nebî’ye yapılan bu uyarı sadece şahsına değil, tüm ümmete yönelik bir bilinç kazandırmadır: Dava yalnızca güçlüleri kazanma seferberliği değildir. İman ve ihlâs, görünürdeki değerden daha üstündür.
3. Kur’an’da Eleştirel İlke: Peygamber Masum Değil, M’sûm (Korunmuş)
Abese Suresi, Kur’an’ın eleştirel tarafsızlığını da gösterir. Kur’an peygamberin bir hatasını açıkça belirtirken bunu kayıt altına alır, çünkü:
-
Nebinin hatadan korunmuşluğu (ismet), onu hatalardan bütünüyle uzak kılmaz;
-
Ancak vahiy onu hatada bırakmaz, anında düzeltir.
Bu, vahyin pedagojik gücüdür. Bu bağlamda "ismet", vahyin müdahalesiyle sürekli arınma hâlidir.
4. Mesaj Bugüne Ne Söyler?
Abese Suresi’ndeki bu olay, modern çağdaki dâvetçilere, kanaat önderlerine ve din anlatıcılarına ahlâkî bir pusula sunar:
-
Dinin öznesi, halktır; özellikle de arayan, kırılgan, dışlanmış olan...
-
Davet, makam ve prestij kazanma değil; gönüllere ulaşma çabasıdır.
-
Görünüşte "küçük" bir ihmal, temsilî değeri büyük bir hataya dönüşebilir.
-
Sözde değil, eylemde tevazu esastır.
Sonuç: Vahyin Peygamberi İnşa Eden Dili
Abese Suresi, Kur’ân’ın yalnızca inananları değil, vahyin ilk muhatabını da eğittiğini, gerektiğinde uyardığını ve bu uyarıyı ümmetin ders alacağı şekilde kayda geçirdiğini gösterir. Bu yönüyle Abese Suresi, vahyin bir ahlâk öğretisi olduğunun kanıtıdır: sadece bilgi değil, terbiye inşa eder.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder