Kur’an’daki içsel kıyamet teması
UYARI / HATIRLATMA
Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.
Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.
Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.
Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.
Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz
Yazımıza devam edelim.
---
Kıyamet Dışarıda Değil, İçimizde Kopar: Kur’an’da İçsel Kıyamet
Kur’an kıyameti, çoğu zaman kozmik bir çöküş, dağların yürütülmesi, göğün yarılması, yıldızların saçılması gibi dışsal ve evrensel bir olay olarak tasvir eder. Fakat bu anlatımların arka planında, daha derin ve çarpıcı bir olgu vardır: Kıyamet, insanın içinde kopan bir bilinç yıkımıdır.
Kur’an’ın birçok yerinde kıyamet, dış gerçeklikten çok, bireyin psikolojik, ahlâkî ve vicdanî çözülüşü olarak sahnelenir. Bu yazı, o sessiz ama sarsıcı kıyametin izini sürecek.
---
1. Vâki‘a Geldiğinde: “Olmuş” Kıyamet
> “O kesin gerçek geldi. Onun gelişini yalanlayacak hiçbir kimse yoktur.” (Vâki‘a, 56:1-2)
Kur’an burada kıyameti “vâki‘a” kelimesiyle adlandırır. Bu kelime, “düşen, vuku bulan, artık olmuş şey” demektir. Yani kıyamet gelecekte olacak bir olay değil, her an yaşanabilecek, hatta çoktan yaşanmış bir içsel yıkımdır.
Bu ayet, kıyametin kronolojik değil, ontolojik bir olay olduğunu ima eder. Bir hakikatin fark edilmesiyle yaşanan bilinçsel devrimdir bu. Kıyamet, belki de Allah’ın dış dünyayı değil, benliğimizi sarstığı andır.
---
2. Tanığın Kendisi Olduğunda: “Mazeret Yok”
> “İnsan, kendi aleyhine şahittir.
Mazeretlerini ortaya koysa da!” (Kıyâme, 75:14–15)
İnsan burada hem fail, hem tanık, hem de yargıçtır. Kendi iç mahkemesinde hesap verir. Dış otoriteye gerek kalmaz; çünkü yalan söyleyemeyeceği bir vicdan aynasında durmaktadır.
Bu ayet, insanın içindeki ontolojik hafızaya işaret eder. Sözlü savunma hükümsüzdür; çünkü hakikat artık “dil”le değil, “hal”le ortaya çıkmaktadır.
---
3. Dağlar Uçarken Kimliğin Düşer: “Kişi Kaçar”
> “O gün kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar.” (Abese, 80:34–36)
Kur’an, bu ayetlerde kıyameti sadece bir dış dehşet değil, ilişkisel kimliğin çöküşü olarak da anlatır. Kişinin ailesi, sosyal kimliği, aidiyet bağları birer birer silinir. Artık sadece çıplak bir benlik kalır.
Bu kıyamet, kimliğin değil öz-benliğin sahneye çıktığı andır. Sosyal maskeler düşer, hakikat çıplaklaşır.
---
4. Zerrelerin Konuştuğu Gün: İçsel Dosya Açılması
> “Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görecek,
kim zerre kadar kötülük yapmışsa onu görecek.” (Zilzâl, 99:7–8)
Buradaki sahne adeta bir iç kayıt cihazının oynatılması gibidir. Her niyet, her düşünce, her küçük tercih, tüm derinliğiyle görünür hâle gelir. Bu bir içeriden patlayan kıyamettir.
Büyük dağlar değil, küçücük zerreler insanı sarsar.
---
5. Sûr’un Anlamı: Üflenen Bilinç
> “Sûr’a üflendiğinde… artık soy bağı kalmaz.” (Mü’minûn, 23:101)
Klasik yorumlar sûr’u bir kıyamet borusu olarak alır. Fakat sûr, Kur’an’da başka bir sahnede daha geçer:
> “Sonra ona ruhumdan üfledim...” (Secde, 32:9)
Bu bağlamda sûr, bir borudan çok, bilince üflenen ruhsal farkındalık olabilir. Bu kıyamet, bir boru sesiyle değil, bir şuur patlamasıyla başlar. İnsan ne olduğunu, kim olduğunu, neyi unuttuğunu fark eder. Bu, hem yaratılışın hem kıyametin başladığı andır.
---
Sonuç: Sessiz Kıyametler Çağındayız
Kur’an’ın işaret ettiği en derin kıyamet, dış dünyayı yerle bir eden değil, insanı içten çözen kıyamettir. Zihinlerde, kalplerde, vicdanlarda kopan bu sessiz kıyamet, bazen tek bir ayetle, bazen tek bir gerçekle yüzleştiğimizde başlar.
Kıyamet sadece bir gün gelecek bir olay değil, şu anda da yaşanabilecek bir bilinçsel dönüşümdür.
Her zerre, her pişmanlık, her yüzleşme küçük bir kıyamet olabilir. Ve belki de asıl sorulması gereken şudur:
“Senin kıyametin ne zaman koptu?”
---
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder