Kur’an’da Taş Metaforu: Toplumun Katılığına Karşı Hakikatin Sızıntısı
Kur’an, canlı bir hitap olarak varlıkla konuşur. Bu konuşmada varlık unsurları – su, ateş, ağaç, kuş, dağ ve taş – sadece doğa nesneleri olarak değil, ontolojik, toplumsal ve ahlaki göstergeler olarak işlev görür. Taş (ḥajar) da bunlardan biridir. Katı, sert ve hareketsiz gibi görünen taş, Kur’an’da çoğu zaman kalbin bir izdüşümü olarak resmedilir.
UYARI / HATIRLATMA
Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.
Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.
Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz
Yazımıza devam edelim.
1. Katılaşan Kalpler ve Taşların Aksine Yumuşaklık
> “Sonra bunun ardından kalpleriniz katılaştı. Öyle ki, taş gibi, hatta daha da katı oldular. Çünkü öyle taşlar vardır ki içinden ırmaklar fışkırır; öyleleri vardır ki yarılır, içinden sular çıkar; ve öyleleri de vardır ki Allah korkusuyla (huşû ile) aşağı yuvarlanır.”
(Bakara, 2:74)
Bu ayette, Kur’an toplumun içine düştüğü katılaşmış düşünsel ve ahlaki yapıyı tarif ederken bir taş metaforuna başvurur. Ancak burada ironik olan şudur: Kalpler taşlardan daha katı hale gelmiştir.
Taş, doğası gereği sert olsa da, Allah’ın sisteminde yerini bilir: Fışkırır, yarılır, teslim olur.
İnsan ise çoğu zaman iradesini ilahlaştırarak hakikate karşı direnir.
Bu bağlamda taş, statik olduğu halde dönüşebilir. Bu, aslında topluma yöneltilmiş güçlü bir eleştiridir:
> “Doğa bile teslim oluyor. Peki siz neden hâlâ direniyorsunuz?”
2. Toplumun Durağanlığına Karşı Taşın Yarılması
Kur’an'da taş aynı zamanda toplumsal katılığı simgeler. Bu katılık, adaletin işlemez hâle gelmesi, düşünsel durağanlık, geleneksel kalıpların kırılmaz sanılması gibi formlarda tezahür eder.
Ama Kur’an bize şunu söyler:
> Taş bile suya yol verir. Yeter ki içinde hakikat saklı olsun.
Bu, toplumun içinden “ırmak gibi akan adaletin”, “sızan merhametin” ve “kendini ifşa eden hakikatin” metaforik bir anlatımıdır. Taşın yarılması, donmuş yapıların kırılması, zulmün ve taassubun altından merhametin ve vahyin filizlenmesi demektir.
3. Taşa Sığınmak: Mekke'deki "hıcr" ve Putperest Toplum
> “(Onlara) dedik ki: Bu kentte yerleşin, orada dilediğiniz gibi yiyin, ‘bağışla’ deyin, kapıdan secde ederek girin ki, hatalarınızı bağışlayalım.”
(Bakara, 2:58)
Mekke'nin en kadim anlamlarından biri "ḥicr" yani taşla sınırlandırılmış alan, muhafaza edilmiş bölgedir. Bu alan zamanla kutsallaştırılmış ama işlevsizleştirilmiş bir taşa tapınma kültürüne dönüşmüştür.
Kur’an bu geleneğe karşı, taşlara değil, taşları konuşturan Allah’a yönelmeyi öğütler.
> “Siz ve atalarınız bir takım taşlara tapıyorsunuz.”
(Şu’arâ, 26:71)
Yani taşa sığınan toplum, dönüşümü reddeden, zamanı donduran ve geçmişi “tanrılaştıran” bir yapıdır. Bu nedenle taş burada sosyolojik donukluk ve zihinsel putçuluk anlamına gelir.
4. Taş Üzerine Vurulan Asa: Sistemin Sarsılması
Asâ metaforunda gördüğümüz gibi, Musa'nın asasını taşa vurması (Bakara, 2:60), vahyin donmuş yapıya çarpmasıdır. Asa vurulunca taş yarılır, içinden su çıkar.
Bu su, hem fiziksel hayatın, hem de ilahi rahmetin temsilidir.
> “Musa kavmi için su istediğinde Biz, ‘Asanı taşa vur’ dedik. O zaman ondan on iki pınar fışkırdı.”
(Bakara, 2:60)
Bu, taşın bir defans değil, bir geçit olduğunu gösterir. Yani:
> “Hakikat toplumun en katı yerine çarptığında bile su bulabilir.”
---
Sonuç: Taş Değil, Kalp Katılaşır
Kur’an’da taş; ilk bakışta direnci, gelenekselliği, sertliği simgeler. Ama dikkatle bakıldığında taş; Allah’ın iradesine boyun eğen bir varlık olarak çizilir. Kalp ise, özgür iradesiyle bu itaati reddedebilir.
Bu bağlamda Kur’an, katılaşan toplumsal yapıları taş üzerinden teşhis eder ama umut da taşın içindedir:
Taş bile yarılabilir.
Taş bile secde eder.
Taş bile suya, yani hakikate yol verir.
Dolayısıyla mesele taş değil; taştan katılaşan kalplerdir.
---
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder