Bu Blogda Ara

30 Mayıs 2025 Cuma

Adem ve BEYTÜL MAL🔥 "Bizim sınavımız" 🍃

🍃 Âdem ve BEYTÜL MAL🔥 "Bizim sınavımız"






UYARI / HATIRLATMA

Bu metinlerde yer alan görüş, yorum ve çıkarımlar, beşerî çabanın bir ürünüdür.
Lütfen her ifadeyi Kur’an’ın bütünüyle değerlendirin; ayetlerin rehberliğinde tartın, ölçün ve doğrulayın. Hakikatin tek ölçüsü Allah’ın kitabıdır. Yanlış varsa bize, doğru varsa Allah’a aittir.

Diğer kategorize edilmiş yazılarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz
Yazımıza devam edelim.

İnsanlık tarihinin ilk vahiy tecrübesi olan Âdem ve eşinin kıssası, sadece yaratılışın fiziksel sürecini değil, aynı zamanda insanın irade ve ahlakla olan ilişkisini de simgeler. Kur’an, Âdem kıssasında insanın potansiyelini, zaaflarını ve bu zaafların tarihsel yansımalarını sembolik bir anlatımla ortaya koyar. Bu kıssada anlatılan olaylar, insanın yaratılıştan itibaren sahip olduğu bilinç, irade ve bu iradenin kötüye kullanımını gözler önüne serer.

Bu makalede, Âdem ve eşinin "secereye (ağaca)" yaklaşmasının sembolik anlamını, bu ağacın aslında "Beytül Mal" yani toplumsal servet olduğu tezini ve bu kıssanın insanın yolsuzluk, hırs ve kan dökme eğilimi ile olan derin bağını analiz edeceğiz. Ayrıca, bu anlatının, insanın toplumsal düzen, hukuk ve ahlaki sorumlulukla olan ilişkisine nasıl ışık tuttuğunu göreceğiz.


1. ÂDEM VE EŞİNİN İLK VAHİY TECRÜBESİ: SECERE (AĞAÇ) VE BEYTÜL MAL

Kur’an’da Âdem ve eşinin secereye (ağaca) yaklaşmaları, onların Allah tarafından yasaklanan bir şeye yönelmesi olarak anlatılır. Ancak bu secere (ağaç), sıradan bir ağaç değil, sembolik bir kavramdır. Kur’an’da ağaç sembolü genellikle bir topluluğu, ilim kaynağını veya kutsal bir düzeni temsil eder. Bu bağlamda, bu ağacın “Beytül Mal” yani toplumun ortak malı ve serveti olduğunu düşünebiliriz.

1.1 Beytül Atik: İlk Kutsal Mekân ve Toplumsal Düzen

Kur’an’a göre Beytül Atik (eski ev), yeryüzünde kurulan ilk kutsal mekândır (Âl-i İmrân 96). Bu mekân, insanların ortak olarak kullandığı, toplumsal refahın ve adaletin sembolüdür. Âdem ve eşinin secereye yaklaşmaları, bu ortak servete haksız bir şekilde tasarruf etmeye yönelmeleri anlamına gelir. Bu yöneliş, insanın hırs, bencillik ve yolsuzluk eğilimlerini simgeler.

1.2 Kötülüklerin Ortaya Çıkması ve Cennet Yaprakları

Secereye yaklaştıklarında, kötülükleri açığa çıktı (A'râf 22). Bu ifade, insanın yasak olan bir şeyi elde etme arzusunun onu günah ve yanlışlara sürükleyeceğini gösterir. Kötülüklerin açığa çıkması, yapılan haksızlığın fark edilmesi veya ifşa edilmesi anlamındadır.

Bu kötülükleri örtmeye çalıştılar ve “cennet yaprakları” ile kendilerini örttüler. Cennet yaprakları, düzeni ve sistemi temsil eder. Burada sembolik olarak bu yapraklar, insanların yolsuzluklarını ve haksızlıklarını örtmek için kullandıkları “resmî belgeler”, “düzen evrakları” ve “hukuki kılıflar” olarak yorumlanabilir.


2. İHBİTÛ: DÜŞÜŞ VE İNSANLIĞIN YERYÜZÜNE İNİŞİ

Secereye yaklaşmanın ardından, Âdem ve eşi cennetten çıkarıldılar. Ancak bu çıkarılma, dikey bir düşüş değil, yatay bir iniş olan “ihbitu” ifadesi ile anlatılır. İhbitu, gemiden inmek veya yer değiştirmek anlamına gelir. Bu, onların tamamen yok olmadığını, ancak kutsal bir düzenden dünyevi ve toplumsal bir hayata geçiş yaptıklarını gösterir.

Bu düşüş, insanın yeryüzündeki sınavının başlangıcıdır. Artık insanlar, hem bireysel ahlaklarını hem de toplumsal düzeni korumak zorundadır. İnsanın iradesi burada devreye girer ve bu irade, ya iyiliğe ya da kötülüğe yönelir.


3. ÂDEM’İN İKİ OĞLU: KURBAN, ADALET VE KAN DÖKÜCÜLÜK

Cennetten düşüşün ardından, Âdem’in iki oğlu bir kurban sunar. Ancak birinin kurbanı kabul edilirken diğerinin kabul edilmez. Bu, adalet ve ihlasın (samimiyet) sembolüdür. Kurbanı kabul edilmeyen kardeş, öfkeye kapılır ve kardeşini öldürür.

  • Kurban: İnsanın Allah’a yakınlaşma ve sadakatini ifade eder.

  • Kurbanın Kabul Edilmemesi: İnsanın niyetinin ve amacının samimiyetsiz olduğunu simgeler.

  • Cinayet: Kardeşini öldüren kişi, meleklerin “kan dökücü” insan öngörüsünü doğrular. Bu, insanın içsel kötülük potansiyelinin tarihsel bir örneğidir.

Bu olay, insanların servet ve adalet konusunda hırs ve kıskançlıkla nasıl hareket edebileceğini gösterir. İnsanın kan dökücü tabiatı, burada tekrar kendini gösterir ve tarih boyunca bu eğilim devam eder.


4. MELEKLERİN TESPİTİ: KAN DÖKÜCÜ İNSAN TABİATI

Meleklerin, insanın yeryüzünde “bozgunculuk yapacak ve kan dökecek” bir varlık olduğunu söylemeleri (Bakara 30), insanın fıtratındaki bu eğilimi işaret eder. Ancak Allah, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim.” diyerek bu potansiyelin sadece kötülükle sınırlı olmadığını belirtir.

  • İnsanın Tabiatı: Hem iyilik hem kötülük yapma kapasitesine sahiptir.

  • İrade: İnsan, bu iki uç arasında tercih yapabilen bilinçli bir varlıktır.

  • Toplumsal Düzen: İnsanların bir arada yaşadığı her yerde, iyilik ve kötülüğün mücadelesi kaçınılmazdır.


5. İNSANIN YOLSUZLUK VE ADALETSİZLİKLE MÜCADELESİ

Âdem kıssası, insanın iradesi ve ahlaki sorumluluğu ile ilgili evrensel bir anlatıdır. Bu kıssa, insanın tabiatında yolsuzluk, bencillik ve kan dökme eğilimlerinin bulunduğunu, ancak bunun yanında iyilik, adalet ve bilinçle bu eğilimlerin kontrol altına alınabileceğini gösterir.

  • Beytül Mal (Toplumsal Servet): İnsanların ortak değer ve servetlerine göz dikmemeleri gerektiği öğütlenir.

  • İrade ve Ahlak: İnsan, iradesini doğru kullanarak toplumsal adaleti sağlamak zorundadır.

  • Kıssadan Hisse: Bugün de insanlık, yolsuzluk ve adaletsizlikle mücadele etmekte ve aynı sınavı vermektedir.

Bu kıssanın modern toplumlara yansıması, adaletin korunması, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkesine dayanan bir düzenin oluşturulmasıdır. İnsan, ancak bu bilinçle gerçek anlamda "anılan bir şey" olur ve değer kazanır.


6. EY ADEM OĞULLARI 🔥 Ebeveynlerinizi Şeytan Kandırdı sizi de KANDIRMASIN  🔻

Kur’an, Âdem ve Havvâ’nın cennetten çıkarılmasında gizli aktörün Şeytan olduğunu bize açıkça bildirir. Allah şöyle buyurur:

يَا بَنِي آدَمَ لَا يَفْتِنَنَّكُمُ الشَّيْطَانُۭ كَمَآ أَخْرَجَ أَبَوَيْكُم مِّنَ ٱلْجَنَّةِ يُنَزِعُ عَنْهُمَا لِبَـٰسَهُمَا لِيُرِيَهُمَا سَوْءَٰتِهِمَآ ۖ إِنَّهُۥ يَرَٲكُمْ هُوَ وَقَبِيلُهُۥ مِنْ حَيْثُ لَا تَرَوْنَهُمْٓ ۚ إِنَّا جَعَلْنَا ٱلشَّيَـٰطِينَ أَوْلِيَآءَ لِلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ

“Ey Âdemoğulları! Şeytan, ana-babanızı (o gizli noktadan) elbiselerini sıyırtıp üzerlerindeki örtüyü kaldırarak nasıl Cennetten çıkardıysa, sakın sizi de bir fitneye düşürmesin! Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Biz gerçekten şeytanları, inkâr edenlerin dostları kıldık.” 

Bu ayet, ebeveynlerimizin de Şeytan’ın tuzağına düştüğünü ve bizleri uyarmak için bu örneği verdiğini vurgular. Yani “secere”yle ilişkilendirdiğimiz toplumsal servete (Beytül Mal’a) saldırı, aslında Şeytan’ın stratejisinin bir parçasıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder